sol frame'deki bel altı başlıklar yüzünden, kadınları aşağılayıcı başlıklar yüzünden, küfürlü entryler yüzünden, daha bir aylık yazar olduğum halde beni oldukça soğutmuştur.
2007 yılında yapılan eurovision şarkı yarışmasında, yarı finalde elenen arnavutluk'a ait parça. solistin sesi kadife gibidir, insanın dinledikçe bir daha dinleyesi gelir. kemancının artistik hareketlerle çalması da çok hoştur.
avcı tarafından vurulduğu zaman gagasının, kafasının etrafında 360 derece dönmesine hasta olduğum çizgifilm karakteri. o gaganın yere düşmüşlüğü de vardır tabi.
temel hergün bara gidiyormuş ve hergün mutlaka 3 bardak viski içiyormuş. ne bir eksik, ne bir fazla. bir, iki derken bu durum barmenin dikkatini çekmiş. dayanamayıp sormuş:
- beyefendi, merakımı mazur görün. ama neden hergün özellikle 3 bardak viski içiyorsunuz?
temel: 'biz 3 kardeşiz, onlar adına da içiyorum, o yüzden.' demiş.
ertesi gün temel tekrar geldiğinde, bu sefer 2 bardak viski istemiş. bunun üzerine barmen:
-hayırdır beyefendi, niye bugün 2 bardak istediniz?
üniversite bitirildikten epey sonra görülen bir rüya... rüyadaki kişiler: biri ilkokuldan, biri ortaokuldan, biri de üniversiteden bir arkadaş ve ben.
rüyamda dördümüz de öss'ye girmişiz. fakat sınavı yalnıca ben kazandım, diğerleri barajı geçemedi. bunun üzerine sınavı geçemeyen 3 arkadaşımı da tutuklayıp bir hücreye attılar. hücre ise bir bankanın içindeydi. veznelerin hemen arkasında. ben de gayet sakin bankaya gidiyorum, sıra numarası alıyorum. sıra bana gelince görevliyle konuşup ikna ediyorum, ve arkadaşlarımı hücreden çıkarttırıyorum. ve kahraman oluyorum.
not: bu rüyalarımla mantık sınırlarını değil, mantıksızlık sınırlarını gitgide zorlamakyatım.
ortaokul dönemlerimde gördüğüm bir rüyayı anlatmak istiyorum:
rüyamda dev gibi bir palyaço görmüştüm, ama öyle böyle bir dev değil. bizim evin tam karşısında 12 katlı binalar var. bu palyaço kardeş de o binaları ayağının altına alıp eze eze bizim apartmana doğru geliyordu (basbaya eziyor, kağıt haline getiriyordu). biz de palyaçoyu gördük, korkuyla camdan bakıyoruz. palyaço da bizi gördü, eğildi ve şunu dedi:
- eğer bana bisküvi vermezseniz, bu evi ezerim.
rüyamda nasıl korktuğumu hatırlıyorum ama, bisküviyi verip vermediğimizi hiç hatırlamıyorum.
eğer tırnaklar kısaysa o poşet panikten hepten açılmaz hale gelir. hele bir de kasanın önünde 1 km. lik bir kuyruk varsa, panikten ağlanacak konuma bile gelinebilir.
perdesiz müzik aletleri gibi olmadığından dolayı birçok kişi tarafından çok kolay öğrenilebilen bir çalgıymış gibi görünmektedir. notalatın yerin belli olduğundan kolay gibi gözükebilir. ancak öyle değildir.
her müzik aleti gibi piyano çalmakta da en önemli husus tekniği iyi oturtmaktır. vücudun ve ellerin konumu önemlidir.
başlangıçta çift anahtar kullanımı (sol ve fa anahtarları)zorlanılan bir husus olmaktadır. her iki anahtardaki notaları birlikte okumak başlangıçta sıkıntı yaratsa da düzenli çalışmayla bu sorunun üstesinden gelinir.
bu kadar muhteşem bir kadronun ve aynı şekilde muhteşem bir senaryonun, malesef reyting denen olaya kurban gittiği dizi. piyasadaki onlarca dizi arasından bütün güzelliğiyle sıyrılan bir dizidir(ydi).bu kadar profesyonel oyuncuların içinde bulunduğu kadroya da yazık olmuştur.
lahana (la hana) - sol saraya
ayakkabı - kol kabı
sonra (son ra) - ilk zeus
kardan adam - yağmurdan kadın
piyano (pi yan o) - karekök kenar bu
çaylak - kahve lak
daha önce yaprak dökümü'nün son sezonu için söylediğim 'bu sezon toparlandı, güzel gidiyor' cümlesini, dizinin son iki bölümü sebebiyle aynen geri aldığım dizidir. finale çok az bir zaman kalmasına rağmen, heycan artacağına gittikçe daha da düşüyor. hatta heyecan diye bir olay bile kalmadığı açıkça görülmektedir.
tekinlerin nerdeyse bebekliğine kadar inen flashbacklere hiç gerek yoktu. birdahaki bölümde hayriye'nin ve ali rızan'ın da bebekliğine inilebilir, kendimi şimdiden psikolojik olarak bu duruma hazırlasam iyi olur.
bu bölümde flashbellekler dışında ne gibi bir gelişme oldu diye düşünürsek, sadece oğuz gözlerini açtı. ama burda da öyle heyecan yaratacak bir durum yoktu.
bu bölüm de geçen bölüm gibi bol bol dertleşme sahneleriyle, leyla karakterinin 15 dk.lık düzenli aralıklarla ağlamasıyla, hayriye'nin yine evde çalışan zavallı kadıncağızı azarlamasıyla, kadıncağızın da ona olan üstün sabrına hayran kalmamla bitti.
bu necla karakterine nasıl bir son yazılacak çok merak ediyorum. eğer final bölümünde boşanma davası için dönecekse necla, boşanır sonra tekrar paris'e döner, gül gibi de yaşar gider. şu saatten sonra ona kötü bir son beklemiyorum açıkçası. tabi gökten düşen üç elmadan biri kafasına isabet ederse onu bilemem. ama o zaman da elma'yı ferhunde onun kafasına fırlatmıştır diye hayriye yine ferhunde'ye sarar, dizi bir sezon daha uzar. o yüzden bu yazdığımı da unutun gitsin.
dizide hala gülebildiğim sahneler olmasına rağmen eskisi gibi zevk almamaktayım. bunun nedenlerini de şu sebeplere bağlıyorum:
- hüseyin, şükrü ve şükrü'nün ailesinin sahneleri dizinin yarısını almaktadır.her iki sahneden birinde gösterilmektedir.
-haluk'un işyerinde hiçbir komedi unsuru yoktur. oysa bir önceki çocuklar duymasın'da dizinin en komik sahneleri haluk'un işyerinde geçen sahnelerdi. çünkü selami ile aynı işyerinde çalışıyorlardı. amerikalı patron mary'i de unutmamak lazım tabi. keşke bu yeni versiyonunda da tuna ile aynı işyerinde çalışıyor olsaydılar.
-havuç'un ayrı eve çıkmasına hiç gerek yoktu. ablasıyla olan atışma sahnelerini görmeyi geçtim, havuç'u bile bazen zor görüyoruz.
-duygu'nun kayınpeder ve kayınvalidesinin dizide çok sık gösterilmesi. hatta duygu'nun evlenme olayının bu kadar aceleye getirilmesi.
- diziye çok sayıda yeni karakter katılması (diğer tüm maddeleri kapsıyor).
günümüzdeki birçok şarkıcımızın piyasaya çıkış dönemidir. bu dönemde çok kaliteli şarkılar bestelenmiştir, söylenmiştir.
tarkan ve sertab erenerin bu dönemde çıkardıkları albümler, ileri derecede hasta olunası albümlerdir ayrıca. çelik'i de unutmamak lazım tabi. harika şarkıları vardı (yaman sevda, nazına ölüyorum, ateşteyim vb.).
bir de o zamanlar nida diye bir şarkıcı vardı. evimizin gelini diye bir şarkısı da vardı. o zamanlar ben o şarkıya hastaydım.
eurovision 2006 litvanya (grubun adını bilmiyorum) - we are the winners
athena (eurovision 2004) - for real
sakis rouvas (eurovision 2004) - shake it
candan erçetin - sevdim sevilmedim.
küçük sırlar dizisinde, lisede aynı okulda okuyan tüm gençlerin, bir de üstüne aynı üniversitede, hatta bir kısmının da aynı bölümde okuyor olması. korkarım mezun olunca hepsi aynı şirkette işe başlar. şirketin kapısından girerken birbirlerini görür ve şaşırırlar. ama biz şaşırmayız.
oğuz silahı arka bahçeye gömmüştü, şevket de bunu biliyordu. polisler kapıya gelince oğuz, leyla'ya başka çaresi olmadığını söyleyip, polise teslim olmaya karar vermişti. tam da bu sırada şevket, elinde o silahla arka bahçenin kapısından çıkagelmiştir ve polise teslim olmuştur. doğal olarak da silahı polis teslim almıştır. burdan çıkarılacak şey; ortada ciddi bir mantık hatası vardır.