yaklaşık 1.5 yıldır beraber olduğum insanın, birkaç ay önceki ayrılığımız sırasında (2-3 hafta kadar sürdü) eski kocasının en yakın arkadaşıyla yattığını öğrendim. biz tekrar barıştıktan sonra da herife nude göndermiş.
eski kocasıyla yattığı kişi her sabah spora falan giden tipler. eski sevgilimin çocuğu olduğu için de eski kocasıyla sık sık görüşüyor. eski kocası da şahane bir baba ve insan.
birkaç gün önce, tesadüfen telefonu açık kaldığı sırada, bu kişiden mesaj geldiği için mesajları okudum ve o sırada bunları öğrendim. daha önce o adamın sana ilgisi olabilir mi diye ima ettiğimde, sinirlenip yerde şişe falan kırmıştı. *
şu an, ahlaki bir ikilem içerisindeyim;
sevgilimin eski kocasına ve aldattığı adamın eski karısına (buların 4'ü arkadaş) bu ikisinin yattığını söylemeli miyim? eğer söylersem, 7 yaşındaki kızının hayatı mahvolacak. eski kocası, eski sevgilime dava açacak, işini elinden alacak, bütün sosyal çevresi öğrenecek. kısaca hayatı sikilecek. bunlar olurken de, elbette kızının hayatı mahvolacak. ancak hiçbir şey yapmazsam da, o ikisi hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edecek, ve arkadaşlarının yüzlerine utanmadan bakmaya devam edecekler.
siz olsanız ne yapardınız?
edit: yanlış anlaşılmış.
ben zaten ayrıldım. ikilem eski kocasına ve aldattığı kişinin eski karısına olanları anlatıp anlatmamak. bunların 4'ü arkadaş. 2 eski çiftin de 7 yaşında çocukları var.
4'lü arkadaş olarak takılmaya devam ediyorlar. bilhassa eski kocası ve aldattığı kişi çok yakın arkadaş.
Koronavirüs (Kovid-19) ilk olarak Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıktığında tarihler 31 Aralık
2019’u gösteriyordu. Önceleri zatürre zannedilen hastalığın yeni bir virüs olduğu 7 Ocak
2020 tarihinde Çinli yetkililer tarafından resmen açıklandı.
Tayland hükümeti Vuhan’dan gelen bir kadında Kovid-19 olduğunu 13 Ocak’ta duyurdu. 15
Ocak’ta Japonya, 25 Ocak’ta Nepal ve Kanada, 28 Ocak’ta Almanya ilk Kovid-19 vakalarını
resmen açıklarken; yakın tarihlerde Birleşik Krallık, isveç ve Avustralya koronavirüsün tespit
edildiğini kamuoyuna duyurdu.
Virüs Avrupa’da
Şubat ayının son günlerinde tüm dünyada vaka sayısı 76 binken bu vakaların 74 bin 500’ü
Çin’de tespit edilmişti. 1 Mart itibariyle iran’da bine yakın vaka ve 50’ye yakın ölüm, italya’da
ise 1700’e yakın vaka ve 77 ölü bilançosu vardı. Bu tarihlerde ABD’deki ölü sayısı henüz iki
haneli sayılara ulaşmamıştı.
18 Mart tarihiyle Karadağ ile birlikte Avrupa’da her ülkede Kovid-19 tespit edilmiş, tüm
dünyada toplam vaka sayısı 198 bin olmuştu.
Aynı tarihte Vuhan kentinde 1, Çin genelinde ise sadece 17 yeni vaka tespit edilmişti. Ertesi
gün italya, ölü sayısında Çin’i geride bırakarak dünyada en çok Kovid-19 kurbanına sahip
ülke olmuştu.
Nisan ayının ilk günlerinde Avrupa’da her gün on binlerce insana Kovid-19 teşhisi
konulurken Çin, ülke genelinde karantinayı kaldırma çalışmalarına başlamıştı. Öyle ki, 7
Nisan günü Vuhan kentinde karantina kalktı ve insanların sokaklara çıkmasında herhangi bir
problem olmadığı açıklandı.
Mayıs ayına geldiğimizde hem Avrupa’da hem de Amerika kıtasında günde yüzbinlerce vaka
tespit ediliyor, on binlerce ölüm bildiriliyordu. Aynı tarihlerde yaz aylarının gelmesi ve
sıcaklığın artmasıyla virüsün etkisini kaybedeceği öngörülüyordu. Zira genelde solunum
sistemini etkileyen virüsler mevsimseldir ve mevsim değişimlerinde etkileri azalır.
Ancak Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yeni tip koronavirüsün gribe yol açan influenza virüsleri
gibi mevsimsel olmadığını, sıcak havalarda da etkisini sürdüreceğini açıkladı.
Dünya Sağlık Örgütü Sözcüsü Margaret Harris, yaz aylarının ve hava sıcaklıklarının
artmasının virüsün yayılmasını azaltmadığını, ABD’de her gün binlerce vaka görüldüğünü
söyledi. Hakeza Brezilya ve Filipinler gibi tropikal kuşaktaki ülkelerde de sıcaklığa bağlı bir
korelasyonun bulunmadığı dile getirildi.
ikinci dalga ne zaman gelecek?
ikinci dalganın sonbahar aylarında gelip gelmeyeceği sorusuna DSÖ sözcüsü Harris, "Şu an
birinci dalgadayız. Kısmi iniş çıkışlarla seyreden bir büyük dalga bu. Yapabileceğimiz en iyi
şey salgını yatay seyirde tutup, dalganın diz boyunu aşmasını önlemek. Şu anda birinci,
ikinci, üçüncü dalga gibi ifadelerin bir anlamı yok." yanıtını verdi.
insanların tedbirleri bırakmamasını yineleyen Harris, sosyal mesafenin hala hayati önem
taşıdığını, virüsün insan buluşmalarının yoğun olduğu yerlerde nüks ettiğini, rehavete
kapılmanın son derece tehlikeli olabileceğini vurguladı.
Kovid-19 salgınının insanların düşündüğünden daha ciddi olduğunu ve kolay kolay
bitmeyeceğini dile getiren Dünya Sağlık Örgütü Sözcüsü, "Bu virüs farklı davranıyor, biz onu
öğrendikçe o da bizi öğreniyor, ihtiyatlı olmalıyız." ifadesini kullandı.
28 Temmuz 2020 itibariyle dünya genelindeki vaka sayısı 16 milyon 554 bin seviyesinde.
ABD’de son 24 saat içinde 61 bin kişi artarak toplam hasta sayısı 4 milyon 334 bin, Rusya’da
823 bin, Brezilya’da 2 milyon 442 bin, iran’da 296 bine ulaştı.
istatistikleri incelediğimizde Kovid-19’un bitmesine çok ama çok uzun bir zaman olduğu
sonucuna varıyoruz. Özellikle Türkiye’de yaşayan insanların her şey gelip geçmiş gibi
davranması daha sonrasında yaşayabileceğimiz problemler hususunda bize bilgi vermeli.
insanlar sosyal canlılar olduğu için çevresindeki insanların hal ve hareketlerine göre
yaşamaya eğilimlidirler. Kitlelerin rehavete kapılıp aylardır söylenen uyarılara kulak asmıyor
olması sizi etkilememeli. Çünkü bu virüsün ne zaman biteceğini -ya da kontrol altına
alınacağını- kimse ama kimse bilmiyor. Dikkatli olmaya devam etmek zorundayız.
6 ağustos 1806'da, fransa ile yapılan napolyon savaşları sonrası kutsal roma cermen imparatorluğu tahtından çekilen ıı. franz, bin yıldır almanya'yı resmî olarak bir arada tutan imparatorluğu da sona erdirmiş oldu. daha sonraları adının başına eklenen "alman ulusunun" ifadesine rağmen kutsal roma cermen imparatorluğu hiçbir zaman bir ulus devlet olmadı. bunun yerine yöneticiler, yüzyıllar boyunca kendilerinden imparatorluk eyaletlerine kayan otoriteyi elde tutmaya çalıştı. bozguna uğradıkları otuz yıl savaşları kutsal roma cermen imparatorluğu otoritesine de büyük darbe vurdu. avusturyalı habsburg monarşisi ve brandenburg-prusya, imparatorluk sınırlarının çok ötesine ulaşarak avrupa'da rakip mutlak güçler haline geldi. bu sıralarda sayısız küçük şehir devletleri de dağıldı. 18. yüzyılda kutsal roma cermen imparatorluğu 1800 farklı yönetici tarafından yönetilen bölgelerden oluşuyordu.
avusturya veraset savaşıyla zirveye ulaşan alman ikiliği olgusu fransız devrimi ve avrupa'daki napolyon fırtınası boyunca sürdü. kutsal roma cermen imparatorluğu'nun dağılması sonrası yönetimdeki habsburg hanedanı, habsburg monarşisi topraklarındaki avusturya imparatorluğu üzerinde hak iddia etti. 1815 viyana kongresi sonunda bir ulus olmayan fakat eski kutsal roma cermen imparatorluğu topraklarındaki egemen eyaletlerden oluşan esnek bir birlik, alman konfederasyonu oluşturuldu.
tartışmalarda birçok etken öne sürülürken bunlardan en dikkat çekeni dindi. großdeutsche lösung, 19. yüzyılın ilk dönemlerinde en güçlü alman devleti olan katolik avusturya'nın egemen bir pozisyona gelmesi anlamına geliyordu. sonuç olarak katolikler ve avusturya'ya yakın eyaletler çoğunlukla bu çözümü desteklediler. prusya önderliği bir alman birleşmesi ise protestan hohenzollern hanedanı'nın egemenliği anlamına geldiğinden protestan kuzey alman eyaletleri tarafından tercih ediliyordu.
durumu karmaşıklaştıran bir diğer etken ise avusturya imparatorluğu'nda yaşayan, macarlar, rumenler, hırvatlar ve çekler gibi, alman olmayan halklardı. avusturyalılar birleşmiş almanya'ya dahil olmak için bu bölgelerdeki egemenliğinden vazgeçmek istemiyordu.
iki dandini bir dasdana. Orta çağların bu ürkütücü kardeşleri, artık bir ninninin uyutucu kelimeleri olmuşlar.
Kutlug Dandini ve Farsus Dasdana, isa' dan sonra 7. yüzyılda Anadolu' da yaşadığı sanılan efsaneler kahramanını Hartug Dandin' in oğulları.
Hartug' un ilk oğlu olan Farsus babasıyla aynı soyadını taşımıyor. Belkide Dasdana , Hartug' un öz oğlu değil. Bir teoriye göre de ninnideki ' dandini dandini dasdana' sözleri, bu iki kardeşin adlarının Kutlug Dandini ve Farsus Dasdana Dan dini olduğunu gösteriyor. Biz, Kutlug' un annesinin Türk, Farsus' unkinin de Rum olduğunu kabul ediyoruz. Kardeşlerin kan dökücü ve zalim karakterlerini de, o yıllarda hüküm süren Abdolos Agostos' un baskısına dayanamayıp isyan etmelerine değil, bir Hıristiyan ve tarik-i dünya olan babalarının aşırı sertliğine bağlıyoruz. Çünkü Dandini ve Dasdana, cinayetler serisine babalarını öldürmekle başlıyorlar.
Hartug çocuklarının eğitimiyle ilgilenmiyordu. Çocuklar bütün gün babalarının bostanında kargaları kovalayarak, vakit öldürüyorlardı.
Babaları, dini ve askeri işlerini görmek için sık sık kasabaya indiğinden, Dandini ve Dasdana, bu başıboş hayatın bütün çeşitlemelerini yaşıyorlardı. Bostan bakımsız bir durumdaydı. Hayvanlar, gelişigüzel sağda solda ödüyordu. Komşuların inekleri sebzeleri yiyor, çitleri bozuyor, çocuklarsa bütün bunlarla hiç ilgilenmiyorlardı. Bostanın bakımsız köşelerinde büyümüş uzun otların içine yatarak gelecek için hayaller kuruyorlar, komşu çiftlikteki kızlardan, avcılardan, babalarının saçma işlerinden bahsediyorlardı. Cinsel konulara ilgileri ise sonsuzdu. Dasdana kardeşine olmadık cinsel münasebet masalları anlatıyor, daha duygulu ve saf bir çocuk olan Dandini ise bunları belli etmek istemediği bir kıskançlıkla dinliyordu. Babalarının kendileriyle oynayan çocuklar hakkında anlattığı korkunç hikayelere rağmen bütün bu masalların sonunda dayanamayıp kendilerini baştan çıkarıyorlardı. Dasdana köyün kızlarıyla kadınlarıyla neler yaptığını bütün ayrıntılarıyla kardeşine anlatıyordu. Ormanda, bazen de yakındaki bir çiftlikte dul bir kadının evinde olan bu birleşmeler Dandini' nin içini gıcıklıyordu. Hele dul kadınla Dasdana arasında geçen macerayı dinledikten sonra, bütün gece uyumamış ve sabaha karşı gizliden evden çıkarak koşa koşa köy meydnına gitmişti. Çeşmenin yanındaki duvara 'Hartug Dandini oğlu Farsus Dasdana neden Elbasta Surkan' la yattın?' kelimelerini çarpık harflerle yazmış altınada bu sahneyi acemice çizmişti.
Resim kasabada büyük gürültü koparmadı, fakat Dasdana babasından esaslı bir dayak yedi.
Bugüne kadar çocukları çocukları korkutmaktan başka işe yaramamış bu iki kardeş için yazılmış aşağıdaki dörtlükler uygun düşüyor.
Bu cinayete Dandini' nin de ortak olduğu rivayet edilir.
Velhasılı kelam kulaktan kulağa duyula ve söylenegelmiş bu ninni aslında sapkın düşünceler içinde olan iki katilin hikayesini anlatmaktadır. Elbette hikaye ninni yapılırken müstehcen kısımlar çıkarılmıştır.
Son mısradaki lahananın (çocukların lahanadan doğduğuna inanıldığına göre) vajinayla ilişkisi olduğu
Oğuz Aral da haizdir.
neden sansüre uğradığını sorgulamaz, neden haklarının ihlal edildiğini sorgulamaz ama basit bi çözüm bulduğunda ağzı kulaklarında dolaşır.
eeeyy sevgili sığır, dün twitter, facebook, youtube blocklandı, olsun vpn den gireriz dedin, bugün türk telekom komple internetini kapadı fellik fellik wi fi aradın. neden bu yaşandı biliyor musun ? çünkü dün ilk sansürü yediğinde isyan etmek yerine günü kurtarmaya çalıştın.
dün site kapattılar, bugün milyonlarca kullanıcısı olan operatörü kökten durdurdular, yarın tüm interneti çökertecekler sonra sende bugünleri hatırlayacaksın.
''Bir cenaze töreni yapılıyor.
Tabloya bakılırsa önemli biri olmalı. Balkonda ise tabutta yatanı selamlayan bir asker var. Kıyafetine bakılırsa Türk değil gibi. Ama yüksek rütbeli bir asker olduğu belli. Hadi gelin bu adamın hikayesine kulak verelim. Bu adamın duygu dolu ibretlik hikayesine..
Gördüğünüz kişi Sir William Birdwood. Çanakkale savaşında Anzak Orduları Başkomutanı. Asker ve donanım açısından daha üstün olmalarına rağmen Atatürk’e üç kere yenilir savaşta, bacağı da sakatlanır ama buna rağmen onun dehasına ve kişiliğine karşı büyük hayranlığı vardır.
Bu hayranlık savaş sonrasında da devam eder. 1935 yılında Mareşal olur son görevi “Hindistan Ordusu Başkomutanlığı”dır. Atatürk hayranlığı ve sevgisi hala sıcaklığını korumaktadır. Atatürk öldüğünde de
rahatsızlığına ve emekli olmasına rağmen ingiltere adına cenaze törenine katılmak için talepte bulunur. Talebi kabul edilince istanbul’a gelir. Bacağını sürükleye sürükleye tabutunun ardında yürür. Ankara’daki törende artık ayağı incinmiş ayakta zor durmaktadır. Halkevi binası balkonuna çıkarırlar.. Geçici kabrine götürülecek olan tabutun geçişi sırasında kılıcından destek alarak ayağa kalkar elindeki asayı kaldırarak selamlar onu.
Bu sırada artık duygularını kontrol edemeyerek ağlamaktadır.
Tören sonrasında hemen ayrılmaz birkaç gün daha kalır Ankara’da. Bir gün etrafında Türk yetkililerin de olduğu bir ortamda cebinden bir kalem ve üzerinde kroki olan bir kağıt çıkararak masaya koyar, şu anıyı anlatır onlara:
Tarih 20 Kasım 1918 (Bir kaynağa göre 16 Kasım).. Birdwood karargahı ile Pera Palas oteline yerleşmiştir. Mustafa Kemal’in de otelde bir dairesi olduğunu bilen Birdwood onunla görüşmek ister. Bunun için kendisine refakat subayı olarak verilmiş olan sporcu Sedat Rıza Bey’i araya sokar.
-“Buyursunlar” der Mustafa Kemal.
iki general karşı karşıyadır. Birdwood çok saygılıdır. Mustafa Kemal Paşa’nın yanında Rasim Ferit Bey de vardır. Hoşbeşten sonra Birdwood, iki yıldır kafasını kemiren
“bizi nasıl yendi?” sorusunun yanıtını almak ister:
-“Sayın komutan bizi nasıl yendiniz?”
Mustafa Kemal’den bir başkası, dünya savaş tarihinde benzerine az rastlanır bu başarısından böbürlenebilirdi.
Oysa o, -tıpkı Trikopis’e davrandığı gibi - yenilginin ezilmişliği
altındaki bu general’in onurunu korur.
“-Sizin de, bizim de tarih dergilerimiz var”, der; tarih yazar. Birdwood ricasını yineler:
-“Ekselans, sizin ağzınızdan dinlemek istiyorum. Lütfediniz.” Mustafa Kemal, yanındaki Rasim Ferit Bey’den kağıt kalem ister; o da bir parça kağıt ile altın muhafazalı kurşun kalemini uzatır. Mustafa Kemal bir kroki çizer, kağıt üzerindeki yerlerini işaret ederek;
-“Su tarihte karaya çıktınız, der; filanca saate kadar şurada durdunuz. Biz de şu hattaydık. Her şey sizin lehinizdeydi. Niçin çizgide durdunuz ve niçin ilerlemediniz?”
-“Askerlerimiz çok yorulmuştu, diye yanıtlar Birdwood.” Mustafa Kemal bu kez de Conkbayırı krokisini çizer:
-“Siz filanca gün şu yöne hareket ettiniz, şu durumu aldınız; niçin ilerlemediniz?”
-“Biz ilerledikçe arkadan su yetişmedi. Askerlerimiz
susuz kaldı ve durdu.”
Atalarımız yaralıya kurşun atılmaz der. Mustafa Kemal de Türk soyluluk ve erdemini şu esprisiyle dile getirir:
-“Görüyorsunuz ya ben bir şey yapmadım. Önce yorgunluk, sonra susuzluk durdurdu ordunuzu.”
Birdwood ayağa kalkar, Mustafa Kemal’i kucaklar:
-“Sizin gibi kahraman ve yüksek karakterli bir asker tanımadım.” dedikten sonra krokiyi ve kalemi işaret ederek: -"izin verir misiniz" der; "bu kroki ve kalemi değerli bir hatıra olarak saklayayım.” Ve saklar.
Cenaze törenine gelirken de yanında getirmiştir.
NOT: Ne denir ki.. Düşmanlarının bile sevdiği, değerini takdir ettiği, hayranlık duyduğu bir adam. Günahıyla sevabıyla ülkenin kurucusu. Çok daha fazlası olmalı elbet ama sakat bacağıyla acı çeke çeke onun tabutunun arkasından yürüyen şu adamın gösterdiği saygıyı gösteremeyen ve yetmezmiş gibi bilir bilmez hakkında atıp tutan, hakaretler eden
insanlarımız var.''
On the rebound, fumbling all the lines
Decay on the vertical hold with a horizontal aim
Conversation needs translation
Three dimensions down dissolving on the Cinderella search, Cinderella search
On the rebound, writing all the lines
Dreaming bartenders, bourbon and saxophone
Out of luck, out of charm, out the game of rejections in a cigarette city
Only courting the homing of direction on the Cinderella search, Cinderella search
But the Samaritan of the heartbroken, heartbroken
Swam through the nicotine seize, and we exchanged the kiss of life
Resurrection in a trance, the model, the grail, in a marquee of promises
I touched the dream, I hold the dream, I have the dream
To end the Cinderella search, Cinderella search, oh no more, no more!
The footman memorised the number
But the prince still holds both the slippers
And would you leave a palace for a bed sit
And Canterbury Tales, Canterbury Tales?
Maybe it was infatuation or the thrill of the chase
Maybe you were always beyond my reach and my heart was playing safe
But was that love in your eye I saw or the reflection of mine?
I'll never really know for sure, you never really gave me time
Give me time, won't you give me that time!
Welcome back to the circus
Welcome back to the circus
Welcome back to the circus
I always use the cue sheets but never the nets
Always the cue sheets but never the nets
Never the nets, never the nets
Nevertheless, nevertheless, nevertheless, nevertheless, nevertheless
elbette vardır ancak son dönemde en feminist geçinen kadınlar bile özellikle sosyal medya üzerinden ''tek taşımı kendim mi alacağım ya :D'' sohbeti yapıyorsa bir sorun var demektir. tüm genellemelere karşı olsam da yüksek çoğunluk üzerinden gideceğim.
erkek kendi hayatının ve karısının hayatını idame ettirebilmek için yaşamının her döneminde çalışmaya mahkumken kadınlar neden en ufak zorlukta bundan uzaklaşıyor, rahat bi yaşamın arzusuyla tutuşuyor ? üniversite döneminde ''bütün erkekleri öldüreceyiz'' diye dolaşan, okuyan, mücadele eden kadın arkadaşlarım dahi en sonunda ''sikerler ya'' deyip rahat edeceği hayata erişmeye çalışıyor.
bu ikiyüzlülüğün ve yavşaklığın toplulumuzda olmasından dolayı ne kadar şaşırmasam da can sıkıcı hadiselere gebe oluyor.
kadınlarımızın bu tutumu, yüzyıllardan beri süregelen ataerkil toplumdan sıyrılmaya çalışmak, beceremeyince de içinde yok olmaktır. halbuki ataerkil toplumu eleştirirken en sonunda yine o topluluğu oluşturan yegane etmenin kadınlar olduğunu ne zaman anlayabileceğiz ? bu olaylarda kadınları suçlamakta yapıcı değil. sorunun değil, çözümün parçası olma dileğiyle...
depresyona girip uyuşturucu bağımlısı olan biri hakkındadır parça.
he knows, you know, he knows, you know
problems, problems, problems, problems
light switch, yellow fever, crawling up your bathroom wall
singing psychedelic praises to the depths of a china bowl
you've got venom in your stomach, you've got poison in your head
you should have listened to the priest at the confession
when he offered you the sacred bread
he knows, you know, he knows, you know, he knows, you know
but he's got problems
fast feed, crystal fever, swarming through a fractured mind
chilling needles freeze emotion, the blind shall lead the blind
you've got venom in you stomach, you've got poison in your head
when your conscience whispered, the vein lines stiffened
you were walking with the dead
he knows, you know, he knows, you know, he knows, you know
he's got experience
he's got experience, he knows, you know
but he's got problems
problems, problems, problems, problems, problems, problems.
he knows...
slash wrist, scarlet fever, crawled under your bathroom door
pumping arteries ooze the problem, through the gap that the razor tore
you've got venom in your stomach, you've got poison in your head
you should have listened to your analyst questions when yo lay on his leather bed
he knows, you know, he knows, you know, he knows, you know
but he's got problems
blank eyes, purple fever, streaming through the frosted pane
you learned your lesson far to late from the links in a chemist chain
you've got venom in your stomach, you've got poison in your head
you should have stayed at home and talked with father
listen to the lies he fed
he knows, you know, he knows, you know, he knows, you know
but he's got problems
he knows, you know, he knows, you know, he knows, you know
he's got experience
he's got experience, he knows, you know
he knows, you know, you know, you know
you know, you know, you know, you know
problems, problems, problems, problems, problems, problems
don't give me your problems