gerçekten şanslı mı? şanssızmı ? anlayamadığım çalışandır. ama şu bir gereçketir ki penti çarpık ve çirkin bacaklı kızları işe almıyor. orda çalışmak gerçekten çok zevklidir. şanslı pezevenk.
bir erkeğin dünyasını karartan, hayattan soğumasına yetecek negatifliği veren kız tipine somurtkan kız denir.
öteki taraftan durum ne kadar kötü olursa olsun o gözlerdeki o dudaklardaki tebbessümü hiçbir zaman eksik etmeyip insanın ömrüne ömür katan kızı ise hiç birşeye değişmeyiniz.
müthiş bir kafa yıkama etkisi olan, yeri geldiğinde anneni babanı unutmanı sağlayan, vücuduna bomba yerleştirip kendi hayatını ve diğer masum insanların hayatlarını hiçe sayarak bulutların üzerinde uçmaktır.
Din; bilimsel açıklamalara göre, insan beyninin sağ arka lobunda bulunan küçük bir bölgeyi kapsayan vicdan diye adlandırdığımız ve kendi kabuguna çekilip kendi iç eleştirimizi yaptıgımız bir bölgedir. yani kitaplar veya dinler herneyse bunlar olmasaydı bile her insanın kendi içindede bir din oluşturması çok olasıydı.
Tabi bu dünyada herkes zeka olarak eşit gelmiyor. çok zeki insanlar bunu bir kitap haline getirerek savaşlarla birlikte milletlere zorla benimsetmiştir. artık çağ bilgi çağı oldugundan en bağnaz dinci bile ateist sayfalarını kontrol eder hale gelip bi iki dakkada olsa yarı ölü beyinleriyle "haaaa,hmmmm" eder hale gelmiştir. yani düşünmeye başlamıştır! çok sevindirici.
kanser olduklarında allaha dua edelim elbet dermanı bize sunar diye kendini kandıradursunlar. kanseri yendiklerinde yüce allahım dualarımı kabul etti derler. halbuki hayat kurtaran doktorun lafı bile edilmez. evet o doktor yıllarca kuran kurslarına gidip, musalla taşı üzerinde kadavra inceleyerek ve allahın ona vermiş oldugu doğuştan gelen ameliyat etme özelliğiyle o kanserli insanı kurtarmıştır. ne bilimi ne şeysi... aaa..tövbe dimi?
ırkçı olan kardeşlerimiz (!) çoğunlukla dinine bağlı adamlar oluyor ki böledir zaten. eyvallah çok güzel birşey. ama %90 ının kuran ı bir kere açıp okudugunuda zannetmiyorum.
Kuran'da şöyle der Allah:
Siz ki bir toprak parçasına canınızı vermeyin. Toprak, uğrunda can verilecek bir şey değildir, bir toprak parçası üzerinde yaşarken canınıza kast mı edildi? başka bir toprağa göç ediniz.
Ben demiyorum gördüğünüz gibi. sizde gelmiş burda ırkçılıktan bahsediyorsunuz. önce yazılanları okuyun . beyninizi çalıştırın diye serzernişte bulunmuyorum burda. hadi onu geçtim düşünmenize gerek yok zaten yapmanız gerekenlerden bazıları ap açık yazılmış zahmet edipte okuyun bari. siz ırkçılarda sonra hesabını vereceksiniz zaten öbür dünyanızda.
sabah duşunu alıp, o güzelim taytıyla gözlere banyo yaptırıp mısır gevreğine lıkır lıkır süt döküp kıtır kıtır yerken sizi kendinizden alan kadındır. bütün erkeklerin hayalidir.
unisex bir başlıktır. sahilde sıcak bir yaz günü güneş güzelce yüzünü göstermiş, elde dondurmalar yalanıyor. eller tutuşmuş halde. bir elde dondurma var diğer el kızı tutarken aniden gelen göt deliği kaşınması ve içinden çıkılmaz bir kaostur. bir arkadaşım anlattı göt onun götü.*
Milletimizin ortak okuma alanıdır. Ele geçen şampuan, vücud losyon şişesinin arkasınıdaki yazıları okumak bile büyük haz verir.. ingredients: sodyum benzoat, laurly sulfate,c200
Kocaeli türkiye fabrikalarında üretilmiştir gibi.
evlenilmeyecek kızdır. zira senden önce başkaları kızın götünü görmüştür. güvenilmez. hatta dövmeci kızın götünün üstüne dirseklerini koyup öle çalışmıştır.
babannelerimiz derdi hep, bacağı düzgün bir kızın vücud yapısıda düzgündür diye. o yüzden bir kızda gerçekten bacaklar çok önemlidir. varmı tersini düşünen?
yaklaşık 4000 çeşit hastalığa ev sahibi olan insan vücudunun kesinlikle ve kesinlikle şuan kendi organik hatalarına alışarak ve bağışıklık kazanarak evrilmeye devam ediyor. nezamanki bu sorunların sayısı 100 e felan düşer bilimle,teknoloji ile veya insanın bağışıklığının gücüyle işte ozaman insan mükemmelliğe evrilmiştir diyebiliriz. insan mükemmel bir varlık olarak yaratılmamıştır.
sadece insanlarlada kalmıyor mesela zürafa;
yutak siniri 40 cm olsa bile zürafa yutkunabilir ama gelin görünki beyinden çıkan yutak siniri boynun taaa aşağısana kadar inip bir daha yukarı çıkıp dilin arkasına bağlanıyor. işte bu hatadır. mükemmelikle alakası yoktur.
daha fazla yorum ve bilgilerle karşınızda olacağım. çay içerken okumanıza vesile olduysam hay hay efendim. iyi geceler.
evvela, y.t.s.burun'un kalçalarını hiç görmediğimi ve bu noktada muhakeme kudretimi sıvazlayarak y.t.s.burun'un göğüsleri üzerine mülahazalarımı sizlerle paylaşacağımı söylemek istiyorum.
bilin ki, buradaki gayemi sizlere izah edene kadar yazımı inşa etmeye harcarım gücümü, daha iyi. zaten öyle bi sıkkın ki canım. gidesim var buralardan. pişman gibiyim önceden beri gitmediğime. sevdiğim herkes gitti, sevenim zaten yok.
ne ise, konuyu dağıtmaktan haya ederim.
taş gibi hatun demeyeceğim, çünkü taş gibi değil demir gibi bir hatun olduğu kanaatindeyim. eğer ona layık bir örsüm ve çekicim olmadığına inansa idim bu yazıyı yazmaya teşebbüs dahi etmezdim.
günlerden beri, hayatımda meydana gelen ve beni adım atışıma varıncaya kadar çok çeşitli alanlarda değişikliğe uğratan hadiselere şöyle bir bakıp şu anki yaşantımın içindeki anlamsız gibi gelen oluşumlara dair çıkarımlar yapmaktayım. çünkü biz her ne kadar göya tanrının seçip siktiği kimseler olduğumuzu düşünerek çeşitli haksızlıklara uğradığımıza inansak da aslında her şeyin bir sebebi vardır. meydana gelen, olan her şeyin altında mutlaka bir sebep vardır. ben de böylesine bir öz eleştiri, öz tanıma uğraşı içindeyim kaç günlerdir.
bugün de, şu ana kadar çıktığım kızların hep küçük kalçalı, kontrplak kırılganlığını ve kuruluğunu haiz kızlar oluşunun bugünüme nasıl tesir ettiğini köy ekmeğine salça sürüp, üzerine de toz şeker serpip yiyerek sorgulamakta ve analiz etmekte idim. yazıyı yazma kararını buradan yola çıkarak aldım.
peki neden yumurta topuk sivri burun? sözlükte kalçalarını ve daha nelerini gördüğüm kimi bazı kızlar dururken, neden yumurta topuk sivri burun?
çünkü, arkadaşlar, çünkü buradaki mesele kalça değil. kalça, bu noktada bir araç olarak durmakta. bu yazı, zannettiğiniz gibi bir yazı değil. umarım meni kokulu ağızlarınızı kapatıp siktir olup gitmeyi başarabilirsiniz beğenmiyorsanız.
Yumurta topuk sivri burun, az önce bitirdiğim bilişim suçlarına dair 1000 sayfalık kitabın indeks kısmını okurken birden aklıma geldi. belki de bu sulanmış beynime tarihi manada bir dürtülme idi. sancısız bir dürtülme, beni düşünmeye ve analiz etmeye teşvik etti.
bir çift kalça, bana tarihi anlamda ne çağrıştırabilir ki?
tek demlik çayımın şekersiz lezzeti, acı değil. onlarca kitabımın arasında bazen denk geldiğim eski notlarımın içimde doğurduğu mutluluğun rengiyle boyalı hissettiklerim.
sözlükteki bazı anası beleşe giden kimselerin kadınları cinsel malzeme olarak görmesine olan tahammülsüzlüğümün de bu noktada etkisi var hararetli düşünmeme.
diyorum ki, her kadında bu irade olsa. bu güç. kaşlarını çatmadan da yüreklere mehabet salabilen birer müderris gibi olabilse kadınlar.
ama ne yazık ki, aramızda ve her yerde apış arasıyla pirim yapma sevdalısı kadınlar var olmaya devam edecek. bunlar var oldukça da bunlara pirim veren babasızlar da var olacak.
ne ise, farkındayım konuyu yine dağıtıyorum.
ne diyordum, yumurta topuk sivri burun un kalçaları dediğim gibi bana hem cesareti, hem güzelliği, hem korkusuzluğu anlatmakta. aklımdaki yıkık köprüleri bir tanrı üslubu ile onarmakta. bana hakikati, şimdiki zamanın şımarıklığını silkip atarak, mazinin ciddiyetini üşüyen ruhuma libas gibi giydirerek göstermekte.
çocukluğumdan beri dağlara aşığım. dağların yüceliğinden korkup, her birini desen gibi saran görünmez yollarda onların merhametini gören biriyim. işte şimdi aklımda iki yüce dağ gibi belirenler de, beni böylece dopdolu bir muhabbet kasesi içine daldırıyor.
ama aklımda onlar iki yüce dağ gibi dururken, ben bu yüce dağlara ait yolları aramakla meşgulüm. onlara sahipliği değil, onlara layıklığı aç bir mürid gibi arzuluyorum.
çoğunuz bilmez, bilgiye açlık nedir. o yüzden uyuz birer köpek gibi çöplükten yemek sizin zorunuza gitmez. burada yazdıklarımı anlamanızı da çoğunuzdan bu sebeple beklemiyorum.
bu açlığı, sadece fukaraya has miraca ayak basanlar, her türlü ibadete üstün olan o secdeyi aşkın mihrabında yapanlar anlayabilir.
bir örnek olmalı diyorum yumurta topuk sivri burun size. onu örnek almalısınız. onun cesaretine, güzelliğine, korkusuzluğuna bakıp hayranlığınızı gizlemek münafıklığına düşmemelisiniz.
penceremin önüne dayadığım masama vuran günün son aydınlığında bu hislerimi kısaca, öz bi şekilde aktarmaya çalıştım. yazımı burada noktalarken yumurta topuk sivri burunun kalçalarına dair düşüncelerimin geçici olmadığını, uzun bir süre daha benim bile sokaklarında kaybolduğum akıl şehrimin güzide manzaralarına misafir olacağını belirtmek isterim.
buyrun burası sizin başlığınızdır bayan yazarlarımız. dökün içinizi. sonuna kadar sizi destekleyen yazarları göreceksiniz size hak verecek yazarları göreceksiniz. *
ne yazıkki fb lilerin planı tutmamıştır.4 cü yıldızı almak uğruna kendi kendilerini mağdur gösterip direk 4cü yıldızı alma peşine düşmüşlerdir. buraya yazıyorum otobüsü vuran adamın fenerin içinden biri çıkmassa bende yazarlığı bırakırım. işte bukadar byük bir iddia. *
yediği baskılardan merak ettiği şeyleri insan gibi öğrenememesinden kaynaklı sürekli göz dışarda modunda olmasıdır. bu kızların çoğu o kafasındaki paspası istemeyerek takar. ama anlamazki erkekler tarafından kısıtlandığını horgörüldüğünü. bunada stockholm sendromu denir. baskıcısına aşık olan kurban. ama bu ömür boyu sürer. yazık vallahi yazık. o eşarp dediğiniz şey karakterini bile siker adamın o derece zararlıdır.
Dün gece gittiğim bir tanıdık ziyaretinde karşılaştığım inanılması güç durumdur. parmağını küllüğe batırıp batırıp.. neyse. kil yiyen bile varmış. Nasıl bir durumdur anlayamadım alien (elyım) mı var kadın senin içinde.!
