stalin'in annesi olan ketevan galadze, 1937 yılında sovyetler birliğinde ölmüştür. çok dindar ve okuma yazma bilmeyen annenin takma ismi keke'dir. oğlu josef'den önce doğum yaptığı 3 çocuğunu henüz 1 yaşına bile gelmeden kaybeden talihsiz anne son oğlu olan josef'i kucağına aldığında şu sözleri söyler.
tanrım, bu sefer oğlumu bana bağışla"
kocası tarafından sürekli dayak yiyen keke oğlu josef için her türlü fedakarlığı yapan birisi olarak öne çıkıyor. onun tek istediği biricik oğlunun papaz okuluna gitmesi ve iyi bir eğitim almasıdır.
josef annesini çokça kez babasının elinden kurtararak kendi dayak yemeyi göze alır. biraz büyüdüğü seferse babası besarion jughashvili'ye bıçak fırlatarak "annemi bir daha döversen seni öldürürüm" diye tehdit eder. keke bu olaydan sonra bir daha dayak yemeyecektir.
devrimden sonraysa stalin keke'yı pek az ziyaret etme fırsatı bulur. bir seferinde uzun süre sonra ilk defa görüşürler ve anne keke, oğluna sorar.
-josef sen şimdi kimsin ?
-eski çarı hatırlıyor musun? eh şimdi ben bir çar gibiyim.
iç güdüsel olsa gerek diye düşünüyorum. yoksa gerçekten bütün kızların genel olarak uzun erkeklere karşı kesin bir sevgisi olamaz.
örneğin ten rengi önemlidir. ama kişiden kişiye değişir. boy ise faklı. şu yaşıma geldim, ilk etapta kısa boylu erkeklerden hoşlandığını söyleyen bir kızla daha tanışmadım. tamam siktir et buraya kadar her şey okey. peki bu seçiciliği kız neden kendi boyuyla doğru orantıda yapmıyor. standart hep neden aynı. peki standart ne bunu biliyor musunuz kısa boylu yoldaşlarım, "ortalamanın üstü". evet tam olarak bu. yani ortalamanın üstü olsun psikolojisi. ama ortalama olmasın bak, hele hele ortalama altı hiç olmasın. bak çokta abartılı uzun olmasın yani devde olmasın çünkü onlarda çok uç noktalar... onlarda olmaz yani anlıyor musun. bu yüzden ortalamanın azcık üstü idealdir.
bu kesinlikle popüler kültürün bir dayatmasıdır. mesele boyun sadece uzun olmasında yatsaydı bizim sultan aç gezmezdi ortalıkta. bu yüzden bu görüşü ömrümün sonuna kadar reddedecek ve sonuna kadar savaşacağım.*
not: şaka bir yana insanların artık standart üstüne olan bu arzu ve talepleri beni çıldırtıyor.
bu yüzden gönlümü, masamda bir fincan kahve yudumlarken bile bundan keyif alacak kadına saklayacağım. öhüöhüöhüüü...
bizim ülkemizde yapılan cumhuriyet mitingleri, yürüyüşleri ve kutlamalarıyla arasında fark olmayandır.
şimdi biraz cumhuriyetin ne olduğundan bahsedelim. cumhuriyet yurttaşların şirketi, bir neyi evi gibidir. ancak bu evin bu ülkenin nasıl yönetileceği cumhuriyetin sorunu değildir. sorunu değildir derken onun ilgilendiği bir konu değildir. cumhuriyeti ister demokrasi ile ister diktatöryal bir şekilde yönete bilirsin. örneğin iran'da bir cumhuriyettir bu yüzden. hatta kuzey kore'de bir cumhuriyettir. ÇKP'nin yıllarca tek parti olarak yönettiği çinde cumhuriyettir. haa gelelim bizim ülkemizde yapılan cumhuriyet yürüyüşlerine. adamlar yürüyor eyvallah da anlamadığım bir şey var. ulan imparatorluk çağında mı yaşıyoruz. cumhuriyet elden gidecek cumhuriyet elden gidecek. ee gidecek de yerine monarşi mi gelecek amk. yani bu cumhuriyet nedir önce onu bir araştır. yok islam şeysi olacakmış şeriat gelecekmiş bilmem ne. ulan onu söylemek için cumhuriyet yürüyüşümü yapılır. cumhuriyet şekil olarak tek bir kalıba sıkıştırılamaz ki. belki de şeriat cumhuriyeti daha iyi olacak daha mutlu olacak yurttaşlar ne biliyorsun.
yani demek istediğim ülkemizde bu cumhuriyet yürüyüşü yapanlar bana samimi gelmiyor. orada bir ton insan zor koşullar altında saatlerce çalışırken, aç sefil perişan gezerken hiç sesleri çıkmıyor, hiç bir sosyal eşitsizliğe, kürtlere, alevilere, ateistlere vs. yapılanlara değinmiyor, gem vurmuyor. ama bir yerden milliyetçi bir duyguyla kalkıp koşup yok cumhuriyet bilmem ne. lan koyayım öyle cumhuriyete. istemiyorum ben öyle cumhuriyeti zaten al başına çal.
hal bu ki asıl olması gereken, gerçek demokrasi, sendikal haklar, eşitlik, sosyal denge... bunların hiç biri bu yürüyüşlere katılanların umurun da mı acaba çok merak ediyorum. haa bu arada o mitinglerde akp'nin yaptıkları da büyük orospu çocukluğu o ayrı.
yani ben akp'yi savunmak için vs söylemiyorum zaten. ama bu yapılanlar ile akp yemin ediyorum daha ilerici gibi geliyor gözüme. yani öyle değil aslında ama maalesef öyleymiş gibi gözüküyor. bu zihniyeti bugün dünyanın hiç bir yerinde iktidarda gerçekten düşünemiyorum. çağın çok gerisinde çok yoz geliyor bana. akp'nin yaptığı daha büyük daha saçma daha demokrasi dışı şeyler yok mu, var. ama akp en azından şu çağa ayak uydurdu be abi. sende etrafına bir bak ne oluyor ne olmuyor. yemin ediyorum bırak artık bu ayakları.
hayır akp bunlardan besleniyor farkında değiller. sonra neden % 50. şimdi bir şey diyecektim de neyse.
eğer iran'da cumhuriyet elden giderse bu insanların orada da yürüyüş yapmasını istiyorum ben. zaten yaparlar yani cumhuriyeti çok seviyorlar hiç bir yerde yıkılmasına izin vermezler canlarım benim.
bu reklamı her görüşümde fm 2013 aklıma geliyor. hala crack şeysini halledemedi mi şu adamlar. ağlayacağım. artık bende ünlü çek galoş transfer etmek istiyorum sözlük.
bu aralar çok gözüme batan bir hususu sizinle paylaşmak istiyorum.
bu ülkede ki insanlar bu konuda gerçekten çok aciz durumda. misal, amerikada veya avrupada hatta asya ülkelerinde( hindistanı ayrı tuttum) cinsel ilişki bir alışkanlık bir sıradanlık iken bizim ülkemizde neredeyse bir tabu halinde. dünyada bir çok insanın seks yapabilmek için karşı cinsten( veya hem cinsten) biriyle tanışıp iyi vakit geçirmesi yeterlidir. orta doğu veya bazı afrika ülkelerinde ise seks, evlilik olmadan mümkün olmamakla birlikte yazılı kurallar ile kontrol altındadır. fakat bu ülkelerde evlenmenin yolu çok meşakkatli değilken kişiler bir söz ile 14 15 yaşlarında evlenebiliyorlar. yani düz mantık ile yaklaşırsak bir şekilde bu güdüyü tatmin edebiliyorlar. bizim toplumumuz da ise bu konuda bir arada kalmışlık söz konusu. yani sekse bakış ve algılayış orta doğu ülkelerine yakın iken. evlilik ve aile anlayışı avrupa ülkelerine yakın seyir ediyor. ciddi bir husus bu. sadece seks için evlenen kişilerle dolu bir ülkede yaşıyoruz. daha sonra hayal kırıklıkları, pişmanlıklar ve ayrılıklar... evlilik ve seks o kadar farklı iki şeydir ki şimdi o konunun detayına başka yerde girerim ama demek istediğim ülkemizde yaşayan çoğu kimse karpuzu kesmeden alıyor. mutsuz evliliklerin mutsuz ailelerin çoğu aslında buna dayanır. türkiyede bir kadının hayatını hiç seks yapmadan sonlandırması, erkeğin ise her gün kendini tatmin etmesi bizim toplumun bir realitesi olmuş durumunda. bu aslında psikolojik olarak hiç normal olmamakla birlikte bizatihi anormal bir şeydir. şimdi sözlükte de bakıyorum yorumlara başlıklara vs. hep bu bilinç altı ile yazılmış şeyler. az çok genç ve kültürlü insanlardan oluştuğunu var sayarsak sözlüklerin, cinselliğe bir genişlik ve açıklık var.(toplumdan farklı olarak) içini burada döken yığınların serzenişi aslında bu. arada komik ve esprili olanlar yok mu? var elbette. ancak bir avrupa ülkesinde(hatta ben iddia ediyorum türkiye dışında her hangi bir yerde, biz bu konuda gerçekten sonlardayız) böyle bir platformda bu kadar emmeli gömmeli, soktulu çıkarttılı muhabbet olmaz. yadsıdığım falan da yok sadece durum tespiti. toplum olarak bu seks işine acilen bir çözüm bulmalıyız. yoksa gelecekte sağlıklı bireylere sahip bir toplum olacağımızdan kuşkuluyum(hoş şuan da çok sağlıklı bireylere sahip olduğumuz söylenemez ama, daha kötüsü de olabilir).
ek bilgi olarak: şu porno flimlerini en çok seyreden ülke sıralamasında zirvede ki yerimizi kimseciklere bırakmıyoruz.
ahlakın ne olup ne olmadığı iyi ayırt edip iyi kavramalıyız. yemek-barınmak-seks bu üçlüye sınır koyan veya kalitesizleştiren her toplum çürümeye mahkumdur.
neyse, size feuerbach'ın bir sözüyle deva etmek istiyorum.
"insanlar sevişiniz, gerçek din sizin bu sevgilerinizdedir. Varlığınız aşkınızla biçimlenecektir."
