çağrı merkezinden fatura ödemeye kalktığınızda size tamamen bir angut muamelesi yapıyor.
vodafone dünyasına hoş geldiniz!!! bla bla bla.. (ses inanılmaz enerjik)
(biraz durgun bir ses) aradığınız numarayla işlem yapmak için lütfen 1'i tuşlayınız.
(tok ve boğuk bir ses) sayın abonemiz. son dönem faturanıza ait (ses değişir ve heceler) beş-temmuz-iki-bin-on-iki (ses kendine gelir) son ödeme tarihli (ses yine değişir ve heceli) otuz-beş-nokta-kırk-kuruş (ses başa döndü) ödenmemiş borcunuz bulunmaktadır.. kredi kartıyla ödeme yapmak için 1'i..(1 tuşlandı)
sayın abonemiz. kredi kartıyla ödeme yapmak için lütfen 1'i tuşlayınız. 1.
sayın abonemiz. beş temmuz iki bin on iki son ödeme tarihli otuz beş nokta kırk kuruş tutarındaki faturanızı ödemek için lütfen on altı haneli kart numaranızı giriniz. bilgiler girildi.
sayın abonemiz kırk iki seksen vs vs vs nolu vs vs son kullanma tarihli kartınızından otuz beş nokta kırk kuruş düşülecektir. onaylamak için 1'i. 1.
sayın abonemiz. beş temmuz iki bin on iki son ödeme tarihli otuz beş nokta kırk kuruş tutarındaki fatura bedeliniz kredi kartınızdan düşülmüştür.
oğlum, 3 yıldır sözlükteyim. benim nick altımda 10 entry var. biri benim zaten. başlığımı açan yazar silik oldu, 2 yıl başlıksız takıldım lan ben burda. utandım kendi başlığımı da açamadım. çok eziktim, tamam mı?
ayrıca, seninle ilgili değil dostum, bir an duygulandım. sen hoş geldin..
bugün bankadan aradılar. bıçak kemiğe dayandı, öde diyorlar. haliyle aklıma düştün. çünkü bu borç senin yüzünden. hani 3 yıl önce hastaneye yatman gerekiyordu. ama bağkur borcun olduğu için benim sigortamdan yararlanamıyordun. hastaneye yatmazsan ölecektin. bağ kur borcunu sıfırlamak için para lazımdı. ben bulmuştum ya hani, o borç bu. 3 yıldır bir ödedim bir ödemedim. bir ödemedim iki ödemedim. sonra bir daha hiç ödemedim. durum bu.
sonra aklıma neden sigortasız olduğun geldi. hani komşumuz sana sigortalı iş bulmuştu. sende "ben kimsenin emri altında çalışamam" deyip kabul etmemiştin. üstelik o dönem ben 14 yaşındaydım, ablam 16. çalışıyorduk ikimizde ve emri altında olmaktan ziyade itin götüne girip çıkıyorduk. onu hatırladım..
yine hastaneye düşmüşsün. diyaliz makinesindeymişsin. hatta ölecekmişsin ama ölemiyormuşsun.
beni görmek istiyormuşsun. ablama kardeşime beni soruyormuşsun. kusura bakma baba, beni bir daha göremeyeceksin..
çünkü ben, "artık size bakmak istemiyorum, sıkıldım. başınızın çaresine bakın.." dediğin gece yemin ettim..
yemin ettim baba, evlensem düğünüme, ölsem cenazeme gelemeyeceksin. beni bir daha görmeyeceksin baba..
kendimi durdurmak istedim ama olmadı, hep geriye hep geriye gittim..
bir sürü birbirinden alakasız şeyle geldi aklıma..
kahvaltı yapıyordun. annem de salondaydı.. ben yoktum, nerdeyim bilmiyorum..ama sizi duyuyordum. konu nerden açılmıştı bilmiyorum. annem sana "kahvaltı yapacak parası bile yok" demişti. sen de "yapmasın o zaman" demiştin.. benim için.
çalışıyordum ben baba. hem okuyor hem çalışıyordum ama sen bana kahvaltıyı çok görüyordun. o yüzden beni bir daha göremeyeceksin baba.
geçenlerde annem doktora gitti. ak ciğerlerinde iltihap varmış. sonra ben yine hatırladım. annem çok kötü öksürüyordu. nefes alamıyordu. sen de onu yataktan kovmuştun, doktora götürmek yerine. "git başka yerde öksür" demiştin. ev küçüktü baba, duyuyorduk biz hepsini.. bunu da hatırladım..
daha çok şey hatırladım ama bunlar senin için önemli değil, biliyorum.
sana hastanede çocukların nerde diye sorduklarında, "ben onları terk ettim. bir başlarına bıraktım. bir daha da aramadım ne yaptılar ne ettiler diye. annelerini boşadım, onları da boşadım. zaten ben onlara babalık etmemiştim. kendileri çalışıyorlardı, ben onları aç bırakıyordum. eve ekmek almıyordum çünkü zaten eve tok geliyordum. ortancası okumak istedi, okula göndermedim. annelerini dövdüm hep. büyüdüklerinde dövdürtmediler gerçi ama ben uzun bir süre dövdüm. eve ekmek getirmedim. ceplerine harçlık koymadım. 3 yıl önce hastaneye yattım. gece gündüz başımda beklediler. kötülük ettim hep onlara ama onlar beni yalnız koymadılar. gece fenalaştım, doktora götürdüler. ertesi gün yine de işlerine gittiler. kendi başlarına doydular, kendi başlarına okudular. benim bütün şerefsizliğime rağmen bana hiç saygısızlık etmediler. sonra ben sıkıldım onları terk ettim. aç kalmışlar, soğukta kalmışlar. bense o sırada para biriktirdim ama yine de kendim yedim. şimdi burda olmamaları benim kabahatim", diyebiliyor musun baba?
son bir kaç gündür geçen 25 yılımı sorguluyorum. bütün berbatlığın yolu sana çıkıyor baba. hepsi senin yüzündenmiş.
şimdi ölüyormuşsun, beni istiyormuşsun. kusura bakma baba, ben küçücük bir çocukken, çalışırken, soktukları itin götünden çıkamadım baba, gelemem..
Yıllar sonra gelen saçma edit: bu entry'den 15 ay sonra, bir kurban bayramı sabahında öldü babam. ben evlendikten iki hafta sonra. Ne o düğünüme geldi ne ben cenazesine gittim. Pişman değilim.
obama "henüz doğru zaman değil" yanıtını vermiş. yani suriye'ye bir zaman girilecek.
burda bir yanlış var. bu muazzam gizli telefon görüşmesini, israil'in gölge mossad'ı neden açık ediyor?
bu elimiz kolumuz her yerde demek mi, yoksa olası bir saldırıyı, türkiye'nin gizli kapaklı, korkak ve yetersiz bir tutumla gerçekleştireceğini duyurmak mı?
bundan sonra suriye'nin saldırmayacağını kim bilebilir?