rusya'nın 2.katerina iktidarı sırasında yayılmacı politikasıyla boğuşan padişah. osmanlı imparatorluğu'nun gücünden çok şey kaybettiğini gösteren osmanlı-rus savaşlarında iktidardaydı.
iyi niyetine rağmen iktidarı sırasında büyük başarısızlıklar yaşandı.
1780'li yıllarda dönemin avrupasının güç dengesini gösteren böyle bir karikatüre de konu olmuştu:
izmir yangınından önce ege'nin öteki yakasında bir şehri kül eden acı hatıra...
neden çıktığı genel olarak tartışmalı olan Selanik Yangını 1912 yılında Yunanlıların eline geçen bir Osmanlı şehri olan Selanik'in toplumsal yapısını tamamen değiştirmişti.
1917 Büyük Selanik Yangını, Yunanistan'ın ikinci büyük şehrinin üçte ikisini yoketmiş, çoğunluğu Türk ve Musevi olan 70 bin kişiyi evsiz bırakmıştı.
32 saat devam eden yangında, 1 kilometrekare alan içerisinde 9500 ev yanmıştı.
yangından önce, Selanik Balkanlardaki, batı standartlarına en yakın ve en modern şehriydi. Nüfusun büyük bölümü Museviler, daha sonra Türklerden, sonrasında da Rumlar, Bulgarlar, Rumenler ve diğer milletlere bağlı azınlıklardan oluşuyordu.
selanik mahkemelerinin yaptıkları araştırmalara göre yangın 18 Ağustos'ta öğleden sonra 3 sularında, şehrin merkezi ile yukarısı arasında kalan Mevlane'de bir sığınmacının evinde başlar.
yakında suyun olmaması sebebiyle yangın söndürülemedi ve sert esen rüzgarın da etkisiyle komşu evlere de yayılan yangın, Selanik içlerine kadar yayılmaya başlar.
selanik halkı 1. Dünya savaşı dolayısıyla şehirden bulanan ittifak güçlerinin suları kendi kamplarına ve hastanelerine taşımaları sebebiyle, yangına karşı su bulmakta zorlanıyordu.
daha da önemlisi, şehir yönetimine bağlı bir itfaiye kuvveti bulunmamaktaydı. itfaiye sadece birkaç sigorta şirketine bağlı ve bu sigorta şirketlerinden talep edenlere hizmet veren bir özel güçtü. Buraya bağlı itfaiyeciler ise eğitim almamış ve gerekli alete de sahip değillerdi..
yangın, şehrin %32'sine denk gelen 1 kilometrekarelik bir alanı yok etmiştir.
yanan binalar arasıda Postane, Telgraf Ofisi, Belediye Binası, Su ve Gaz idareleri, Osmanlı Bankası, Yunanistan Milli Bankası (şu anda Finansbank'ın sahibi olan NBG), Atina Bankası ve içerdeki mevduatlar, Saint Demetrius kilisesinin bazı kısımları, diğer iki Ortodoks kilisesi, Saatli Camii, diğer 11 cami, başhahamın bulunduğu bina ve bütün arşivi, 33 sinagogdan 16sı, birçok gazetenin matbaası bulunmaktaydı.
şehirdeki 7695 dükkandan 4096'sı yanarak yokolmuştur. Bu dükkanların %70'ine sahip olan Musevi çoğunluk yangın sonrasında işsiz kalmışlardır Yaşam alanları yanan Musevi nüfusun yarısı şehirden taşınmak zorunda kalmıştı.
yunan hükümeti yangın sonrası türk ve yahudi nüfusunun büyük bir kısmına evlerini ve işyerlerini tekrar yapmalarına izin vermeyerek aslında niyetinin ne olduğunu göstermiştir.
selanik yangınını anlamadan 1922 izmir yangını kolay anlaşılamaz.
neden tek bir tane olsun ki? bu tekdüzelik başbakanımızın hayata bakışının bir özeti aslında. kendi beğendikleri veya inandıkları dışında hiçbir özelliğe hiçbir yeniliğe hiçbir değişikliğe saygı duyamamak empati yapamamak...
kımız, ayran, rakı, şalgam, mırra, şerbet vb... çok çeşitlilik aslında güzel olan değil mi? başbakanımıza göre değilmiş işte...
Osmanlı imparatorluğu'nda Balkan Savaşı sırasında Harbiye Nazırı olan zat. Başkomutan vekili olarak katıldığı ( o zamanki anayasaya göre başkomutan padişahtı) Balkan Savaşı ağır yenilgi ile sonuçlanmıştı.
Balkan Savaşları sırasında tamamen yanlış bir strateji izleyerek, savunma yerine saldırı prensibini benimsemiş ve savaşın tam bir çöküntü ile bitmesine sebep olmuştur.
istihbarat konusunda yanılmış, Balkan Devleri ordularını olduğundan daha zayıf görmüş ve seferberlik ve terhis konularında büyük yanlışlara düşmüştü.
Lojistik konusunda da yaptığı hatalar Osmanlı'nın Balkanlardaki çöküşüne sebep olmuştu.
Kendine o kadar çok güveniyordu ki "Bir veya iki hafta sonra Sofya'ya gireceğim" diyordu. Oğlunu da savaşta kaybetti.
Bütün bunlardan sonra 23 Ocak 1913 tarihinde Sadrazam Kâmil Paşa'nın hükümetine karşı ittihat ve Terakki tarafından yapılan meşhur Bâb-ı Âli Baskını sırasında vurularak öldürüldü...
özellikle cumhuriyetin bekçisiyiz atatürkçüyüz söylemleri izmir ve çevresinin 50'li yıllarda demokrat partisi'nin sonra da adalet partisinin kalesi olmasıyla havada kalıyor. serbest fıkra zamanından bahsetmiyorum bile.
Yine de severiz kendilerini. Fakat kabul etmek lazım ki bir istanbul değil.
"kendinden olmayan" her fikre günde 24 saat saldıranları görmezden gelen bir yazarın propagandası...
yazarımız gerek absürd ergenekon, balyoz vb davalarında, gerek açılım süreci öncesinde gerekse sözde şike davası sırasında "karşı taraftakilere" nasıl saldırdıklarını unutmuş galiba...