Bir reklam sloganı olarak kullanılan sinir bozucu cümle.
-shakira nın gülüşünün ardındaki sır ne?
- tabiki sevdiği işi yapması!!!
Yani diyor ki siz de onun gibi gülünce gerisi tamam.
(bkz: tee allam ya)
Adına başlık olmadığını görünce amanin açayım dedim hemen.
Damon Albarn ın mükemmel bir parçası. Eskilerden..huzur verici sözleri ve müziği ile gece gece iyi gider.
o kadar olumlu yanı var ki teknolojinin saymakla bitiremeyiz hiç birimiz. ama şu bir gerçek ki yeni nesil * için tehlikeli bir durum oluşturuyor.
hareket etmeyen nesiller yetişiyor.
git gide üşengeç oluyoruz efendim.
Yabancı Dil öğretiminde kullanılan yaygın yöntemlerdir. dil öğretiminin kolaylaştırıcısı olmuş yöntemlerdir.
-Dilbilgisi-Çeviri Yöntemi
-Direkt Yöntem/Dolaysız Yöntem
-Doğal Yöntem
-işitsel-Dilsel Yöntem
-Bilişsel Yöntem
-iletişimsel Yöntem
-Seçmeli Yöntem
Minibüsün tüm boşluklarında yolcu taşımaktır. Aracın üstü, içi, dışı. . .
insana madeni para kadar deger veren muhterem şoför beyler istiflemek suretiyle taşır yolcuları. O yolların ali kıran baş keseni onlardır çünkü.
Yolcu Inerken, binerken kapıyı kontrol edeni de pek azdır bunların. Şanslıysan düşmeden iner-binersin.
Bedava sever insandır. Dağıtılan şeyin bedava oluşuna odaklanmış gerisini düşünmüyordur. işine yarar mı, yaramaz mı, yaşına hitap ediyor mu, ihtiyaci var mı falan hic bakmaz bu tipler.
Efendim 23 nisan vesilesi ile çocuklara balon dağıtıyoruz. Amaç küçük mutluluklar. Elimizde balonlar kizilay'da iki adim ilerliyor bir yetişkinin balon isteğine takılıyoruz.
- abla su adama da ver o da çocuk ehuheuhe
- bağyan bana da balon ver
- kızım balon verde 5-6 tane eve götüreyim. (Erzak sanki)
Sonuç olarak yetişkinlerimizin çocukların anlık küçük mutluluklarına izin vermediklerini gördük. Elimize asılan zorla balon çeken amcalar da cabası. . .
Icindeki çocuğa balon isteyen dede bile vardi. Günün sonunda o dedeler ablalar tezeler amcalar verdiğimiz balonlar ellerinde eve gitmediler tabiki. Patlatip sokağın ortasında bıraktılar. ..
ve çocuklara planladigimizin yarisi kadar balon dagittik.
Düşündüm de bok bile dağıtsan alacak tipler mevcut ne yazik ki!
Ee bedava.
zamanında Türkiye'den çalınmış kıymetli tarihi eserlerdir.
truva hazineleri , kapı tokmakları gümüş plakalar. turizm bakanlığı bir çoğunu geri almak için girişim içerisindeymiş. osmanlı tarihinin de köklü olduğu göz önünde bulundurulursa daha nelerimiz gitti kim bilir!
sayın yazarlar.
sözlükte uzun zamandır sıkça gördüğüm ve şikayetçi olduğum bir konu bu. cinsiyet aşağılaması. bir feminist olmaya gerek yok bu davranışlara tepki göstermek için.
insanların inançlarına düşüncelerine hatta cinsiyetlerine saygı göstermeden başlıklar açılıyor. formata aykırılığı şöyle dursun insanlığa aykırı hitaplar kullanılıyor. günlük hayatta nasıl olduğunu merak ettiğim bu insanlar içlerindeki sapık çarpık duyguları buraya kusmazlarsa içimiz rahat edecek.
dışarıda herkes namus ,değer yargıları bilmem ne üzerine ahkam kesmeyi bilir. burada bu saygısızlığınıza bir son verseniz fena olmayacak. çünkü aşağılamanın hoş bir şey olmadığını öğrenme yaşını hepiniz çoktan geçtiniz.
tanım: sözlükteki aşağılanma eyleminden bıkmış yazar beyanı.
Büyük bir problem olan madde bağımlılığının bir çok sebebi vardır. zararlı madde kullanım yaşının gittikçe düşmesi bu konuya hassasiyet gösterilmesi söylüyor aslında bizlere.
Merak en önemli etken olarak gösteriliyor madde kullanmaya başlamakta.
Arkadaş baskısı ikinci önemli etkendir.yani yanlış arkadaşlıklar.
ailenin ilgisizliği ve aile içi şiddet.
Maddenin bulunabilirliği. Uyuşturucu maddenin kolayca elde edilebilir olması, onun kullanılma oranını arttıracaktır.
Hadi artık söyleyin iktidar denen şey kimdir? Paşalar mı burjuva mı, kimdir, bu cümleyi ilk defa Ünsal Hocadan duydu bu küçücük genç çocuk, iktidar, kitle iletişim araçlarını elinde tutanlardır..
halk arasında sara olarak da bilinen bu hastalığı tarih boyunca bir çok sanatçı yaşamıştır.
Aristo, Socrates, Van Gogh, Charles Dickens, Niccolo Paganini, Blaise Pascal, Molière, Michelangelo, Leonardo da Vinci, Alexander the Great.
bu hastalığın onların üretkenliklerinde etkili olduğu söylenmektedir.
edit: Jean-Jacques Rousseau nun epilepsi olmadını söyledi bir yazar arkadaşım. eksikliği düzeltmek isterim.
J.J.Rousseaunun şahane bir romanı, yarattığı hayali bir çocuktur.
Beş bölümde kurgulanan bu kitap aslında Rousseaunun insan eğitimi ve kültürel gelişimi hakkındaki kendine özgü düşüncelerini anlatır bize.
Hüseyin Baturhanın bilim ve sahtekarlar üzerine yazdığı önemli bir eserdir. Bilim adı altında insanların dini inançlarının ve diğer duygularının nasıl sömürüldüğünü anlatır.
Eserinde bizi farkında olmamız konusunda şiddetle uyarmıştır yazar. Günümüz Türkiyesini ve dünyasını özetliyor adeta. Yeni kuşaklara, yani bizlere bilimsel düşünme alışkanlığı edinmemiz için yol gösterici bir kitap. Okumanızı tavsiye ederim.
Toplumsal cinsiyet kavramının kadına yüklediği gelenekselleşmiş roldür.
-Erkeğe bağlı ve onun korumasına muhtaç,
-Eşiyle ve ailesiyle olan ilişki de sosyalliği sağlayan,
-Güçsüz, duygusal, mantıkla hareket etmeyen.
Bu durum kadını toplumda daha pasif hale getirerek geri planda bırakmaktadır.
ilkokul kitaplarına bir göz atalım. Kadın figürlerine, anne mutlaka evde işten dönen babayı bekler. Bu durum çocuklarımızın beyinlerine küçük yaşta işlenir. bu pasifliği onlar da farkında olmadan kabullenmiş olurlar.
yada kadınları sadece cinsel meta olarak kullanan reklamlar filmler ve bir sürü buna benzer şey. tamamiyle pasifleştirme girişimleri sonucu oluşmuş şeylerdir. geleceğin anneleri olacak kadınlar bu durumun farkında olmalı ve eğitimli bilinçli bakmalıdırlar.
sonuçta kadın erkek değil insan vardır.
(bkz: sözlükte kadına hakaret başlıklarının tutması)
an itibariyle muzdarip olduğum hadisedir.
konu komşuyu sohbete dahil etmenin en kısa ve zahmetsiz yolu. tek tek zile basıp eve davet etmek zor tabi. teyzeler de dedikoduyu metrelerce öteden duyar...
iki komşu teyze aşkla haykırarak sohbete dalmışken öbür dairenin kapısı açılır ve duyan sohbete dahil olur. girin içeri konuşun efendim yapmayın böyle şeyler.
Gazi üniversitesinde bilimsel araştırma teknikleri ve diğer eğitim derslerini veren hocalardan biridir. bilgi birikimi ile son günlerde görmeye pek alışık olmadığımız tarzda bir değerdir. ders anlatım tarzı ve yaklaşımı da görülmeye değerdir.
etek giyen yada pantolon giyen kadına laf sokan erkekle aynı kategoridedir. nihayetinde bu bir giysidir ve kişiye özeldir. isteyen isteğini giyer. ama yazık ki insanlar birbirlerine müdahale etmeyi seviyor. kimi davranışlarıyla kimi küfürleriyle...
kızların olağanüstü olduğuna inanılması hadisesidir.
çorapları kokmaz, tuvalete gitmezler, yemezler, içmezler, sıçmazlar.... hayal dünyası işte. ne yazık ki gerçek değil.
ruh sağlığı bozuk ebeveyndir.
bir kız ismi olarak bile döndü çeşitli imalara maruz kalmanıza sebebiyet verebilecekken, bir de bunu erkek evladınıza veriyorsanız, çocuğun vayy halinedir.
- bak hanım gördün mü ben ne kadar ileri görüşlüyüm, oğlumuz gerçekten de döndü....
- ühühhhh ##**%!!
- ağlama annniş ben memnunum.
yediği bokların listesini özenle defterine geçiren erkektir. planlayarak yapmayı sever işlerini. daha önce yattığı bir kadınla tekrardan yatma gafletinde bulunmamak için de bunları not eder. her gün açar bakar ki sakata gelmesin...
sabah saat 8 telefon çalar arayan babannedir.
- alo mustafa?
- ne?
- mustafa?
- babanne sen misin? torunun ben. amcamı arayacaktın sanırım yanlışlık oldu.
- vaaaaaaa ben mustafa yı aradım sen niye çıkıyon telifana. (azarlar)
- tamam babaanne kapat ben amcama derim arasın seni.
- dıt dıt dıt....
hiç bir şey söylenmeden telefon kapanır...
o gün bu konuşma üç kez tekrarlandı, babaannem her seferinde amcamı aradığını zannederek beni aradı ve telefonda benim sesimi duyunca beni azarladı... en sonunda numaramı babaannemin telefonundan sildim ve kurtuldum...
tanım: büyük bir sabır ister. ne telefonu öğrenebilir, ne de kullanma isteğinden vazgeçer.