tabi ki hakaret ve küfür etmek ifade özgürlüğü değildir; ancak sözlük ortamında hakaret, küfür edenler için savcılık gibi devletin resmi kurumlarının meşgul edilmesi de doğru değildir. konuşursun; uyarırsın; entrysini sildirirsin. olur biter.
elin ergenlerinin yazdığı saçma yazıları savcılığa kadar taşımak, cumhurbaşkanlığı makamını da komik duruma düşürüyor.
klavyesi olan yazıyor. olayı savcılığa taşıyacak kadar abartmanın bir alemi yok.
bu 15 yazar her kim ise savcılığa intikal edecek kadar büyütülmemelidir durum.
ama ne olursa olsun; hakaret etmeden, düzgün bir üslup ile duygularımızı ifade edeceğiz. yazmayı boşuna öğrenmedik biz.
"Eli kalem tutan bir kişinin gerçekleri yazması değil, yazmaması suçtur."
güneşe en yakın 2. gezegendir. karasal olarak sınıflandırılır.
gün uzunluğu, 117 dünya günüdür.
kabaca hesaplandığında; venüs'te 1 gün geçtiğinde, dünya'da 117 gün geçmiş oluyor.
farka bakın.
meyve suyunun içerdiği fruktozun, kahvaltıda tükettiği diğer besin maddelerindeki vitamin ve minerallerin emilimini azalttığını bilmeyecek kadar bilinçsiz oldukları için.
zenginler değil; bilinçsiz insanlar, yediklerinin yanında meyve suyu içer.
meyve, sıvı forma dönüştüğünde besin değerinin büyük bir bölümünü kaybetmek ile birlikte, şeker içerdiği için
peynirdeki kalsiyumun emilimini azaltır.
ve aynı şekilde, tüketilen besinlerdeki birçok mineralin emilmeden atılmasına, besinlerdeki minerallerden, vitaminlerden yeterince yararlanılamamasına sebep olur.
"çağdaş medeniyetler seviyesine erişmiş olan, refah seviyesi yüksek, sonsuz huzur ve barış ortamının hakim olduğu, sürekli üreten ve gelişen bir türkiye." şeklinde anlatacağım hayaldir.
nick altınıza yanlış bilgi yazanın yarattığı bilgi kirliliğini gidermektir. nick altımdaki yanlış bilgiyi aydınlattığım için 60 gün çaylak yapıldım.
ben gayet uygun bir dil ile bilgi kirliliğini giderirken, nick altıma sırf sataşmış olmak için ergence boş yazı yazanların hala çaylak olmaması, uludağ'ın içler acısı halini açıklar nitelikte.
instela'nın değerini bir kat daha iyi anladım uludağ'ın bu halini görünce.
bir de instela'ya laf etmek için "sol frame hızlı akmıyor" diyorlar.
akmasın. burada hızlı akıyor da ne oluyor? yazıların çoğu boş.
instela'da ise yazılar az ama dolu.
objektif bir gözlemci olarak şunu söyleyebilirim: uludağ'da nicelik çok; nitelik yok. instela'da nicelik yok ama nitelik var.
önemli olan niteliktir.
instela'nın bir yazarı, buranın 1000 yazarına bedeldir.
canım instela. kalp.
edit:
(bkz: entry nick uyumu)
liflerine zarar vermemek için her ihtimale karşı, 0 açmadan önce ısınma egzersizi yapması gereken yazardır.
ısınmadan ilk yapıştaki o acı, ikinci denemeden sonra geçiyor ve çok rahatlatıcı oluyor.
sonra yastık gibi bir yükselti kullanarak, 180 derece olan bu açıyı daha da arttırma ve esnetme aşamasına geçilebilir.
kızına ne yapması ve ne yapmaması gerektiğini öğretmiş olan; kızının nerede olursa olsun, doğruyu ve yanlışı ayırt edebileceğinden emin olan ebeveyn rahatlığıdır. ebeveynimin rahatlığıdır.
iyi yetiştirilmiş bir insan, nerede olursa olsun yanlış yapmaz.
iyi yetiştirilmemiş bir insan, nerede olursa olsun yanlış yapar.
çocuğuna gerekli ahlaki donanımı kazandırıp, doğruyu-yanlışı öğreten ebeveynlerin içi rahattır bu yüzden.
bir de uzaktayken aileyi özleme derdi olmasa...
tek dezavantajı, uzaktayken aileyi özlemek.
kuzey kıbrıs halkını, rumların kanlı katliamından kurtaran operasyonu başlatma parolasıdır.
o zamanki devlet adamları, kktc'yi kaybetmemek için böyle zekice planlar yaparken,
şimdikiler 18 adayı savaşmadan yunan'a veriyor.
ellerinden gelse kktc'yi de verirler; umurlarında olacağını sanmıyorum. hal ve tavırları onu gösteriyor.
neyse ki, halkının geleceğini düşünen kktc, böyle sahip çıkıyor toprağına: https://twitter.com/04_se...status/820381235763671041
4. madde, sadece ilk 3 maddenin değiştirilemez olduğunu; 4. maddenin değiştirilemez olmadığını ön gördüğü için doğruluk payı olan beyandır.
ilk 3 maddenin değiştirilemeyeceğini vurgulayan 4. madde değiştirildiğinde, ilk 3 maddenin değiştirimesinin önü açılmış olur.
böylece ilk 4 madde değişmiş olur.
allah korusun.
"gece yarısı sahilde miting yapan balina görmek" başlığına uzun entry giren yazar.
o uzun entry'sini gördüğümde "bu başlığa bu kadar uzun ne yazılabilir ki?" diye düşünmedim değil.
ayrıca nick altımın başlığını açıp ilk girisini giren yazar. çok sevdiğim bir yazar.
anastasiades'e tweet atarak gerekeni yaptığım için endişelenilmemesi gereken durumdur.
korkmayın, ben elimden geleni yapıyorum. bu tweet'imden sonra, rumlar hatasını anlayacaktır: https://twitter.com/04_se...status/820002675546869761
iyi yazanları çaylak yapıp, kötü yazanları saldım çayıra mevlam kayıra bırakmasından kaynaklanmaktadır.
beni çaylağa düşürürseniz böyle de zayıf olur işte medya gücünüz.
beni çaylağa düşürerek okurları değerli görüşlerimden mahrum bırakırsanız, başkalarının boş yazılarını görenler "bu ne biçim sözlük?" der. medya gücü de olmaz tabi ki.
bir araştırmaya göre "kadınların erkeklerden daha fazla ağlamasına bağlı olduğu" söylenen durumdur.
ağlamak da vücuttaki toksinleri atarak bir arınma sağladığı için, erkeklerden daha çok ağlayan kadınların, daha uzun yaşadığı söyleniyor bilim insanları tarafından.
ayrıca ağlayınca gözler de yenileniyor. hiçbir göz kremi kullanmadığım halde hiçbir kazayağı oluşmamasını da buna bağlıyorum.
gözlerimin parlak olması da bunun bir sonucu.
sonuç olarak "ağlamak güzeldir, süzülürken yaşlar gözünden, sakın utanma" demiş sezen aksu.
sezen aksu'yu dinleyin; ağlayın; toksinlerden arının.
mustafa kemal atatürk'e küfreden dinci ile aynı seviyesizliktedir.
ne olursa olsun; birilerinin kutsal değerine küfretmek acizlik göstergesidir.
hepsi bir yana; küfür, başılı başına bir acizlik göstergesidir.
herkesin kutsalına saygı duymak, insan olmanın bir gereğidir.
bilgi kirliliğini giderdikleri için haksız yere çaylak yapılan yazarlardır.
yalan yanlış bilgiler girenler hala çaylak değilken; bilgi kirliliğini gideren kaliteli yazarları çaylak yapmak da ne demek?
ilber ortaylı tarafından peşinen cevap verilen slogan:
"çok cahilsin; keşke ölsen."
acımasız bir insan olsam ben de söylerdim; ama söylemiyorum. 15 temmuz günü zaten birçoğu şehit oldu. bu kadar insanımızı kaybettiğimiz yeter. artık hiçbir insanımıza zarar gelmesini istemiyorum.
görüşü ne olursa olsun; dini, ırkı hiç fark etmez; hiçbir insanımıza en ufak bir zarar gelmesin.
iktidarın pkk ile müzakere yaptığı, teröristle ile dostane ilişkiler içinde olduğu bir dönemde, teröristlere tek başına meydan okuyan bir kahramandır.
"çözüm süreci" adı altında teröristlerin şımartılması yüzünden ihmalkarlık sonucu kurban gittiği söyleniyor hep.
kampüste, cinayet işleyecek cesareti teröristlere veren zihniyete yazıklar olsun. çözüm süreci adı altına terörün arşa çıkmasına sebep olanlar şimdi ne hissediyor?
ne olursa olsun; teröristler, o hainlikleriyle lanetlenirken, fırat çakıroğlu, pkk ile müzakere yapanlara rağmen, teröristlerle tek başına mücadele edecek cesarete sahip olması ile, yiğitliği ile unutulmayacak ve daima kalplerde yaşayacaktır.
ruhu şad olsun...
nick altındaki yalan yanlış bilgileri düzelttiği için haksız yere çaylak yapılan yazar.
bilgi kirliliğini giderdiği için bir insan çaylak yapılır mı?
ayıp denen bir şey var.
hakkında girilen yanlış bilgileri düzeltmek için girdiği giri "up" olarak algılanmış olan yazar.
yanlış bilgileri görünce açıklama getirerek bilgi kirliliğini tabi ki gidereceğim.
birkaç kişi tarafından sürekli "kendini beğenmiş" gibi yansıtılmaya çalışılan; sürekli açığı aranan yazar.
yazmayı sevdiği için özenli cümleler kurması "yazım kurallarını çok iyi biliyorum." şeklinde algılanmış bir kişi tarafından.
oturmuş; samanlıkta iğne arar gibi yazım hatası aramış entry'lerim arasında. tabi, hata bulamadığı için takacak bir şey bulamayınca noktalama işaretlerine takmış. kıyamam, o güzel gözlerini yormuşsun. ama azmetmiş ve hatamı bulmuşsun. hatalarımı aramak konusundaki azmini ve çabanı takdir ettim. aynen devam:
#35379929
yazım hatası yapmayınca da "cümlelerin çok kurallı duruyor; imla kurallarına uyman soğuk gösteriyor. kalıplaşmış duruyor." eleştirisi almıştım. "öyleyse birkaç noktalama hatası yapayım da göze batmasın." dedim; bu kez de kusur arayanlar türedi.
aslolan fenerbahce dir nickli yazarcığım, uğraşıp aydınlattığın için teşekkür ediyorum sana.
yazım kurallarına uyunca da uymayınca da hoşnut olmayanların çıkması; aklıma şu "nasrettin hoca, çocuğu ve eşek" fıkrasını getirdi:
"Nasrettin hoca, oğluyla birlikte köyüne gidiyormuş. Oğlunu eşeğe bindirmiş, kendisi yürümüş. Karşıdan gelenler, oğlunu göstererek:
— 'Ak sakallı adam yürürken bacak kadar velet eşekte gidiyor. Zamane çocuğu işte.' demişler.
Hoca oğlunu indirip kendisi binmiş. Az sonra birkaç kişiyle daha karşılaşmışlar. Bunlar ise:
— 'Koca adama bak! Bu sıcakta minnacık çocuğu yaya yürütüyor. Hiç insafı yok.' demişler.
Hoca, eşeğe oğlunu da bindirmiş. Çok geçmeden yine üç beş kişiye rastlamışlar. Adamlar:
— 'Zavallı hayvan! Düşüp ölecek! Hiç acımadan iki kişi birden binmişler üstüne!' demişler.
Hoca inmiş, oğlunu da indirmiş. Eşek önde, onlar arkada ilerlemişler. Biraz sonra, yol kıyısında duranlar:
— 'Amma aptal adammış bu hoca, Eşek bomboş gidiyor, kendisi oğlu ile kan ter için de arkasından koşuyor!' diye konuşmaya başlamışlar.
Hoca dayanamamış. Oğluna dönüp:
— 'Gördün mü, her kafadan bir ses çıkıyor. Şu dünyada kimseyi hoşnut edemiyor, kimsenin dilinden bir türlü kurtulamıyorsun! iyisi mi, kimseye kulak asmayacaksın ve kendi bildiğinden şaşmayacaksın.' demiş"
anayasa kurallarını çiğneye çiğneye 4. maddenin kabul ettirilmesidir.
zarftaki pulun renginden verdiği oy anlaşıldığı için akp vekillerinin kendini baskı altında hissederek "hayır" oyu verememesinden dolayı normaldir.
maddeler "kabul edil"miyor; kabul "ettiriliyor"
hem de "bağırta bağırta"
bazıları tarafından tepki gösterilen değişiklik. sanki 40- 50 yaşına geldiği halde "cinali" diyen; muhalefet liderinin boyuna; çocuğu olmamasına laf eden millet vekilleri çok mu olgun?
yaşı büyük insanlar yönetince ülke refahtan refaha mı koşuyor sanki?
tbmm'yi, ettiği kavgalarla kreşe çeviren 40- 50 yaşındaki insanlardansa; yaşı küçük ama kişiliği olgun gençleri meclis çatısı altında, yönetimde görmeyi tercih ederim.
hem yaşı hem kişiliği olgun milletvekillerini ve yöneticilerini tenzih ederim.
"akıl yaşta değil baştadır."
klavyeye oturuştan; bilgisayarın kaç çekirdekli olduğunu; nasıl bir oturuş şekli yapıldığını bile anlayan insanlardır.
ama, o ergen hareketlerle, bilgisayardan ne kadar anlarsa anlasın, gözden düşürüyor kendini bazıları.