yaşamı boyunca umudunu hiçbir zaman yitirmemiş ve bana göre bu yüzden başarılı olmuş; mucit, bilim insanı, ressam, filozof, mühendis...
o, başarılı bir şekilde lir çalan biriymiş. hatta ilk kez milano'ya gönderildiğinde bir ressam veya mucit değil, bir müzisyendi.
guardian gazetesinde seneler seneler önce yayınlanan bir makelede, onun hayvan haklarını savunduğu ortaya koyulmuştur. o zamanlar italya'da evcil hayvan olarak veya yemeği yapılsın diye satılan kafesteki kuşları sadece uçup özgür kalmalarını sağlamak için satın aldığına inanıldığından bahsedilmiştir.
"insanlık, 'hayvanların kralı' değil, sadece 'canavarların kralı" diye yazmış defterine. yani insanın diğer canlılardan daha güçlü bir yaratık olduğunu kabul eder ve hayvanları katliam için yetiştirmeye yönelik güç kullanılmasına öfkelenir. ayrıca da vinci "insan, hayvanların şahıdır. yabanilikte hiçbir hayvan insanın eline su dökemez. hayvanları öldürerek yaşarız biz, birer mezarlığız biz." demiştir.
1910'da freud , onun eşcinsel olduğuna fakat bu erotik yönünü sonu gelmeyen araştırmalara dönüştürdüğünü iddia ettiği devrimci bir psikanaliz çalışması yayınlamıştır. gençliğinde bir kaç erkek arkadaşı ve o sodomi ile suçlanmıştır. idam edilmesine neden olabilecek ciddi bir suçlamayken 24 yaşında beraat etmiştir ancak bu suçlama onu yıkmış ve 2 yıl hiçbir şey yapmamasına sebep olmuştur. leonardo'nun kadınlarla hiçbir ilişkisi olmadı, hiç evlenmedi ve çocuğu yoktu. gerçekten de, defterinde erkek-kadın ilişkisinin onu tiksindirdiğini yazmış.
son olarak 6000'den fazla sayfa eden defterlerini şifreli bir şekilde yazmıştır. buna çok önem veriyormuş. defterede 'codex' deniliyormuş.
tüm varolanların birbirlerinin yerini alarak zincirlendikleri sonsuz süre.
felsefede en zevkli atışmalara konu olmuştur. örneğin; kant, zamanın gerçekte var olmadığını, sadece insan bilincinin bir tasarımı olduğunu ileri sürer. bergson da, insan zamanda değil, zaman insanın içinde yaşar diyerek bilim dışı varsayımları savunmuştur.
baskıların olduğu aynı zamanda üst zümrede de şatafatın sürdüğü imparatorluktur. tek bir kişinin iki dudağının arasından çıkan kelimeyle o imparatorluk idare edilir. imparatorluğun kralı adeta bir ilahtır. bir dediği ikiletilmez. korku imparatorlukları çok uzun sürmez. ama o kral iyi bir manipülasyon yeteneğine sahipse eğer, elinde tuttuğu çoğunluk kitlesi onun gibi vurdum duymaz olur ve tek kelimesiyle hemen gaza gelebilir. ona karşı çıkan akıllı insanlar ise bir şey yapamaz malesef. en son çareyi imparatorluğu terketmekte bulurlar.
hinduizm dinine mensup insanların amentüsü. ortak ibadet sembolleri. aslında besmele ile aynı mantıkta kullanılır. yemeğe başlamadan önce, kutsal kitaplarını okumadan önce söylenir.
zedelenmiş dokuların veya hasar görmüş kemiklerin düzgün bir biçimde sabitlenmesi için kullanılan medikal ürün. özellikle organlarda gerçekleştirilecek tıbbi müdahalelerin ardından, hastada oluşabilecek ağrı şikayetinin giderilmesinde ve iyileşme sürecinin daha hızlı ilerlemesinde olumlu katkıda bulunur. bununla beraber, trafik kazası gibi acil durumlarda meydana gelebilecek yaralanmaların ardından hasar gören organın sabit şekilde kalmasını sağlayan, ilk yardım esnasında kullanılabilen bir üründür.
emek felan yok abiciğim. adamlar meclise gelmeye bile can çekiyor nerdeyse. ama aldıkları para ve ek hizmetlerde cabası yani. kesin birde çoğunluğu fosur fosur yatıyordur.
boşanmış bir adamla evlenmekten hiçbir farkı olmayan durumdur. bu durumu saçma sapan fikirlerle yorumlamak veya eleştirmek, bir insanın en aptalca yapacağı şey olur.
ütopik tarih dizisi. böyle bir abdülhamid yok ve olmadıda.
bence dizi başlarken; "bu dizideki tüm karakterler ve olayların gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur. tamamen hayal ürünüdür." uyarısının yapılması gerekir.
biri daha pasif dururken biri daha ışıltılı duruyor denilesi karşılaştırma. onu bunu bilmemde normal bir ülkede ve normal şartlarda yumuşak g yazmayı bilmeyen, cümle içinde harfleri ara sıra büyük yazan bir adama bırak oy vermeyi, ilçe sınırlarına bile sokmazlar. tabi bizde kişilerde eğitim ve kendini ifade etme gibi kriterlere bakılmaz. işte bu sebepten ötürü binali kazanacak.
'adalet' dediğimiz kavramı dini simgeyle asla temsil edebileceğini düşünmediğim hakim türü. hele ki laik sistemde ve laik bir anayasayı uygulama konusuna bile değinmek istemiyorum. önemli görevlerde kesinlikle dini simge kullanılmamalıdır. çünkü güven vermiyor. bu durum haç kullanan, takke kullanan hakim içinde geçerlidir.
dünyanın manyetik alanı ile güneşten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu, gökyüzünde ortaya çıkan doğal ışımalardır. adeta doğanın bir görsel şölenidir. norveçliler kesinlikle çok şanslı.
alkolün esiri olmuş kişileri, alkolden soğutmak için kullanılan bir ilaç. içindeki maddeden dolayı disülfiram olarak da bilinir. bu madde alkolün
metabolizmasını değiştirir. organizmada alkolden asetaldehid meydana getirir. bu madde zehirlidir. antabus kullanan kişi, çok az alkol bile olsa, çok rahatsız edici belirtiler ortaya çıkar ve hasta alkolden tiksinir. fazla miktarda alkol almış ve komanın eşiğinde olan hastaya antabus verilmez. hastadan habersiz kesinlikle vermemelidir. hastanın isteği ile verilmelidir. antabusu, her gün kullanılması gerektiği halde, vücutda adale içine konan ve bir defalık konunca altı ay-bir sene hastada etkili olan hazır ilaçlar da vardır.
karadeniz ile ege denizi arasında, doğu-batı yönünde uzanan, 11.352 kilometrekare yüzölçümünde bir iç deniz. istanbul boğazı ile karadeniz’e, çanakkale boğazı ile ege denizine birleşir. marmara denizinin güney kıyılarının derinliği daha az olup, 100 metreyi geçmez. normal derinlik ise 200 metre civarındadır. izmit körfezi doğrultusunda, derinliği bin metreyi geçen üç çukur yer vardır. bu üç çukurun en derini, büyükadanın güneyine rastlıyan bir yerdedir (derlinliği 1229 metre). marmara denizinde aynı zamanda iki akıntı görülür. yüzeydeki, karadenizden egeye, alttaki ise ters yönlü dip akıntısıdır. karadeniz ile egenin yüzeylerinin farklılığından dolayı olan yüzey akıntısı istanbul boğazı ile başlayıp marmarada yayılır. çanakkalede toplanıp, buradan egeye ulaşır. marmaranın yüzey suları daha az tuzlu, dip kısımlar ise, akdenizdeki gibi fazla tuzludur.
marmara denizinin kuzey kıyıları az girintili çıkıntılıdır. güneyde ise birçok körfez ve burunları vardır. izmit, gemlik, bandırma, erdek körfezleri gibi.
marmara denizinin önemli adalarıda vardır. bunlar imralı, büyük, heybeli, kınalı, burgaz ve kaşık adalarıdır.
böbreküstü salgı bezlerinin iç kısmından salgılanan önemli bir hormon. buradan salgılanan diğer önemli bir hormon da “noradrenalin”dir. adrenalin 1894; nodrenalin ise 1949’da keşfedilmiştir. her iki hormon “katekolamin” denen maddeler sınıfından olup, bunlardan adrenalin, laboratuvarlarda sentez yoluyla elde edilen ilk hormondur. bugün için laboratuvarlarda adrenaline; gerek yapı bakımından, gerekse etki bakımından benzeyen başka maddeler de sentez edilmiş ve tıbbi tedavi alanında ilaç olarak kullanılmıştır. bunlardan bazıları; metaraminol, efedrin, fenilefrin vb'dir.
bu hormonlar (adrenalin ve noradrenalin) etkisiyle kalb atım sayısı, dolayısıyla nabız sayısı, atardamar kan basıncı, solunum hızı ve derinliği, metabolizma, kaslara giden kan mikdarı, kasların kasılma gücü ve kasların yorgunluk süreleri hep artar.
yine bu hormonların etkisiyle vücudun tehlikelere karşı adaptasyonu ve başarısı yükselir.
insan ve çeşitli memeli hayvanlarda böbreküstü bezinden salgılanan bu iki hormonun oranları değişiktir. çok sinirlenme sırasında daha çok noradrenalinin salgılandığı, yapılan incelemelerden anlaşılmaktadır. kedide ve aslanda eşit oranlarda salgılandığı halde, sığır, tavşan ve kobaylarda % 85 adrenalin salgılanır. insanda bu oran % 90’dır. ancak bu karşılaştırmada düşündürücü olan bir şey var ki o da, hiç düşmanı yok veya kızmaz gibi bilinen balinada % 100 noradrenalin salgılanmasıdır.
tıpta adrenalinin tedavi amacıyla çok kullanıldığı konularda vardır: bazı sebeplere bağlı olarak durmuş olan kalbe, göğüs duvarı üzerinden uzun bir iğneyle kalp karıncığı boşluğuna doğrudan doğruya girilerek adrenalin verildiğinde kalp yeniden çalışabilir.
bronşiyal astımda özellikle nöbetler sırasında (ancak bir doktor tarafından ve onun kontrolünde) kullanılırsa bronş spazmının, bronş çeperindeki aşırı kanlanmanın ve şişliğin giderilmesine sebeb olur.
ameliyatlarda çalışılan bölgelerdeki damarların üzerine damlatılırsa, damarların büzülmesine ve kan kaybının azalmasına sebeb olur. bölgesel anestezik maddelere belli oranlarda katılarak, müdahale edilen yüzeyde, (anestezi) uyuşmanın daha uzun süre devam etmesini sağlar.
cehennemde ateşinin bol olmasını dilediğim ajan diktatör.
kendini azerbaycan tarihine (bkz: atatürk) gibi kaydettirmek istemiş zavallı biri aslında. bunun için azerbaycanın tarihini ve önemli tarihçilerini yok etmiş.
1985 yılında george amoual tarafından fransada kurulmuş, 1991 yılında taha group tarafından satın alınarak türk markası haline gelmiş marka.
bugün güney afrikadan çine kadar 38 ülkede 833 mağazaya sahiptir. iki buçuk günde bir mağaza açarak, 2023 yılında 1500 mağazaya ulaşıp, avrupanın en başarılı markalarından biri olmayı hedeflemekteymişler. ha tabi bu kadar tutmasının sebebi orta kesime hitap etmesi o ayrı. mesela bir koton etmez..
heyecan, ani korku gibi durumlarca tetiklenen, kas tonusunun geçici olarak kaybolması durumu. hasta cansız bir şekilde yere yığılabilir ya da sadece belli bir kas grubunda ortaya çıkar. mesela kişinin başının düşmesi veya çenesinin aşağı sarkması gibi.
özellikle asya denizlerinde yaşayan çeşitli kızılsu yosunlarından çıkarılan jelatinimsi madde. şekerli, iç içe geçmiş ve kolloidal yapıdadır. daha çok bakteri kültürlerinde besi ortamı hazırlamak için kullanılır. ayrıca et, balık ve tavuk konservelerinde, kozmetik, ilaç sanayilerinde ve dişçilikte faydalanılır. pasta, tatlı, dondurma ve salata soslarında kıvam verici olarak kullanılır. üretildiği başlıca ülkeler japonya, yeni zelanda, avustralya ve abd'dir. soğuk suda çözünmez, kaynar suda kolaylıkla çözünür. ağırlığının yirmi katı kadar su çekebilme özelliği vardır.
edebiyat ve tasavvufta yer alan efsanevi kuş. arapların anka, iranlıların simurg adını verdikleri kuş, türkçede her iki şekliyle birlikte zümrüdü anka ve hüma veya umay olarak adlandırılır. efsanelere göre kafdağı’nın tepesinde direkleri abanoz, sandal ve öd ağacından yapılmış köşke benzer bir yuvada yaşar. başı, yassı burunlu yırtıcı bir hayvan başı gibidir. cüssesi çok büyük olup, uçtuğu zaman hava kararır. uçarken sel sesine veya gök gürültüsüne benzer sesler çıkarır. göz kamaştırıcı bir parlaklığa sahiptir. insan gibi konuşur ve düşünür. bilgisi ve becerisi çok fazladır. tüyleri ile yaraları iyleştirir. efsanelerde merhametli oluşuyla bilinen iyi kalpli ankanın yanı sıra, canavar ruhlu ikinci bir anka da vardır.
anka aynı zamanda, tasavvuf ve edebiyatta değişik anlamlarda kullanılmıştır. tasavvufta, ankanın efsanevi
özellikleri kullanılarak bazı tasavvufi görüşler temsili olarak onunla anlatılmıştır. anka tabirinin tasavvufa yerleşmesini mantıku't tayr adlı eserinde geniş olarak ele alan feridüddin atar sağlamıştır. ona göre anka birlik çokluk gibi iki zıt kavramı ifade eder. ibn-i arabi ise ankayı bir toz yığını ve zerrecikleri olarak düşünmektedir.
arap, fars ve türk edebiyatlarında anka, efsanevi özellikleri ve değişik adlarıyla çeşitli teşbih, mecaz ve mazmunlar halinde geniş kullanma sahasına sahiptir. özellikle divan edebiyatının manzum ve mensur metinlerinde iyi özellikleri ile zikredilir. renkli tüyleriyle bir cennet kuşu kabul edilerek zümrüdü anka diye bahsedilmiştir. yükseklerde uçması ve kolay avlanamayışı yüzünden ulaşılması çok zor durumları ifade etmek için kullanılmıştır. sevgili, adı herkes tarafından iyi bilindiği halde, kendisini görenin olmaması, gözle görülmeyişi veya ona ulaşma zorluğu sebepleriyle ankaya benzetilmiştir. onun aşığa iltifat etmesi ve yakınlık göstermesi ise aşığın başına “devlet kuşu” konması olarak kabul edilmiştir.
ankanın en meşhur özelliği, kimseye muhtaç olmadan kendi başına yaşadığı için kanaati temsil etmesidir. bu yüzden kanaat sahiplerine “anka-meşreb” veya “anka-tabiat” denir. yine bu özelliği sebebiyle kimseden birşey beklemeden darda kalan herkese yardım eden bir varlık kimliğini kazanmıştır.
anka, tekke edebiyatında da çeşitli mazmunlar halinde geniş olarak yer almıştır. halk hikaye ve masallarında zümrüdü anka adıyla, masal kahramanlarına yardım eden bir kuş olarak gösterilmiştir.
dikkatin kolaylıkla dış uyaranlara kayması durumu. kişi bir konuda konuşurken birden çevreden gelen bir uyaranla o konudan bahsetmeye başlar. mesela hasta durumunu anlatırken birden doktorun gömleğinin renginden, ya da dışarıdan gelen bir araba sesinden hareketle arabalardan vb bahseder. en sık psikolojik rahatsızlıklarda manide görülen durumdur.