özelleştirme kötüdür yada özelleştirme iyidir diye bir genelleme yapılamaz. özelleştirmenin gerekli olduğu, özelleştirmenin zararlı olduğu durumlardan söz edilebilir. aynı şekilde imf lobisi ve imf fobisi gibi duruşu olan insanlar mevcuttur. imf karşıtı yada imf yanlısı olmak diye bir durum olamaz. (imf kuruluşunun kendisinden değil, örneğin bu sene imf den kredi alınıp alınmaması hususundan bahsediyorum) kredi almak veya devlet kurumunu özelleştirmek bunlar ekonomik hamleler olup şartlara göre değişebilirliği vardır.
yılbaşı kutlamaları bildiğimiz en eski medeniyetlerden (takvim kullanan) günümüze kadar olmuş bişeydir. gelmekte olan yeni yılı kutlamanın abes hiç bir tarafı olamaz. müslümanlıkta da o dönem arapların kullandığı ay takvimi olan hicri takvimin yılbaşısı kutlanmıştır. ancak toplumumuzda bazı kesimlerce anlaşılmayan bir husus vardır. miladi takvim kullandığımız gerçeği. bir takvimin dini olduğuna inanmıyorum. hicri takvime göre yılbaşı kutlamamız gerektini çünkü müslüman oldumuzu söleyen kesime mensup insanların çoğunun, hicri takvimde hangi yıldayız sorusuna bile cevap verememeleri içlerine düştükleri çelişkinin en bariz örneğidir. miladi takvime göre yaşıyoruz ve miladi yeniyıl girincede haliyle seviniyoruz, üzülüyoruz. bundan doğal hiç birşey yoktur. ancak avrupalıya özenerek çam ağıcı gibi yılbaşıyla bile alakasız noel simgesi nesnelerin, avrupayı taklit eder eylemlerin önce dine aykırı sonrada kültürel asimilasyona sebep olacağını belirtmek isterim.
+ anne en küçük oğlun olarak bişey söylicem.
- söyle yavrum.
+ büyük abim yahudi, ortanca abim hristiyan bense müslümanım.
- nerden çıktı oğlum bu dünyaya geliş sıranızdan mı
+ anne bende küçüğüm diye hemen taşşağa sarıyosun, dünyaya geliş sıramızdan mıymış.
ben senden davacıyım ve hakkımı kişisel gücümle aramıycam, eğer sen gerçekten haksızsan allah senin hak ettiğin cezayı versin demektir. sanıldığı gibi bed dua değildir. eğer karşı tarafın suçlu olduğu bir durum yoksa allaha havale edilen şahıs bir ceza almayacaktır. cezasının bu dünyada kesilceğide malum değildir, belki yüce mahkeme onun cezasını daha sonra vermeyi uygun görebilir.
bir suçlamadan ziyade anket sorusu gibi duran başlıktır. zira böyle bir soru olabilir mi, hadi oldu diyelim bunu soran kişi gerçek olabilir mi.. cem yılmazın dedi gibi benle aynı oksijeni tüketiyor ama içerde neler oluyor bilmiyoruz.
günümüzde protesto çeşitleri çoğalmış renklenmişken, küresel ısınmaya duyarlı bir bireyin nesi eksiktir. o doğacı diye terbiyeli süt çocuğu mudur. çıkarır açar ve boşalır milyonlar önünde, bütün dünya sperm akışında ki tazzik şiddetini konuşurken, o çoktan vermiştir mesajını.
çok tarafsız yada iktidarsız bir erkeğin sorabilceği sorudur, neden mi ;
biz insanlar şekilciyizdir, hepte öyle kalıcaz. bir otobüste şehirler arası bir seyahat yaptığınızı düşünün ve ilerleyen dakikalarda etrafı pis bir kokunun kapladığını. çok üstü kapalı olmaya gerek yok ağır bir osuruk kokusundan bahsediyorum. hemen şöyle kafanızı çevirirsiniz ve pasaklı sakal tıraşını olmamış bir erkek arar gözleriniz, sanki osuranın kim olduğunu çözünce koku birden kaybolup etraf bir gül bahçesine dönüşecekmiş gibi durdulamaz bir istekle ararsınız bu kişiyi.. ama asla alımlı şık giyinimli bir bayana gitmez gözleriniz hele hele bir kaç dakika önce bakışlarınızı ona dikip cinsel fanteziler üretmeye başlamış bir erkekseniz koku yoğunluklu olarak o taraftan bile gelse asla ve asla gözleriniz o tarafa gitmez.. peki ya pasaklı adamın suçu nedir, hiç kendinizi onun yerine koydunuz mu, neler yaşayabilceğini hiç düşündünüz mü.. hepimizin kötü göründüğü ve normal cazibemizin dört kat altındayken beyendimiz bir karşı cinse bakıpta burun kıvırışları altında ezilip, ahh sen beni birde normal halimle görcektin ki dediğimiz zamanlar olmuştur. tüm bu baskı ve ezilmişlin ardından etrafı kaplayan o kokuyla birlikte birde size çevrilen surat ekşiten, osursa osursa bu osurmuştur diyen bakışlarla ne hale gelebilcenizi hiç düşündünüz mü... hiç aya kalkıp ne bakıyosunuz lan ben osurmadım diye bağırmak istiycek hale geldiniz mi.. dediğim gibi osuran ya o güzel kızsa ama pardon unutmuşum güzel kızlar osurmaz, onlar üstünde çok ciddi bir kıyafet dahi olsa hayal dünyamızda içlerine kırmızı jartiyel giymiş fantastik varlıklardır...
bütün hayatım o günden sonra değişmişti, herşey ama herşey o günden sonra çok farklı olcaktı.. sadece acıktığım bir öğlendi ve aradığım tek şeyse güzel bir yemek yiyip güne kaldığım yerden devam etmekti. önce yemekhaneye gidip yemek kuyruğuna girdim, hevesle yemek için beklemeye başladım, gitgide daha çok acıkıyordum, sabırsızlanıyordum.. yemeğimi aldıktan sonra gözüme en yakın masalardan boş olan birini kestirdim, hızlıca sandalyeyi çekip tepsiyi masanın üstüne koydum, yerime oturdum ve enfez gözüken yemeğe çatalımı daldırdım, o ilk lokmayı almak için ağzımı açtım. ilk lokmalar aç bir insan için uzun süre ayrı kaldığı sevgilisine sarılmak gibi birşeydir hele hele benim gibi yemeğe düşkün olan biri için hayatının aşkına kavuşmak bile diyebiliriz. çatalı ağzıma doğru götürürken enfez yemeğin kokusu dürtülerimi tahrik edercesine ağzımı sulandırıyordu, dilim hafiften kendini dışarı doğru bırakmış ağzım kocaman açılmış ve işte o an artık buluştular.. ve birden beynimde şimşekler çakıverdi.. geceliyin yatağınızda ki yabancıyı eşiniz sanıp onla ölesiye sevişip sevgi sözcükleri sarfettikten sonra sabah uyandığınızda o olmadığını görünce ne yapardınız. işte bu yemeğin ilk lokmasını yuttuğumda hissettiğim şey tam olarak böyle birşeydi. bu açlık, bu istek bu arzu ve bu kereviz yemeği. o lokmayı yuttuktan sonra artık hayatımda herşey değişmişti. bir paranoyak manyak olup çıkmıştım. . ne zaman bir hediye paketi açıcak olsam veya yeni bir şarkı dinliycek olsam ve hatta çok çekici biriyle yatağa girerken bile o gün hala aklıma gelir ve acaba derim, acaba yine bir kerevizle mi karşılaşçam...
halka yutturulmasıda şöyle bir konuşmayla olacaktır.
noel baba özelleşsin, özel olsun, hepinize özel olsun. aynı türktelekom gibi. (malum kitlededen gelen alkışlar)
sözlüğümüzün göz bebeğinin türkiye çapında tanınması için izleyeceği en kestirme yol arto'yla ağaz dalaşına girmek olacaktır.
+ arto sana arka arkaya 8 eksi veririm kendini gerizekalı gibi hissedersin.
- ayol sen eksi versen nolur, artı versen nolur... aslında bana bak sen direk versende hiç bişey olmaz.. hahahayttt...
seri eksi oy veren ibnenin üst kat komşusu; bundan 4 yıl önce bir kandil günüydü. kapım çalındı kim o dedim, aç gülüzar teyze benim dedi. helva flan getirdi sandım. kapıyı açtım eline baktım, o da ne bomboştu. ''hayırdır oğlum noldu'' dedim. ''hiç gülüzar teyze öylesine rahatsızlık vermek istedim'' dedi. sonra bu büyüdü, duyduk ki sözlükte yazar olmuş, tabi çok sevindik epeydir evde boşboş oturuyordu. ama sevinmez olaydık diyoruz şimdi, kendiyle beraber mahallemizin adını da kirletti.
abazan bir erkekle msn de konuşan kızdır. muhabbetin gelişen safhalarında, kız laptop kullandını söylemiştir. yaratıcı ve tasarımcı abazan bünye de hemen şekli kurmuştur.
koçum bak uzanarak bilgisayar kullanma hayalleriyle laptop alıcaksın, hiç birşey hayal ettiğin gibi olmıycak. o düşürmeye çalıştığın kızla msn de muhabetin tam ortasındayken uyuya kalcaksın kız başkasına vercek, kahveni klavyeye döktüğünde doktorlar neden şeker kullanımını önermiyor daha iyi anlıycaksın ve gerisi, gerisini neden burda anlatmadığımıda kullanmaya başlayınca anlıcaksın.
türk dil kurumunun büyük türkçe sözlüğünde namus ; toplumsal ahlak kurallarına bağlılık, iffet diye tanımlanmış. iffetse cinsel konularda ahlak kurallarına bağlılık olarak tanımlanmış. sözcük karşılıklarını veriyorum çünkü bunlardan habersiz çok insan mevcut. gel gelelim iffet elbette bacak arasında aranır, ''aynası iştir kişinin''... bacak arasıysa sadece vajina ve penis olarak anlaşılmamalı. oğlum bacak arana sahip çık derken bir baba cinsel konularda dikkatli ol demek istemiştir... asıl sorun şurda herkez iffetli olmak zorunda değildir. iffetli olmak demek eşittir, doğru ve dürüst olmakta değildir. iffet ayrı bir kavram ayrı bir özelliktir.
para, güzellik, sosyal statü. bunlar eş seçmede en büyük kriterlerdir ve hatta aşık olunurken bile kişinin bu konularda var olan üstünlükleri kişiyi gözümüzde büyüttüğü için aşık olmayada açık bir sebeptir.
temkinli akıllı kızdır. görmüş geçirmiş hayat tecrübesi vardır. düşünsenize aşık oluyorsunuz deli gibi henüz sevişmemişsiniz ve erkeğin sizi o haşin kollarıyla sarıp ne hale getireceği düşleriyle kafanızdan x-ray cihazlarıyla görilebilcek pembe kalpçikler saşıyorsunuz. sonra artık aşıkta oldum sevişmenin vakti geldi diyorsunuz ama o da ne.. gerisini hayal gücünüze bırakıyorum yada erkek olupta oww yeah perfect shemale diyebilceğiniz bir pozisyona düştüğünüzü düşünün...
bir şeyin kökeni ne olursa olsun yüzyıllar boyu bir kullanımdan sonra artık topluma mal olur ve öncelikle kültürün kendisine ait olan bir nesne olur. selamin aleyküm dini kökenli bir ifade olup artık topluma mal olmuş bir ifadedir. evlilik kurumunun da temeli aslında din hukuk kurallarından gelir fakat günümüzde artık toplumlara mal olmuştur.
bir ilişki cinselikten ibaret değildir ama yatakta neler olup bittiği ilişkinin genel bir özetidir. bazıları hiç anlaşamıyoruz ama cinsellikte çok iyiyiz derler, bunlar ilişkide çekişmeden tad alır ve bu tadıda yatağa yansıtırlar. yine aynı şekilde ilişkide ki baskın taraf, ezilen taraf. ilişkide sorunlar, tutkular, seks hepsinin küçük bir özetidir.
gündelik yaşamda sıklıkla karşılaşılan bir durum olan, selamlama biçimini; o kişinin ideolojisiyle, kültürüyle, inancıyla bağdaştırma eylemi acaba nelere sebep oluyor? selamın aleyküm mü yoksa merhaba mı? hele hele merhaba diyince aleyküm selam yanıtıyla karşılaşan yada selamün aleyküm diyince merhaba yanıtıyla karşılaşan insanlara, adeta selam öyle verilmez dercesine indirilien bu sert tokatlar nasıl bir zihniyetin eseridir. herşeyden önce siz nasıl selam vermeyi tercih ederseniz edin karşınızda ki insanın selamına, selamla karşılık vermek yerine ona ders vermeye çalışmak çok büyük bir nezaketsizlik ve aslında kültürsüz olan benim diye bağırmaktır.
selamin aleyküm ifadesini doğrudan doğruya islam diniyle bağdaştırıp, ''içeri girdiğinde selamın aleyküm diyenlere şaşıyorum, ya ben müslüman değilsem'' diyip haklı bir soru soran insanlara şahit oluyorum. herşeyden önce siz müslüman olmayabilirsiniz. şöyle düşünün bu dine inanan bir birey var karşınızda ve sizi en kutsal, en saygın saydığı biçimde selamlıyor. size tanrısının selamını getiriyor. inanmasanız bile, '' ben senin tanrına inanmıyorum köpek, tanrını da al git'' demek doğru mudur. bunun dışında selamın aleyküm ifadesini bu toplumun 1000 yıldır kullandığını düşünürsek, bu ifade dini bir ifade olmaktan çıkıp çoktan kültürün bir parçası olmuştur.