insanların sözcüklerin anlamları konusunda fikri olmadığını açıklayan ifadelerden birisi.
arkadaş; seversin, seviyor olman sevilmeni, seviliyor olmanı gerektirmez. bir takımı seversin, takımın aklı, kalbi, hedesi, hödösü yok ki seni sevsin.
bir kenti seversin, uzaktan arkadaşının ayda yılda bir yolladığı fotoğraflarda görebildiğin o şehri özlersin. o kentin sikinde olmazsin. bir sabah uyanıp bahçeli'nin sokaklarında yürümeyi nasıl özlediğini bilmez kent, evden çıkıp hafif yokuş aşağı yürüyüp aslı börek'e gidip börek alıp eve dönerken gazeteci/çiçekçiye selam vermeye aş erdiğini, milli kütüphanede bindiğin dolmuştan güven park'tan geçip sakarya'ya girdikten hemen sonra hosta'dan döner alıp keyif (bar)'de bira ile götürmek istiyor olsan da. ne hosta ne de keyif (bar) orada mı bilemiyorsan, kentin sikinde olmazsın, yine de sever ve özlersin. Ankara lan, Ankara, sevmese de seni, sen seversin.
Türkiye'de olduğun her seferde bir sokak düğününde ya da Roma'da Bari Yolu'nda (via bari) aptal bir fiat 500 ile hız yaparken ankara'nın bağları çaldığında hala aynı kadınla bir düğünü hayal ederken kimse size "sizi sevmeyen birini sevmeye devam edemezsiniz" diyemez. zira ne sokaklar, ne barlar, cafe'ler ne bok ne püsür değildir özlediğiniz, sevdiğiniz ve sevmeye devam ettiğiniz ama sizi artık sevmeyen bir insanı özlüyorsunuzdur.
Kaş'da Devlet Hastanesi'nin karşısındaki 40 basamak mı 40 merdiven mi ne diyorlar amfi tiyatro'nun (yaklaşık olarak) ortası. otostop ile olymos'a gidiyorduk, yolumuz kaş'a düştü. kamp yapacak (tulumları serip üstünde yatacak) yer bakarken orayı gördük (Kaş dağlıkmış ya la) düzgün bir yer olarak. ve gece orada konakladık.
izmir'de, eskiden lagos vardı, kilise sokak'ta, orada içerdik bazı geceler yol paramızı da içerdik ya * bazı geceler kilise parkında (kilise ile askeri karakol arasındaki park) uyurduk.
yine bir lagos sonrası gece bayraklı'da bir kızda kalmaya karar verdik, çıktık arkadaşlarla yürüyoruz (körfezin koktuğu yıllar) limanı filan geçtik kız ay ben anahtarı evde unuttum dedi. kaldık ortada. Dgm'nin karşısındaki dev çember'de ağaçların altında uyuduk. 2 kız 3 erkek.
ankara'da önce keyif'de sonra tenedos'da içilmiş, otobüslerin hepsi kaçırılmış, ne para vericez lan taksiye yürürüz biz eve diyerek bahçeli'ye doğru yola çıkılmıştır. Kumrular'dan çıkıp necatibey'e girince sol çaprazda kalan parkın adı neyse o parkta bir arkadaş uyumaya bırakılmış, anıtpark'ta bir başka arkadaş daha uyumaya bırakılmış, (valla kendileri istedi uyumayı) en sonunda (rahmetli) dusk'ın (duskhunter) evine gelinmiş ama evin anahtarının ilk bıraktığımız arkadaşın çantasında olduğu anlaşılınca gidip aşti'de uyumuştuk.
gidilecek yer bulunamayan bir gece gar'da. bilet soruyorlar yalnız aklınızda bulunsun gidin sabah 8'den sonra kalkacak bir trene kırıkkale bileti filan alın 2-3 lira bir şey. o bilet varsa kimse bir şey demiyor.
istanbul'da bir arkadaşın evinin kapısının önünde. (takside unutulan anahtarlık sağ olsun)
istanbul'da taksim meydanın'da Yaşasın Cumhuriyet yazısının önündeki yuvarlak banklarda oturur pozisyonda sırt çantasının askılarından bacağı geçirip diz üstüne koyup kafayı da çantanın üstüne gömerek. (anlatması yapmaktan zormuş)
susurluk'da terk edilmiş bir benzinlikte, dönüş yolunda ahkisar civarında bir zeytinlikte.
babam ve dedemin yanında aynı anda yaptığım eylem.
şereflikoçhisar'ı az geçe bir yerde kaza geçirdik, kazanın şokuyla mı, çocuklukla mı bilmem aklımda bir ses sürekli "yaraya ya tuz ya kül basılır" diyor. öksüre tıksıra içtim yarım sigara, aradan kaç dakika geçti bilmiyorum komşuların araba geldi de dedem ve babamı çıkardılar bana da "salak mısın devrilen arabada ateş mi yakılır" diye kızdılar.
ikisi de baygındı ama olsun ikisinin yanında içtim ilk sigaramı.
bazı dangalak, zeka özürlü kişilerce akhisar belediye yenilgisinden dolayı salak saçma eleştirilen hatta o ufacık beyinleriyle dalga geçilen takım. (takımım değil.)
ulan fenerbahçe aydınspor'dan bir sezonda 12 gol yemedi mi?
galatasaray kocaelinden (hani şu küme düşen) 5 gol birden yemedi mi evinde?
başka beşiktaş, başka fenerbahçe, başka galatasaray yok.
adı üstünde maç amına koyayım. sadece yenmek olsaydı adı maç değil gösteri olurdu.
arkadaş hepimiz bir şekilde bir yerlere/şeylere/inanışlara vs ait hissetmiyor ya da kendimizi x/y/z olarak tanımlamıyor muyuz?
örneğin; a kişisi b takımını tutuyordur, b takımının kendi mağazasından forma, kıyafet, aksesuar vs alıyordur. kombinesi, taraftar kartı belki kulube üyeliği de vardır lakin gün gelir bir otogardan şehirler arası otobüse binecek olur, o sırada o otogarda seyahat yastıkları satılıyordur, bu a kişisi gider o yastıklardan alır e alırken de doğal olarak seçimini b takımının renklerine benzeyen ya da aynısı olan yastıktan kullanır. hatta bu a kişisi her yerde orjinal ürün alın takıma destek olun vs diyordur. sonra bunu tanıyan ve tavrını bilen c kişisi o yastıkla fotoğrafını çeker ve sosyal medyada paylaşır. "iki yüzlü a, laflarına baksan adam sanarsın ama eylemleri bıdıbıdı" "korsancı a" vs şeklinde.
e bu adam sahiden mi korsancı? ya da sahiden b takımına ihanet mi etmiş?
haydi bir başka örnek; insanlığı ya da insan olmayı tanımlarken "bilincinde olduğunun bilincinde olan" deriz. (bkz: homo sapiens sapiens) e arkadaş bilinçsizce bir eylem gerçekleştirdiğimizde, refleks olarak (aşık olup elimizin ayağımızın dolanması gibi) tepki verdiğimizde, duygularımıza yenik düştüğümüzde ya da herhangi bir etki altında olduğumuzda (alkol/uyarıcı/uyuşturucu gibi) insan sayılmayacak mıyız?
türbanlı öpüşmez, siktir oradan, öpüşür tabii, french de yapar isterse oral da.
kendini müslüman olarak tanımlayan bir insan olsaydım ve namaz kılmasam, oruç tutmasam bile müslüman olmaya devam ederdim (kimileri namaz kılmamak dinden çıkmaktır vs dese de) benim müslüman tanımına giren bir insandan beklenen şeyleri yapmamam benim müslüman olmadığım anlamına gelmezdi. günahkar belki.
türban takan her kadın kendi isteği ile takmadığı gibi türban takan her kadının da nefsine mutlak hakim olması beklenemez. convent'lerde yaşayan her rahibe sizce vow'larına sonuna kadar uyuyor mu? uyabiliyor mu? hiç mi içlerinden sevişmek geçmiyor?
insan hataları ile vardır.
edit: video'yu izlemedim, izleyesim de yok. kişisel hayatın gizliliğini nereme sokacağımı bilemediğimden izlemeyeceğim.
edit 2: lan şimdi geldi aklıma, evli olup olmadıklarını biliyor musunuz bu çiftin?
ayrıca video başlığı neden plajda türbanlı hatunla öpüşen erkek değil? hı neden değil?
gerçekten alıcısı olup olmadığını merak ettiğim hesaplar.
6. nesil (miğfer dibi) yazarlığı satmam da daha az evvel yazarlığınız onaylandı maili gelmiş olan en son nesil neyse o nesilden hesabı satarım valla gerçekse.
ulu yazarlığı da satılıyorsa tamamdır artık her şey.
edit: oha ciddi ciddi alıcısı varmış. (bir tane de ciddi olmayan alıcısı varmış)
bu soruyu soran dangalaktır, bu soruya fenebahçe diye yanıt veren sevgili akıl sağlığı yerinde olan sevgilidir.
iki yıl sonra hatta iki yılı geç, iki gün sonra olup olmayacağı belli olmayan bir kadından/erkektense öncesinde olan ve sonrasında da olacağını bildiği bir sevdayı seçendir. rasyonel davranmakta olan bu erkeğe laf söylemek kimsenin de haddine değildir.
korsan bir ülkede anlamını bilenlerce söylenince daha da güzel olan şarkı.
kıprıs'da yedidalga diye bir yer 2009 senesinde laü'de araştırma görevlisi olan arkadaş bir ev tutmuştu orada ballandıra ballandıra anlatıyordu,
- (arkadaş) + (ben, biz)
-hacı evin tam karşısında gümrük binası var eski böyle çok şekilli.
+ gümrük binası filan aratma bize adres ver numara ver ya da kaldır kıçını karşıla bizi.
- lan derste olacağım diyorum nasıl geleyim?
+ ne diycez adamlara gümrük binasının karşısındaki eve götür bizi mi?
- evet.
+ ya daha net bir şey söylesene
- adres madres yok lan burada alla allaa gemikonağına gelin sonra oradaki taksicilere korsanın evini sorun söyler olmadı dümdüz erenköy'e doğru gidin sol tarafta kara bayrağı görünce dur diyin.
+ne nasıl ya?
- dediğimi yapın hacı kapı açık olacak derse girmem gerek görüşürüz akşam.
neyse bu muhabbetten sonra "-olmadı okula gider oradan ararız" dedik ve düştük yola. uçaktan indik, taksiye bindik pazarlık ettik 60 liraya anlaştık. yollar filan inşa halinde güzel, kameralar var hız sınırı için o da güzel. neyse geldik gemikonağına adama dedik abi dur bir taksicinin yanında bir şey soracağız diye. ne soracaksınız ben de lefke'nin taksicisiyim dedi. korsanın evini soracağız abi dedik. haa tamam ben biliyorum dedi. 5 dakika sonra durdu. "50 lira aldı bizden baştan deseydiniz ya korsanın ahbabı olduğunuzu" diye de kızdı.
abi önce gümrük binasını gördüm, arkadaş "yo ho all together, * hoist the colors high" diye şarkı söylemeye başladı dönüp baktım ve ben de eşlik ettim. en az 2x3 kara bayrak vardı eski iki katlı evin terasında dalgalanan.
kuzeydoğusunda krka ulusal parkı, hemen dibinde adriyatik, karşısında ada ve adacıkları, kalesi ile harika bir hırvat şehri. ayrıca 2012 ekim'den bu yana yaşadığım yer. hayat hırvatistanın geneline göre biraz daha pahalı gibi gelse de dubrovnik ya da zadar, split ya da istria ile kıyaslandığında daha uygun olduğu görülebilir.
asgari sistem gereksinimleri aşağıdaki gibi olan işletim sistemi.
En az 233 Mhz'lik pentium işlemci(300Mhz önerilir)
64 MB RAM(128 önerilir)
500 MB Sabit Disk (1 GB önerilir)
800x600 ve üstü ekran çözünürlüğü.
(kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Windows_FLP )
tüm bu sistem açlığına rağmen kendi üzerinden program koşturmaya pek elverişli değil(miş).
---alıntı---
Available only to Microsoft Software Assurance customers, Windows Fundamentals is based on Windows XP Embedded (XPe) Service Pack 2 (SP2). Thus, PCs running Windows Fundamentals aren't very useful on their own. But they can run remote applications that are stored on Windows Server 2003 by using XP's Remote Desktop feature or a third-party solution such as the Citrix ICA Client.
---alıntı---
yani (kabaca) diyor ki:
"Windows FLP gömülü windows xp 2. servis paketi üzerine bina edilmiş, yine de Windows FLP kendi başına pek işe yarar değil. Ama Windows Server 2003 kurulu bilgisayarlarda yer alan uygulamaları XP'nin uzak masaüstü özelliğini ya da üçüncü parti çözümlerle koşturabilirler. "
(kaynak: http://windowsitpro.com/w...s-fundamentals-legacy-pcs )