ölen, insanın kendi evladı olmayınca istatistiksel olarak değerlendirmesi kolay oluyor tabi.
herhangi bir şehit annesine veya babasına gidin söyleyin bakayım. "senin oğlan öldü ama onun karşılığında 10 tane de terörist öldürdük" deyin. "ha, öyle mi, iyi olmuş o zaman, şu 2 çocuğu da alın, 20 tane daha öldürün" şeklinde cevap alacağınızı sanıyorsunuz herhalde?
insanın "insan" muamelesi görmediği orta doğu toplumlarında doğal olan bir durumdur. 1 tane abd askeri ölsün, öldürenlerin 7 kabilesini dümdüz ederler. çünkü insandır o, dünya dediğin şey onun için, o hayattayken anlamlıdır. o öldükten sonra istersen 1 milyon terörist öldür, fark eder mi? ancak sen mental mastürbasyon yaparsın ölenin arkasından "sen öldün, kanın yerde kalmadı ama" diye. adam öldü alooo! ne kanı, ne yeri? gömdüğün toprağı kaz bakalım altında kemikten başka bir şey var mı? sen hala benden 1 gitti ama ondan 10 gitti derdindesin.
o yüzdendir ki bu memlekette maden çöküyor 300 kişi ölüyor, hayat devam ediyor. bir ülkenin başkentinde 6 ayda 170 kişi ölüyor, 6 ay önceki düzen nasılsa bugünkü düzen de aynen devam ediyor. anasını, babasını, evladını kaybedenler hariç herkes hayatına kaldığı yerden devam ediyor.
bu şekilde istatistikle konuşanlar, buyursun, kendi evlatlarını göndersinler sur'a, nusaybin'e, cizre'ye, silopi'ye. onun evladı ölür ama karşılığında da 10 tane terörist öldürülür. madem demesi bu kadar kolay. elini kolunu tutan yok. önden alalım onları.
şöyle bir baktım ancak doğru düzgün bir açıklama bulamadım. o yüzden hadi bakalım diyorum ve ilk doğru düzgün tanımıma bu başlıkla başlıyorum.
öncelikle gençler, turizm nedir, ekonomiye katkısı nedir, bunu bir eni konu sorgulamak lazım. yani ben sana su veren itfaiyenin hortumuna hallenme demiyorum, hobi olarak yine hallen ancak olay sadece paradan gözü dönmüş kodaman otel sahipleri ile bitmiyor ne yazık ki.
turizm ekonomisinin tüm ekonomiye etkisi hesaplanırken 3 farklı koldan bakılır. direkt etkiler, dolaylı etkiler ve uyarılmış etkiler. direkt olarak etkiler bildiğimiz gibi, oteller, restoranlar, yani türkiye'de her seferinde tatile çıktığımızda ana bacı sövmemize neden olan barzolar. türkiye'de bu kesimden dolayı turizmin patates olduğu yıllardır bilinen bir gerçek. şimdi, senin turizm sektörü dediğin tamamen hizmete dayalı, hatta türkiye'de hizmet ihracatının 20%'lik kısmını turizm oluşturuyor. bu da demek oluyor ki, senin işin tamamen istihdam ile ve bu kadar emek - yoğun bir sektörün kalkınması için gereken en önemli parametre kalifiye eleman. özellikle batı sahillerine bakarsanız, turizm sektöründe çalışan elemanlarının değil turizm, insanlık konusunda bile ne kadar kalifiye oldukları çok büyük bir soru işareti. maliyeti 1 lira olan malı adamına göre 3'e, adamına göre 5'e satmak, tipini beğenmediği adamı mekana sokmamak, yabancıya yalarım yutarım dik tutarım minvalinde her türlü muameleyi yaparken yerli müşteriye köpek çekmek, bunların hepsi kalifiyesiz elemanlardan kaynaklı. yani turizm ile direkt etkileşim içinde olan, turizm gelirini birincil dereceden elde eden adam.
benim turizm krizindeki en büyük rahatsızlığım ikinci dereceden kazanç sağlayanlar, yani dolaylı ve uyarılmış etkilerden nasiplenenler. bunu biraz daha açmak ve realize etmek isterim ki, turizm krizinin aslında ne kadar büyük bir zararının olacağı daha rasyonel olarak görülebilsin.
x bir turist, memleketinden kalktı, tatile geldi. a oteline yerleşti. a otelinde yaptığı harcamanın kırılımını şu şekilde göstermek mümkün:
direkt etki: otelin kazancı, bu otelde çalışan personelin kazancı ve otelde direkt olarak hizmet aldığı (spa, masaj vs...) servisleri sunanların kazancı.
dolaylı etkiler: otelin meyve sebze satın aldığı hal sahibi, et satın aldığı kasap, temizlik malzemeleri satın aldığı toptancı, bu otelin satın aldığı meyve sebze halini çalıştıran adamın ürünü satın aldığı çiftçi, kasabın eti satın aldığı hayvancı, toptancının ürünlerini satın aldığı fabrika, bunun gibi onlarca farklı şekilde dallandırılabilir.
ekonomide çarpan etkisi diye bir şey vardır, ingiliççesi multiplier effect. yani sizin yarattığınız gelir çarpan etkisiyle katlanır, harcadığınız para çarpan etkisiyle büyüyerek yatırımların oluşmasına yol açar, bu da istihdam yaratır vs... şeklinde bu döngü ilerler. turizm de çarpan etkisinin büyük olduğu sektörlerden biri. bir örnek vermek gerekirse. yılda, normalde 10.000 turist alan bir bölgeyi düşünelim. buradaki turist sayısının bir patlama ile (bkz: boom) 30.000'e çıktığını düşünelim. bu turistlere hizmet verebilmek için:
1) yatırımlar artar, yeni oteller, restoranlar yapılır.
2) istihdam artar.
3) daha fazla turiste hizmet verebilmek için yeterli alt yapı oluşturulması için kamu harcamaları artar.
gdp'nın formülü, ekonomiden anlayan bir çok insanın da bileceği gibi, tüketim + kamu harcamaları + yatırım + net ihracat'tan oluşur. yukarıdaki artan turist sayısının gdp'ye katkısı:
1) yatırımların artması ile
2) alt yapı hizmetlerinin çoğalması ve kamu harcamalarının artması ile
3) hizmet ihracatının artması ve net ihracatın artması ile
yukarıdaki 3 şekilde, çok ciddi bir biçimde katkı yapar.
yani arkadaşlar, demek istediğim şu. insanlıktan nasibini almamış turizmcinin af edersiniz ben de götüne koyayım. ama mesela bu kadar basit değil. azalan turist sayısı demek, sadece bu sektörle direkt muhatap olanlara girmiyor. hem dolaylı etkilerden dolayı bir çok alt sektörü ve dalı etkiliyor, hem de artışın neden olduğu çarpan etkisiyle meydana gelen kazanç, yine çarpan etkisiyle görünenden çok daha fazlasını götürüyor. turist sayısının azalması hem yatırımları azaltarak, hem kamu harcamalarını azaltarak, hem de net ihracatı azaltarak toplam gsyih içinde çok büyük bir kayba neden oluyor.
verilere bakıldığı zaman turizmdeki kriz çok açık bir şekilde ortada. türkiye'nin en büyük turist grubunu oluşturan rusların ocak ayı antalya verilerine bakıldığı zaman azalma oranı 60% civarındaydı yanlış hatırlamıyorsam. geçen gün haberlerde bir uçak orta doğulu gazipaşa havalimanına geldi diye halaya duranları gördüm. lan arkadaş, delirmemek işten değil. kaybettiğin 9000 tane rusu 3-5 uçak iranlıyla mı telafi edeceksin sen, hayırdır?
hükümetin de turizm konusunda paçalarının tutuştuğu zaten ortada. bu kadar lafı edildiğine, sübvansiyon planları açıklandığına göre, tünelin ucu bombok bir yere çıktı.
sonuç olarak, kalifiyesiz barzoların komple amk. o konuda sizle hem fikirim. ama bu işin sonucunda, dönüp dolaşıp bize girecek bu kayıp. gsyih'in azalması bir yana, bu barzoların bizim vergilerimizle sübvanse edileceği gerçeği de apaçık ortada.
1.4 l hacminde 77 hp güç üreten dualogic şanzımanlı versiyonları şehirler arası yollarda ve 90 km/h sabit hızda 4,6 l/100 km kadar tüketen araçtır. malzeme kalitesi fiat ortalamalarında olup dualogic şanzıman tek kavramalı muadilleri gibi sarsıntılı çalışır.
benzinli punto evo'ların en büyük avantajlarından biri bakım aralıklarının 15000 km'de değil, 20000 km'de bir olmasıdır. ancak bu durum 1.3 dizel motorda dezavantaja dönüşür ki rakipleri benzinlilerde olduğu gibi 15000 km'de bir bakıma girerken punto evo araçların 10000 km'de bir bakıma girmesi gerekmektedir.
yeni kasası evo takısından kurtulmuş olup şu anda sadece fiat punto adıyla satılmaktadır.
bakımları düzenli yapıldığı takdirde 500.000 ve üstü kilometrelerde sorunsuzca hizmet edebilme yeteneğine sahip düşük tüketim değerlerine sahip başarılı bir motordur. bu motor fiat-gm powertrain tarafından üretilmiş olup sadece enjeksiyonları farklı olmak üzere opel'de cdti adı altında satışa sunulmuştur.
çeşitli hacimlerde üretilen multijet motorlar 1.3 - 75 hp, 1.3 - 90 hp, 1.6 105 hp ve 1.6 120 hp'lik versiyonları ile satılmıştır. 1.3 - 90 hp'lik motor 2009 yılından itibaren yerini 1.3 - 95 hp'lik versiyona bırakmış, bu motorun torku 5 nm/m düşürülmüştür. yapılan revizyon ile motorun tüketimi de azaltılmış, euro 5 normlarına uygun hale getirilmiştir.
bu motorun en büyük avantajlarından biri triger kayışı yerine zincir kullanması olup ömrü bu zincirin ömrü kayışa göre çok daha fazladır.
1.0 motorlu versiyonu 6r kasada kullanılan 1.2 l'lik motorun yerini alan, yine 3 silindirli ve 75 hp üreten motor ile donatılmış 6c1 kasa kodlu araçtır. tork düşük tutulup vites oranları kısa ayarlanmıştır. 90 km/h ile ilerlerken 5. viteste yaklaşık 3000 d/d çevirir. bu aracın en büyük avantajı yakıt tüketimidir. şehirler arası yollarda tüketim 4,4 l/100 km'ye kadar inerken, sakin kullanımlarda 5,4 l/100 km karma ortalama yakalamak mümkündür.
beklentisi düşük, şehir içinde kullanmalık araç arayan bireyler için tercih edilebilir. fiyatı b segmenti giriş seviyesi araçlar ile ortalama aynı seviyede olup distribütör ve bayi indirimleri ile beraber 36500 tl gibi rakamlara alınabilmektedir.
otomobil değil, kapılı motorsiklet olarak değerlendirilmesi gereken araç. istanbul gibi trafiğin yoğun ve tehlikeli olduğu bölgelerde güvenliği soru işaretidir. eğer elektrikli otomobil almak gibi bir başlangıç aşağıdaki model ile yapılmalı:
750 tl'ye alınan laptobun performans değerlerini çok ciddi anlamda hissedilebilir bir biçimde arttıran mükemmel icat. yakın zamanda 140 tl'ye 120 gb'lık sandisk marka giriş seviyesi ssd aldım. normalde açılması 1 dakikayı geçen programlar şu anda 10-15 saniye içerisinde açılıyor.
işletim sistemini hdd'den ssd'ye birebir olarak klonlamak mümkün. yavaş bilgisayarı kenarı kaldırmadan önce mutlaka ssd ile kullanmakta fayda var.
e kasasıyla itibaren cosmo donanım ile satışa sunulmayan araç. şu anda sadece essentia, enjoy, color edition ve 3 kapılılar için de sport donaım ile satın alınabilmektedir.
tasarım olarak ise corsa tarihinin en çirkin aracı olarak tarihte yerini alacaktır.