Doğduğunuzdan itibaren tüm yetiştirdiği bireylerde olduğu gibi size de özel bir yer sunan ve bununla bir bağ oluşturmanızı sağlayan şehir.
Herkesin kendisini ait hissettiği, orada mutlu olduğu, duygusal bir bağ kurduğu ve huzurunu bulduğu ''o yer'' denilen şeyi sunar size. Neresi olduğu pek önemli değildir, vardır ve kendinizi o şehrin o kısmına ait yada orada mutlu hissedersiniz. Kimi zaman karadenizin kenarı, kimi zaman bir sokak arası... ama olmazsa olmazdır, o şehir ''o yer'' olan şeyi size tahsis etmiştir.
beni büyüttüğü ve çok şey öğrettiği için teşekkür ettiğim güzel şehrim. iyi ki.
siz ne kadar izlemiyorum, o kadar bakmıyorum deseniz de halk tarafından izlenir. düşünsenize bir ülkede bir tv programından başka bir şey konuşulmuyor. Ahmet amcanın, emine teyzenin tek derdi survivor. Simülasyon içerisine sıkıştırılmış hayatlardan ibaret oluyor her şey. insanlar gerçeklerden yahut hayatın nasıl gittiğinden bahsetmiyorlar, insanlar soru sormuyorlar. kısacası insanlar uyuşturuluyor.
peki bunun kimseye zararı var mı ? Tabi ki hayır. fakat işin bilincinde olmak ayrı, uygulamak farklı. herkesin tartıştığı o konu var ya hani; ''gerçek mi ya bu sörvayvır ?'' gerçek değil kardeşim. az çok medya sektörünün içinde bulunanlar bilirler. Bir dizi simülasyonudur başka bir şey değil ve sizi temin ederim amaçlanan şey insanları düşünmeye sevk etmemektir.
Televizyonsuz bir dünya hayal etsenize, nasıl olurdu ?
özellikle 11 ay alkol tüketilince bariz iki yüzlülük olur. yaşadığı dine göre haram kabul edilen bir şeyi 11 ay tüketip, ramazan diye içmemesi ve üstüne sebepsiz yere oruç tutmaması şaşırtıcıdır.