bir gününü daha ziyan etmiştir. haftanın 6 günü çalışırken kendine ayırabildiği bir gün için plan yapamayan zavallıdır. belki yorgunluktan plan yapacak zaman bulamamıştır. öğlen saat 12'de uyanınca farkına varmıştır yaptığı hatayı. insanlar yanında sevgileri eğleniyorlar tatile gidiyorlar ben niye gidemiyorum diye feryat etmektedir.
sonra sevdiği işi yapmaya karar verir. papa johns'dan bir osmanlı pizza eşliğinde svn'den liferay portal framework'u cekip primeface denemeleri yaparak mutlu olmaya çalışmaktadır. kendini kandırmaktadır.
Yüzünüze bir tebessümün yayılmasına neden olur. Ne derdim vardı da böyle şeyler karalardım dersiniz. kendi kabuğuna çekilip hayata hüzünlü baktığınız dönemlerin saçmalığı gelir gözünüzün önüne. oysa ki en güzel zamanların o günler olduğunu farkedersiniz. doğum gününüzde, sıcak bir mayıs ayında yazdığınız şiiri yırtıp atasanız gelir. ya da üzerinde sağlam eklemeler yaparak arşivinize koymak istersiniz.
20 sene sonra tekrar okunur belki. kimbilir o zaman hayat daha da kötüye gidecektir.
Dört Mevsim
Bir sonbahar yaprağı gibi düştüm yatağa.
Bir kardanadam gibi eriyorum yavaş yavaş.
ilkbahar neminde top oynamış gibi daralıyor nefesim.
Bir yaz akşamı doğdum, bir yaz akşamı ölüyorum.
Bilinenin aksine planlacak bir gecedir. Böyle sessiz ve sakininden olmalıdır.
Çamlıca tepesinde bir dost sohbeti, taksim'deki sanal eğlencelere tercih edilebilir. Etrafınızda doğal davranan insanlar olmalıdır. Yeni bir yıla girerken mutlu oluyor gibi davranmak, bir başka maske geçirmektir yüzüne.
Ne var amına koyayım, bir yıl daha geçiyor işte. dön bak bakalım ne kalmış geride?
hayatının en önemli barajlarından birini atlamıştır. etrafında o kadar arkadaşı olmasına rağmen öyle bir an, öyle bir durum oluşur ki, bu duyguyu sadece birine karşı hisseder. aslında içinde bilmediği bir boşluğu doldurmuştur. kendine güveni gelir, çünkü arkasında biri vardır artık. bu duyguyu 20 küsür yıl hissetmemenin ne demek olduğunu anlar. bir el gelir ve koşan kalabalıklardan çeker, çıkarır onu.
inci yapılanmasının sözlüklere, forumlara, portallara bulaşmasıdır. bu günlerde etkisini burada da fazlasıyla göstermektedir. hastalığın en önemli göstergesi seviyenin yükselmesinden duyulan korkudur. kendilerini sözüm ona anarşist olarak nitelendiren bu insanları acil olarak karantinaya almak gerekir.
istanbul halkıyla içli dışlı olmaktır. samimiyetin artmasına sebebiyet verir. araç tıka basa dolduktan sonra insanlar arasındaki mesafe milimetreler mertebesine iner. sonrasında insanların yüz ifadelerini incelersiniz uzun uzun. çoğunda umutsuzluk, telaş ve ne yaptığını bilmeyen ifadeler vardır.
aralarda kavgalar da çıkar. ama insanlar o kadar kendi derdindedir ki umursamazlar çoğu zaman. hayat gibi akar metrobüs, istanbulun tam ortasından..
yanlış evlilik yapmak kadar acıdır. üniversite hayatınızın içine edebilir. ah bir imkan olsa da satılık ev eşyası gibi satılık ev arkadaşı diye ilan verebilsem düşüncesini doğurabilir.
Ortam sessizleşmiştir. okulların açılmasıyla ortada bağırıp duran çocukların da olmaması ayrı bir güzellik katar. sonbaharın tadını bilenler kalır etrafında. hafif esen rüzgar varken denize uzun uzun bakmak gerekir. bir yandan güneş yakar,bir yandan rüzgarı hissedersiniz. gelen kış gibi hatırlatır eylül ayı, yaşamın akıp gittiğini..
Sabahtan akşama kadar karizma satan sayın mühendis patronunuza, framework ile alakalı bir soru sormak için yaklaştığınızda açık olan tarayıcıda inci sözlüğe entry girerken yakalanması ve karizmasının son bulmasıdır. (bkz: Durgun suların altı derindir)