böyle çatışma ortamı oluşturup, açık- kapalı ayrımı yapanlara, insanların içine ayrılık tohumu ekmeye çalışanlara, hakkımızı helal etmiyoruz kampanyası açsaydık bir de keşke.
bi vakit sosyal medyadaki sitelerden birinde bir çocukla konuşuyordum. ramazan ayıydı sanırım. siyasi konulara da girmiştik epey. bir an için bazı kızların çok açık giyindiğinden, bazı insanlarınsa ramazan ayı olmasına rağmen dışarıda çok rahat yiyip içtiğinden bahsetmişti. sonradan siyasi konulara döndü konu. ben akpyi seviyordum ama artık sevmiyorum falan dedi çeşitli sebeplerden ötürü, herneyse. konu akp değil.
ben de ona "yıllarca ilköğretim kitaplarında açık kadın ideal kadın olarak gösterildi. çarşafın,örtünün üzeri çarpı işareti ile çizildi. yahut açılmak saçılmak medenilik göstergesiydi, modernlikti. peki hal böyleyken, şimdi çok mu iyi oldu? çok medeni,ahlaklı bir nesil mi yetişti?" demiştim. herkes istediği gibi giyinsin, hiçbir problemim yok da. sizin gibi dar değiliz. ama iyi mi oldu yani.
islam'dan uzak yaşam, seküler yaşam, laik yaşam, çok mu iyi şeyler getirdi...
cemil meriç demişti, bu ülkede sağ sol çatışması yoktur, mesele namuslu ve namussuz insanlar arasındadır diye.
uzatmaya gerek yok, tam da bu galiba.
gerçi "bu ülkede yıllarca..." diye başlayan çok cümle kurulabilirya bu konuda, neyse.
siz bizim en izbe ve iğrenç tuvalet köşelerinde başımızı açmamızı ağzınızın suyu akarak izlerken, iyiydi. di mi?
kaldı ki sizin hakkınıza dokunan kimse yok. sadece kendi hakkını özgürlüğünü isteyen insanlar var.
gün gelir hesap, böyle döner işte.
hayır anlamıyorum, ilahi mahkemenin varlığı da mı korkutmuyor sizi hiç...
melancoly man diye bi şarkı var.
asıl bu girileri okuyup onu açmaktır yalnızlık.
münferice kasidesini dinlerken... kasidede içli içli "allah,allah" denirken...
aslında çok yalnızım demektir. çok ama çok yalnızım. aşırı yalnızım. ölür gibi yalnızım.
o arkadaşların hiçbiri fayda olmazki.
"biliyordu, anlamazlardı" mevzusu biraz da.
taşa anlatsan taş daha fayda sağlar sana.
ne ilaçlar,ne annen, ne arkadaşlar fayda eder.
bi de rabbin işte, içinden içinden konuştuğun rabbin... o alır biraz yalnızlığını.
bazen öyle sisler çöker, öyle çöker ki sisler, o'nu bile hissedemezsin, hissedemediğine üzülürsün...
Sevgili kuşum,
Sana artık kuşum diyebilir miyiz bilemiyorum. Çünkü yakın zamanda annem senle fazla ilgilenemediğimizden seni anneanneme yolladı.
Duyduk ki mutluymussun. Sen sakrak imissin. Şişmanlamışsın. Anneannem sana iyi bakıyormuş.
Sevgili abdullah gül'ün eşi kadar ürkek kuşumuz bizi affet. Sana yeterince bakamadık. Ilgilenemedik.
Anneannemdeki kuş sevgisini de anlamiyorum dogrusu. O ki hep biz kucukken bize şöyle anlatırdı:
"Kuşu kafese koymuşlar. Vatanım,vatanım demiş..."
Onlara bunu yaptiranin ne oldugunu hicbir zaman anlayamayacak insan soylemidir. Ayni zamanda abartmissin kimsenin ceset gibi koktugu felan yok. Acik da kokan var o zaman.
Hayatta emin oldugum iman ettigim bisey varsa o da senin varligin be rabbim. Su igrenc hayati dayanilir kilan da sensin. Senin cennetin falan degil,sensin. Hani bi kere bi dua etmistim. Senin sevgini bagisla da ne olacaksa olsun gibilerinden. Herseyi cekmeye raziyim... yanlis bi dua miydi bilmiyorum. Ya da o yuzden mi bu kadar imtihanla karsilastirdin... bilmiyorum. Keske aramiz bozuk olmasa. Ya da oyleymis gibi hissetmesem ben...oyle iste. Daha cok cumle var soyleyecegim ama,oyle iste...
Aglamak istiyorum. Gozyaslarimizin tadinin ayni oldugunu bilemeyecek kadar.. neyse. Insanlar var iste ulkede. Iyy sen turbanlisin diyecek kadar. Bu kadar mi urkuyosunuz bizden? Bu kadar mi uzayliyiz gozunuzde? Hala hicbisey yapmamisken biz bu nefretinize bu dislamaniza karsilik. Neyseya konusmicam ben.