Espritüel mizansenlerinden, youtube'dan tanıdığımız conmech'in evinin basılıp hard disklerinin polisler tarafından alınması ile devam eden inceleme, yargı sürecinin devam ettiği olay. sebep videoların altında haraket içeren yorum yazılmasıymış. komik de değil, ironik mi desem.. cahim olay.
conmech'in olayla ilgili videosu da aşağıda, adnan hoca'yı sohbete davet etmiş:
Bizzat başıma gelen, saadettin teksoy ürperticiliğinde olay. dört yıllık eski sevgili üniversiteye başladığını öğrenir, ki sevgili statüsüne bu aralar erişilmiştir zaten. aradan aylar geçer ve ilk dönem sonunda maktül sevmediği gerekçesiyle okulu bırakır. aradan günler geçer, kişi anne evine dönmüştür. sevgili kişisi ise tee sakarya ankara arasını istanbulda bütüştüren kişi olmaktan çıkıp, aynı ilçede olup yüzünü bile göstermez.
Hayallerimdeki ülke. türkiye'den ayrılıp kendi olmasını istiyorum canım, şehirlerin kraliçesi'nin. monaco örneği var mesela, kürtler ayrılıyor ya hani.. sadistçe ama istiyorum arkadaş. zaten ülke nüfusunun %30u bu ilde; ekonomik güç-burjuva da bizde.. tamam mantık temelini oturtmaya çalışmam saçma oldu hatta hiç olmadı ama neden olmasın ha? neden olmasın?
bir amsterdam bir paris çok rahat çıkar bu şehirden. uyuşturucu legalize edilir, seks işçiliği de onurlu bir meslektir ve eşcinseller olur pıtır pıtır... başkanımız da gani müjde ve ya ölmese aysel gürel olurdu...
kondomlar devletten olsun mesela, bir de gizli istihbarat bağlatılarımız ile isveç ve bilimum nordik ülkelerden bıcır bıcır insanlar getirsinler, biraz da latin tabî. hadi be hacı be.
100.yıl kampüsü olarak da bilinmektedir ve geçen sene açılmıştır. şimdilik bünyesinde yabancı diller yüksekokulu'nu barındırmakla birlikte, ingilizce hazırlık okuyan gençlerin "ankara"nın beş kilometre dışına gidip gelmelerine neden kampüstür. aynı zamanda okulu bırakmama nedendir. Gittiğinizde yeni yeşeren çimden çok tezek ve uçsuz bucaksız iç anadolu çölünü seyre dalabileceğiniz gibi, tercihen de inşaat seyredebileceğiniz ilginç yerdir.
durumun en cefalısını ise filoloji öğrencileri çekmektedir. geçen sene dtcf'de olan bir çok filoloji bölümü hazırlığını da buraya taşıdılar ki, ankuzem ve "bilimsel metin destekleme birimi" felan gibi salak salak enstitüler ile birlikte arka tarafta karanlık postmodern sıçmığı bir binaya yerleştirip, tecrit altına almışlardır. ayrıca bütün akademik eğitimi hiç edip, bir kaç araştırma görevlisi ve doktor dışında (ki bunların haftada bir saat dersi vardır: conversation) deneyimsiz hocaları bünyesinde barındırmaktadır. kapı önünde sigara içerken, türkçe öğrenmek için orda olan kongoluyla fransızca, şilili ile ispanyolca konuşan yurdum gençlerini görebilirsiniz.
Üç gündür, fukushima sağolsun televizyon, internet platinyum 213, hidrojen bazlı soğutma derken bakıyorum bir yanda itü profesörü, diğer yanda boğaziçi enstitüsünden başka profesör; Bir tanesi de demiyor ki, her yaz bütün ege ormanlarını yakıp, şehirlerde bombalar patlatıp, pusular, mayınlar etc. sonrasında da kışın ateşkes ilan edip sıcak mağaralarında geçinip giden bu sevgi pıtırcıkları iki bomba atmaz mı bu nükleer santrallere.
ilginç olandır.
edit: neden kötülendi anlamıyorum, ben mi saldırtıyorum arkadaş.
Kadıköy'ün çeşitli sokaklarında street art olaraktan icra edilen sticker ve boyamaların bir yavrusu. yazının hemen altında, dil çıkaran bir dudak figürü vardır.