sevmek, belki de bir tek ihtirasın lehine bütün diğerlerini bastırmak değildi; bilakis aşk, sevilen şeyin içine bütün diğer ihtiraslarımızı doldurmağa benziyordu; bir insanın şahsında bütün ümitlerimizi, iştiyaklarımızı seviyoruz. hayatımızın müsbet ve menfi hadiselerinden gelen bütün hazlarımız ve kederlerimiz bu aşkın bahanesi içine sıkışarak büyüyor; aşkta; bir şey değil herşeyi istiyoruz, bir şeye değil herşeye kin besliyoruz, ümitlerimiz ve korkularımız gibi bütün heyecanlarımız da bir tek mevzuun içine dolarak bizden karışıklığını gizliyor.
-peyami safa, biz insanlar, istanbul 1999, s.279, ötüken yay.-
çok beğendiğim bir tiyatro izler gibi değil de bir filozof metni okur gibi kendimden geçtiğim, müthiş tespitler ve repliklerle dolu yılmaz erdoğan'ın hayat birikiminin ortaya döküldüğü oyun. umarım bu seviyenin de üstüne çıkar ve bize yeni eserler izlettirir.
senaryosunu belalı baldız adlı dizinin senaristi yazmaktadır. hakan yılmaz ve çocukların da güzel performanslarıyla kadın programlarının saçmalığının anlatıldığı dizidir. tgrt de yayınlanmaktadır. 1 aydır eski bölümler veriliyor. yenilerini bekliyoruz. hakan yılmaz'ın ayrılsak da beraberiz dizisinin ardından 2. yükselişi olmuş.
gelenler, gidenler, geldikleri gibi gidenler ve bir erkeğin yalnız başına yaşayabilmek adına ve birine bağlanma korkusundan vurdumduymaz bir tavra bürünmesi ve herkese uygun bir yalan uydurmasını konu alan büyük bir bölümünün aynı odada geçtiği zeki demirkubuz filmi. *
anneler tarafından ishale iyi gelir iddiasıyla hasta çocuğa bir kase yedirilir. her defasında da iyi geldiği için itiraz hakkınız doğmaz. her şeye rağmen lezzetli bir çerezdir. *
türklere mahsus bir eylem türüdür. halbuki atalarımız bugünün işini yarına bırakma demiştir. olur ki bundan anlamayıp da işi son ana bırakanlara serzeniş babından yumurta kıç ağzına gelince düşünmek sözü de günümüze ulaşmıştır.
Allah tarafından hz. musa'ya indirilen hz. musa'nın ölümünden birkaç asır sonra yazılması sebebiyle hiçbir peygamberin masum olarak gösterilmediği hatta aşağılık diye nitelendirdiğimiz insanlardan beklediğimiz davranışlar sergilediği kitaptır.*
yüksek faiz vaatleriyle halkı kandırıp paralarını söğüşleyen kalburüstü kesimin bankayı boşalttıktan sonra medya güçleriyle halkı yönlendirdikleri söylem.
okuldan birilerine sinirlenen bir grup öğrenciden en kolpacı olanının kurabileciği, hayalgücünün ulaşabildiği son noktadır. daha ekstrem birşey kolpacının aklına gelmez.
eminönü'nde dolaşırken farkına olmadan yaklaştığın ve o harika kokusuna dayanamayıp uzun kuyruğa girerek neşe içinde beklemeye vesile olan kahve markası. bugüne kadar alternatif olma amacıyla ortaya çıkan hiçbir firmanın satışlarda yanına bile yaklaşamadığı müthiş aroma.
kim derdi ki gariban yiyeceği simit saraylara yerleşek ve son susam tanesine kadar sömürülecek. her sektörde olduğu gibi bu sektörün de posasına kadar kullanılacağı aşikar. internet cafeler de aynı şekilde başlamış ve bir sokakta ikiye çıkacak kadar yayılmıştı. simit sarayları da her yerde karşımıza çıkan, bir grupla dolaşıldığında, gidilecek mekan olarak belirlenmesine her zaman karşı çıktığım ve karşı çıkacağım mekan..
deprem sonrası sokaklardan manzaralar..tabi çok uygunsuz pozisyonda dışarı çıkanlar da olmaktadır ki olay sükunete erdiğinde bir ay kadınlar arasında geyiği çevrilicek bi konu haline gelir.
bu konuda uzmanlaşmış ödüllü yönetmenleri olmasına rağmen bir kısım salakların çocukluğun en vazgeçilmez, en sıcak, en saf eğlencesini cinsel istismarda kullanması sonucu tedirginlikle yaklaştığımız filmler. çok özgün senaryosu ve çizimleriyle gönüllerde taht kurmuş olanları vardır. bir de herkesin hatırladığı, bir bölüm boyunca topun peşinde koşan tusubasa'nın bölümün sonunda orta sahaya gelmesi beni her zaman sinirlendirmiştir. zaten bu şahıs orta sahadan sonra topu sürmeye ihtiyaç hissetmez, o noktadan kaleciyi içeri sokar.
-siz neye gülüyorsunuz? komik birşey varsa söyleyin bizde gülelim.
-bu saatten itibaren herkes birbiriyle küssün.birbirinize sırtınızı dönün.(sınavda)
-git geç kağıdı al.
-biz sizin yaşınızdayken... diye başlayan cümleler.
-siz evinizde de mi böylesiniz...
-ben öğrenciyken hiç kopya çekmedim..
-biz de geçtik o sıralardan bana yutturamazsınız... ve daha nicesi...
annenizin isteği üzerine alıp normal birşey almış gibi eve salına salına getirilen daha sonra ise en sevdiğiniz elbiseye değdirdiğinizi farkettiğiniz ve ebediyen kendisinden nefret ettiğiniz temizlik malzemesi. ayrıca kazayla su niyetine içilmeye ve ardından derin mide acılarına sebep olmaya en meyyal sıvı.
genellikle babaların takındığı tavırdır. her an ölebilirim şeklinde konuşmalar ve gerekli ses ayarı yapılır. sürekli kısık sesle bi şeyler istenir ve en önemlisi de kumandaya sımsıkı sarılınır ve kimseye elletilmez.
on tane filmini izlemiş olsanız da ilk anda onu tanıyamazsınız sadece birine benzetirsiniz. işte bu kadar rolünün hakkını veren ve ömür boyu asla tek bir rolle kariyerine devam edemeyecek şahsiyet.(gerçi karayip korsanlarını seriye bağladılar ama...)
günümüz türkiye'sinde ahanda bana bi gazete köşesi verdiler ahanda tv'de programım var denerek her konuya atlanması ve buna mukabil insanların ilgi çekici konuyu görüp vaktini ve parasını harcaması ve sonunda bütün emeklerinin zayi olduğunu anlaması ve geri kalan kısmı komedi dizisi tadında tamamlamasıdır.