Güzel bir dünyada yaşamak istiyorsanız siz de öyle bir meyhane bulunuz.
istanbuldaki ilk senelerimde benim için dışarı çıkmak Taksim demekti.Birbirinin sesini duyamadığın,yüzünü göremediğin gereksiz bir kalabalık içinde olmayı eğlence sandığım zamanlar şükür ki geçti. Eğer sizden önce aynı şehirde okuyan bir ablanız/abiniz varsa eğlence anlayışınız onların tercihlerine göre şekilleniyor. Ben kendi keşiflerime ablamın ritüellerini ekledim meyhanelerle de böyle tanıştım. ilk rakımı Kadıköyde abimin doğum gününde içip geceyi sensörlü kağıt makinesine el sallayarak noktalamıştım. Daha sonra her cuma farklı bir yere gittik. Eleos,Hasan Balıkçılar,Cumhuriyet Meyhanesi,Balıkçı Sabahattin, Şehir Meyhanesi Ama birinin yeri hep farklı oldu Safa. Yedikulede gizli saklı bir yer,kurtarılmış bölge.. Mahallenin şu anki harap haline aldanmayın o kapıyı araladığınızda farklı bir dünyaya adım attığınızı anlarsınız.Önce hemen anason kokusu gelir burnunuza,sonrası müthiş bir görsellik Sağlı sollu her iki duvarda gömme cam dolapların içinde rakı çeşitleri,Atanın resmi ve yanına iliştirilmiş Kulüp Rakı Kaideleri Her masada kimi neşeli kimi biraz dertli ama hep diğer masaya saygılı insanlar Rakı masası muhabbetinin farklı olduğuna inanırım.Ruh halin ne olursa olsun o masada biraz hüzün biraz da neşe vardır.Aklının bir köşesinde sakladıklarını ortaya döken alkol değil muhabbettir.Beni de her seferinde Safaya geri getiren işte bu aidiyettir.Garsonların sizi tanıması,arayı uzattığınızda sitem etmesi,masadaki eksiklere selam çakması müdavimi olmanın artılarıdır Farklı bir havası vardır Safanın masalar dolusu yabancıyı bir yudumla ahbap yapar. Benim en sevdiğim Kulüp Rakıyı bulunduran ender mekanlardan biridir.Paçanga böreği,favası lezizdir.Fiyatları öğrenci halinizin kaldırabileceği kadar makuldur.Tadını kaçırmayacaksanız uğramak gerekir.
"orospunun dişisi, erkeği olmaz. orospuluk huydur. söz verip tutmamak, borcunu inkâr etmek, birini casuslamak, arkadan adam vurmak, kendinden zayıfı ezmek; hattâ korkmak bile yerine göre orospuluktur." demiş ne güzel demiştir.
lambayı yakma, bırak,
sarı bir insan başı
düşmesin pencereden kara.
kar yağıyor karanlıklara.
kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
kar...
üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
ve şehir kör bir insan gibi kaldı
altında yağan karın.
lambayı yakma, bırak!
kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların
dilsiz olduklarını anlıyorum.
kar yağıyor
ve ben hatırlıyorum.
"the way i wanna love you well it could be against the law" şeklinde şahane sözleri olan "dance with me" yi söyleyen konserine gitmek için delirdiğim grup.
daha önce bir kısmını paylaştım ama anladım ki bu şiiri kırpmak haksızlık olur çünkü günlerdir sadece bunu okuyorum.
beşinci mektup
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
ikisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
insanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
insanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.
Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
insanlığımız özleyişlerimizle alımlı,
Yaşantımız özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin.
Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa,
Yine seni özlediğim içindir.
benim(162) ve eski sevgilimin(191) 3 sene boyunca yaşadığımız durum.e sonra ne oldu eskı sevgilimin yeni sevgilisi 1 80 boyunda bir kız.çok cektiyse benden demek ki.
Ben küçükken rüyamda beni Erol Taş kaçırırdı filmlerdeki gibi parkın köşesinde beklerdi o kadar korkardım kendisinden nasıl bir inandırıcılıksa artık.Neyse Allah rahmet eylesin yolunuz düşerse Cankurtaran'daki Erol Taş Kahvehanesi'ne uğrayın derim.Derin bir yeşilçam nefesi alırsınız.
"Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
Seni özlediğim içindir." diyerek beni benden almış şairdir.Daha da etkilenmek istiyorsak
"Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz." dizelerini okuyabiliriz.
yeniden össye girme sebebidir.bölümler içine girilmeden anlaşılmaş sevilmeyen bölüm maden mühendisliği de olabilir tıp da.40-50 seneyi çöpe atmaktansa istediğin hayata 2 sene geç başlamak çok büyük bir kayıp değildir,ama gene de bir kayıptır o yüzden iyi düşünmek gerekir.