jupiterin uydusu
0 (düz adam)
on birinci nesil yazar 60 takipçi 353.06 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    üstteki yazarın yaşını tahmin et

    48.
  1. istanbul un güzide ilçesi

    7.
  2. gece

    1095.
  3. "bazıları berrak bir su gibidir."

    -gece
    (bana bir şarkı söyle, 2011)
    0 ...
  4. şu an çalan şarkı

    660.
  5. mesaja cevap vermeyen kıza yollanacak ikinci mesaj

    249.
  6. alakasız bir şarkı göndererek ters köşe yapabilirsiniz.
    https://www.youtube.com/w...hannel=DenizAliK%C4%B1ran

    şaka şaka yapmayın öyle bir şey. mesaja cevap verilmemesi de bir cevaptır arkadaşlar.
    1 ...
  7. pazar sabahı erken kalkmak için bir neden

    42.
  8. yan komşunun televizyon sesi. yalıtım şart.
    0 ...
  9. mont giymek için birkaç kişinin giymesini beklemek

    4.
  10. şüphesiz. her sene yaptığımdır. yalnız olmadığımı biliyordum.
    2 ...
  11. uludağ sözlük satranç kulübü

    15.
  12. aramaya inanarak tarihin tozlu sayfalarında bulduğum oluşum.

    arada bir oyun oynayacak, hatta belki birlikte minik turnuvalar düzenleyecek satranç sever sözlükçüler aranmaktadır.
    1 ...
  13. hangi üniversiteyi yarıda bırakmak daha fiyakalı

    16.
  14. üniversiteyi yarıda bırakmak fiyakalı bir davranış mı bilmiyorum ama harvard gibi bir üniversiteyi yarıda bırakan birkaç fiyakalı isim biliyorum.
    (bkz: bill gates)
    (bkz: mark zuckerberg)
    0 ...
  15. bir işten sonuç alana değin o işi gizlemek

    4.
  16. yıllar içinde kendimde de gözlemlediğim bir savunma mekanizmasıdır.

    halihazırda devam eden bir süreci başkalarıyla paylaştığımızda o kişileri de sürece dahil etmiş oluyoruz. o kişiler de bilerek ya da bilmeyerek konuyla etkileşime giriyorlar, işleri zorlaştırabiliyorlar. sadece yorum yaparak bile psikolojik olarak size yük olabiliyorlar. sonuç alındıktan sonra paylaşmak bence de en garantisidir.

    ayrıca; (bkz: nazar değer korkusu)
    2 ...
  17. saçlarını kısacık kestiren kadın

    425.
  18. vay be yıllar önce yazmıştım bu başlığa. duygular şelale. fikirler de pek değişmemiş gibi.
    (bkz: #38436376)
    1 ...
  19. çamaşır asan ütü yapan cam silen erkek

    119.
  20. bakteriler nasıl tanışıp ürüyorlar

    3.
  21. ortak arkadaşlar vasıtasıyla tanışmaları muhtemeldir.
    1 ...
  22. pazar günü çalışmak

    278.
  23. herkesin dışarı çıkıp eğlendiği bir cumartesi gecesi gözlerinizin dolu dolu olmasına sebep olabilir. bir arkadaşımın başına geldi de oradan biliyorum.
    0 ...
  24. çocuklukta sevilmeyip sonradan sevilen şeyler

    53.
  25. Sade sodadır. hiç ummazdım oldu sonbaharda, hediye gibi geldi hoş geldi...
    0 ...
  26. sözlüğün faydaları

    20.
  27. bir süre ara verip geri döndüğünüzde, size hayatta hiç değişmeyen şeylerin de olduğunu göstermesi.
    1 ...
  28. kafanın içinde çalan müzik

    2.
  29. vega - ankara
    https://www.youtube.com/w...ab_channel=%C3%96merAksoy

    birkaç saattir bu şarkı çalmaktadır. hayırdır inşallah.
    1 ...
  30. satrançtaki en güçsüz taş

    50.
  31. oyundaki en güçsüz taş olmasına rağmen, bilmem kaçıncı geleneksel ulu satranç turnuvasının zamanının geldiğini hatırlatmış olan taştır.
    0 ...
  32. sahurdayız uludağ sözlük

    369.
  33. an itibariyle sezon finali yaşanan program.
    6 ...
  34. kadın pilot

    15.
  35. gecenin şarkısı

    32054.
  36. balıklar uçar, kuşlar yüzer
    gökyüzü yemyeşil
    ben de seni düşünmeyi bıraktım
    bu yoldan dönen utansın...

    https://www.youtube.com/watch?v=jVWkB4Xh_Vs
    1 ...
  37. madrigal

    14.
  38. uzunca bir aradan sonra yeni şarkılarını yayınlayan grup.
    https://www.youtube.com/watch?v=rajHbes9S14

    Henüz çok fazla şarkıları yok belki ama mevcut şarkıları gayet hoş. belki ileride buralar değerlenir hep. ayrıca grubun gitaristi ceyhun'un eşinin de youtuber olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.
    (bkz: tuvba)

    güzel insanlar, tatlı insanlar. yolları açık olsun...
    3 ...
  39. terapi niteliğindeki şeyler

    17.
  40. sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

    16177.
  41. bugün bir diziyle tanıştım. adı şahsiyet.
    3 ...
  42. ayrılık

    1067.
  43. "... yani anlayacağın, ayrıldık işte. son bir senem böylece çöpe gitmiş oldu..." dedi. arkadaşımın böyle söylemesine üzülmüştüm. ayrılık da sevdaya dahilse, ilişki için olası sonuçlardan biriyse şayet; bütün güzel anıların da bu doğal sonuçla birlikte çöpe gönderilmesi beni biraz incitmişti. tabi ki ona bir şey söylemedim. söyleyeceklerimi peşin peşin söylemiştim çünkü. henüz hiçbir şey için geç olmadığını, bazı şeyleri yüz yüze tekrar konuşmaları gerektiğini uzun uzun anlatmıştım. bu gece artık konuşan değil, dinleyen olma zamanım gelmişti.

    ayrılık gibi tatsız bir konu hakkında konuşmak her zaman olduğu gibi yine çok zordu. aralarda uzun sessizlikler oluyor, en son söylenen sözler unutuluyor, konunun başı ile sonu birbirine karışıyordu. arkadaşımın içkisi bittikçe yenisi geliyor, bense hala aynı portakal suyunun içinde pipetle adeta define arıyordum. konuşma aralarındaki boşluklarda mekanı incelemek için yeterince vaktim de oluyordu. eskimiş ahşap mobilyalarla donatılmış küçük ve şirin bir yerdi burası. neşeli olduğumuz başka bir günde tekrar gelir miydik acaba...

    arkadaşımın telefonu aralarda çalıyor, bir hışımla arayanın ismine bakıyordu. sırayla abisi, annesi, babası aramıştı. ciddi düşündükleri ve o düşünceyle hareket ettikleri bir ilişki olduğu için aileler tanışıyordu elbette. zamanında birkaç yüzük takılmış, aileler arasında birtakım sözler verilmişti. dolayısıyla bugünkü vaziyetten aileler de haberdardı. arkadaşımı sırayla arıyorlar, hepsi kendi düşüncesine göre telkinlerde bulunuyorlardı. izlemesi oldukça can sıkıcı bir manzaraydı.

    mekanın içinde arada sırada ayakta dolaşan yaşlıca bir adam dikkatimi çekmişti. ağzında sigarası, elinde viski kadehi ile sürekli birilerine selam veriyor, bazı masaların yanına uğrayıp insanlarla sohbet ediyordu. tavırlarındaki rahatlık mekanın sahibi imajı çizse de, kadehleri bardan alırken ücretlerini peşin ödemesi dikkatimden kaçmamıştı. mekan sahibi değildi ama belli ki mekanın sadık müşterilerinden biriydi. bir süre sonra o da bizi fark etti. hafifçe gülümseyerek bize doğru yaklaştı. ayrılıkla ilgili söylediğimiz sözler kulağına çalınmış olacak ki masamızın konusuna hakimdi. kibarca selam verdikten sonra hızlıca konuya girdi. kadın erkek ilişkileriyle ilgili ufak bir girizgah yaptı. anlattığı şeylerin daha önce birçok kez provasını yaptığı belliydi, adeta bir kitap sayfası gibi akıcı ve düzgün konuşuyordu. biz de anlattıklarını büyük bir ciddiyetle dinliyorduk.

    kısa bir süre sonra arkadaşımın tekrar telefonu çaldı. telefonu açtı ve ailesinden gelen yeni stratejileri daha iyi duyabilmek için biraz uzağa doğru yürüdü. arkadaşımın uzaklaştığını fark eden yaşlı bilge artık tamamen bana konsantre olmuştu. ayrılan kişinin ben olduğumu düşünmüş olacak ki ayrılıkla ilgili özlü sözler söylemeye ve nasihatler etmeye başladı. "... Ayrılık bir andan ibaret değildir. ayrılık bir süreçtir. ne zaman başladığını iyi tahlil etmek gerekir." gibi sözler söyledi. söyledikleri ilgimi çekmişti. bir yandan portakal suyumu yudumlayıp bir yandan kendisini dinliyordum. bir süre anlattıktan sonra durdu: "Ayrılan sen değilsin, değil mi?" diye sordu. içeceğimden anladı herhalde. kim ayrılık ertesinde bara gelip portakal suyu içerdi ki? "Hayır, ben değilim." diye cevap verdim. gülümsedi. sigarasından derin bir nefes çekti. "umarım anlattıklarım gücüne gitmemiştir delikanlı. öyleyse de kusuruma bakma. benim adım acı gerçekler..." dedi. "memnun oldum acı bey. yalnız bu gece umarım ben kazanacağım. çünkü benim adım da umut!" diye karşılık verdim. sözlerim hoşuna gitmişti. kibar bir kahkaha attı. sigarasını tuttuğu elini yavaşça başına yaklaştırarak selam verdi. sonra sessizce masadan uzaklaştı.
    4 ...
  44. iç ses

    102.
  45. merhabalar haydar hocam. bugün size iç sesimle ilgili yaşadığım bazı sıkıntıları anlatacağım.

    çok sinir bozucu bir iç sesim var. gerçi sinir bozucu olmayan bir iç ses var mıdır onu da bilmiyorum ama, benimki ayrı bir sinir bozucu.

    iç ses dediğimiz şey nedir normalde? biz bir şey düşünürken, ya da bir konuda karar vermeye çalışırken bize farklı alternatifler sunan ya da bizi uyaran bir mekanizmadır değil mi? bende öyle bir şey yok. benim iç sesimde herhangi bir uyarı özelliği yok. kendisi beni zor kararlardan önce kesinlikle uyarmaz. hatta ben kendisine özellikle sorarım bazen. kararsız kaldığımda yardım isterim. ona rağmen hiçbir şey söylemez. kesinlikle muhatap olmaz benimle. ama tabi o zor karardan sonra olaylar sarpa sardığında diğer iç sesler gibi konuşur hemen. "ben demiştim" diyemez elbette, o kadar da terbiyesiz değil. "yaa, böyle olur işte. iyice düşünüp öyle hareket etmezsen, böyle olur." gibi şeyler söyler daha çok. bazen de çirkinleşir. "kaç yaşında adamsın, yaptığın şeye bak." gibi çıkışlarda bulunur. Ya sen benim iç sesimsin kardeşim, benim yaşım kaçsa senin yaşın da o. neden kırıcı oluyorsun? ayrıca ne varmış yaşımızda?

    bitmeyen kırgınlıklarım var. hem içimde, hem dışımda...

    tanım: zaman zaman kırıcı olabilen birtakım seslerdir.
    3 ...
  46. yazılan kitaba koyulacak isimler

    11.
  47. klişe

    41.
  48. klişe nedir? bana göre klişe; heyecan verici olma özelliğini yitirmiş her türlü fikir ya da düşünsel üründür. toplumda belli bir doygunluk oluşturduğu için artık sıradanlaşan her şey...

    eski bir arkadaşım; "özgün şeyler üretebilmek için önce klişeleri tüketmek gerek" derdi. örneğin; hiçbir müzik grubu ilk şarkısıyla dünya müzik tarihini değiştirmemiştir. hatta ilk yaptıkları şarkılar çoğunlukla bilinmez. önce klasikleşen şarkıları çalmış, bir süre başkalarını taklit etmişlerdir; daha sonra kendi beste denemelerini yapmış, alışıldık ritimler ve melodilerle şarkılar yapmışlardır. klişelerle beslenmiş, büyümüşlerdir. bütün bu süreçlerden geçtikten sonra sadece bazıları orijinalliğe ulaşabilmiş ve kalıcı olabilmişlerdir. en azından hikayeler böyle anlatıyor...

    şöyle oturup düşünürsek, aynı toplumda yaşayan insanlar olarak her birimiz bir sürü klişeyi yaşadık. anlat anlat bitmez ama, içimden geldiği için bir tanesini anlatmak durumundayım. belki de hiç ummadığım bir yerde, aynı klişeyi yaşadığımız birileri bu satırları okuyordur...

    benim hikayem ilkokul yıllarında geçiyor. bakkala ekmek almaya gittiğimiz, paranın üstüyle kendimize eti puf aldığımız yıllarda... sokağın başındaki bakkaldan alışveriş yapmıyoruz. iki sokak yukarıdaki tonton bakkal amca daha samimi geliyor bize. burası diğer zemin katlardan biraz daha aşağıda. kapıdan girebilmek için birkaç basamak iniyoruz. kapı açılınca birbirine çarpan zillerin sesi ve hatıralarımızda yaşamaya devam eden meşhur bakkal kokusu karşılıyor bizi. "hoş geldiniz" diyor bakkal amca, gülümseyerek. alacağımızı alıp koşarak çıkıyoruz. doğru eve... her gün gidip geliyoruz böyle. sonra karne aldığımız gün bakkal amcamıza uğruyoruz elimizde karnelerle. tek tek karnelerimize bakıp, bize çokomilk veriyor. "aferin size" diyor, gururlanarak. eve giden yolda ağzımızı şapırdatarak yiyoruz çokomilklerimizi. parayla alınan hiçbir çokomilk o kadar lezzetli gelmiyor o günden sonra...

    sahi nedir klişe? sonuna kadar okumaya üşendiğimiz bir çocukluk anısıdır belki de...
    1 ...
  49. bir ayın daha sonuna gelmek

    3.
  50. mobil oyunumuz için isim önerisi arıyoruz

    8.
  51. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük