yine içimiz kanadı, yine öfke dolduk. ben hayretler içinde durarak yaratıcıyı düşünüyorum. Nasıl oluyor da böyle bir dünyayı ters yüz edip aktarmıyor başımızdan? Eski " adam"lar, yeri gelir yolda yürüyen kızlara abilik edermiş. MiŞ... o döneme denk gelemedik. günden güne daha soysuzlaşıyoruz üstelik. utanıyorum ulan. utanıyorum!
evet hümanistim diyorum. ezilen insanların haklarını bangır bangır savunuyorum. fakat, bu sabah annemle postaneye geldik ufacık bir iş için. tamı tamına bir saattir bekliyoruz ve şuanda önümüzde tam 93 kişi var. bu demek oluyor ki 1 saat, belki daha da fazla buradayız. böyle bir şey yok arkadaş ya! saygısız insanlar mı dersin, pis insanlar mı dersin... gördükçe, baktıkça banane ulan! deyip bencilce kaçmak istiyorum buralardan. insan yapısı işte...
biraz kıpırdasan uyumadan önce -
bilemesen
nereye koyacağını ellerini,
biraz oynatsan bileklerini
düşünürken beni
uyuyamadan önce -
bilsen
nasıl özlediğimi ellerini
bileklerini.
böyle bir filmi yeni seyredip, sözlükte aylar yıllar öncesinden başlık açılmış olacağını düşünüp başlık aradığım gerçeği... bunca zaman adını duyup da, eh öh diyerek seyretmeyi ahmak ahmak ertelediğim nefis bir filmdi. ne geç kalmışım diyorum. ha bir de, bitiş sahnesinde çok sevdiğim "shape of my heart" şarkısını da duyunca kafamı gökyüzüne kaldırıp bir zevk sigarası yakmak istedim. sigara hiç bu kadar aranmamıştı!!
hayatın aslında esası ve esaslı olan tek sürekliliği. kimi için her şeyden bir vazgeçiş, kimi için yaratılmışlığın farkında olumu, kimi için acı, korku; benim gibiler için de aslında kapalı perdede kurtulmak istenilen bir şeymiş gibi görünen -bilmem, belki de öyle olan- ve sahnede öyle olmayan, iyi gelen; bol yazma malzemesi olan ve hayata çıkan maratonun içten beliren başlangıç çizgisi.
Çok zor ve sinir bozucu olan olay. iki gün önce başıma geldi, üstelik tam da hoşlanılan adam'la hüzne dokunmuşken... neyse ki yurtta, yan odadaki kızlar da geç uyuyor. Allah razı olsun. Kimseler yaşamasın anam!
düzenli olarak yapılan şeylerin başında evvela düzensizlik geliyor sözlük. çok bozulan düzenler içinde, düzen kurarak yaşamak adeta imkansız. kah yerdesin, kah gökte. sabaha kadar uyumayıp bir iki saatlik bir kestirme ile nasıl tutunmaya çalışır insan bir şeylere? bilmiyorum. kayıt dışı olan çoğu şeyin başında evvela kayıtsızlığı kayıt altına alıyor olmak lazım sanırım. her şey, nasıl da güzel birbirine ters.
masanın üzerinde duran birbirinden çok çok farklı iki ayrı sigara paketi gibi... o kadar mana dışı ve aslında o kadar mana dolu.
ne doldum ama. iyi ki varsın sözlük.
finaller geliyor. ayın hemen hemen başında olmama rağmen paramın yüzde seksenini yedim. son dört dal sigaram var. hayat, öğrencilik çok zor. ha bir de kredi kartı borçları var tabi... ooof of.
öğrencilik neydi?..
sinirlenince, üzülünce, bağırınca ya da herhangi bir durum, ortam değişikliğinde başıma gelen hatta başımdan hiç gitmeyen o durum. onunla yaşamayı öğrendim tabi...
ben senin arkadaşın değilim oğlum. olamam da. sen de bilincindesin bunun. her anında her anımı kucaklayıp sana gelmem bunun temel göstergesi değil de nedir? "ben de seni seviyorum ama zamana bırakmalıyız..." da nedir? bunu söyleyip başkalarıyla görüşmen peki? belanı mı arıyorsun be adam... oh be rahatladım sağ ol sözlük.
An itibarı ile açıklanmamıştır goy goyundan bıkıp usandığım, sabırsızlıklar içinde beklediğim durum. Açıklayın da siz de kurtulun biz de kurtulalım be kardeşim!
"...vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan.
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan...
Vatan, amerikan üsleri, amerikan bombası, amerikan donanması, topuysa,
vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim..."
Dizelerini yazmış, esas vatanseverdir. Değerini bilmedi bu topraklar, tüm mükemmel insanlar gibi...
Cahillikle alakası olmayan, baba gibi babadır; benim canım babamdır. Sevmemesi anormal bir durumdur bence. Sanırım baba sevgisinin nasıl bir duygu olduğunu bilmeyen bir arkadaş tarafından açıldı bu başlık...
Her defasında zekasına tekrar hayran bırakan, aslan gibi bir gazeteci abimiz. Boşbakanın "sürüngen" deyimine "sürüngenler omurgalı hayvanlardır" diyerek tekrardan hayran bırakmıştır kendisine.