allah'ın bozkırında, kırında mavi gözlü sarışın bir adamın* şekerpancarı ile kalkındırdığı cumhuriyet kasabası. ergene nehrinin kollarından birini barındırır. mimar sinan'in balkan fethine giderken yaptırdığı köprülerden birine sahiptir. avrupa'ya giden trenler burada şöyle bir soluklanır.
-efenim askere gidip-gitmemek aslında bireysel insiyatife bırakılmalı, öyle değil mi ama? belki ben silaha, şiddete karşıyım, sorunların barışçıl yollardan çözülmesini istiyorum.
-sen, xxx doğumlu xxx misin?
-evet?
-yürü! bakaya kalmışsın?
-durun ya bırakın kolumu!imdat, askere alıyorlar!
-bağırma lan, ne biçim erkeksin!
-ya nereye gidiyoruz, ne yapacaksınız?
-gidince görürsün!
şehirde yaşayıp, toplumsal erkek egemen yerlerde varlık gösterebilmek için kullanılan malzemelerdir. bazı çok bilmişler bunlara makyaj desede aslı budur. amazon ve virginia woolf kadınlarının da tercihleri arasındadır. güzel oldukları kadar akıllı olanları bir çok katliama ve dostlukların bitmesine sebeb verir.
alternatifleri için, (bkz: makyaj yapmadan da güzel olabilen kadınlar).
fethiyeden devamla, kelebek vadisini geçtikten sonraki son vadi ve evet yolun bittiği yer.
faralya'nın sonunda asfalt bitiyor, toprak yol başlıyor. sonra minübüsün kapısı açlıp bir evin yanında ki taş yol size gösteriliyor.
iniyor ve iniyorsunuz. ormanın arasında kaybolmuş kamp yerlerini buluyorsunuz. resmen bir cuma-robinson ya da iki sene okul tatili film setine gelmiş gibi oluyorsunuz.
bu tür doğal güzelliklere ilginiz varsa gidin "değişmeden" önce görün.
harbi kızdır delikanlıdır. muhtemelen aileden biri esnaf olan kızdır. takım tutar maça gider.
anaerkil aile düzeninde, maço erkeklerin anne otoritesini de temsil eder.
yazarların girdikleri entryler yüzünden diri diri gömülmesi ile aynı döneme rastlar . taş ve deri üzerine yazan o zamanki yazarlar, "bol gazlı, tahrikçi, bir kuyuya taş attım ama iyi attım" türünde entryler girdikleri için diri diri gömülmüşlerdir.
keselilerin didelphimorphia takımına ait tek familya. sadece amerika'da bulunurlar, ve avustralya kıtası dışında yaşayan en büyük keseli familyasıdır. keseli sıçan adı yanında opossum da gayet yaygındır*.
buz devrindeki o iki edi büdü de bu familyadandır. okuyoruz öğreniyoruz.
türk aile geleneğinde akşam 19:00'da başlayan haberleri izleme örf-adetinden etkilenen genç nesillerin dramıdır da siyasi entryler açmak.
işin okuluna giden ya da ailesinde parti tutma geleneği (maazallah)olan kanı kaynamışlar için ise pek söze gerek yok, onlar kendilerini ifade ediyorlar zaten(!).
sorsanız "demokrasi ne lan, hele bi yol anlat bakiim" diye, mahalle bakkalının bile bildiği (en azından bizim ki biliyor) eski yunandı b.k tu püsürdü bi sürü şey sayacakalar.
takım tutar gibi parti tutmak ne zaman biter bilmiyorum. meclisi eleştirip oradakilerinde bizler arasından çıktığını düşünmemek biraz iğne-çuvaldız ilişkisi oluyor nasip işte..
yarası olan gocunuyor, entryler yağmur oluyor sözlüğe akıyor.
benim entryim seninkini dövüyor.
alişen başkan fb şampiyon*.
hatırlıyorumda ilk gördüğümde amma korkmuştum. "bu ne lan piramitlerin izdüşümünü çıkarmışlar" diye. bi sürü dikdörtgen, bulmaca gibi. düzgün çizgi, hiç bi yamuk yok falan. muhasebe ile ilgili işlemler yapmaya başlayınca iyice sardık sonra. şimdi word dökümanda yapılacak şeyleri bile excel'de yapıyoruz.
anadaolu selçuklu'da, hükümdarın meşrubatını hazırlar ve korurdu. emrinde hademe ve sakiler vardı. içilecek içkiler sarayın kilerinde korunurdu. şerbettar da dendiği olurdu.
1940'lı ve 1950'li yılların film repliklerinde bolca duyulan söz.
"ah, o dün çamlıca'da gördüğümüz genç delikanlı tam bir erkek güzeli idi"
birde eskiden beşiktaş-topkapı 28t otobüsünü kullanan horoz nuri'ye benziyen şöförün takma adı. otobüs fatihe girince ne kadar çocuk varsa alkışlar içinde bunu karşılar ve erkek güzeli diye tempo tutarlardı.
geçmiş zamanda bir grup adı gibi dursada, istanbul'da istiklal caddesinde kar, yağmur, çamur demeden müzik yapan insanlardır. son yıllarda yurtdışından gelen gezginlerinde "çorba parası" adına bunu yaptıkları gözlenmekte. yakın zamanarda gördüğüm; alman konsolosluğunun oradan gelirken iki tane karı koca olduklarını düşündüğüm iki kişi bildiğin konservatuvardan çıkmış bilmediğin parçalar çalıyorlardı.
bazı uyanıklar bu ilgiden yararlanıp, ellerine adını bile bilmedikleri aletlerle birşeyler yapsada, istiklale farklı bir hava verenler ilk bahsettiklerimizdir.