kesinlikle "yalnızca" görüntüsüyle gündeme gelmemiştir. çok başarılı bir kontratenör olmasının yanı sıra, david bowie'nin back vokalliğini de yapmıştır. hatta şu meşhur kostümü de bowie'nin bi kostümünden esinlenerek oluşturulmuştur. yalnız ben bowie'yi sevmem klaus'u severim. hatta çok severim, sevgili klaus! diye hitap ederim ona.
Ginger Baker ve Gurvitz kardeşlerin 1974'te kurmuş olduğu blues rock grubu. hard rock diyorlar bana göre asla direkt "hard rock" denemez. Elysian Encounter albümleri müthiştir. dinleyen varsa bana ulaşsın demek istiyorum çünkü last.fmde dahi 40 yaş üzeri bir kitle tarafından dinleniyor.
vivendi'nin tarifini elimde tutuyorum şu an, evet. uyuşuk bi his bırakıyor ağızda. yanına hawkwind dinliyorum bir de acaba neler olacak? yahoo answers'da bir şey vardı o aklıma geldi: "alright i just drinked like 10g grounded nutmeg with milk now i want to know when will i start feeling the effects and how long will it last and at are the effects" ooh i get high with a little help from nutmeg falan. *tadı iğrenç*
utanırım evet ama, bi şekilde sevdiğim anlaşılır falan. dolayı olarak ilk adımı ben atmış olurum yani. ancak bir gün gerçekten birini seversem, ilk adımı direkt atabilirim. sorun yok bence.
eric clapton, ginger baker, steve winwood ve ric grech tarafından kurulmuş ingiliz "super-band". yalnızca bir albümleri vardır. albümdeki bütün şarkılar muhteşemdir ayrıca hyde park'ta verdikleri konser de beni benden alır.
blind faith dinlettiğim arkadaşlarım grubu genelde "uzun bateri soloları" yüzünden sevmiyor ancak ginger baker'ın olduğu bir grupta sizce de doğal değil midir bu? herneyse.
son olarak albüm kapak fotoğrafı çok ihtilaflı olmuştur.
biz şöyle sansürlü halini koyalım. http://farm4.staticflickr...53278904_765893bca3_b.jpg
türk gibi türkçe konuşur, müthiş tatlıdır. Marmara Üniversitesi ingilizce öğretmenliği bölümünde "etkili iletişim" ve "sözlü iletişim" derslerine girer.
ironinin dibine vurmak, pembe bir odada pantera eşliğinde headbang yapmak, arkadaşın kardeşiyle "metin2'de kaç lvlsin" muhabbeti yapmak ve buna benzer bi çok tatlı şey.
bi tane çocuk vardı, akşama kadar beraber oynardık, sonra onu dövüp eve yollardım. her gün böyleydi bu. ama en unutamadığım ve en şerefsizce davranışım çocuğun kafasına limon sıkmamdı.
bir bölümünde bir kavanoz tırnak bulmuşlardı, onu ayak tırnağı diye harcıyolardı. sonra biri çıkıp "yoksa onlar... değersiz el tırnakları mıydı?" diye sormuştu. çok etkilenmiştim.