kardeşe normal bir insana fazla gelecek kadar yemek verilir. ama kardeş doymaz. evdeki herşeyi yediği için başka şey yemek ister.
+: çık dışarıda bişeyler ye...
-: abla param yok
+: al cüzdanımdan...
kardeş parayı alır. ablanın maaş günü olması dolayısıyla kardeş devam eder.
-: abla ya biraz daha alsam da x'le birlikte gitsek yemeğe,geçen gün o bana yemek ısmarlamıştı bugün de ben ısmarlayayım.
+: ok al daha...
kardeş gider, aradan 2 saat geçer ve kardeş geri gelir.
+ yedin mi ablacım, doyabildin mi?
-: yok abla ya para seninken harcamak çok kolay gelmişti ama benim cebime girince kıyamadım harcamaya *
benim için bugündür.
16 yaşındayken 23'ündeki arkadaşlarına manasız bi şekilde "30 yaşına geldin sen" derken şu anda 26'yı doldurmuş olduğum halde 30 çok uzak geliyor.*
(bkz: kadınlarda 30 yaş sendromu)
ilk sezon adadaki ilk 42 günü, 2. sezon devam eden 23 günü anlattığına göre 3. sezonun da devam eden 16 günü anlatacağı tahmin edilen dizi.
(bkz: 4 8 15 16 23 42)
katılmadığım ve neden tiksindiklerini anlamadığım kızlar grubudur. herşeye kızıp da kızdırılmaya mahal varmaya gerek yoktur. ayrıca hatun da gayet hoş bir hitaptır. *
sadece babasının değil aynı zamanda kendinin de soyadıdır evlenene kadar kullandığı soyadı. ama ikisini birlikte kulanma durumu kimlikte artık yok. ya eski soyadını ya da eşini soyadını seçmek zorunda kalıyor bayanlar. eşinin soyadını almak babana ihanet gibi geliyor *, eşinin soyadını almamak eşini kırıyor ve sonunda benim gibi sadece karar vermeyi ertelemek için eski kimliğinle geziyorsun.
bursa günlerimin unutulmaz arkadaşı... sohbetimizin nasıl olup da sanata,edebiyata müziğe geldiğini anlamadan uzun uzun konuşabildiğimiz dost canlısı, hoşsohbet yazar.
Sene 2003.Karlı bir istanbul günü, yatutarsa* ve ben minibüsteyiz. arkamızdan rüküş giyimli ama kibar* bir kadın binip arka koltuğumuza oturdu. konuşması, diksiyonu, ses tonu çok hoşumuza gitti ve kardeşim bana "öğretmen bence" dedi. kadın arka koltukta yanında oturanlarla konuşmaya başladı ve lafın arasında marmara üniversitesinde öğretim görevlisi olduğunu söyledi. kardeşim de doğru tahmin ettiğini anlayınca bana bakıp gülümsedi.*kadın bundan sonra başladı gençliğe hakaret etmeye *. ne anneler babalar kaldı, ne yetiştiren hocalara kaldı.o andan itibaren ona göre onu çekemiyor kıskanıyordu gençler... bu ara saf ben de o kaliteli kadının gençler hakkında bu şekilde düşünmesine üzülüp tam arkamı dönüp konuşacakken kadın inmek üzere ayağa kalktı. işin garibi gözlerini dikip bana bakmaya başladı ben hala, soğuk beynimi uyuşturmuş olmalı ki, bu bakışı orta yaş üstü kadın, genç kızı beğendi bakıyor şeklinde düşünüp gülümsedim. ama bizim teyze minibüsten indikten sonra kafasını uzatıp bize "zavallılar dedi!!!
işte cinnet geçirdiğim an o andır...bu manyak teyze kızkardeşim bana gülümsediğinde onunla dalga geçtiğimizi düşünmüş. * gençlere ettiği hakaretlerin hepsi de bana ve kardeşimeymiş.ben olayı anlayıp bağırmaya başladığımda minibüs kapıları kapatıp, harekete geçmişti bile. içerdekiler teselli etmeye çalıştılar ama geçmedi sinirim...bunun üzerine kadını bulmak için internette araştırma yaptım ama maalesef bulamadım.3 sene oldu hala hırsım devam ediyor.
aysu baceoğlu gibi akıl küpü! bir kadında, okuduktan sonra ferrari alma isteği uyandırdığı için yazarının kitabı toplatması olasılığı büyük kitaptır...
4 8 15 16 23 42 sayılarını söylerken aynı anda da ekrana koca koca yazmasa da lost izleyicileri anlardı zaten. lost izlemeyenler de ekranda yazınca da bişey anlamadı.
fenerbahçe taraftarı, karşı takıma küfür etmek yerine biraz oyuncuları motive edecek tezahürat yapsaydı farklı bir sonuç alabilirdik diye düşündüğüm maçtır. oyunculara yapılan tezahürat sadece tümer'eydi, o da aslında yine beşiktaş'aydı.düne kadar beğenilmeyen tümer maçın en has adamı oluverdi tribünlerde.
ismini kurucusu olan ibrahim bodur'un soyadı ve Çanakkale'nin "Kale"sinden almış seramik markasıdır. ama öyle bi markadır ki seramik yerine "kalebodur" denir.