Uzun, yorucu ve yine çok meşgul bir günün ardından akşam olmuştur, yapılması gereken her şey bittikten sonra, her akşam olduğu gibi sözlüğe dadanılan vakit gelmiştir. Sen ve sözlük. Saatin ilerlemesiyle iyice sessizleşen ve yazarların seni onunla daha da yalnız bıraktığı andır. O kadar masumdur ki bazen sadece bir şey yazmayıp öylece seyire dalarsın, mor sayfalarında...Yalnızlığı sevdiren...
Anlam veremediğin bir şekilde iyi ve kötü, otomatik olarak tepki verdiğin anlardandır. Gün doğumu her zaman senin içini ısıtırken, batışına hüzünlenmemek elde değildir.
Ikiside büyüleyici ve üzücü ya da değil, zevkle izlenilesi anlardır.
Hayatın sadece yalnız sana gülümsediği andır, herkes uyumaktayken sen dudaklarına kilit vurmuş, oturmuş bu yapılan büyünün tek izleyicisi olursun ve yeniden seversin, bir gün daha.
7/24 sözlükte takılan, sürekli entry sıçan aynı zamanda da laf yetiştiren, klavyeden başka meşkuliyeti olmayan insanın, uykusu gelince her akşam yaptığı gibi, o tüm gün tünediği koltukta sızıp kalmasıdır.
(bkz: Aynı kadeh aynı mey)
Sözlüğe hatun düşürmek veya o düşen hatunlardan biri olmak isteyenlerin kafa yapısında olan insanların, kendilerini bunu belirtmek zorunda hissetmesidir.
(bkz: Sözlük bahane sen şahane)
+Seni seçtim pikağğçuu!
-Yerim nan pikanı her gün aynı tantana *
+Sensiz olmaz ama pika!
-La azıcıkta çarmendırı çıkarı ver, yemiyo dimi, * sıkışınca pika *
Bir meşrubat içmek için bile kazık yediğiniz, eğlenceyi tam anlamıyla ödediğiniz fiyatla bitiren yer. Üstüne soğuk suyu evde içiyorsunuz tabi, malum o da kazık.
Sözlüğü hatun düşürmek için kullananların "sığ" düşüncesidir. Sığ diyorum çünkü bu düşünce için bizzat tasarlanmış "ben kız arıyorum" diye bağıran o kadar çok sohbet odasıydı, sitesiydi hatta vakfa kadar giden büyük bir kuruluştan bahsediyoruz, var ki, oralarda takılmaktansa, bizzat birbirlerinin görüşlerini almaktansa, burda birbirlerinin entry bile değil, açık seçik, direk konuya balıklama atlayanlar..ah yok mu onlar..Niye sözlük? tamam belki artık sohbet odalarında o eski, nadide güzeller takılmıyorlar, malum herkes bir dönem denemiştir ve akıllanmıştır, ama kardeşim, gelişin dedik geliştirin dedikte kendinizi, saçmalayın dedik mi?
(bkz: Her şey yerinde güzel gerçekten)
Osurmadan önce, koklamak için, elini yaklaştırıp özellikle elinin üstüne osuran
ve sıçtığına bakan insandan farkı yoktur.
(bkz: Her şeyin içinde insan)
Arz, talep meselesi olup kişinin geçirdiği "sıkıcı" ya da tam anlamıyla "kötü, ıyy" diyebileceği bir günü, adeta kül kedisindeki gibi bir perinin gelip, bu günü birden güzel kılan şeylerdir.
(bkz: Sevgiliden iki çift sihirli söz)
Küçükken hemen herkesin televizyonda mutlaka denk geldiği ve severek izlediği, ne yazık ki eski olup şimdi bir çoğunun gösterimden kalkmış olduğu çizgi filmlerdir.
- Tom ve jerry
- Şeker kız candy
- Dağlar kızı Heide
- Beverly Hills
- Jetgiller
- Susam sokağı
- Ay savaşçıları
Ne çizgi filmlermiş ama, ey gidi günler ey.
Büyüdük mü ne?
Duygusallık değişken bir kavram olup, herkesin bir süre boyunca, gerek aldığı tecrübeler olsun ya da bazen o yaşanan iç karartıcı durumlar, pişmanlıklar ve keşkeler bütünüyle dönem dönem değişiklikler gösteren ne idüğü belirsiz ama gittikçe sana asıl ne aradığını gösteren bir kavramdır.
Bu değişme sürecinde bariz baskın olan dönemler vardır ki bunlardan insanın en yakın olduğu ortamlardan, okul hayatından başlayıp, iş hayatına kadar giden doğrusallıktır.
*Ana okul yılları: Henüz duygunun sadece somut bir şekilde görüldüğü anlardır. Duygu elde edilen bebeklerde, oyuncaklarda, arabalarda ve açıkçası sizi ne mutlu ediyorsa onda yakalanır.
*Ilk okul yılları: Artık kendinizi bir devre daha atlamış hissedersiniz, düşünceler oturmaya başlamıştır ve herkesin kendini geliştirmekle meşgul olduğu bir dönemde, duygusallık sizin içinizde size yakın gördüğünüz, belki bir sıra arkadaşı yada serviste konuşmayı sevdiğiniz, anlaşabildiğiniz bir kişiye olan hoşlantıdır ve onunla beraber oynamak buna yetmektedir.
*Orta okul yılları: Kendinizi bir kaos içinde bulduğunuz ve tam olarak neyden hoşlandığınızı bilmekte ama kendinize engel olamadığınız bir andır. Yakın olduğunuz her insana karşı duygusal bir şeyler hissedersiniz ve bunları büyütürsünüz. Ölüm kalım meselesi bile olabilmiştir o kurguladığınız duygular, beslediğiniz aşk. Sanki başka bir zaman asla aşık olamayacakmışsınız düşüncesi vardır ve aşka açsınızdır.
Hoşlandığınız kişiyle yakınlık kurmak, onu öpmek, ona sarılmak, kısacası temasın önde olduğu ama sizin neredeyse bunun için herkese atlayabileceğiniz bir dönemdir.
*Lise okul yılları: Ve hepiniz büyük beyler ve hanımlar olmuşsunuzdur. Karşındakini anlayabilen, orta okullarındaki pişmanlıklarla yoğurulmuş, artık sadece "the only one" tanımını kendinize daha uygun görmüş, o sizin için tek kişiyi bulmanın adımlarını atmışsınızdır. Tabi bunu yaparken olaya daha serserice yaklaşır, her çiçeği koklamalı, bal alınmalı düşüncesi yer etmiştir. Sonuçta o kişiyi bulmak için önünüzde bir çok seçenek vardır.
*Üniversite yılları: Bu lise yıllarında bulduğunuz kişiye inanmanın verdiği bir devamlılık da olabilir ya da yeni bir kişi. Bu sefer görüşler daha başka bir boyut almaktadır. Lisede yeterince azıtmanın verdiği bir durgunluk. Siz yine o "mutlak" kişiyi ararken bu sefer adımlarınızı savurmaktansa daha temkinli yaklaşırsınız. Karşınızdaki insana yaklaşmak kavramı sadece fiziksel değil, aslı ruhen yaklaşmak olmuştur.
Kişinin sizinle olması, birlikte olmanızdan çok kişinin size önem verdiğini görmek, onu önemsediğinizi göstermek gibi tamamen soyut bir alanda yarışırsınız. Artık bir şeyleri açıkca ve hep yapılan şeyleri yapmaktansa, sizin için eskide kalan, belki bir çok kişinin atladığı o "duygusallık" anını tekrar canlandırmak için, küçük ama mutluluk verici şeylere yön vermişsinizdir. Örneğin, bu kimine göre akşam bir hamakta sarılıp beraber gökyüzünü, yıldızları seyrederken uyumak olurken, bir diğeri için, sahilde el ele yürümek ve anın keyfini çıkarmak gibi küçük mutluluklar olabilir.
*iş hayatı: Sanırım geriye yapacak ne pek bir şey ne de çok zaman kalmıştır. Artık daha farklı şeyler istersiniz. Kendinize ait bir ev ve belki bir araba, ama hayalleriniz hep iki kişiliktir. Bir hayat arkadaşı ve onunla yapılabilecek güzel her şey. Duygusallık kavramı artık sizin için daha yoğundur ve dışarıdan sokağa adım attığınız da bile bununla meşguldür aklınızın bir ucu. Onu bulmanın hevesiyle yaşamaya devam edersiniz.
Insanın ilk düşününce engel olamadığı bir şekilde aklına makarna getirmesidir ama bunun dışında yine yemeye "aman biter" diye kıyamadığınız mümkünse "o hep sizle kalsın" isteği ile kıvrılıp yanına onunla beraber yatacağınız her hangi bir şeyde olabilir canınızın çektiği.
(bkz: Sevgili)
Haydi allah bismillah diyerekten büyük bi sabırla başlayıp, seri hareketlerle, güzel yurdumuzun güzelliğini öne çıkaran insanlardır.Şehrin tüm leşlerini toplamakla sorumlu tutulan insanlar, sonsuz saygı duyuyoruz, gerçekten zoru başarmak böyle bişey olsa gerek bi anlamda.
Barış manço'nun el salla el salla, kol salla kol salla, sağ gösterip sol salla şarkısında arka fonda oynatılası tiplerdir.
Nerelere girdiği belli olmayan o el hareketleri ve meşhur sözleri yok mu..
-Hey adamım senin derdin ne?!?
ve aynı zamanda kompileksli küfürleri..
-Seni pislik!
-Lanet olası beyaz kıçını çek şurdan!
-Kıç surat!
-Kıçsınız, kıçlar, kıç kalacaklar!
(bkz: kıç fetişli olmaları)
Ve yine pişman olmuş, bir çok şeyden kendini kısıtlamaya başlamışsındır.
Eski zevkini, tadını tuzunuda yitirmişsindir aldığın yaralarla..
Farkına varmaya başlamışsındır, yeni bir kırgınlık daha ve daha da seçici olmaya söz vermişsindir, başka bir keşkeye daha son verirken ve yeni aşklara yel açmadan, karar vermişsindir, bir ara gereklidir aşka.
Ona geri dönmüşsündür.
Insanın belkide hayattaki en iyi dostuna..
(bkz: Kendini buluş)
Nisan ayı sonları ve mayıs ayından itibaren takılmaya layık görülen, siyah renkli, görüş alanı gayet net ve kalitede sınır tanımayan cinslerdendir.
Icinde adeta matrix yaşatılır, yaşarsınız. http://images.gittigidiyor.com/1220/12205251_0.jpg
Anneler günü sabahı gelip çatmıştır ve anne'nin hazırladığı, tabi eğer ucuza getirip kahvaltıyı hediye olarak siz hazırlamadıysanız, güzel bir kahvaltıdan sonra sıra hediyesini vermeye gelmiştir.
Kız: Anne sana hediye aldım..
Anne: aa şaşırdım!
Kız: al bakalım canım benim, anneler günün kutlu olsun annecik! mucks https://www.alcamsatcam.c...opu-mb23197_206521_r1.jpg
Kız: Tüm sene boyunca bizim yüzümüzden çok stresli bir yıl geçirdin, artık bize kızınca bununla oynarsın
Anne: hmmffg..