benim kastettiğim şey; (bkz: yapmacık davranmak zorunda kalmak) değil. bu acı bir şey. belki daha acı. yapmacık davranmak zorunda kalmak sahtecilik gibi, yani ne bileyim mesela sevmediğin birini seviyormuş gibi yaparsın bu yapmacık olur, fakat sevdiğin birini sevmiyormuş gibi yaparsan bu ölümün kardeşi gibi bir şey. açık söyleyeyim çok da umrumda değil açıkçası aq.
hissettiğin kışken yazı yaşıyormuşsun gibi davranmak gibi benim kastettiğim.
sözlük tarafından uygulanan sansürdür.
her sözlüğün vardır böyle sansür kuralları.
mesela eskilerde telefon görüşmelerinde 'abd, bomba' filan deyince hemen istihbarat dinlemeye alırmış görüşmeyi diye efsane anlatırlardı. bu efsaneden doğmuş gibi, mesela bu sözlük için 'dünya, sözlük' deyince hemen sansüre alıyor gibi.
burası muz cumhuriyeti mi ki herkes her istediğini yazsın.
(bkz: yok yaa)
sıklıkla hatırlanması gereken tespit.
hele ki şu zamanlarda ve şu mekanlarda.
insanın gerçekten böyle olmasına, aciz ve muhtaç olmasına karşın sosyal medyada da olsa insan denen varlığın öyle yazıları var ki dersin ki küçük dağları kendileri yaratmış.
Türkiye eski dünyayı oluşturan Avrupa, Asya ve Afrika'nın birbirlerine en yakın olduğu ve Avrupa ile Asya'nın kucaklaştıkları bir noktada yer almaktadır. Coğrafi konumu nedeniyle ana kara parçası olan Anadolu, tarihin şekillenmesine yol açan değişik halk kitlelerinin toplu göçlerine şahit olmuştur. Sayılamayacak kadar medeniyetin sahibi olan Anadolu her biri kendi öz kimliğine bağlı ancak birbirinden etkilenen kültürlerin bir bileşkesini geliştirmiştir.
diye bir alıntı yaptıktan sonra, bu coğrafi yapı nedeniyle haziran ayına girmesek de kimi şehirlerinde güllük gülistanlık bir gün yaşanırken, kimi şehirleri soğuktan titreyebilir.
doldurulmamış, romantizm sosuyla bol bol soslanmış film. mesela, filmin ana karakterinin evini her gördüğümüzde her yerde kitaplar var. o kadar ki kitaplar artık yatakların ucunda, komidinlerin üzerinde falan. yani buradan da anlıyoruz ki kahraman iyi bir kitap okuyucusu fakat kurduğu cümleler alelade birinci sınıf romantik edebiyat öğrencisinin kurabileceği cümleler.
işte ben de kendisini mutlu ediyor ve kırk akıllıdan biri olduğumu bu entryi yazarak kabul etmiş oluyorum. delilerin kuyuya taş atmalarını engellemenin üç yolu vardır;
1-bütün taşları kaldırırsın
2-tüm kuyuların kapaklarını kapatırsın
3-tüm delileri zaptedersin.
tüm delileri zapt etmenin iki yolu vardır;
1-akıllı olması yönünde çaba gösterir, tedavi edersin,
2-nush ile uslanmayan olarak algılar,tekdir in de fayda etmediğini düşünürsün.
fakat tüm bunların konumuzla alakası yok, çünkü bizim yapmamız gereken şey bellidir; (bkz: ölü taklidi yapmak)
eleştirilmesi gereken tiplerdir. ve fakat bununla beraber şunu da kabul edelim ki, eğer eğitimliyse okulda okumak zorunda kaldığı kitapların dışında eline hiç kitap almadığından fikir üretebilme, düşünebilme, farklı açılardan bakabilme yetisine sahip olmayıp da, isim seçimlerinden, farklı tercihlerinden dolayı birilerine yafta yapıştıran embesil, zeka yoksunu insanlardan yeğdir. hiç olmazsa iki üç kitap okumuştur. kendinde mevcut prof sanrısı giderilebilir. ama diğer insanların karın ağrılarını giderebilmek, bir deveye hendek atlatmaktan çok daha zordur.
üniversitenin anlam ve önemini kavrayamamış, ilk gençlik yıllarının geçtiğini idrak edememiş, üniversiteyi yalnızca eğlenceden, dersten, ayrı evde kalmaktan ibaret zanneden, nemelazım'cı, aman be sende'ci, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın'cı üniversite öğrencisidir.
bir değil, yüz değil, bin olsun. bin seçmenin de profili beter olsa bile, bunun üzerinden o partinin tüm seçmenlerine çakmaya kalkmak, saflıkla değilse bile salaklıkla izah edilebilir bir durum. ilgili partiyi eleştirebilecek başka argümanları olmayan kısır fikirlilerin, düşünme özürlülerin sıklıkla düştükleri hatadır. ideolojik bağnazlıkla yapanları tabi ayrı bir kefeye koyuyorum, zira onlar için yukarıda kullanılan tabirler çok daha hafif kalacaktır.
türkiye'de var olan seçim sistemini çözememiş insanların düşebileceği bir yanılsamadır. zira türkiye'de geçerli seçim sistemlerinde 'kazanmak' tabirinin ne olduğu belli değildir. partilerden meclise girecek vekil sayısı, o partilerin alacakları oy oranları ile doğru orantılı olduğundan dolayı her partinin alacağı oy sayısı önemlidir.
işte ben dedim sen hemen ağla. dön ağla.
kredi kartını kullanan ya da kullanmak zorunda kalan, ama kredi kartını da ilgili ücretin çekilmesi için görevliye uzatan bireyin aklında, acaba limit var mıydı, gibi soruların dolaşması ve o kredi kartının pos makinasından geçirilmesine kadar geçen sürede yaşanan stresten sonra, pos makinasından çıkan slip sesinin duyulması ile yaşanan anlık rahatlamadır.
sözlükte aynı nesilden olan yazarlar arasındaki cinsiyet farkının önemini gösterir kimi yerlerde. misal sekizinci nesil olmasına karşın nickinden bayan olduğu anlaşılan bir yazar çok daha çabuk farkedilip, bu farkındalık da farkettirilirken, aynı nesilden gelen bir erkek yazarın farkedilmesi uzun sürebilir. aslında belki bir erkek daha çabuk farkedilir. zira fark edilme meselesi, cinsiyetten ziyade yazılanlarla olur ama buradaki fark, farkeden kişinin farkettiğini belli etme meselesidir. işte burada durum, bayanlardan yana pozitif bir ayrımcılıkla ilerliyor.
bir yazar tarafından açılan başlığa, başka yazarların da tanım yazması ve fakat başlığı açan yazarın ilk tanımına oy vermemesi meselesidir. başka yazarların tanım girmeleri, o başlığın olumlu ya da olumsuz olarak ilgisini çektiğini gösterir fakat buna rağmen neden oy almaz ilginç.
genelde biz türklerin adetidir. bir yemek siparişi veriyorsak evimize ya da iş yerimize, yemek siparişini verdiğimiz yerden içecek istemeyiz. çünkü biliriz ki buralarda içecekler piyasadaki içecek fiyatlarından pahalıdır. yemek siparişini verdikten sonra bakkala ya da markete gidip içeceği de ayrıca alırız.