götünüzle dağ devirmek deyimi vardır ya aynen öyle gerçekleşen olaydır. yıllar yıllar önce ben daha orta okula gidiyorum. rahmetli babam masada oturmuş yemek yiyordu. sanırım acelesi vardı. yetşmesi gereken bir toplantı. bende masanın yanından geçerken kolum (kalın böyle beşgen sürahiler vardır) takıldı. babamın ayak başparmağına düştü. o an bana ne bagırabildi ne acısını tam yaşayabildi.çok içten aaahh sesi halen kulaklarımda.dolapta ne kadar buz varsa çıkartıp acısını dindirmek için çok uğraşmıştım.babam o ayakla toplantısına giderken ben sinirimden sürahiyi balkondan aşağıya fırlattım. **
hayatımı değiştiren, onunla ömrümün sonuna kadar yaşamak istediğime karar verdiğim zaman dilimidir...
okulumu bile önemsemiyordum, babamın en buyuk isteğiydi okulumu bitirmem ama benim umrumda değildi.
onunla oldugum her an çok önemliydi. gece olmasın istiyordum. gündüzlerimin neşe kaynağıydı.
bir gün gezdik dolaştık, kardeşim arayıp hadi eve gelin yemek yaptım bende sıkıldım beraber yiyelim dedi. beraber bizim eve doğru yola koyulduk. o çok sevdiği bülent ortaçgil albümlerini de almıştı yanına. beraber dinleyecektik. çok mutluydum. eve vardık yemek hazırlanırken bir arkadaşım arayıp benden kitaplarını istedi. onu evde kardeşimle bırakıp kitapları götürdüm. arkadaşım beni bir saat bekletti. bende onu evde bekletmek zorunda kaldım. derken telefonum çaldı. kardeşim onun gittiğini söyledi. koşarak eve vardım. gerçekten gitmişti. onu kaybedeceğimi biliyordum. taksiye atladığım gibi evlerinin yolunu tuttum. sokaklarına vardım. öylece dikiliyordu, seslendim, koştum ve sarıldım...binlerce kez özür diledim.
evine bırakayım seni dedi. bindik arabaya yola koyulduk.
affetmediğinden emindim. gece bana, "bu arkadaşlığın böyle sürmeyeceğini, bir karar aldıgını, mutlaka buluşmamız gerektiğini" söyledi. ben seviyordum ve yaptığım hatadan dolayı gideceğini düşünüyordum. uyku tutmadı o gece...21 aralıktan daha uzundu...
buluşacağımız saat geldi çattı. içim buruk saçma sapan bir halde öylece oturuyordum.
geldi ve sana bir sorum var dedi. heyecanla beklerken bir buse kondu dudağıma "benimle evlenir misin" dedi.
kalbim yerinden çıkacak gibiydi. evet dedim hiç düşünmedim.
hayatım boyunca verdiğim en güzel karardı. dokuz senedir evliyiz ve iki tane dünyalar güzeli kızımız var.
hacı tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan diye
horoz da; ben sikerim, gerisi ilgilendirmez demiş.
ister a8 takımı çıksın, ister c9 takımı sikimde olmaz, ben aldığım puana, paraya bakarım, tarih galatasarayımın manu'yu yendiğini yazar, kadroyu yazmaz.
içimizdeki bazı irlandalı orospu çocukları artık neyin kafasını yaşıyor bilmem ama bu iş böyle aga!
bir hint atasözü olmakla birlikle daha ziyade aborjinlerin kullandığı, çinlilerin sahiplenip ben ve benim gibi araklamacı türklerin başlığını açtığı sözdür.
baba öldükten sonra geçirdiğiniz olaylar bütünüdür. onsuz geçirilecek ilk bayram, mezarına yapılan ziyaretler, kardeşinizin üniversiteye başlaması, * son olarak kardeşinizin düğünüdür. o çok mutlu ve gurur verici günde babanızı arayacaktır gözleriniz. çok mutlusunuzdur ama gözleriniz onu arar. ayrı iki duygu aynı anda içinizde fırtınalar kopartır. acı ve mutluluk.
acır öyle acır ki canın, keşke sende yanımızda olsaydın der durursunuz. annenizin bu sancılı süreçte neler yaşadığını bilmek, size asla belli etmeden içinde kendi kendine yaşaması sizinle paylaşmaması daha bir yakar içinizi.
evlenen için daha bir zordur. babanıza sarıp ' hakkını helal et ' diyemeyecektir. kısacası o düğün size acıyı ve mutluluğu aynı anda yaşatır. hayat intikam alır gibi, yüzünüze vurur yokluğunu.
kah önünde metallica baskılı tişörtler, kah beyaz ve önünde bırak anlamını, telaffuzunu dahi beceremediğimiz ingilizce sikimsonik yazıların yer aldığı tişörtler...
bir dönem hem tişört olup hem kapşonu da olan kıyafetler de vardı ya neyse konumuz bu değil...
nasıl bir moda akımdır, kimden esinlenilmiştir kestiremediğim bu tişört kolunu sıyırma, katlayarak geriye çemkirme operasyonu bir dönem başa bela bir o kadar da estetik kaygısı taşıyordu.
"ya güzelim şu kolumu katlar mısın"
"anne ya tişörtümün kolunu katlar mısın"
replikleri dile pelesenk olmuş, her iki kolun kıvrambacı estetik kaygı taşırcasına simetrik olurdu.
eşit sayıda ve eşit ölçüde geriye kıvrılan tişörtler sanki fabrika çıkışı gibi orijinal ve bir o kadar da geriye düşmeye müsaittiler.
yazın sevimli sıcaklarında terleyen kollar, düşen pantolonlar ve sorun çıkaran çantalarla birlikte ilk halini kaybeden katlı tişörtler eve varıldığında diğer yedeğiyle değiştirilir, gün kendisi için yeniden başlardı.
yine bu moda akımını fırsata çeviren bazı tişört üreticileri kendinden katlanmış tişörtler ürettiyseler de el yapımı olanların yerini asla tutmadı...
daha evvel üç kez tekrarlanıp başarılı olduğu halde bir yenisinin düzenleniyor olmasına anlam veremesek de yapmaya karar verdiğimiz zirvedir.
elçiye zeval olmaz, memcos ve cokacayipsey saçmalığı olmakla birlikte gelişmeler loading...
detay için;
kat 3 kent meydanı'nda gerçekleşecek olan zirvedir.
ne yer ne içersen ikincisi bedava kampanyasından faydalanıp fiyatları yarıya düşürme şansımız var. miller, becks, fıçı bira v.b bildiğin tekel bayi fiyatı... gıdasal ve buna benzer sistemler de yine aynı şekilde...
iki bira içtikten sonra inceden güzelleşen kafanın ayak uydurduğu şarkılardır.
bir selami şahin olsun, ne bileyim bir bülent ersoy olsun, yer yer neşet ertaş ve kesinikle zeki müren'in de aralarında olduğu güzel insanların hayat verdiği şarkılardır.
gün içinde mp3 playerden dinlenen şarkılar rafa kalkar, efendi şarkılar girer devreye. kafa ilerleyen yudumlarla daha bir keyifli olur ve şarkılara eşlik edilir yarım yamalak.
maksat bilmek değil söylemektir, eğlenmek, eğlendirmektir.
iki biradan sonra söylenen, dinlenen şarkılar içimizdeki arabeskin, içimizdeki gerçeğin haykırışlarıdır.
sevdiğiceğinizin çılgınlık yapıp , evinize ya da işyerinize sürpriz yapıp gelmesidir.
hatta sene 2000 evde ders çalışıyorum . kapı ve telefonum aynı anda çalmıştı. ikisinin ucunda da o zamanlar sevgilim olan ve bekarlığa veda tatilini benim için yarıda kesip gelen , biricik eşim vardı . çok ama çok mutlu olmuştum . *
kısmen genetik kısmen beyinde oluşan, embriyolardan birinin daha fazla testesteron emmesinden kaynaklanan durum neticesinde embriyolardan birinin heteroseksüel, diğerinin eşcinsel olmasına neden olmaktaymış.
neşınıl corafikte izlemekte olduğum belgeselde öğrendiğim ilginç bir olay.
yaygın sosyal etkileşim ve iletişim anomalileri ile şiddetli derecede sınırlı ilgi ve aşırı yineleyici davranış olarak görülen bir psikolojik durum spektrumudur.
OSB'nin üç ana türü otizm, Asperger sendromu ve YGB-BTA'dır. Otizm, otistik spektrum bozukluklarının çekirdeğini oluşturur. Belirtiler ve olası nedenler açısında otizme en yakın olan Asperger sendromudur. Başka türlü adlandırılmayan yaygın gelişimsel bozukluk (YGB-BTA), ölçütler daha özel bir sendrom tanısı koymaya yeterli olmadığında konulan tanıdır. Bazı kaynaklar otizm ile çeşitli belirtileri paylaşan ama ilgisiz nedenleri olan Rett sendromu ve çocukluğun dezintegratif bozukluğunu da OSB arasına katar. Otizmin aksine Asperger sendromunda dil becerileri gelişiminde belirli bir gecikme görülmez.*
anafilaksi şiddetli bir allerjik reaksiyondur. bazı kimseler belirli allerjenlere karşı diğerlerinden daha şiddetle reaksiyon gösterirler ve sistemlerine bir allerjenin girmesi anafilaktik şok meydana getirebilir.anafilaksi en büyük sıklıkla geçmişinde allerji bulunan kişiler tarafından yaşanan bir durumdur. eğer bir şahıs bir arı veya böcek tarafından sokulduktan tahriş edici bir gıda aldıktan veya yeni bir ilaç almaya başladıktan sonra birkaç dakika içinde belirtiler gelişirse anafilaksiden şüphe edilmelidir.hasta genellikle hırıltılı nefes alır ve nefes almakta zorluk çeker.bununla birlikte gelen belirtiler arasında bulantı kusma karın krampları nabız yükselmesi ve tansiyonun aniden düşmesi bulunabilir.
derhal ve doğru tedavi yapılmazsa bilinç kaybı ve sonunda ölüm meydana gelebilir.anafilaktik şoktan doğan ölüm en büyük sıklıkla şiddetli nefes alma zorluğu nedeniyle olur. boğazdaki dokuların şişmesi hava yolunun tıkanması sonucunu verebilir.
vaskülit damar iltihabi anlamina gelir. vaskülitler birçok hastaligi kapsar. birincil vaskülitin anlami hastaligin baslica hedef organinin kan damarlari olmasidir. vaskülitin adi ve siniflamasi tutulan damarlarin büyüklügü ve tipine göre degisir.
kan damarlari vücudun bagisiklik sistemi hücreleritarafindan isgale ugrar. damarin iç bölümü bas rolü oynar. saglikli kimselerde damarlar normal kan akisina izin verir. eger damar duvari hasar gördüyse ya da iltihaplandiysa, damar içinde olusmaya baslayan kan pihtisi daralma ve tikanmaya yol açar.
damar duvari boyunca yerlesen kan dolasimindaki iltihabi hücreler, daha çok damara olmak üzere etrafindaki dokulara da hasar verirler
teokratik devlet sosyalizmi olarakta adlandırlan ,sümer zamanının ilk dönemlerinde ortaya çıkan toplumsal üretim ve mülkiyet biçimidir. çıkış noktası "üretilen herşeyin site tanrısına dolayısıyla tanrı adına tapınağa ait olması"dır. bu sistemde çifçilerden alınan vergiler tapınaklarda toplanıyordu.
mutlu bir ömür geçirmek için söylenmişlerdir.
1. kendini tanı (sokrates)
kendi içinde yolculuk yap. günlük tut. kalbin, gönlün, vicdanın ne diyor? neyi öne çıkarıyor? dünyaya bilinçli bakmanın yolu başta bu iç yolculuktan geçiyor.
2. olduğun gibi görün ya da görüdüğün gibi ol (mevlana)
dürüst ol, adil ol, hakça düşün. içinden gelen sesin öne çıkardığı değerleri koru. hayatta bir şeyleri korumak için ayakta kalmazsan, her şey seni düşürür.
3. en yukarıda aşk var (aziz paul)
sesi müziğe dönüştüren aşktır. sesi müziğe dönüştüren aşktır. aşk olmazsa, sevgi ilişkileri yoksa, özen eksikse, hayatın kuru bir daldan farkı kalmaz.
4. dünyayı hayal gücü döndürür (albert einstein)
yaptığımız her şey hayal kurarak başlar. hayat herkes için; hayalleri gerçekleştirmek ve yapabileceğinin en iyisi, olabileceğinin en güzeli peşinde gitmektir. bobby kennedy'nin sözü gibi: diğerleri dünyaya bakıyor ve "neden?" diye soruyor. ben bambaşka bir dünya düşünüyor ve "neden olmasın?" diye soruyorum.
5. fazla güzellik göz çıkarmaz (mae west)
güzel hayat doya doya yaşanır. mutluluk paylaşılır, hayatı sevme hissi coşkuyla beraber gelir. ruhun müziginde "haydi bastır, göster kendini" temposu vardır. kibir değil, coşku.
6. fırsatlar yakalandıkça çoğalır (sun tzu)
başarı cesaret ister, başlangıçtaki cesaret sonradan inanca dönüşür. inanç insanlığa daha iyi hizmet arzusuna dönüştügünde, fırsatlar yelpazesi yukarı bir seviyede tekrar açılır.
7. ya yap ya yapma. denemek yok. (yoda - yıldız savaşları)
hayat seri hareket, karar ve kararlılık gerektirir. teredütte kalanlar geride kalır. hayatın üstüne gitmezseniz, hayat sizin üstünüze gelir.
8. mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadğında değil, alınacak bir şey kalmadığında oluşur (antoine de st. exupery)
hayatınızı basitleştirin. basitçe indirge, indirge, bir kere daha indirge... o zaman ne kalıyor ona bak. istekler listenizi kısa tutun. kısa tutun ki, odaklanabilirisiniz. güneş ışığına büyüteç tutmak gibi konsantre olmazsanız, hayatı yakamazsınız.
9. kabiliyet yoksa sanatçı olmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiçbir işe yaramaz (emile zola)
ancak akıllı, bilinçli ve odağı şaşmayan çabalar sonrası, olası potansiyelin yapabilecekleri gerçekleşir. elması yontmadıkça elinizde sadece bir taş parçası vardır.
10. hayatı yaşamanın iki yolu var. biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak... diğeri her şey mucizeymiş gibi yaşamak. (albert einstein)
en son yaptıkları incelemede, ayrı yatan çiftlerin sağlık problemlerinin daha az olduğunu, yaptıkları deneylerle ispatlamış bilim adamlarıdır. bunu, güzel vatanım türkiye'de uygulamak mümkün müdür ? tartışılır.
norveçli yazar tarjei vesaas ın sevilen eseridir. melih cevdet anday tarafından 1972 yılında çevirilmiştir. iki küçük kızın arkadaş olmalarının ardından yaşanılan olayları anlatıyor...buz sarayı bu kızların yaşadığı bölgedeki bir çağlayanın üzerinde suyun donmasıyla meydana gelmiş doğal bir yapıdır. o kadar güzel ve o kadar büyük ki insanları içine çekiyor. bu küçük kızlardan biri de bu buzdan saraya gidiyor yalnız başına. merak içinde bu buz sarayın odalarına girip çıkmaya başlıyor. bir zaman sonra dışarıya çıkamayacak kadar yönünü, yöresini şaşırıyor.
kuru gürültü veya yok yere yaygara,william shakespeare tarafından yazılmış komedi tadında bir oyundur.ilk defa 1600 basılmış olmakla beraber tiyatroda ilk oynanma tarihinin büyük olasılıkla 1589-1599 kış sezonunda olduğu belgelerden bilinmektedir.genel olarak modern romantik komedilerin birçok genel karekterlerini içinde bulundurmaktadir. özellikle romantik başrollerde olan bir çift sevgili, klaudio ve hero ve onların komik karşıtları olan benedik ve beatris çifti modern tiyatro sahnesinde hala beğeni ile seyredilmeye devam edilmektedir.
