yurdum abazanlarının sık sık başına gelen iş kazasıdır. sonra da koluna karı diye takıp gezer bunları, bir zamanlar kahve vs. muhabbetlerinde arkasından her türlü gideri var diye atıp tuttuğunu unutarak.
hastalıklı ruhlara göre bir eylemdir. bakarsınız adam her daim aşık ama hiç kavuşamaz. ota boka aşık olup durur bu tipler. hüzünlü melodiler dinleyip, sürekli gözlerinde donmuş bir damla yaşla dolaşırlar. kimisi evlenir, barklanır, çoluk çocuğa bile karışır ama nafile hala ruhuna eziyet eder bundan acayip haz duyarak. artık hormonlarla ilgili bir bozukluk mu bilemiyorum.
bu aralar, kendin olmaya çok çok fazla yaklaştığın o an. yanımdan geçerken göz kırpmak teşebbüsünde bulunduğun ama kırpmakla kırpmamak arasında kaldığın, belli belirsiz o selektör.
konuşmaya başladığında dünyaya bambaşka noktalardan baktığımızı görüyorum, hiçbir sakıncası yok, anlaşmak zorunda değiliz seninle. kendinle mücadele edişini izlemekte beni üzmüyor, çünkü korkaksın ve hayvani bir korku bu, sana olan ilgimi anlaşılmaz bir şekilde perçinleyen ve aynı zamanda sana karşı daha acımasız olmamı sağlayan. cesur olmanı beklemiyorum zaten işin rengi değişir o zaman. çok fazla ciddiye alman endişesi var sadece biraz ama bu endişe kendi adıma mı, senin adına mı ayrıştıramadım daha.
uzaktan ve gizlice izlerken beni, bi halttan haberim yokmuş gibi davranmak ama aynı zamanda senin, benim her şeyin farkında olduğumun bilincinde olman daha da zevkli bir hale getiriyor bu oyunu.
bugün birbirimizden iyice emin olduk öyle değil mi? verdiğin tepki kendini o kadar açık etmeni sağladı ki... anlamadığın tek şey senin ruhunla ilgilenmediğim gerçeği. çok mu adice? bana göre değil çünkü bi şekilde buna ortak olarak sende adi bi durumdasın şu anda ve sen de kesinlikle benim ruhumla ilgilenmiyosun. ileriye gidebilirim ve sen de gidebilirsin ama ben ne kadar ileriye gidersem o kadar. birden bire kesebilirim de. çok tehlikeli değil mi? belki de sen de o yüzden ne yapacağını şaşırmış bi haldesin ve cazibesinden dolayı kaçamıyosun bi türlü. güzel böyle karmakarışık hissetmek.
sence?
insanın yaşadığı bazı olumsuz olaylar sonucu bunu karşı cinsten belli birine hissetmesi normal olabilir fakat, genele yayılan bir şekilde direkt karşı cinsine karşı bu tutuma girmiş ve bu süregelen bir hal almışsa bu çok normal değildir. gerçi kime göre, neye göre normal. zaten adamın içinde kendi cinsine karşı bastırılmış bir ilgi varsa yaşanan her hangi bir olumsuzlukta patlak verip özüne dönmüşse, bu da bu durumda gayet normal bi durum olabilir.
hayatında hiç kopya çekmediği halde ilk kopya denemesinde yanındakinin kağıdını baştan sona aynen kendi kağıdına geçirmek.
ad, soyad bölümü dahil.
(bkz: ben küçükken çok salaktım)
gereksiz ünvan. verilecek kişiye dikkat edilmeli, akrabalık dışında arkadaş eşlerine falan ithaf edilmemelidir. güzel diye nitelendirilecek tek bir hatun kişinin olmadığı bir ortamda taş sıfatını tepeden tırnağa hak eden, gizliden gizliye gönlünüzün kaydığı, bir saniye bile yanında olabilmek için sabahtan akşama bahaneler uydurup yanındayken ne bok yiyeceğinizi şaşırıp ortamdan hızla uzaklaştığınız, geceler boyunca kendinizle cebelleşmenize sebep olan o muhteşem ötesi yaratıkta yengedir. gözleriniz gözleriyle her kavuştuğunda beyninizde yankılanır durur bu kelime "ama o yenge".
kiminle olursan ol aslında benimlesin ve ne hissettiğini zannediyorsan zannet gerçek değil. senden kilometrelerce uzak olsam da bir telefonla tüm hayatını alt üst edebilirim. ben asla senin olmadım ama sen hala benimsin. tüm bunları bilmek hatta bilmenin ötesinde emin olmak beni durduran ve avutan tek şey.
sonsuza kadar yasımı tutacağını düşünmüyordum evet, ama o cümleyi bir kerecik bile olsun sana kurdurtamamış olmak ne bilim çok pis koydu, sinirlerim bozuldu, kıskandım, aslında çokta sikimde değildin de bilmiyorum belkide öyleydin... neyse sonuç olarak allah belanı versin.
olunamaz ama gibi hissediline bilinir. bu cümleyi yeni sevgilisinin ona hissettirdiklerini betimlemek için kuran eski sevgili de ayrı bir kahır mevzusudur. *