dinin ahlak getirisine kesinlikle inanmıyorum. bence tamamen kişinin etik anlayışı ve vicdanıyla alakalı bir durum. ki gördüğüm örneklerde kendi ahlağını geliştiren kişiler, dinle geliştirine göre çok daha ahlaklı. zaten ahlak kavramı zorla olacak bir şey değil. dinde zorlama yoktur deniyor lakin mensubu bulunduğun dinin belli başlı getirilerine uymak zorundasın. uymadığın takdirde belli sonuçlarının olduğunun farkındasındır da. ülkemizde olan olaylara baktıkça ahlak adı altında çocuk gelinler, okutulmayan ve zorla kapatılan çocuklar vs. durum söz konusu. sen biliyorsun durumu.
öncelikle tabi ki iktidar azımsanamayacak bi noktada duruyor. hatta %90 iktidarla alakalı. yoksa ülkede seve seve bir şeyler yapacak insan yok değil, olanlarda zaten kaçıyor. bilimin gelişebilmesi için önce başka şeylerin gelişmesi gerekiyor. toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sosyal adaletsizlik durumu varken bilimin gelişmesini beklemek çokta mantıklı bir şey olmaz. bu konuda ülkede sosyal politikanın önemine konusuna geliyoruz. sosyal politika toplum içi sosyal barışı sağlayan bir araçtır. sosyal barış sağlandığı takdirde toplumun refahı da artacaktır. sosyal adaletsizlik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği vs. durumu ortadan kalkınca insanların ilk yaptığı şey eğitime yönelmek olacaktır. (bkz: iskandinav ülkeleri) . ülkemiz için konuşalım. geçmişte baştakiler sosyal politikayı IMF'ye olan borucunu ödemek için ülkeye getirdi, IMF dedi ki senin ülken bu konu da çok çok geri, avrupanın çok gerisindesin sen bu konuyla alakalı bir çalış, bir politika geliştir bakalım bizde senin borucunu silelim. olay böyle olunca baştakiler de her şeyin maddi olduğunu sandılar. sosyal güvenlik=sosyal ayni yardımlar kafası oldu. ne sosyal eşitsiziliği giderdi, ne sosyal barışı sağladı. insanlar adeta ucuz iş gücü oldu. toplumsal cinsiyet eşitsizliği yüzünden kadınlarımız aile işçisi oldu okula gönderilmedi, eğitime verilen önem yok denilecek kadar az tam bir para tuzağı. ülkede yoksul insan çok var. insanlar hayatta kalma mücadelesi verirken eğitime önem vermesi beklenemez. işin özü toplumsal cinsiyet eşitsizliği giderilmedikçe bilim nasıl gelişsin?
haftada bir de olsa lütfen evi süpürüp silin, tuvaleti banyoyu bir güzel ovalayın. özellikle erkek arkadaşlara sesleniyorum. misafir olarak gidesim gelmiyor.
bir neil diamond şarkısıdır. çok mu hoş melodisi vardır. aynı zaman da pittsburgh üniversitesi takım marşıdır. şu tribünün güzelliğine bak allahım. benim bile lets go pitt diye bağırasım geldi.
7. sezonun başlamasıyla entryler dolacak başlık. anca izleyebildim sözlük mazur gör
dikkat!
--spoiler--
ianı gördük gözümüz gönlümüz açıldı. caleb'i olurda hetero yaparlarsa üzülürüm. mickey geri gelsin diye bir dalavere çevirmesinler, adam gibi geri gelsin.
lip için ayrı bir hayal kırıklığı. mit be. boktan yere gider mi...
deb. allah muhammet aşkına şu kıza bir beyin alın be. çıldırıyorum kıza. ne sikimsonik bir karakterdir.
frank. abi ben bu adama diyecek bir şey bulamıyorum. adamın kafasını yaşamak istiyorum. bir ara çok fazla frank'i evden koparmışlardı. çocuklar arası bir etkileşim nerdeyse yoktu. o yüzden bazı sahneler çok yavan geliyordu. eve dönmesi ve yine frankliğine başlaması beni çok fazla heyecanlandırdı.
umarım artık yine bir steve mazisi görmeyiz diyorum ve sonlandırıyorum sözlük. daha söylenecek çok şey var, sonraya saklıyorum.
en yakın arkadaşın ilişkisine dayalı hiç bir çözümü kabul etmediği , hepsine ayrı bir bahane bulduktan sonra '' napıcaaamm been??'' diye size döndüğü andır.
her ay vermek koyuyor arkadaş. hayır kapıcı nerdeyse haftada bir çöpü alıyor. onu da diyelim ki sığmadığı için şişeyi poşete koymadık, almıyor. çöp sularını kafasına eserse siliyor. bi de buna ne yazık ki aidat ödüyoruz.
kendimden geçiyorum böyle bir konu hakkında. kadını sadece seks ve üreme objesi olarak gören bir amipin beyanı. aynı ırktan olduğum için, aynı beyni (!) taşıdığım için kendimden utanıyorum. lan it, sen uçkuruna nefsine sahip çıkamıyorsun diye o güzelim insanın suçu ne de okula gitmeyecek. yazacak, sövecek o kadar çok şey var ki...
gözümün önüne geldiğinde yer yatağı ve ev tüm ev ahalisinin -torun torba, çoluk çocuk- yan yana yatışı gelir. ne samimi, ne güzel anlardır. en güzel muhabbetlerin döndüğü yatma vaktidir. yenge, teyze, kuzenler bir sürü insanın bir odaya tıkışıp yatmasıdır. yazın, bayramın geldiğidir.
youtube girin. arama çubuğuna way down we go şarkısını yazın. ı cant go on without you, broken bones falan onları sonra dinleyeceksiniz zaten. gözleriniz açıldı değil mi? Allahım bu ne güzel, ne muazzam, böyle bir sese hasret kalmıştık diye. Şimdi arkanıza yaslanın ve rahatlayın. Bu başlığı da yalnız bırakmayın a dostlar. Yazıktır günahtır çocuğa.