yaklaşık olarak 1 ay önce iyice, içinde bulunduğumdan emin olduğum durumdur. şöyle ki:
whatsapp'ta ingilizcemi geliştirmek için birçok uluslararası grupta bulunmaktayım. çoğunluğu hindistan ve güney amerika'dan olmak üzere, almanya'dan, rusya'dan, kazakisktan'dan, iran'dan, fransa'dan, hollanda'dan vs. her yerden her tipte insanların olduğu gruplar işte. her şey yaklaşık 1 yıl önce çektiğim, çok çok azıcık efekt ile zaten beyaz olan tenimi bembeyaz, yaşımı da 2-3 yaş genç gösteren bir fotoğrafı kullanmaya başlamamla oldu. çek cumhuriyeti'nden, endonezya'dan, brezilya'dan, iran'dan kızlar mesaj atmaya başladı. ilk defa bir fotoğrafta yakışıklı çıktığımı düşündüm. sonra yavaş yavaş adamlar, hiç tanımadığım, bir kez olsun "hi" bile demediğim adamlar pm* atmaya başladı. derken bunların sayısı arttı. 16-45 yaş arasında adamlar. büyük çoğunluğu venezüela, kolombiya gibi güney amerika ülkelerindendi, küçük bir kısmı ise pakistan, bangladeş gibi asya ülkelerindendi. sonra baktım kafa adamlar, muhabbet sarıyor skype falan yapıyoruz ara sıra. iyi dedim boş yere şüphelenmişim. sonra bu adamlar yavaş yavaş, gey olduklarını söylemeye başladılar. "istisnasız" hepsi. tabi bir çoğu ile iletişimimi kestim. 1-2 tane zararsız tip ara sıra hi yazıyor, ben de yazıyorum öyle takılıyoruz işte. her neyse asıl dumur eden olay, en başta da belirttiğim gibi 1 ay önce vuku buldu. yine bi' whatsapp grubundayım. çok daha büyük bir grup ama. türkler de var. derken bir gün, bu gruptan birisi, adını dahi bilmediğim birisi selam diye mesaj attı. ohh dedim sonunda bir kız yazdı, hem de türkiye'den. yazıştık biraz neredensin falan. neredensin dedi, ankara dedim. o da kırıkkale'den olduğunu söyledi. üzerinize alınmayın, kırıkkalelilerden nefret ederim. kavga ettiğim çoğu kişinin kırıkkaleli veya kırıkkale ile bir bağlantısı olması yüzünden*. herneyse, adını sordum, tahsin dedi. utanıyor sandım, kız gerçek adını söylemiyor falan işte. biraz daha konuştuk. başka fotoğrafın var mı dedi. olmaz mı dedim, hemen attım 1 tane daha. o da bana attı. ananı sikim bildiğin 25 yaşında adam. sürekli yazıyor akşam sabah "yazsana, yazsana" şeklinde. dedim ne yazayım. sonra birkaç kez daha selam yazdı. cevap vermedim, engelledim. profil resmimi de sildim. şimdi kafam rahat. az daha göte geliyorduk. bu da böyle bir anımdır.
(bu arada, kamboçya'dan bir bayan arkadaşım da "you look like a gay" gibisinden bir şeyler demişti zamanında. şaka yapıyor sanıp gülüp geçmiştim. kız doğru söylüyormuş. )
not: adı tahsin değil, ama buna çok benzeyen bir isim.
not 2: adam kırıkkaleli değil, kırıkkalelilerden de nefret etmem.
notların notu: adam bunu okursa kendisini ifşa ettiğimi sanmasın diye adını ve şehrini farklı yazdım.
birkaç saat önce amcamın arabasında bir radyoda veya teybe takılı flash bellekten çalan bir şarkının (türkünün) içinde geçen cümledir.
(not: bir bayan söylüyordu)
(dipnot: evde indiririm diye pek dikkatli dinlemedim şarkıyı, çok güzeldi. bulamıyorum şimdi, biliyorsanız mesaj atın lütfen)
Belgesel çevirirken karşılaştığım, anlamını bildiğim ama türkçe'ye nasıl çevirebileceğimi bilemediğim lanet tamlama(?). bi yardım ediverin bokunuzu yiyim.
Küçük bir veledi gıdıklarken testisinize ani ve sert bir şekilde kafa atmasıdır. ortam çok kalabalıktır, bozuntuya da veremezsiniz ama içinizde fırtınalar kopar. odaya geçip bir haydo edasıyla saydırmakla son bulur.
(bkz: testis)
(bkz: küfürbaz haydo)
(bkz: kaishakunin)
(bkz: ninja)
internet aleminde kullandığı nick in başkası tarafından alındığını görünce (kaishakunin) kaldıramadığı için yeni bir kelime türeten yazar nicki.
(bkz: götünden element uydurmak)
şu an beyaz show'da klostrohobi kısmında zannettiğim kadarıyla dikkat çekmek için salak salak hareketler yapıp kendini zorla pist(?)e çağırttıran kızdır. Gerçekse bir şey diyemem ama bana yapmacık geldi.
[Külliyen yalan olan durumdur. sosyal medyadan (facebook) arkadaşlık isteği gönderir kabul etsen bir dert etmesen ayrı bir dert. etmezsen bir yerde karşılaşınca bu durum üzerine onlarca dakika konuşursunuz. edersen de herhangi bir karşı cinsin fotoğrafını beğenince aha bunlar kesin sevgili diye bilip bilmeden onlarca dakika konuşurlar. ailenle telefonda konuştuklarında mutlaka araya bu olayı da sıkıştırırlar. sizi mutlaka aile içinden biriyle (3-4-5. dereceden akrabalar) (erkek veya kadın olsun) evlendirmeye çalışırlar. ama başarılı olamazlar]. herşeye rağmen şu dünyada iyiliğinizi isteyen tek kişi onlardır. aksini iddia edeni fuck!
türkçe karşılığı bulunmayan farklı dillerdeki kelimelerin türkçe'ye geçerken (telaffuz anlamında) yamulma, özünden uzaklaşması durumudur. en bilinenleri (aslında bilmiyorlar) iskambil kartlarındaki 1 yerine geçen (bkz: as)'tır. ingilizce yazılışı "ace", okunuşu "eys"tir. ama türkçe'ye as olarak geçmiştir. aynı kelimeyi başka yerlerde kullanırken bu kez bir daha mikiyoruz (bkz: galaxy ace) telaffuzu "galaksi eys"tir, ülkemizde inatla "galaksi ays" şeklinde telaffuz edilmektedir. herneyse bir diğeri de "tape"dir. telaffuzu "teyp" olmasına rağmen inatla"tape" diye okurlar. peki buna "tape" diyorsun ama bir zamanlar dinlediğin kaset oynatıcılara niye "teyp" dedin? of sinirimi çıkartacak ye arıyorum sözlük kusura bakma.
Genelde sorun olmayacak durumdur. Ama değer verdiğiniz birisi tarafından yapılmışsa bu gerçekten üzücüdür. sanki oraya hayat hikayenizi yazmışsınız zanneder. uygunsuz bir başlığa girilen bir tek entry bile bu duruma yol açar. oysa ki sadece eğlenmek için takılıyorsunuz ve o entryi de aynı ortamda bulunan bir dostunuzun ricası ile yazmışsınızdır (yani size ait değildir). ama yine de siz derdinizi anlatamazsınız.
nedenini bilmediğim ve geriye sadece kirlenmiş sokaklar ve gerilen ortamlar bırakan olay. Çünkü sen oy toplamak (başka partilerin destekçilerinden) için bunu yaparsın ama senin mitingine zaten sadece senin destekçilerin gelir, boşa uğraşma yani.
bir kadına aşık olmuşsunuzdur, çok seviyorsunuzdur. uzun uzun düşünmüşsünüzdür ve sonunda açılmışsınızdır, konuşmaya başlamışsınızdır, bir süre sonra bayan da size belirli duygular beslemeye başlar. sonunda sevgili olursunuz, yakınlaşırsınız. siz o çok sevdiğiniz kadın ile evlenmeyi planlarsınız, evlenmeden herhangi bir aşırı yaklaşma (sex) olayına karışmayı kendinize yakıştıramazsınız. bir süre her şey yolunda gider veya siz öyle sanırsınız. o çok sevdiğiniz, hayallerinizin tek kahramanı kadın sürekli başınızın etini yer (bkz: fuck me). sonunda sizden ayrılır, bir ay geçmeden yeni birini bulur. anlarsınız, duygularınızın hiçbir önemi yoktur. bu acı deneyimden sonra evrim geçirirsiniz. "bütün erkekler aynı" önermesindeki bütün erkeklere dahil olursunuz. bir daha ne zaman sevgiliniz olsa vurup kaçarsınız.
(bütün kadınlar aynı değildir, sanırım benim bir zamanlar hayallerimi süsleyen kadın yolluydu).
bir dili biliyorum diyebilmek için o dili anlamanız, konuşmanız, yazmanız gerekir. ülkemizde derste beş dakika konuş, zil çalana kadar yaz. sonra ingiliz dilini çok iyi bildiğiniz halde bir ingiliz ile iletişim kuramazsınız çünkü kelimelerin sadece yazılışını biliyor olursunuz. türkiye'deki yanlış eğitim-öğretim (en azından ingilizce için) şeklinin tek ve en büyük sonucudur, sorunudur.
Bir serinin filmleri arasında bağlantı olmaması durumudur, günümüzde çokça rastlanır. örnekleri:
hayalet sürücü 1-2
baş rolde oynayan abimiz (bkz: Nicolas Cage) ilk filmde her şeyi bilerek ve isteyerek yapar ve sonra sonra hayalet sürücüyü de kontrol edebilmeyi başarır ama ikinci filmde her şey değişir güya ne her şeyi bilerek ve isteyerek yapar ne de hayalet sürücüyü kontrol edebilir.
rec 1-2-3
bu film ise ilk başlarda zombi filmidir filmin sonlarına doğru değişik bir yaratık çıkar, korkutur her neyse sonuçta sadece zombi filmidir. ikinci filmde zombi filminden ziyade şeytan filmine dönmüştür (bildiğiniz 60'lı yıllar avrupa korku filmidir neredeyse, yatağa bağlarsın zavallıyı ve uçmaya başlar falan). üçüncü film ise bu iki filmin karmasıdır. yani ilk başta zombi filmidir, ikinci filmde şeytan filmidir, üçüncü filmse zombi-şeytan filmi karması gibidir (peder dua okuyunca zombiler donuyor falan).
bu tür seriler ilk filmin on numara olmasına karşın, sonrasında gelen filmlerin ilgii görmemesine neden olur çünkü ilk filmin senaryosundan neredeyse tümüyle uzaklaşırlar.
heryerde bir ayrılıktır gidiyor. ayrılmışsan ayrılmışsındır. en azından içinde onun olduğu bir dolu anın vardır. ölmüş bile olsa bir yerden sonra umutlar, pişmanlıklar biter. onu hayallerinde yaşatmaya devam edersin, en sevdiği yiyecek, en sevdiği çiçek, ayakkabı numarası hatta vücut ölçülerini de bilirsin (çoğu kişi için). kısaca sevdiğin kişiyi tanırsın. bir olaya nasıl tepki vereceğini, en sevdiği müzik tarzını bilirsin. bir de hiç açılamamış olduğunu düşün.
sevdiğin kadını/adamı tanımamak... bazen adını bile bilmezsin, ses tonunu hatta göz rengini. her saniye aklında 'acaba' ile başlayan onlarca soru geçer. acaba sevgilisi var mıdır? yanına gidip açılsam beni tersler mi? küsersin ona ama tavşan dağa küsmüş misali, ne senden haberi olur ne de aklından bir kerecik geçersin. yıllar sonra acabaların yerini keşkeler alır yavaş yavaş. keşke açılsaydım ona, ne olacaksa olsaydı? keşke kendime biraz güvenebilseydim? unutursun, unuttuğunu zannedersin bir bakmışsın başka bir kadına sarılmışsın, saçların beyazlamaya başlamış, alınında çizgiler... iki de çocuğun olmuş evlenmiş ikisi de, bir de torunun olmuş herkes huzur içinde ölecektir sen ise ukde ve pişmanlığınla verirsin son nefesini.
Son zamanlarda takıldığım uyduruk bir şiir blogunda isimsiz bir şiir gördüm. Hoşuma gitti internetten arayınca nursen yıldırım'a ait olduğunu gördüm, herneyse gerçekten (bkz: ekşisözlük)' teki abinin hakkı var: Sanki gerçekten tam siz yazacakmışsınız da o sizden 4-5 dakika önce yazmış gibi şiirleri. Beğendiklerimden bir tanesi:
uzunca bir süredir pek duymadığım şeylerdi ama bu aralar yine çoğaldı. adam kızla tanışmaya gidiyor, adım şu, soyadım şu vs diyor ve ekşide yazarım diyor. eskiden bir anlamı vardı belki ama şimdi 9 yaşında çocuk bile rahatlıkla yazar olarak alınabiliyor oraya. birinci-ikinci-üçüncü nesil yazar olsan neyse diyecez de taa 8-9-10-11. nesil adamsın. efendim ne gerek var böyle saçma şeylerle uğraşmaya?
acele bir işiniz varken başınıza gelirse bilgisayarı parçalama sebebidir. evde birkaç tur attıktan sonra geçmişi silip modemi resetleyerek üstesinden gelinebilir.
ateistler (en azından çoğu) zeki falan değillerdir. sadece Allah var mı yok mu konusunda yok üzerine master yapmışlardır. Belki bunlar biraz zeki olabilirler ama geriye kalanlar ateizm felsefesini anlamadan sadece dikkat çekmek amacıyla ateizm felsefesini savunan ergenlerdir (ergen olmak için liseli olmak gerekmez, bunlardan her yaşta mevcuttur). dindarlara gelince: dine sadece ana-babadan kalan inançlara körü körüne hiç araştırmadan inananlar kusura bakmasın ama hakikaten düşük zekalıdır ama kendi akıllarıyla allah'ı bulmuşsa o dindar insan zekidir. ve bu da biraz alakasız olsa bile bizi bu dahil bütün genellemeler yanlıştır önermesine yönlendirir.