sen de yorgun musun benim kadar? yoksa aşka, mutluluğa olan inancını kayıp mı ettin?
hayattan hiçbir zaman umudunu kesmemek gerek, bunu göstereceğim sana.
Bu cümleleri gelecekteki sevgilin için yazmışsın bir zamanlar. Yorgunum ben, senin kastettiğin şekilde bir yorgunluk değil belki. Ben senin yolunda yoruldum. Aşk da bu değil midir zaten ? O kişinin yoluna baş koymak değil midir ?
Yanlış anlama, şikayetçi değilim bu yorgunluktan. Aksine, gururluyum. Tüm gün kan ter içinde çalışıp ölü gibi yorgun işyerinden çıkan bir işçi gibi. Evine döndüğünde karısına ve çocuklarına ekmek getiren işçinin yorgunluğu gibi gururlu.
Benim yolum sensin. Benim yorgunluğumdaki gurur sensin. Umarım hayat bana bu yolun sonunda, kapıyı açtığımda içeride senin olduğun günleri bahşeder. Yüzünde o sıcak gülümsemenle, gözlerindeki o hafif utangaç bakışlarınla bana bakıp, üzüm gibi pürüzsüz ellerinle yüzüme dokunup hoşgeldin dersin bana. Ve o anda bütün yorgunluğum silinir. Çünkü sen bu hayatta varılacak en güzel noktasın, yolda geçen tüm yorgunluğa değersin.
hala bu sözlüğü okuyor musun bilmiyorum. eskiden çok takip ederdin,yazmayı bırakmıştın ama burayı beraber okuyup gülüşürdük başlıklara. tanışmamızın yıldönümüne 1 sene olmasına çok az kaldı. soğuk bir aralık günü girmiştin hayatıma. kar yağıyordu. ellerim üşüyor diye ısıtmıştın ellerimi. seni kütüphaneye bıraktığımda kapının önünde ilk defa öpmüştüm yanağından. ellerimi kimse o kadar güzel ısıtamadı senden sonra. beni çok üzdün, bir erkek bu kadar ağlamaz belki ama çok ağladım ben biliyorsun. çok bıktın benden onu da biliyorum. ama hiç şüphe etmedin seni sevdiğimden,sana olan aşkımdan. ilk sana aşık değilim dediğin günü hatırlıyor musun ? bankta oturuyorduk bana tatlı yapmıştın onu yiyordum ben. bir kor ateş düştü yüreğime onu söylediğinde. çok uğraştım bana aşık ol diye ama, sanırım aşk uğraşla kazanılan birşey değil. son telefon konuşmalarımızdan birini hatırlıyor musun ? sesini özlemişim demiştin. ha bir de keşke son bir kez öpebilseydim dudaklarından demiştin. aşık birini bu cümlelerin ne kadar mutlu etmişti. karışık yazıyorum biliyorum ama aklıma ne geliyorsa yazıyorum işte.
en kötüsü de ne biliyor musun ? ses tonunu unutuyorum. en kötüsü bu sanırım bu soğuk gecede seni özlerken.
ben iyiyim bu arada. sadece seni özlüyorum.
bana sorarsanız filmdeki oyunculara yapılan büyük bir haksızlıktır. oyunculuk sadece yüz mimikleri ve el kol hareketleriyle yapılan birşey değildir, ses tonu ve o anki konunun tonuna uygun konuşmak da bana göre bir oyuncunun kalitesini belirler. buna uygun en örnek Heath Ledger'ın oynadığı Joker karakteri verilebilir.
uzun lafın kısası dublajlı film mümkün oldukça izlemeyin. hem oyuncuya hem kendinize yapılan bir haksızlık olarak görün.
buradaki amaç aslında vücut hacmini düşürüp soğuk alınan bölgeyi yeterince küçültmektir. Üşüdüğümüz zaman kollarımızı kavuşturmamızın filan sebebi budur. Çam ağacı dikenleri de aslında yapraktır kaktüs dikenlerinde olduğu gibi. gerçi kaktüs yapraklarının iğne şeklinde olmasının sebebi ter yüzeyini düşürüp sıvı kaybını engellemektir ama neyse.
ya şimdiye kadar yazılmamış ya da ben görmedim. Ama eğer yazılmadıysa çok ayıp etmişsiniz gençler.
'now say my name'
'heisenberg'
'you're god damn right'.
az önce okuduğum olay.
bana göre gayet saçma bir uygulama olur ki zaten ben olacağını da zannetmiyorum.
yıl olmuş 2015 arkadaşlar sur mu kalmış yapmayın allah aşkına. valla o moda girerlerse ışid mancınıkla saldırır bunlara demedi demeyin.