ilk sezonlarına tapıyordum. sonra netflix'e geçti ve değişmeye başladı. 4. sezon tamamen amerikanlaşmış. çok mu kötü? hayır; ama black mirror gibi değil. herhangi bir dizinin herhangi bir bölümü gibi olmuş hepsi. black museum kaldı bir tek izlemediğim bu sezonda, hevesim yok ama.
bir başladığımda başından kalkamadığım, yemeyi içmeyi uyumayı unutup bölümlerini arka arka arkaya yuttuğum muhteşem ötesi dizi. polisiye, hukuk, gerilim, entrika, karmaşık ilişkiler... daha önce niye başlamamışım acaba?
kıyı köşe bir yer bulup saatlerce rahat rahat kitap okuyabildiğim, tatlıları da kahveleri kadar güzel, çalışanları sıcakkanlı kahveci. yıllardır azılı bir starbucks müşterisiydim; gloria'cığımı keşfettiğimden beri genelde buraya uğruyorum.
bright fruits kullanıyorum birkaç aydır. meyvemsi çiçek kokusu var. aşk yaşıyoruz kendisiyle. aslında tam yazın kullanılacak parfüm ama kışın da kullanmaya devam etmeyi düşünüyorum.
- sabah kahvaltı yaparken sitcom izlemek.
- sade bir türk kahvesi yapıp, cam kenarında gelen gidene bakarak içmek.
- işten dönerken servisten erken inip, 10-15 dk da olsa yürümek.
- hareketli, oynak şarkılar dinlemek.
- sokaktaki kedi, köpeği sevmek, ona dert anlatmak. ciddi ciddi dinliyor keratalar.
- birine yardım etmek. küçük bir iyilik bile olsa inanılmaz iyi hissettiriyor.
- temizlik yapmak. o esnada biraz çıldırtabiliyor; ama bitiminde yaşanan tatmin duygusu muazzam.
Sozleri, bir suredir hissettiklerime cok uydugu icin etkiledi beni. Ise giderken loopa alinca sabah ilk birkac saati depresif gecirmenize neden olabiliyor. Gece dinlemek lazim. Ferman'in guzel sesinin boyle yavas ve duygusal sarkilara ne kadar iyi gittigini de bir kez daha gosteriyor. Nasil icten bir "korolasi yakti kalbimi" demektir o oyle! Hep boyle sarkilar soylese keske.
siz böyle diyorsunuz diye ben de gittim efendi erkeğe aşık oldum, belli ettim ilgimi, sıcak davrandım, ayraç filan hediye ettim. o efendi erkek de önceleri gayet sıcak davranıp sürekli espri yaparken, benim ilgimi anlayınca efendi efendi uzadı! şimdi ayda yılda bir ya görüyorum ya görmüyorum, gayet mesafeli ve aşırı kibar konuşuyor benimle. efendi erkeğin piçliği bu kadar oluyor demek ki. feci moral bozucu bir durum. demek ki kadınlar bu yüzden piçleri tercih ediyor. herif aslında ilgilenmese bile iltifat ediyor, bir şeyler yapıyor, mutlu ediyor kadını demek ki.
aşık oldum sözlük! aynı firmada çalışıyoruz, şirketteki üst düzey çalışanlardan biri; ama spor giyinen, güleryüzlü, neşeli, sürekli espri yapan bir tip. 10 yaş büyük benden. çalıştığım bölüme işe olduğu zaman geliyor sadece (haftada birkaç kez), geldiği zaman muhabbeti uzatıyor, espri yaparken bana bakıyor hep, konuşurken de bana bakıyor hep; ama ilgilendiğini belirten hiçbir sinyal yok. öyle durduk yere gelmek, aramak, "tesadüfen" karşılaşmak filan yok. muhabbetimiz iyi olsa da sadece iş arkadaşı olarak görüyor beni bence.
ne yapayım sevgili sözlükçüler? çıkışta birlikte kahve içmeyi teklif etsem reddeder kesin, değil mi? bir de aynı yerde çalışıyoruz, rahatsızlık olur. ya da sinyal verip ondaki belirtileri mi gözleyeyim önce? nasıl anlaşılır ki hoşlanıp hoşlanmadığı? of erkekler neden bu kadar zor varlıklar? mesaj atıp fikir belirtenlere şuku veriyorum.
- Universiteden yeni mezun olmus kizin "abla" dedigi,
- Onceleri 2 saat uykuyla tum gun festivalde, tatilde, dagda bayirda bir kilo findik yemiscesine enerjik olurken; artik dogru duzgun uyumadan gune baslayamadigim,
- onceleri "memur mu olacagim ahiahi" derken; artik "kpss' ye kac yasina kadar girebiliyorduk ya" diye dusundugum,
- annemde olan hastaliklarin bende cikmaya basladigi,
- ve tabii ki arkadaslarim arasinda benim gibi bekar tek tuk insanin kaldigi
böyle yüzeysel yorumlar yapmayı - hem de adamın abisinin cenazesinin olduğu gün - sevmiyorum; ama bu ne karizma yahu! ilk kez gördüm kendisini (mustafa koç'la ali koç'un kardeş olduğunu bile 2 gün önce öğrenen bir cahilim), 165 iq'lu, kuzey avrupalı akademisyen tipi var adamda. hiç evlenmemiş, aradaki 26 yaşlık farkı önemsemezse talibim kendisine. akşamları evde şarap içip sanat ve edebiyat konuşuruz bol bol. olmaz mı? olur bence.
sınav yerlerini vizelere ancak dört gün kala açıklayan, sitesi çöktüğü için onu da zaten yeni öğrenebildiğimiz, bulunduğum ilçede sürüyle okul varken beni yarım saatlik mesafedeki okullara gönderen kurum.
sabah erken kalkmam gerektiğinde peydah oluyor genelde, enerjim tavan yapıyor maalesef. kitap okudum, ılık süt içtim filan ama bana mısın demiyor namıssız!
rte'nin insanları birbirine düşman ederek ülkeyi iç savaşa sürüklüyor olması,
halkı yönetenlerin, halktan daha zeki olması gerekliliği ve ancak böylece toplumu ileriye taşıyabileceği,
şiddetin türk ırkının içinde olması,
bu ülkede insanların hiçbir şey yapmadan kolayca para kazanması,
milliyetçilikle bilimin bağdaşmadığı
gibi. fakat genelini okurken rahatsız oldum. hayata siyah-beyaz gözlüklerle bakıyor, farklı renkler, ya da en azından gri bile yok hayatında. günümüze uyarlayamadığı belli kalıpları var. fatih altaylı'yı sırf fransızca biliyor ve iyi okullarda öğrenim gördü diye elit görüyor ve hiç yandaşlık yapmadığını iddia ediyor. peki hocam alo fatih ne olacak? kenan evren'in, her şeyi 12 eylül öncesi yaşananlar ülkeyi iç savaşa sürüklemesin diye yaptığını iddia edip savunuyor. 82 anayasası gibi bir garabeti de bütün maddeleriyle benimsiyor sanırım. "dışkı yemek hayvanlarda da var, işkence değil" diyor. insana bir şeyi zorla yaptırırsan bunun adı "işkence" olur. demet akalın sevmeyen birine zorla demet akalın dinletirsen de işkencedir. farklı kültürlerde ya da hayvanlarda var diye, herkesin her şeyi isteyerek yapacağını sanıyor. kemal sunal, orhan pamuk ve yaşar kemal hakkındaki görüşlerine de katılmamakla beraber, kişisel zevkidir deyip yorum yapmıyorum.
edit: basketbol asigi uyardı efendim, " 'alo fatih' fatih altaylı'ya söylenen bir emir değildi fatih saraç'a idi."
reality showları, gelinlik programı ve dizileriyle; içimdeki 3 çocuk annesi, amerikalı ev kadınını ortaya çıkaran kanal. pek bir sevdim ben. bütün gün ekonomi-borsa, akşamları da aynı bölümün 7635. tekrarını veren cnbc-e'den sonra iyi geldi bana. program çeşidini de artırırlarsa tadından yenmez.
7. sezona harika başladı. son birkaç sezondur aşk üçgenleri, tripler, devamlılık hataları vs yüzünden bırakma aşamasına gelmiştim. ama şu iki bölümü çok beğendim. elena mıymıntısının ayrılmasıyla dizide romantizm azalmış, aksiyon ve gerilim artmış. yeni karakterler ilginç, her birinin hikayesini ayrı merak ediyorum. bir de damon - bonnie aşkı patlatırlarsa tam olur. delena gibi iç baymaz, eğlenceli olur onların ilişkisi.
suzanne le ile evlenmiş. henüz iki aydır birlikteyken nişanlanmışlardı, birkaç saat önce de düğün fotoğraflarını eklediler. gelin hanımın çıtı pıtı göründüğüne bakmayın; 42 yaşında ve iki çocuk annesi hawaiili bir top model kendisi. ne diyelim, mutluluklar...
Boyle bir sicmigi hakaret olarak gormedigini belirten vekil. Hicbir zaman sevmedim bu sahsi, her hareketinde de ne kadar hakli oldugumu ortaya koyuyor.