vaktiyle keyifli zaman geçirdiğim ancak şu an rezil ötesi bir halde olan platform. eski sözlükçü kalmadı diye mi böyle oluyor, niçin önlerine gelen barzoya yazarlık veriyorlar hiçbir fikrim yok. ben bile şu platformu bir senede düzeltirdim. umarım moderasyon da bir gün buna uğraşmaya karar verir.
bir kulağımda kulaklık diğer kulağımda da diğer kulaklık seyahatimi sürdürürken otobüsün kalabalık bir durağa yaklaşmasıyla gerildim. benden önce yalnızca bir adet boş yer vardı, haliyle herhangi bir olası yaşlı/hamile durumuna hazırlıklı olmam lazımdı. akbil basan üç beş gençten sonra bu teyzeyi gördüm.
teyze yan yan yürüyerek akbil cihazına ulaşmaya çalışıyordu. ilk önce akbili olması gerekenden çeyrek saniye daha erken çekmiş olabilir, zira ikinci kez denemesi gerekti. kendimi yoz bir genç gibi hissetmemek adına açıklama yapayım: benim teyzem de bazlama style takılıyor. akbil sonrası o ağır kanlı, herhangi bir şey göremiyorum duyamıyorum çünkü çok yaşlıyım modundaki teyze şahin gözleriyle otobüsü kesti. biliyorsunuz bunun ne anlama geldiğini.
ben de o sırada yalandan taktığım kulaklıklara biraz müzik vermek bahanesiyle telefonuma bakmaya başladım. yemin ediyorum iki saniye sonra teyzenin ayaklarını gördüm. yüzde yetmiş bana yüzde otuz otobüsün geri kalanına bakıyordu. arkasında insanlar olmasına rağmen durdu ve bazlama kollarıyla bir direğe tutundu.
yarım diz hareketiyle götümü havaya kaldırıp "buyur teyze" dedim. teyze gibi ben de akabinde yan yan hareket etmeye başladım. teyze hiçbir şey demeden yerime oturdu. so far so good. bu sırada ben de güzel bir spot bulup orda dikilmek maksadıyla otobüsün ortasına yöneldim. fakat teyzenin sövmeye başlaması iki saniyeden kısa sürdü.
kulağıma teyzenin "ölmüşlerini siktiklerim bi yer vermiyolah" diyişi geldi. gayrıihtiyari gülmeye başladım fakat üzerime alınmıyorum, yer vermeyenlere sövüyor sanıyorum. sonra bir de "sanki silah dayadık zürriyetini siktimin" gibi bir şey duydum. o an fark ettim küfür yemekte olduğumu.
ilerlemeye devam ettim ve anlaşılmaz mırıltıları geride bıraktım. teyzeye de burdan selam yolluyor, tüm bazlamalardan özür diliyorum.
şimdilerde kalt ekibinde gördüğümüz kaliteli mizahçı arkadaş.
ozancım, bunu okuyorsan sana sözüm şu: azınlık odaklı mizah yapıyorsunuz, bilhassa detaylar o kadar küçük bir güruha hitap ediyor ki, zannımca hiçbir zaman yüz binlerce takipçiniz olamayacak. kaliteli amerikan sit-com'larına benzer bir senaryoyla tv'ye geçip gelen parayla da bu mizahı yükseltebilir, sağda solda çatır çutur para ezebilirsiniz.
'arkadaşı olmayan' yazarlara özelden atar yapıp yanıt almak istemeyen, o yüzden 'sadece arkadaşlarından özel mesaj alan' yazar. yahu cevabını duymaya dahi güç bulamadığın sözü ne diye söylersin ki?
#37885699 güzel demiş, felsefe o ikinci sapiens'tir. Yani düşündüğünün üzerine düşünmek, bir meta-sorgulama aktivitesidir.
Bilip bilmeden 3 kitap okuyup atıp tutmayın rica ediyorum. Bilimin uzantısı falan değildir felsefe, bilime bağlı da değildir. Salak salak politzere atıf yapacağınıza tek kutuplu felsefenizi biraz genişletmeye çalışın.
Kolpacı da olsa iyi müzik yapıyor denebilir arkadaşlar bu adam, neler neler var yani. Tarzı baştan aşağı "barlar sokağına uğrar iki hatun ayıklarım" tarzıdır elbette. Fakat kabahat bunda değil, bunu el üstünde tutandadır.
Sinir bozucu insanlardır. Bir çocuğun kaça gittiğini öğrenip de ne yapacaksın ki? Ha dur, diyecek başka lafın kalmadıysa o vakit sükutla tanıştırayım seni sayın çomçom.
Kendinizi azıcık, bir gıdım dahi seviyorsanız tercih etmemeniz gereken üniversite. Gidin herhangi başka bir devlet okuluna veya kaliteli özellerden birine başka herhangi bir bölüme. Fakat ikinci üniversite olarak uğradığım bu okul bende şu tepkiye yol açtı: https://youtu.be/3OfJk0Zh-IA ve ardından https://youtu.be/C4mB_irRAog
beta sürüm incelemesini yapan arkadaşlar bizden geri kalmayıp siri'ye sağlam küfürler etmişler. geliştirilmekte olan versiyonu henüz vasat duruyor. lakin sağlam bir ekiple güzel bir hal alabilir.
'senin deterjan aldığın bakkalı sikeyim' şeklinde başlayan zincirleme küfür tamlamalarına soğuk kanlılıkla göğüs geren siri günü geldiğinde okuması 10 dakika süren küfürlere imza atacaktır emin olun.
komple boşaltılıp termik santrale dönüştürülmesi gerektiğini düşündüğüm yer. ülkenin enerji sorununu çözebiliriz böylece. kimsenin de yok olmasına üzüleceğini düşünmüyorum.
ayrıca bir diğer önerim de niğde'nin kenarlarından kazılıp suya batırılması ve oluşan göl sayesinde yeni sulama kanallarının açılması, tarımın desteklenmesidir.
varlık üzerine düşünmek adına ilk sorulan soru buydu, bire bir türkçe çevirisini bilmediğim için öncelikle ingilizce çevirisini vermek istiyorum: why is there something rather than nothing?
meali: neden hiçlik olabilecekken onun yerine varlık vardır?
işte bu sorunun yanlış anlaşılması, yanlış sorulması veya yanlış cevaplanmasının neticesinde doğaüstü yaratıcıya inanç doğar. başlıkta bahsi geçen cümle de bu inancın neticesine karşı kurulmuş bir cümledir.
gereksizliğini tartışırız. lakin kim bilebilir ki? din olmadan şu ankinden bile cani bir insan topluluğu mu olacaktık, yoksa caniliğin kaynağı din midir?
veya esas soru: insan doğası üzerine bir tanımlama mümkün müdür? insan doğası diye bir şey var mıdır, mümkün müdür?
varoluşçu olduk ve yok dedik; dolayısıyla tüm acı, keder ve dünyadaki ezilenlerin yegane muhattabı din olmuş oldu.
insanın doğası kötüdür dedik, ne güzel, dini akladık.
insanın doğası falan yok amınakoyim. yokken var oldun bu dünyada, sana verdiler al bu senin dinin, al şunlar allah dostu, tanrının kulu, şunlar da zındık, vur kır. ha din vur demez. anla der, dinle der. doğru yolu göster der. lakin üç gram sosyal bilim solumuş bünye bilir ki, ötekileştirme her daim şiddete zemin hazırlar.
hüküm derken? sen kendi bedenine hükmettiğini mi zannediyordun?
neye dayanarak buna inandığını bilmiyorum. kontrol edebildiğin için bedeninin senin mülkün olduğunu, ona hükmetme gücünün olduğunu iddia edebilirsin. ben de sana derim ki, sevgili dostum, bedeninde kontrol edemediğin onca şey oluyorken, ve hatta bedenine dair bilgin elindeki bilgisayara dair bildiklerinin çeyreği dahi edemiyorken, sen nasıl ona hükmettiğini iddia edebiliyorsun?
bedenin senden bağımsız hormon dengeleri kuruyor. bu hormon dengeleri bozulduğu vakit senin karar mekanizman etkileniyor misal. ve buna rağmen sen ona hükmediyorsun öyle mi?
daha açık ve canlı olması bakımından, bedenden değil de organdan bahsedelim. başlığa daha bir denk olması bakımından.
organların için de aynısı geçerli sevgili insan, istemediğin şeyleri yaparlar ve istediğin şeyleri yapmazlar bazen. bu da senin kesin hakimiyet sahibi olmadığını, yani hükmetmediğini gösterir.
ki, bunların hepsi anlamsızdır, nitekim zihin-beden ayrımının bu bağlamda geçersiz bir durum olduğunu düşünürüm.
yalnızca bu bağlamda ama.
yoksa, beden zihni taşıyamayacak kadar küçük, kısıtlı ve acizdir.
inançlıydım seneler önce ben. nerede sığ bir ateist-müslüman atışması görsem, şu iki yanlışa elbet düşülmekte:
1.) ateist dini bilmez, inanmanın nasıl bir his veya duygulanım olduğunu bilmez.
2.) müslüman sorgulamaz, düşünmez, yatar kalkar.
ikisi de hata.
din bilmeyen ateist var, sorgulamayan müslüman baya var. ama genellemeyiniz.
neyse, merakım şu: inanan insanın 'nasıl olur da inanmazlar, aldanmışlar' hissiyatı vardır ya, aynısı var bende ve sanırsam diğer ateistlerde de. nasıl anlayamıyoruz birbirimizi? ben anlayamıyorum, kendim eskiden inanıyor olmama rağmen. yok yani. nasıl olur da sen ona inanırsın, akıl sır erdiremiyorum. imkansız geliyor bana şu an için aklı başında olup da inanmak. inançlıya da inanmamak aynı şekilde saçma geliyor. iki tarafın da gözü kör yani.
islamofobiğimdir halbuki, gerçekten. tarihsel değerlendirmede islam ve diğer ilahi dinlerin yükselişiyle savaş ve yokluğun yükselişi birbirini takip ediyor. islamın getirdiği barışlardan bahsediliyor, islam olmasa hiç çıkmayacak olan savaşların üzerine serpilmiş.
dinsiz dünyaya inanıyorum ben de madem; komunist'in komunizmi gibi, müslümanın şeriatı gibi, ateist'in de dinsiz dünyası var.
ona sevgi duyan ve peygamberliğine inanan insanların, hakkındaki kötü iddiaları ve bazen de tarihsel verileri yalanlayan ancak yalanlayamadığında da kabul edip üstüne bir de yapılanın yanlış olmadığını savunduğu kişi.
yanlışı yamuğu olamaz mantığı, putlaştırma geleneğinin kalıntısı gibi duruyor.
yakın kültürde ve fakat orjinal dini islamiyet öncesi araplarından farklı olan bir başka toplumda da bir başka peygamber çıkıyor, hayatında hatalar yapma lüksü veriliyor ona. çünkü en azından insan olduğunu reddetme garipliğine düşülmüyor, bu figür esasen insan değil tanrının ta kendisi olmasına rağmen.
ben inançsızım beni bağlamaz. aklınızdan uzaklaşıp çoook eskiden yaşamış bir insanın yaptığı şeyleri, günlük ritüellerinden tutun da evlilik tarzına kadar, benimsiyorsunuz. ha diyorsunuz ki onun tercihleri zaten vaktiyle aklın işaret ettikleriydi, aradan geçen 1400 yılı görmezden gelmekten başka hiçbir hatanız yok o vakit.
sonra çıkıyor bir pedofil, sonra biz islamofobik, biz ahlaksız. çünkü allahsız.
hakkında 'şöyledir, böyledir' diye atıp tutan mal türk erkeklerini umursamaması gereken kız.
asıl gelin bir genelleme de türk erkeğine gelsin yedirebilirseniz: iki üç kadın girmiştir hayatına, klişe hadiseler yaşanmıştır; yahut karşıdan gelen sitemi gerizekalı olan bu erkek tipi anlayamayıp 'yeaa ne trip atıyor bu kızlar da yea' diye savsaklamıştır. Mal olduğu için bu durum da fazlasıyla yaşanmış, ve nihayetinde aptal insanlar tabakasında çok popüler olan bu önyargılar toplamı gelişmiştir.
iktidarını kadını aşağı görerek kuran, sonra da bu okuduklarına 'ya ne alakası var, hayatın gerçekleri bunlar' diye cevap veren aptallar, yardırın bakalım.