benim ilkokul 3. sınıfa giden bir küçüğüm var, adı mühim değil. geçenlerde sordu bana,
" joiiiiii" dedi, meraklıca. ve asabi bir ses tonuyla ekledi ,
"bizi tanrı yarattıysa tanrıyı kim yarattı ? "...
" köpeğini kaybettiğinde naptık? " diye sordum, arayıp bulamadığımızı, polislerden yardım alamadığımızı ve son çare olarak allah'a dua ettiğimizi söyledi.
" köpeğini ölü bulduğumuzda naptın ? " diye sordum, onun cennette sevdikleriyle beraber olduğunu, bunun onu mutlu ettiğini, ve onunla geçirdiği herşeyi köpeğininde hatırlayıp gülümsediğini düşündüğünü söyledi..
" insanlar çaresiz kaldığında umut edeceği , yetersiz kaldığında güveneceği tek kişi tanrıdır ufaklık.. " dedim ve gülümseyerek ;
" tanrı bizi yarattı, ardından biz tanrıyı yarattık "
bla bla bla..
Baksana, yüreğin acıyarak ağladığında başka kim vardı yanında ?
yada kahkahalarla içten çok içten gülerken kim senin kadar gülebildi, sahiden, inanarak ?
sinemaya gittiğin, yeni bir ilişkinin, tıpki diğerlerine benzeyen kahramanı, hani o umarsızca elini tuttuğun, aslında yabancı.. o gerçekten yanındamıydı, ya da sen onun yanındamıydın ? kim vardı o salonda yanında ?
en çok ne acıttıysa canını, sadece senin en çok acıttı..
en çok ne güldürdüyse suretini, sadece seni en çok güldürdü..
aslında bazen, hep, çok, yalnızız..
bu yüzden yeni yıla yalnız girmek, koymamalı biz büyük çocuklara..
en başa gitmek. taa en başa, havva'nın elma çalmak için ağaç dalına elini uzattığı ana gitmek..
ve izlemek. adem'in, havvanın parmaklarından uzanan bir elmaya, yaratılan yerlerin en güzeline tercih ettiğini izlemek.
erkeğin kadına olan zaafını, belki de aşk'ı izlemek..
şapkadan devrim çıkartmasaydı, kimin çocuğu olduğu belli olmayacak bir yazarın salyalarına hedef olmayacak adamdır.
şapkadan devrim çıkartmasaydı, iki üç, sakallı, kendini evliya zanneden herife yalama olacak bir yazarın havlamalarına neden olmayacak adamdır.
şapkadan devrim çıkartmasaydı, babasının tek odalı hareminde annesini arayacak, kardeşlerinin ismini unutacak kadar fazla olmalarına anlam veremeyecek olan yazarın saçmalıklarına kalkan olmayacak olan adamdır.
eğer kısıtlı bir paranız varsa, öğrenciyseniz bu büyük kentte.. annenizden çok uzakta yaşıyorsanız ve onu görmek için çok iyi bir baheneniz olduysa, güzel bir bayram..
ama kısıtlı bir paranız var ve can dostunuz, köpeğiniz hastalandıysa, yemek yiyemiyor, yürüyemiyorsa.. bayram için kendinize aldığınız bir çift ayakkabıyı da iade edip, diğer paralarınız arasına karıştırıp, bir gece vakti bütün hepsini o iyi olsun diye mi feda edersiniz? sizi dört gözle bekleyen bir kadın bir çocuk ve bir adama " köpeğim hastalandı" deyip, onlardan anlayış mı beklersiniz ? iyilşemesi meçhul olan bir köpek için bir gece yarası telefonla uyandırdığınız genç bir adamın veteriner kliniğinde mi sabahlarsınız diken üsütünde ? yoksa neden yine ben diye isyan mı edersinz ? hangisi ?
- tamam sen bana değilsin ama ben kime layığım ? sevmediğim bir kadına, aslında kokusunda hiç sarhoş olamadığım bir tene, gülüşünü özleyemediğim bir gülümsemeye, baktığımda tüylerimi ürpertemeyecek olan bir çift göze, ya da aslında senden başka herşeye benzeyen lakin adını senin adın koyduğum bizden olmayan bir çocuğa her sarıldığımda senin annesi olmadığını hatırlayıp ölmeye mi layığım ?
siz güneşin kötü bir günün ve yalnız bir insanın üstüne batmasına izin veriyorsanız, üstelik günün insanı siz iken..
sadece yalnız değil bir de körsünüz. dışarda tek başına dolaşıp, aslında gerçekten iyi bir günde, yalnız kalmak istemeyen ne kadar insan olduğunu göremeyecek kadar körsünüz.
ve hayat kör olmak için de kısa.
harbi dram. iki tane tanıyorum, biri kadrosuz bilgisayar öğretmeni diğeri yine kadrosuz ilkokul da biyoloji öğretmeni oldu. ahaha. bende küçükken sorunu kendimde arardım.
onun bir suçu yoktur, tüm suç bizim ve o kimi seveceğine karar veremeyen kalbimizin. kim dedi sev diye ? gelip sana beni çok sev diye yalardı mı? hayır. kendin tercih etmedin mi? yes.
sakın ona yükleme acını, tek sorumlusu sensin. safsın, ahmaksın sen! niçin mi ? sevgine layık olamayacak birini sevdiğin için. aslında elinde değildi biliyorum. hepimiz zengin değiliz değil mi? hepimiz güzel değiliz. bu senin şansın..
o antidepresan kullanmaya yol açan sevgili değil, sen şansız bir insansın .
gitmeyin lan böyle yerlere. izlemeyin de. ben izliyorum izliyorum aklım almıyor, adam iki üç komik görüntüye iki üç espirimsi yapıyor, paranın biiiiiipine koyuyor afedersin.
telefonda bağlananları dumur etmeler, yok milletle alay etmeler, ona buna sataşmalar. adam telefon açanla öyle bir konuşuyor ki telefonu o icat etmiş sanırsın. hem o sakallar ne öyle, irtica gibi. geçen gün küçük kardeşim uyandı bişey sandı bunu, " abya mayun " dior. ben anlamadım, neyse, başlıcam kralına, olsa olsa ... neyse. mck.
hiç hazzetmediğim erkek modelidir. zira ben anneleri severim, erkekleri de severim. lakin annesini çok seven erkekleri sevemem.
çünkü bunlar her kadını annesiymiş gibi severler ve her kadının ona annesi gibi davranmasını - kabullenmesini - beklerler.
akabininde sakızın ayakkabıya yapışmasıdır. bu durumda gol asla olmazken, eğilmek ve kalkmak için atp harcanır, beleştir. sakızı tutmak için el gerekir, beleştir. yalnız yeni bir sakız almak için mastercard! 11 taksit avantajları ile..
benim lan o. ne megan fox u ? bu kız megan marka otomobilin motoru ile ford foxus'un motorunun birleşmiş hali, extrem motor bu. abim yatmış bu kızla, ceyhunda kırıştırmış, hem yüzüne bak çokta güzel değil. lan dur, bu ünlüydü dimi hani holivud falan ? alışkanlık olmuş valla, öhüm. ben kaçtım şekeeeer bys.
bu tipler içinde ufacıkta olsa bir oynama hissi bulunduruyorlardır. rte gelip terkediyorum bu ülkeyi dese yine kalkma... kalkarım bak lan. yoksa bende mi? ühühü, oynaşkan değilim abi.
babası asgari ücrete 10 saat çalışan bir çocuğun, ay sonu babasının aldığı paranın 5 te birini lacoste bir ayakkabı için aldıktan sonra, yeni ayakkabılarıyla göğsünü gere gere okula gelip 10 kasım töreninde, marşımız okunurken şarkı söyleyip cool görünmeye çalışmasını anlatan cümle.
ve güneş yine doğacak nar çiçeği kiremitlerin kucağına, sen belki yine unutucaksın telefonunu, ikinci el kitap satan rutubetli bir dükkanda. ve iyi niyetli bir kız daha koşacak peşinden, yada farklı bir hikaye ile sen yine aşık olcaksın !
yağmur damlaları yine düşecek nar çiçeğinden bordoya çalan kiremitlerin koynuna, sen yine sana çok yakışan o şile bezi beyaz göleğini giyerken, komidonun üstünde bir fransız kadını gibi gerilerek senin kokunu dağıtan parfüm şişesi sabırsızlıkla bekliyor olacak, birde o.
rüzgarla girdiği savaştan mağlup çıkan bir yaprak daha uçaçak, ıslak, nar çiçeği kiremitlerin üstüne, biraz sarı biraz turuncu..
belki de sen başka bir kadının parmak ölçüsünü öğrenmek için, belli etmeden, - ki hep eleverirdin kendini- elleriyle oynarken, o başını omzuna koyacak utanıp, yüzünü senin suretinin altına saklamaya çalışırken kokun onu da sarhoş edecek eminim. ki sende onun saçlarını soluyacaksın.
ağrılı ve soğuk bir aralık gecesinde, kar taneleri, beyaz benekler bırakırken nar çiçeği kiremitlerin üstüne, sen evleneceksin.
hayalimizdekinden çok farklı, baharda değil kışta evleneceksin, ahımdır.
ve güneş yine doğacak nar çiçeği kiremitlerin kucağına, sen kadınınla aşk dolu bir gecenin sabahına uyanırken, ben daha yeni sızmış olacağım.
belkide uyanmamacasına...
devleti arkasına alıp, üstünde üniforma var diye, canı istediğine dayılanan, yok gıcıklık olsun diye gbt yapan, insanlara şiddet uygulama gücünü elinde bulunduran piyonlar.
o jopu size sokmak istiyorum, ama bazen ve bazılarınıza.
+ neye gülüyorsun söyle de hep beraber gülelim.
- hocam ali'nin pipisi küçükmüş, bu yüzden orkun ona bebe daşşaklı diyor, ali de ona ...
+ sus kızım, otur.
- ama ali de yarr..
+ eveeeeeeeeeeeet kaçıncı soruda kalmıştık betül ?
- aa, hani birlikte gülcektik. ühü.
+ allah belanı versn jo.