Başrolünde Dakota fanning in oynadığı, standart bir dram filmi. Yalnızca bir sahnesinde gerçekten içim çekilir gibi oldu, kendimi kötü hissettim onun haricinde öyle çok bir numarası yok ama güzeldi,hoştu.
Başrollerinde felicity jones ve ed westwick in oynadığı 2011 yapımı bir romantik komedi. daha sonradan çok iyi snowboard yapacak kızla, zengin çocuğun yollarının kesişme hikayesini anlatıyor. aptallar için yapılmış bir romantik komedi; ama ben eğlendim. o zaman ben aptalım.
daha doğrusu referanduma evet diyenlere akplidir bu damgasını yapıştırmaktır. insanlar ordunun anayasasını istemeyecek olan başka insanların da olabileceğini unutarak bu damgayı yapıştırıyorlar. açıkçası pek fazla bi şeyden de anlamıyorlar. evet çıkarsa akp'nin kendi lehine anayasayı değiştireceği bir gerçek, fakat ordunun hakimiyetinde olan bir anayasa bizleri daha fazla yıpratır. ayrıca evet diyen olsun, hayır diyen olsun veya boykot eden olsun, insanları damgalamaktan vazgeçin artık.
diziyi aşk-ı memnu tarzına çevirmiş olan olaydır. gerçekten çok kötü olmuş, sen git dünyada fenomen haline gelmiş bir diziyi al, türkçe dublaj yap, üstüne bide fox'ta yayınla, sonra o diziden hayır bekle.
alt yazılı izleyemeyen insanların da lost izlemek hakkıdır, bişey demiyorum ama türkçe dublaj sadece animasyonlarda güzel oluyor farkındaysanız. geliştirmeleri gerek sanki biraz.
bazı kesimler tarafından "evlenmeye de pek hevesliymiş" gibi yorumlanan durumdur. ulan insan kendi düğününde oynamayacak da nerde oynayacak? bunun başka versiyonu da kına gecesinde ağlamayan kız olabilir, ona da aynı yorum getirilir. tuhaf tuhaf düşüncelerimiz var efendim. ama sonuç olarak ben kendi düğünümde oynarım yani. kına gecemi de bilmiyorum artık, o an duygulanırsam ağlarım. ama ağladıktan sonra kalkıp yine oynarım ben.
edit: yahu birinizde demiyorsunuz kısa entry olması için illa kısa cümleler kurmak gerekmez diye. uzun bi cümleyle de kısa bir entry girilebilir. düzelttim.
sol framede kılıçdaroğlu ile ilgili açılmış bi sürü başlık görerek istemsiz gelişen sıkkınlık hali. hee diceksin ki, e baykal vardı, sen doğdun öleceksin ondan bıkmadın da 2günde kılıçdaroğlundan mı bıktın? diye soracaksın ben biliyorum. baykaldan bıkmak ne kelime, ismini gördüğümde kusar olmuştum.
gerçek olan vaziyettir. ismail yk, ajdar vs falan saymıyorum çünkü onlar ünlüler ama star yerine konmuyorlar. atilla taş bir dönem baya konuşulup televizyon programlarına çıkmıştı. gazetelerde manşet oluyordu. şarkılarını söylüyordu herkes. habire reklam yapıyordu, ağlıyordu anneeeeeğ diye. kırmıızılııım sana yandıığğ canııııımm gibi şarkısı vardı. bide oy pembelim pembelim diye. renklerden gidiyordu resmen çocuk. az da olsa bi gelişme var bu ülkede evet.
topuklu ayakkabıyla bir türlü yürüyememesine rağmen topuklu ayakkabı giymek zorunda kalan kız modelidir. özel bir davete conversele gidecek halimiz yok sonuçta. babet demeyin onlar ayrı felaket.
eşyaların veya hayatının etrafa saçılmış olmasından rahatsızlık duymayan ve böyle yaşamayı tercih eden insandır. ayrıca belirtmek gerekir ki pis olmakla dağınık olmak arasında dağlar kadar fark vardır. bunu karıştıran insanlara hep sinir olurum da ben. ondan dedim.
doğum gününde ders çalışarak yararlı mı yoksa zararlı mı bir iş yaptığını anlayamadığım insandır. zaten yılda bi kerecik oluyor bu, sen otur ders çalış geçsin öyle saatler falan. topu topu 24 saatcik zaten. of be sözlük kafam hakkaten bozuk.
sözlükten, facebooktan, msnden, twitterdan ve benzer bi çok yerden bir anda kurtulamama durumudur. tek tek hepsini kapamak için zaman harcarsınız, en sonuncuyu kapattığınız zaman da tekrar başa döner bunda ne vardı acaba diye bi daha açıp bakarsınız.
(bkz: esir olmak)
seviyesizleşen yazarların yazdıklarını okuduğumuzda gerçekleşen durumdur.
herkesin kendine göre bir yaşamı, kendine göre bir düşüncesi var, bu yüzden herkesin birbirine saygılı olması gerektiğini söyleyip duruyoruz ama nedense sürekli yazılanlara karşı bir saygısızlık, düşüncesizlik var. küfürler, seviyesizlik diz boyu. mini etek giyemeyi seven kızlara salak demeler, inançları farklı olan veya inanmayan insanları dışlamalar, dövmekten beter etmeler, siyasi görüşü yüzünden "ötekini" aşağılamalar, say say bitmez bunlar, okudukça geriliyorum, mini etek giyilmesini hoş karşılamıyorsan eğer, hoş karşılamıyorum de, kalkıp salak niye diyorsun? bakmasını biliyorsun?
lisede okurken okula "diz altı" etekle gelen kızlar da vardı, etekleri oldukça diz altıydı hem de, ben de bunları hoş karşılamıyorum, kalkıp salak mı diyorum, herkesin kendi yaşam biçimi diyorum.
haddimizi, nerde durmamız gerektiğini bilmiyoruz maalesef. bu çok ufak bir örnek, daha neler neler var, benim yazmaya utandığım.
kalın olan bacaklarını ugglarla daha da kalın gösterdiklerinin farkında olmayan kızlar için başlatılması gereken kampanyadır. hatta bana kalırsa ince bacaklılar da ugg giymesin.
