"üf aman kim uğraşacak, sözlükle bile uğraşmıyoruz" mentalitesi yüzünden yalan olması kuvvetle muhtemel olay. tabi gönül ister zall başbakan olsun falan ama o zamanda "yeni anayasa çoook yakında" diyip sessizliğe falan bürünürdü, hiç çekilmez valla.
sözlük yönetiminin "çalışmama" aşkını ve aksiyonsuzluk sevgisini mantıklı bir şekilde açıklayabilecek önerme. şöyle düşünelim, zall sözlüğü açıyor, moderatörü alıyor ve sonra hop mağaraya, vuruyorlar kafayı uyuyor olabilir. arada bir moderatörlerden biri zall'ı dürtüyor, zall öfleyip pöfleyip sözlüğe girip yeni yönetim sözü veriyor sonra direk cumburlop uykuya sanıyorum.
sözlük yönetiminin normalde çalışması, çabalaması, yazarlara yardımcı olması gereken, bunların hiçbirini yapmamasından kaynaklanan hatadır. dikkat edin bakın, yönetim ne yapar? yönetir, uğraşır, didinir, ortamdaki huzuru korumaya çalışır. değil mi? e evet. e peki bizim yönetim yapıyor mu? yapmıyor. e o zaman bu insanlar nasıl moderatör oluyor? işte inanılmaz mantık hatası...
acun ılıcalı'nın gaza gelip gerçekleştirebileceği bu müthiş format sonucunda, moderatörlerin adada bir şey yapmaya üşenmelerinden veya yarışmayı umursamamalarından dolayı reyting alamaması ve yayından kaldırılmasıyla sonuçlanacak olay. ne demiş atalarımız, can çıkar huy çıkmaz.
şüphesiz ki, yönetimde hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan, sadece moderasyondaki moderatör sayısını bir kişi arttıracak olay. böylece moderasyon hiçbir şey yapmayıp, çalışmamaya keyifle devam edebilir. ancak melih gökçek o süpersonik gülüşüyle kalplerimizi falan ısıtabilir derdim ama ne gerek var şimdi.
yapmadıkları aksiyonlarla kazandıkları bir diğer erdemi açıklayan önerme. yanlış mı? o kadar hızlı, o kadar süpersonik hareket ediyorlar ki, biz onların aksiyonlarını göremiyoruz, aslında çoooook çalışıyorlar. boru mu?
noel gallagher'ın sözleri "i'm supersonic, give me gin tonic"e uyarak, süpersonikliklerinden dolayı cintonik ısmarlak istiyorum.
uludağ sözlük sahibi ve moderatörleriyle gerçekleştiği adil yönetimi vurgulayan önerme. e be yazar, haksızlık etme! bir yönetim hiçbir aksiyonda bulunmuyorsa, ne ete, ne süte karışmıyorsa, adildir. bak ne diyorum, "ne ete, ne süte karışıyor"... böylecee (eveeet) et ve süt eşit kondisyonlarda sinirleniyor, eşit şekilde haksızlığa uğruyor. negatif sayı çarpı negatif sayının sonucu pozitif sayı. çaktın?
oldukça zorlayıcı, ilginç kuralları olan ve oyunun realitesini tavan yaptıran fm oyun türü. (internette kısaltması "llama" olarak geçmekte)
i) oyuna başlarken bol bol lig seçiyoruz. örneğin, benim şu an oynadığım oyunda, ingiltere, fransa, almanya, hollanda, italya, portekiz, rusya, ispanya ve türkiye liglerinin hepsi mevcut. bir diğer önemli nokta, seçtiğiniz bir ülkenin tüm "liglerini" seçmelisiniz. oyun zamanla yavaşlayabilir, ancak "gerçekçekçilik" namına elimizden geldiğince çok ülke seçmeliyiz.
(football manager 2010 en geçerli oyun olduğu için) add key staff'ı seçmiyoruz.
ii) ligler falan yüklendikten sonra, menajerimizi hazırlıyoruz. past-experience'i "automatic" olarak seçiyoruz ve futbol dünyasına atılıyoruz.
iii) en alt liglerden bir takım seçiyoruz. en alt ligden kastım, en alt, en en alt lig. takım konusunda kararsızlık yaşıyorsanız, http://proxymoron.org/llm/ adresine bir göz atıverin. (not: sanırım site güncellenmemiş, en son 2008 versiyonuna uygun. o yüzden takımın "en alt" ligde olduğuna emin olun lütfen.)
iv) "player search" yasak. evet bildiğiniz wonderkidler, şahane oyuncular, dehşetengiz potansiyeli olan gençler var. ama biz henüz kariyerinin başındaki bir menajeriz ve gerçek menajerlerin "player search" kutucuğu yoktur değil mi? ayrıca staff alırken, job advert kullanacaksınız veya "ahmet mehmet wants x post" gibi size yanaşanları işe alacaksınız. search yassah.
v) scoutlar sizin canınız. oyuncularınızı scoutlarla bulacaksınız. ayrıca asistan menajerinizin ve koçların getirdiği oyuncuları da kullanmanız yasak değil. daha önce maç yaptığınız takımdaki oyuncuları da scout edebilirsiniz. kurallar bu konuda oldukça sıkı. player search olmadığından kelli, eğer scout pozisyonları boşsa hemen job advertlerle pozisyonları doldurmanızı tavsiye ederim.
vi) football manager 2010'da yine bu durum çözülmüş ama önceki oyunları oynayanlar için, sadece belirli bölgelere scout yollayabiliyoruz. "swyct (scout where you can tour)" ve "syb (scout your borders)", 2010 oynamayanlar için geçerli.
vii) genie scout gibi yardımcı programlar %100 yasak. çok iyi niyetli olarak sadece ortalama seyirci sayısına bakmak için açmış olabilirsiniz ama şeytanın ayartmalarına uymayın! uzak duruverin.
viii) artık özgürsünüz. isterseniz sizi işe alan takımla devam edin, yarı sezonda bırakın, yeni sözleşmeler imzalayın vs...
oyunu daha keyifli hale getirmek için opsiyonel bazı kurallar,
a) örneğin ingiltere'de bir takımı çalıştırıyorsunuz, bir sebepten dolayı kovuldunuz/istifa ettiniz/sözleşmeniz bitti. ingiltere'den gelen iş tekliflerini görmezden geliyoruz ve bambaşka liglere yelken açıyoruz.
b) işsiz başlayın. işsiz başladıktan sonra go on holiday'e tıklayın, iş başvurusunu yap'ı ve iş başvurusu gelince tatilden dön opsiyonlarını aktif hale getirin. iş başvurusu yap'a tıkladığınızda lig seçimini "bottom division teams" olarak seçmelisiniz.
şu an oynadığım youndan bahsedeyim biraz.
oyuna işsiz başladım... rusya'nın ikinci ligindeki "nosta" takımından başvuru aldım. takımda oyuncu yok (yok derken, bildiğiniz yok yani gri adamlarla çıkıyodum maçlara), staff yok ama kısmi para var. sonunculuğa demir atmış takım. önce scoutlar, transferler, cart curt derken, sezon ortasında sonuncu takımı 12.liğe taşıdım ve 3 senelik kontrata rağmen istifa ettim. zira yönetim anlayışsızdı.
daha sonra "wrexham"'dan (blue square premier) gelen iş teklifi kalbimi çeldi. bsp'de onlar da dibe vurmuştu. yarı sezonda dipten alıp coca cola league 2'ya yükseldim. şu an kontratım bitmek üzere, playoff kotasındayım ve kontrat bitince farklı denizlere açılmaya planlıyorum...
edit: yazmayı unutmuşum. bu oyun boyunca mesut bakkal da olabilirsiniz, mourinho da. o yüzden yaptığınız kariyer tercihlerine dikkat etmenizi tavsiye ediyorum. potansiyel gördüğünüz, size kendi çapında iyi bir transfer budget verebilen ve belki de en önemlisi iyi bir mayış ödeyebilen (yine kendi çapında) takımlara yönelin. ama her gelen iş başvurusuna da "behep" diye atlamayın... maaşlarda pazarlık yapın, zira "retire" tuşuna basmadan önce kariyeriniz boyunca kazandığınız paranın yüksek olması "gerçek" bir menajer için önemli değil mi? realite...
üstteki linkte görülebilecek, güldürücü, düşündürücü ve üzücü olay... acaba timsahlaşan fenerbahçeliler şimdi evde ne halt yiyorlardır?
edit: son alınan bilgilere göre, yürüyüşü gerçekleştiren ekip "gerçekleri" öğrenince kitlenmiş ve harekete öyle devam etmişler... sanırım şu an moda'nın oralarda trafiğe takılmışlar. evet 2-1 mi, ben böyle maç görmedim ya?!
ingiltere'nin en güneyindeki cornwall bölgesinin bağrından kopup gelen futbol takımı. 1889'da kurulmuştur, renkleri sarı, siyah ve beyazdır. maçlarını 3,500 kişilik trewey road stadında oynamaktalar.
noel gallagher'ın kanser hastası çocuklar için verdiği akustik konser kaydı. eskisinden yenisine pek leziz şarkılar yorumlamış, araya güzel bir beatles cover'ı sıkıştırmış, arada sahneye paul weller eşlik etmiştir. alınası, dinlenesi bir albümdür.
peter doherty'nin 2009 yılında çıkan pek leziz solo albümü. yağmurda, karda özellikle iyi gider. sakindir, geneli akustik indie, ara ara soul havalarını taşır. gitarları graham coxon çalmıştır.
1. Arcady
2. Last of the English Roses
3. 1939 Returning
4. A Little Death Around the Eyes
5. Salome
6. i Am the Rain
7. Sweet by and By
8. Palace of Bone
9. Sheepskin Tearaway
10. Broken Love Song
11. New Love Grows on Trees
12. Lady, Don't Fall Backwards
tony wilson'ın marifetiyle ortaya çıkmış, ingiltere'de seksenleri kasıp kavurmuş, gevşek insanlardan oluşan ve dansettiren bir grup. grup üyeleri manchester'ın arka sokaklarından çıkma, oldukça asabi ve büyük ölçüde eğitimsizdir. kavgaları, uyuşturucuları, sorunları eksik olmaz. solist ve söz yazarı shaun ryder, ingiliz müziğinde büyük etki bırakmıştır. grubu beraber kurduğu kardeşi paul ryder ile yaşadığı zilyon anlaşmazlık sonucunda grup dağılmış, toplanmış ve dağılmıştır. 2004'te shaun ryder ve bez, paul olmadan happy mondays'e yeniden hayat vermiştir.
albümleri,
Squirrel and G-Man Twenty Four Hour Party People Plastic Face Carnt Smile (White Out) (1987)
bummed (1988)
Pills 'n' Thrills and Bellyaches (1990)
Yes please! (1992)
Uncle Dysfunktional (2007)
aslen bir the spencer davis group şarkısı. fakat birçok coverı ve birçok müthiş soundtrackte yeri vardır. the blues brothers cover'ı ise bambaşkadır, süperdir. kendi tarzının içinde cidden gaz bir parçadır.
irlanda folk müziğini müthiş bir şekilde icra eden, üyelerinin hepsi birer dede olmuş, irlanda'lı folk grubu. whiskey in the jar icraları harikuladedir. şarkıları akıp gider. şarkılarını drinking songs olarak tanımlayabiliriz (yanlış hatırlamıyorsam, bu isimle bir albümleri de vardı).
the libertines'in up the bracket albümünde yer alan muhteşem kelimesinin tanımlamaya yetmediği şarkısı. öyle bir şarkıdır ki, anlatılamaz yaşanır.
anılar, yaşananlar, mutluluklar, hayal kırıklıkları... hepsini bir potada eritir, güzel bir şekle sokup önümüze koyar bu güzelim şarkı.
ayrıca içinde, "if you've lost your faith in love and music the end won't be long" gibi yazılmış en güzel sözlerden birini barındırır...
sözleri;
if Queen Boadicea is long dead and gone
Still then the spirit in her children's children's children, it lives on
And if Elvis, he was the King, had his piece of the pie
(Priscilla was the name of his latest flame)
(What a lame name for his latest flame)
Well now his century's over i'm having mine
if you've lost your faith in love and music the end won't be long
'Cause if it's gone for you then i too may lose it and that would be wrong
You know i've tried so hard to keep myself from falling back into my bad old ways
And it chars my heart to always hear you calling
Calling for the good old days
Because there were no 'good old days'
These are the good old days
And it's not about tenements and needles
and all the evils in their eyes and the backs of their minds
Daisy chains and school-yard games
and a list of things we said we'd do tomorrow
A list of things we said we'd do tomorrow
The Arcadian dream has fallen through
But the Albion sails on course
So man the decks and hoist the rigging
Because the Pigman's found the source
And there's twelve rude boys on the oars
(Hear them singing 'row row row')
istiklal marşı öncesi yaptığı uzun ve sıkıcı konuşmalardan birinde gürültü yapan öğrenciye yaptığı "hey! sen yeşil ceketli, sus bakim!" uyarısıyla kafamıza kazınmış, bizim dönemimizde (2008-2009 mezunları) p.şt lakabıyla tanınan, samsun anadolu lisesi müdürü. kesinlikle samsun anadolu lisesi'nin ağırlığını ve kalitesini taşıyamayan bir herif olup, öğrencilere dayılanırken, veliler karşısına dikilince evet efendim sepet efendim moduna hızlı bir geçiş yapan gubik adam.
