kurban, derken şeker bayramı, yılbaşı, pazar günü sabahı, özel tatil günleri falan nedir bilmezler. genelde en çok vakit geçirdikleri şey, dükkanlarının açısı en iyi olan yerine orantısız biçimde yerleştirdikleri ve kuvvetle muhtemel 36 ekranı geçmeyen televizyonlarıdır. bizlerin, hep birlikte anlaşmışızcasına ıssızlaştırdığımız sokaklarında o'nlar, sabahın bir körü dükkan açmak için yola çoktan koyulmuşlardır bile. mahmurluklarını üzerlerinden atmakta üstlerine yokken, yeni sabahın ilk günaydınını da yine meslektaşlarına verirler. malum; bizler cumartesi gecesinin verdiği rehavet ile geceyi yoğun geçirmiş, ehli keyfiyetimizin lüksüne güvenerek götümüzü yaymak suretiyle hala uyuyoruzdur. aralarında, 3-5 kuruş için fazla geçirmeye çalışanı vardır, fakat o'nların da akılları, ilahi adaletin tezahür ettiği inancıyla (?) bir gün başlarına gelir. mesela emanete gözleri gibi bakarlar. annenizin, sevgilinizin, arkadaşınızın ya da kuzeninizin, siz evde yokken ihtiyaç duyduğu anahtarı aldıkları yer de o'nlardır. bizim bakkal rüstem mesela. 4 gram fazla gelen çekirdeği, el yordamıyla tek tek geri çıkartan teraziden... ben de anahtarımı o'ndan başkasına bırakmıyorum şahsen. sehpa ve tavlayı, dükkan önleri azıcık müsaitse kapıp attılar mı değmeyin keyiflerine hacı.
neyse, bu eli öpülesi insanların, diğer eli öpülesi emekliler, işçiler, temizlikçiler ve şimdi sayamadığım meslek insanlarıyla kesiştiği ortak noktaları var. şimdi hepimiz o ortak paydada, zaten köskös oturmaktayız aslında. boşboğaz kimselerin, cepleri sıkıntı görmemiş ibibiklerin, muktedirliğe eriştiklerinde kendi etrafındakilerden başka kimseyi düşünmeyen ve dikta ulviyetiyle şer-i rejimleri motto edinmişlerin ağızlarında sakız olmakta bu güruh şu sıralar. anasını da alıp giden çiftçiden, kredi kartı aldığı için samimiyetsiz emekliden, kirli sakal bırakmadığı için işbaşvurusundan "red" cevabı gelen üniversite gençliğinden sonra; ancak sıra gelebildi esnafa. o'nlar, türkiye'ye "beceriksizliker" olarak tebliğ edilmekteler. yeni trendimiz, modası geçene kadar bu yani. inanmayanlar, anlamayanlar gazete açsın, haber bülteni izlesinler. yan'lı haber yapıyor bu ibneler diye çığırtkan sesler çıkartan "körler" içinse söyleyebileceğim tavsiyem mevcut değil. o'nlar zaten bunu, gittikleri meydanlarda işitmişlerdir. hepimizden daha aşinalar yani.
benim derdim, her zamanki gibi sağı, solu, kürdü, çerkezi değilken, yine duygusal yanımın masturbasyonundan fırlayan sperm misali haykırmak isteyip, körlüklerine gösteremediğim -ironi ha bu-, iktidarlıklarında sefa süren beşerlerle. ki yine şahsen; benden olmayanlara, sabrımın son sınırına kadar saygı duymak için kendime telkinlerde bulunarak büyüttüm kendimi. büyütüldüm de aynı biçimde. lugatımdaki tüm küfürlerin hengamesiyle kıpraşan sinirlerimin beden dilime yansıması, köpeğim "cicos"un sahibine salak muamelesi atan bakışından öteye geçse iyi! ekonomik krizin vurduğu hepimiz arasından sırayla; çiftçi, emekli, esnaf -ki daha büyür bu liste- şeklinde kromatik olarak geçirilmesi zoruma gidiyor artık. zoruma gidiyor; yandakçılık yapmalarından mütevellit, evlerinde ekonomik krizi hissetmeyenlerin vurdumduymazlıkları. yoksa banane amına koyim? benim tek derdim, köpeğim "çikko"nun bana pahallı gelen maması. hiç.
bir baba, bir spor programına attığı mesajda şöyle buyuruyor: "bu gece itibariyle, çocuğuma maç seyrettirmeyeceğim ve maça gitmeyeceğim" çok yalın lakin anlamlı bir özet. kuvvetle muhtemel yaşadığı rezaletin, çocuğu üstündeki etkisine, bir ebeveyn sorumluluğuyla yaklaşıyor. sahadaki ile tribündeki arasındaki fark, ecişbücüşlüğün değil yedi düvelin malumu ahlakiyetsizliğin, tahamülsüzlüğün ve ancak ceddine silah çekmeyeni sevmemezliğin resmidir.
(bkz: biz size amansız olamazsınız demedik adam olamazsınız dedik)
içten ve dolaysız görünümüyle az önce rüyamda belirmiş, baki dünya mensubu. iyiliğe mi yatkındı, yoksa kötülüğe mi elvermiyordu bilmiyorum fakat; sanata, insana ve insani değerlerin getirisi tadında lazım gelen her bir niteliğe katkı ifadesiydi.
bu rüyalar da [bazen kabus olabiliyor işte] adam olmaz üstat; bir gün ajdar, öteki gün sen. hadi hayırlısı. yavşak olmuş halet-i ruhiyeme binaen affola. rahat uyu.
çamura bezenmiş bedenleriyle temizlikten dem vurup, sonra da özgürlük neferiymiş gibi ortada koşturan elleri kirli, zihinleri esasında örümcekli kimi yazarlarınkinden farklıdır mesela. akılcılıkta önder, aydınlıklara da yol göstercidir.
büyüktür. çok büyük.