ölümüne sulugöz bir insanın belirli olaylar silsilesi sonucunda normalde ağladığından da fazla ağlayarak gerçek anlamda göz pınarlarını kurutmasıyla olabilen kabiliyetsizlik.* ve tabi şartların elvermediği durumlar da olabilir.
iki sene önce o zamanlar gerekli gibi gelen birinden yediğim kazık sonucu, dalga geçilmiş hissi, bunları yakın arkadaşımdan şehrimden uzaktayken öğrenmem gibi olaylar silsilesiyle manyak gibi durmadan, gece uyurken sabah uyanınca ağlamıştım. düzeltilecek bir olay olmadığı için bu ağlama süreci uzun sürdü tabii. zaten yüz yüze olduğum insanlar olmadığından bir süre sonra unutuldu olaylar ancak hissiyat geçmedi. ağlayamadım. yaklaşık bir kaç ay sonra filan bir yüzleşme gerçekleşti, ben kitlendim konuşamadım, uzlaştırmaya çalıştılar arkadaşlarım. ama ben konuşamadım. üstüme gelindi baya. orada onlara rest çeken bir arkadaşım vardı, ilk defa cidden yakın olduğumuzu orada anlamıştım. ilk orada cidden çok ağlamak istememle bir kaç damla düştü gözlerimden, o arkadaşıma sarılırken. daha sonra yine bir kaç ay son tam ağladığımda ise sebep yoktu, pinhani çalıyordu, içimden geldi. sulugöz değilseniz bilmezsiniz, ağlamamak benim hayatımda büyük eksklikti. severek ağlayanlardanım. allah yaşatmasın. *
"benim için bu kadar yürüyorsun bari gitarını taşıyayım" dersin ve gitara yönelirsin. ancak o erkek olduğu bahanesiyle böyle bir şeyi yaptırmaz. gitarı öbür eline alır ve "rahat dur diye" elini tutar filan.
yaşadım, güzeldi.
türlü şebekliklerdir efendim.
sezon finalinde sefer öldü diye hüngür hüngür ağlatan; fakat sonunda yine poyrazın her şeyden bir şekilde sıyrıldığı, sefer'in ölmediği bir yaşam vadeden, yine olanın ayşegül'e olduğu dizidir.
kurgu harika, sezon finali de çokzeldi ya! böyle için için yaşıyorsun her şeyi. aksiyon bol. eski karıya ölüm! filan.
sefer sema çok tatlılar ayrıca. bir de ilker kaleli'nin sesi. ölüyorum.
Bence en komikleri türkÇe'ye yerleşmiş dini kelimeleri kullanmayacak kadar ateist olmaya alışamamış arkaaşlarımız. inşallah diyeni mi ararsın, allah korusun diyeni mi? Vallahi billahi...
Bir ismi var mıdır bilmem, bağrılınca Çok kötü oluyorum. Önce irkiliyorum, sonra kitleniyorum diyecek bir şey bulamıyorum. Öyle büyük bir şey değil de, yine de
saçı kesmeye başlamadan önce hunharca tarayan kuafördür. bir de üstüne "ay canım görüyor musun saçların ne kadar güçsüz, çok dökülüyor" der.
bir de manyak diş hekimidir. rutin kontrolden sonra diş temizliğini yaparken diş etini oyar ancak yine de kendini "diş etlerin çok hassas, daha iyi bakım yapman gerek" demekten de alıkoyamaz.