aldatmak her ne kadar kişisel bir tercih olup, kişinin kendi karaktersizliğini ve ahlak anlayışını gösterse de, aldatma konusunda katılacağım doğru bulduğum tespit.
normalde "aldatma" olayı, partnerin sevgilisine veremediği, eksik tuttuğu özelliklerinden kaynaklanır ve bana göre çoğu zaman aldatılan kişinin sorumluluğundadır. aldatan kişi çok karaktersiz bir gerizekalı değilse eğer, kişi de sevgilisinin ya da eşinin cinsel isteklerini, sevgi/ilgi ihtiyacını karşılayamıyorsa, kişi de haklı olarak bu eksikliği doldurabilecek başkalarına yönelir. aldatmanın kabaca psikanalizi budur.
yalnız, kişilerin bir nevi zorunlu olduğu ve kendilerinden kaynaklanmayan eksiklikleri yüzünden, böylesine bir aldatılmaya maruz kalmaları hakkaten şerefsizliktir. hamile bayanların özellikle hamileliklerinin sonuna doğru cinsel ilişkiye uygun olmamaları, çekiciliklerini kaybetmeleri kendilerinin değil, onu hamile bırakan herifin sorumluluğudur. aynı şekilde askere gitmek zorunda olan bir erkeğin, sevgilisine zaman ayıramıyor, onunla görüşemiyor olması da devletin sorumluluğundadır. gereklidir, olması gerekendir hiç şüphesiz. ama ortada bir zorunluluk varken ve var olan eksiklik kişiden kaynaklanmıyorken, bu eksikliğin de kötü bir şekilde gideriliyor olması, daha önce de dediğim gibi kişiliksizliktir, şerefsizliktir ve gerizekalılıktır.
uludağsözlük'ün bünyesinde çok fazla "cins" barındırması sonucu, girilen entrynin fazlaca yoruma açık olup, bir iyi bir kötü oy almasıdır. bir tek ben miyim bilmiyorum ama sanırım en çok benim başıma gelen kötü bir durum bu. yani, bir entry giriyorum, bir bakıyorum "bir iyi, bir kötü, bir iyi, bir iyi, bir kötü, bir kötü" oy, hep eşit çıkıyor. sonra ben anlayamıyorum ki iyi mi yazdım, kötü mü yazdım arkadaş? sanırım bu şeyden kaynaklanıyor ya, evet:
siyasetin, renkleri, sayıları, kavramları kirletmesi sonucu, siyaha, kızıla, çarka, çekice, 666'lara düşman olan kişilerin ayıbını tekrarlayan yobazdır. benim de aklıma, biraz önce başıma gelen, online kişi sayısını 666 görüp de, bu garip tesadüfe gülmeme yol açan, benimle aynı şeyi görme ihtimali olan yobaz insanları hayal edip de, onlan buna vereceği tepkiyi düşündüğümde beni daha çok güldüren durumla aklıma gelmiştir.
sözlüğü şeytanların bastığını, lanetli, cehennemlik yazarların burada yazdığına adamakıllı inanmaya başlamış olan bu yobazlardan beklediğim bir şeydir ayrıca, cidden görsem şaşırmam. hem yalnızca sayıdan korkacak kadar ödlek olan beyinsizlerin, bir ruhani varlığa sığınma ihtiyacı olmasın da, kimin olsun ki?
maalesef ya kürtaja ya da kötü bir yetiştirilme tarzına, sonrasında da kötü bir hayata maruz kalacak olan bebektir.
istemiyorsanız dikkat edin kardeşim bacak aranıza. ya adamakıllı korunmasını bilin, ya da uçkurunuza sahip çıkın. yazık o minik bebekciklere ya. tamam siz salaksınız, duygusuzsunuz ama daha doğmamış minik bebeklerin yaşama hakkı ellerinden alındı mı biz üzülüyoruz burda.
halkın adamakıllı bilgilendirilmesi lazım bu "doğum kontrol yöntemleri" hakkında. ama gereksiz bir insansanız ya da çocuk istemiyorsanız direk kısırlaştırın kardeşim kendinizi. 6 milyarlık insan nüfusuyla kimsenin sizin çocuğunuza ihtiyacı olmayacak ne de olsa. adam gibi sevişin, işi şansa bırakmayın.
aciz, salak ve en kötüsü de kendini bilmeyen insanlarca yapılan, kişilerin zavallılıklarını örtmek için kullandığı bir "cool"luk maskesidir. gerçekten cool bir davranış olan "umursamamak", ne yazık ki bazı gereksiz insanlar tarafından da özenilip, kullanılmaktadır. ama işin özüne bakarsanız, bu umursamama böyle insanlar tarafından yapıldığında ne cooldur, ne de umursamamadır. bu yalnızca bir bahane, sığıntı ve cevap verememek, diğer ismiyle "diyememek"tir. bunu, kendilerini kandırmaya çalışan insanlar kadar sizler de eşşekler gibi bilmektesinizdir, bu yüzden de gülmektesinizdir zaten.
dünyada en çok tehlike arz eden kişiler kendini bilmeyen, cahil insanların arasından çıktığından, bi de bu insanlar muhafazakar olduklarından, kafaları hiç esnemez, değişmez, gelişmez, ilerlemez. haliyle sizin de bu kimselere laf anlatmanız imkansıza yakın, boşa kürek çekmek demektir. yalnız bu insanlar bir de çirkef olurlar. yani siz kendilerini "gerçekten" umursamıyorken, şu bir kere geldiğiniz dünyada saatli bir bomba gibi ölüme yaklaşırken, bir saniyenizin bile sizin için değerli olduğunun farkına varıyorken, bu insanlara cevap vermek istemezsiniz, onlar için değerli hayatınızdan bir zaman dilimi ayırmak istemezsiniz. ama bir yandan da kişilere laf sokmanın, ayar vermenin ve aşağılamanın da tadına vardığınızdan, cevap vermeden duramaz, zekanızın, bilginizin ve çene kabiliyetinizin de yardımıyla bu kişileri fıstık ezmesi gibi ezim ezim ezmeye başlarsınız. işte bu noktada sizin için zevkli dakikalar, karşı taraf için de buram buram terlemeler başlamış demektir.
bu insanları salak diye yaftaladık ya, işte salak olduklarından da bu kimselerde çocukça davranışlar sıkça görülür; en son lafı ben edicem kasıntısı, çocukça "hayır sensin o taam mı" lafları, "cevap yazma bak"larla cevap hakkını kısıtlama yetkisinin ellerinde bulunduğu yanılgısı, "umrumda değilsin" deyip, cevap vermek için göt yırtmalar, göt kasılmaları, "yazık sana, komiksin" laflarıyla önceden yediği ayarlarla, ayardan ayran olmuş bir bünyeyle hala aşağılamaya çalışmalar, zaten konuşup konuşup bir şey söylemiyorken "sen beni anlamıyorsun" görüşünü savunarak karşıdakini salak yerine koymalar ve niceleri... işte acizliğin, zavallılığın ve komikliğin boyutunu görebiliyor musunuz?
kaşınıp, ayarı yiyince moronlaşmalar, çırpınmalar, saçma yaftalamalarla birleşen bu eğlenceli "uğraş"lar, normalde aynı masaya oturmayacağınız kişiler de olsalar, "cevap veremiyor" yaftasının yerine, laf sokmaya uğraşmak şahsen benim tercih edeceğim bir yöntemdir. kişi zaten kendinin cevap veremediğinin, ezildiğinin, içine laflar sokuşturulduğunun farkındadır. ama bunu dillendirmezler, hem niye dillendirip, beyaz bayrak çeksinler ki? kayıplarını resmileştirmiş olurlar o zaman. o bakımdan bu "cevap verememe, diyememe" olayına bir açıklık getirip, bu "umursamama" maskesinin ne kadar komik olduğunu anlatmaya çalıştım siz sevgili okurlar. eğlenceli, gerçek hayattan örnekler:
-çok dolmuşsun şekerim. (ezildiğini belli etmeme, acısını alaya vurarak çıkarma yöntemi)
-dolduğumu nerden çıkardın? hindili sandöviçimi yerken cevap yazdım sana. hadi canım. tıkama dükkanın önünü. (bkz: based on a true story)
-beni anlayamıyorsun. (ben gerizekalıyım ne anlatabiliyorum, ne insanlar anlayabiliyor)
-seni anlayabilmem için, yan yana dizdiğin harflerin bir "anlam"a oturması, bir düşünce belirtmesi lazım. götümle gülmeyeceğim şeyler söylersen, belki ben de adam gibi cevap verebilirim sana. yine; (bkz: based on a true story)
-komiksin. (aslında komik olan benim ama, seni aşağılayak, kendi aşağılık kompleksimi yenmeye çalışıyorum. saat 3'te psikologda randevu var zaten.)
-söylediklerimi çürütmek için tek bir kayda değer şey söylemeyip, ilgisiz konularla cümle kurman ve "komik" sıfatını yakıştırman asıl senin komikliğini ve zayıflığını ortaya koyuyor. -komiksin. sen beni anla... -çık dışarı. yeniden; (bkz: based on a true story)
-bende öle düşünüorum. öle bisi warmıs. senin dediklerin ballshit. hak wermeye çalışıyorum. (anadilinden bihaber gerizekalı ergen türkçesi)
-çok teşekkür ederim değer verip okuduğun için ama beni kolay kolay kaldıramayacağım bir pişmanlığa sürükledin. "vermeye" değil "wermeye" yazan, "var" yerine "war" yazan, daha "de,da" bağlacının doğru yazılışından, kendi dilinden bihaber içimizdeki bir düşman olan, okuduğundan bir bok anlamayıp, "bullshit" yerine "ballshit" gibi götümle güleceğim bir tespitle karşıma çıkan birine zahmetler edip dil döktüğüm için beni ancak bir kaç gün içerisinde kendime getirebilecek, büyük bir pişmanlık yaşattın.
-bilgisayarda w harfini kullanıyorum daha rahatıma geliyor v yi bu şekilde yazmak. bilgisayar benim dil benim dilim. bunun abartılıcak bir yanı yoq.
-bu bir savunma değil, cep telefonunda mesaj yazmıyorsun, klavyede yazıyorsun ve bu "daha kolayına gelmek" değil, türkçeyi bilmeyip de katledip, tikileşmektir. dil senin dilin değil, dil hepimizin dili ve o da türkçe. atatürk'e biraz da olsa saygın varsa, ata'mızın binbir emekle ve zorlukla yaptığı harf devrimine sahip çıkıp, türkçeyi doğru kullanmak zorundasın. "yapıo", "war" yazdıktan sonra benim için türkçeyi katleden bir insansın sadece. türkçeyi bilmiyorsun demek ki.
-bilmek ayrı kullanmak ayrı kasmıyorum senle konusurken.
-bilip dururken sürekli yanlışta ısrar etmen niye peki? bu kasmak değildir, ben de senin nur hatrın için adamakıllı yazmıyorum zaten, doğru olanı yapıyorum yalnızca. bu "bilmemektir", yanlışta ısrar etmek kadar saçma bir savunma olamaz. ve tabii ki (bkz: based on a true story)
-jaheira çok dolmuşsun güzelim sen, gel bi dinlen, çok sinirlendirmişler seni.
-bir kahve, iki sigara sürecinde yazdım tüm bunları. shiny disco balls'u dinlerken de, dans ediyordum bir yandan.
sözlüklerdeki troll'lük mesleği, saçmalayarak dikkat çekme, taraf olma, hassas konularda çok uç düşünceleri savunarak karşıt görüş ve karşıt ilgi çekme merkezli olduğundan, bu kişilere karşı başlatılan, ayna taktikli antitrollük propagandasıdır.
genelde troller ezik, zavallı kimselerden oluştuğu için, sözlük de serbest atış mekanı olduğundan, ancak burada efelenebilir, ancak burada ötebilirler. bir de zayıf karakterli olduklarından, bu özellikleri de salaklıklarıyla birleştiği zaman tam dalga geçmelik, tam aşağılamalık, tam ezmelik tipler oldukları ortaya çıkar. dangalak başlıklarla ortaya çıkıp, gelen tepki mesajlarına da cevap verememeleri bu yüzdendir. onlar ancak fikri öne sürüp, geri çekilebilirler. ne fikirlerini bir sisteme oturtabilir, ne de mantık süzgecinden geçirebilirler. aslında bunlara da gerek yoktur çünkü zaten asıl amaç dikkat çekmektir. bunun da en salak, en saçma yoldan yapılması gerekir ki, trollüğü görev edinmiş kimseler bunu layıkıyla yaparlar.
bunlara karşı da trollük yapmak, en ideal dalga geçme, aşağılama aracıdır. cevap veremeyen, yalnızca entry görünümlü yazarlar olduklarından haklarında atılıp, tutulanlara da cevap veremeyecek, güya umursamıyor görünüp, içten içe ezileceklerdir. trolllerin ilgisini çekmek için troll başlıklı hakaret, dalga başlıkları açılması da bu yüzden gereklidir. araç, ilgi çekici başlıklarken, amaç varlıklarıyla insanları rahatsız eden bu trollerle dalga geçmektir. örneğin;
iğrenç espriler, beklenmedik durumlar ve kötü olaylar karşısında söylenen, feryat niteliğinde bir karşı çıkış sözüdür. yürekten söylendiğinde etkisinin arttığı görülür, kişide bir rahatlama hissi yaratır.
anlam 1: büyük bir hedef belirlendiğinde, önce küçük hedeflerle başlanmalı ki, o küçük hedefler büyük hedefe giden yollar, adımlar görevi görsün. hem küçük hedeflere ulaşmanın hazzı yaşanırken, büyük hedefe giden yolda çabalar, gayretler artsın. en sonunda da büyük hedef başarıldığında başarmanın zevki daha güçlü olsun.
anlam 2: "sen en zor hedefi kendine hedef seç de, ulaşamazsan daha azıyla yetinir, yine mutlu olursun" mantığına sahip özlü söz. bir hedef belirleyip de, en sonunda bir teselli hediyesi dahi bulamayıp, koca bir hiçle donakalan insanın hayal kırıklığına uğramaması için kendine büyük hedeflerin yanında küçük hedeflerin hediye olarak verilmesi olabilir.
üniversitelere, türbanlı hemcinsimin de ait olduğu topluluktaki insanlar tarafından genelev gözüyle bakılırken (bkz: #7382825), hala namusunu düşünmeyip okumak isteyen, cahilliğinden kurtulmak isteyen salak türbanlıdır. kadınların görevi erkeklere hizmet etmekken(!), sen okuyup da başına ne iş açmak istersin be kardeşim? otur evinde erkeğine seks objesi ol, 3-5 gereksiz çocuk dünyaya getir. senin görevin bu. ayrıca, hepimiz aynı proteinden, aynı karbon zincirinden oluşmuş olmamıza rağmen hala "bazı" aşağılık kimlikteki erkeklerin kaburgasından yaratılmış olduğuna inan ve aslında hiç mi hiç işe yaramayacağını bilmediğin duaları papağan gibi her gün ezberleyerek geçir. ne işine senin üniversite okumak, orta malı olmak? zaten halihazırda türbanlı ya da türbansız üniversitelere girsen de, genelevde çalışan bir sürtük muamelesi göreceksin. "bizim de üniversite hakkımız" propagandası ne diye?
(bkz: ve 2010 en dangalak troll üne kavuştu) anketinin güçlü adaylarından olan, yobaz görüşlü profdrnirvana yeni bir güçlü entry ve başlıkla, kendiyle de çelişerek bir güçlü adaylığa daha imza atmıştır. amacı dikkat çekmektir tabii ki, bu amacına da ulaşmıştır. ama bilim ve kültüre vermediği önem kadar, kadınların hepsine s.kinden bakma anlayışıyla yola çıkarak, asıl "gerçek" namussuzluğun ve sapıklığın bu en namuslu olduğunu savunan kesimde olduğunu görerek elimize çok sıkı kozlar geçmekte. dincilerin gerçek yüzü, gerçek amaçları ve gerçek bakış açıları tüm bu bastırılmış cinsel arzuları, hayatları boyunca baskı ve yaptırımla karşılaşmaları, dinin saçma safsatalarıyla beyinlerinin yıkanması onları daha da gereksiz ve zararlı insanlar haline getiriyor. ben anlatmaktan yoruldum, siz okumaktan yorulmayın: (bkz: #7231113) (bkz: #7363383) (bkz: #7360337) (bkz: #7372573) (bkz: #6342099)
saygı göstermemenin bir mantığa oturtulmasıdır. bunu yapan kimseler, saygı beklemediği, değer vermediği ya da umursamadığı insanlara karşı saygı göstermeyen kaba insandır. ama özünde iyidir, çünkü gururunun okşanmasına, egosunun tatmin edilmesine ve saygı beklemeye ihtiyacı olmayan insandır. bir nevi aferin alacak kimse değildir. yalnız bu kişinin de takdir beklediği, saygısını görmek istediği kimseler vardır ki; önünde "saygıyla" eğilir.
mümkün olduğunca yaratıcılıktan ve bilgiden yoksun olan, türkçe özürlü, sanki biriyle konuşuyormuş, bir diyalog içindeymiş gibi entry giren sözlük yazarlarıdır. ayrıca bu kimseler, sözlüğü kirletmekle kalmayıp, ortalıkta esen kötü entry/başlık teröründen de sorumludurlar.
onaylanma sürecinin kısa ve kolay olması nedeniyle, eleme konusunda geniş delikli süzgece sahip olan güzel sözlüğümüz, gerçekten iyi yazan kimselerin dışında, bir hayli de fazla olan bu gereksiz kimselerce maalesef kirletilmektedir.
bu yazarlar, daha önce de bahsettiğim üzere belirli bir bilgi birikiminden yoksun, cümle kurmaktan aciz, yaratıcılığın ise hiç yanından geçmemiş kimseler olmalarının yanı sıra facebook resimlerine ya da youtube videolarına yorum girer gibi burada entry doldurmaktadırlar. burada karşı çıkılan şey, kişisel düşünceler ya da bir şekilde bunların dile getirilmesi değildir. bir konu hakkında tabii ki kişiler şahsi düşüncelerini, bilgi birikimlerini ortaya dökeceklerdir fakat burada bir yazar olarak bilinçli bir şekilde bir takım düşüncelerin belirtilmesi gerekiyorsa, bu ancak bir sözlük yazarı olmanın bilinciyle yapılabilir.
buraya geldiğimden beri şikayetçi olduğum bu konu beni sürekli rahatsız ediyor. ayrıca ortada böyle bir sorun varken, bu sorunun ciddi bir şekilde tartışılmıyor oluşu, var olan bu sorunun da gram ilerleme ya da değişme göstermiyor oluşu sözlük hakkındaki düşüncelerimin de olumsuz ve umutsuz yönde ilerlemesine neden oluyor.
lütfen bu kimselere gereken tepkiyi gösterelim. eminim bu örnekleri görmek sizin de hoşunuza gitmiyordur:
-benim de iki tane hasabım bulunmaktadır. ne olmuş kime ne zararı var hayırlı işler.
-6 milyarlik dünyada fazla degildir. ayrica benim yegenimin 15 tane feys hesabi var.
-bildiğin model. iyi para kazanan, karizmatik bi tip olsa gerek.
-iyi niyetiyle sevdiceğinin karnını doyurmaya çalışıyordur; ama tezgahın üstünü de toplasındır.
-ayda yılda bir değil sürekli yapmalıdır. ve bundan keyif almalıdır. ayrıca bulaşık, ütü ve tatlı konusunda da kendini geliştirirse ideal erkek tanımına yaklaşmıştır.
-bir kısmı da alkışlamaya teşebbüs etmiştir, ilginç oldukça.
-o beyaz tişörtlü piç hakikaten adamı sinir eder.ali taran dönüp onlarada küfretseydi keşke.
-Kendi a.larına koyulmuş gibi şaşırmışlardır. Ne var lan sanki? Hiç porno izlemediniz mi anasına kesiyim.
-beyaz t-shirtlünün yerde sürünmedigi kaldı. ayrıca o kızıl saçlı kız da amma küfür meraklısıymış yanındakini ne dedi diye dürtükleyip durdu. (buradan alınmış, gerçek entrylerdir, götümden uydurmuyorum.)
genelde tartışma ortamlarında görülen, tez canlı, yırtık, sanki söyleceği şey hayati önem taşıyormuş, evrenin sırrını verecekmiş gibi kıçını yırtan kişilerce, tartışma ortamını yöneten kişiden istenen "acil" konuşma iznidir.
"gereksiz insanları getirin, evlendirelim", "sahanda yumurta yapalım, yaparken ve yerken bizi izleyin", "küsenleri getirin, rezil edip barıştıralım", "cinayet mağdurlarını getirin, sinir krizine sokup, katili bulalım" gibi rezil programlarla ilgili başlıkları açanlara ve bu konuda yorum yapan yazarlara karşı önyargılı yaklaşmaktır. bu konuda, belli bir bilgi birikimi olduğunu gösterecek kadar çok bilgiye sahip olup, görüş bildiren yazarlar hakkında da, işe yaramaz olduklarını düşünmektir.
bu tür programlar, genelde zeka ve eğitim seviyesi düşük insanlara hitap eden programlar olduğu için, türk insanının çoğunluğu tarafından ilgi görmekte ve bu yüzden reyting sıkıntısı çekmemektedir. o bakımdan, her kanalda bu ve bu programların türevleri bulunmaktadır. varlıkları yetmezmiş gibi, sayıları da her geçen gün artmaktadır. türkiye televizyonlarının "rezillik tarihi" olarak tarihe geçecek bu yıllar, yalnızca rezillikten ibaret olmadığı gibi, türk insanını uyutmakta ve aptallaştırmaktadır.
bu programlar, belli bir bilgi ve kültür seviyesine sahip olan insanlara hitap etmemekle birlikte, onların ilgisini çekmemekte ve televizyonu evde gereksiz bir eşyaya çevirmektedir. neredeyse hiç televizyon izlemeyen insanların da bildiği üzere, "televizyon izlememe" olayı başarıldığında televizyon hiç mi hiç gerekli olmadığını göstermekte ve kendini hiç özletmemektedir.
çevresinde her insanın da örneklerini göreceği üzere, entellektüel kesim, örnek alınacak kesimdir ve bu kesim saygı duyulan insanlardan oluştuğu için, yaptıkları ve yapmadıkları şeyler genelde doğru ve yanlış olarak algılanır. bu insanların da böyle boş işlerle uğraşmayacağı bilindiği için, böyle boş işlerle uğraşan insanlar da gereksiz/boş insanlar olarak yaftalana"bilir". bu yüzden ilgi alanlarına göre insanları sınıflandıracak olursak, bu programların müdavimlerine önyargıyla yaklaşıp, haklarında kötü düşünmek doğrudur.
"homosapien" kavramını dötünden anlayanlarca yanlış anlaşılmış, gerçek anlamı saptırılmış, alıngan insanların evrim savunucularını homolukla suçlamasıdır.
jaheira'nın, kendisini homosapiens olarak adlandırıp, aşağıladığını zannedenlere karşı başlattığı protesto. insanın maymunla soydaş olduğu gerçeğini kabullenmiş ve bundan hiç bir şekilde rahatsızlık duymayan jaheira'nın, insanoğlunun homosapiensin ta kendisi olduğunu bilmeyen, kendini de bilmeyip, maymunlarla aynı soydan geldiğini reddeden, evrimden bihaber, maymun olduğunu reddedip maymuna hallice benzeyen, biyoloji fakiri insanlara karşı başlatmış olduğu bu protestoda, kendisine başarılar diliyorum.
birinin varlığı diğerinin varlığına bağlı olan bu iki partinin birden kapatılması, anlayanı için çok büyük ders niteliğinde olacaktır, fakat gerçekleşmesi imkansızdır. şöyle ki:
her akıllı, kültürlü, bilgili türk vatandaşının bildiği üzere, pkk'nın varlığı mhp'nin bas bas bağırarak, yanlış bir türk politikası yürütmesinden dolayı doğmuştur. bu ülkede yalnızca türklerin yaşamadığı gerçeğini kabullenemeyen, fetih destanlarının büyüsüne kapılarak ,21. yy'da hala osmanlı hükümranlığına özenebilecek kadar sığ beyinli olan bu kesim, türkiye'de türk olarak doğmanın ayrıcalığına sahip olamayarak dünyaya gelmiş olsalardı, acaba o zaman senaryo nasıl olurdu?!
empati yapalım: mesela ben bir türk olarak, bir kürt devletinde azınlık olsaydım, olmadığım halde sürekli kürt kimliğine sahipmiş gibi davranmam istenseydi, her sabah "kürdüm, doğruyum" diye ant içmeye zorlansaydım, acaba ben ne yapardım?! gidip bir terör örgütüne yamanıp, ülkeyi bölmeye çalışmazdım tabii ki. ama milliyetçiliğin damardan yaşandığı bir ülkede o millete ait olmasaydım ve böyle bir muamele görseydim, kesinlikle o kişilere karşı bir antipati beslerdim. ayrımcı davranan kişilere karşı da kin ve nefret beslerdim.
dtp'nin kapatılması, hatta gelecekte de tahmin ettiğimiz üzere, aynı politikalarına devam etmeleri ve "hass..." diye küfretmeleri sonucunda bdp'nin de kapatılması, her ne kadar antidemokratik olsa da doğru bir şeydir. yalnız bir yandan da bunu durmadan körükleyenlerin de durdurulması gerekmektedir. her etkinin bir tepkisi vardır her insanın bildiği üzere.
kürt,laz,çerkes,alevi,ermeni... bunlar bizim azınlıklarımız ve bildiğimiz gibi, bir tek türkler yaşamıyor bu ülkede. herkesin kendi milleti var, herkesin şahsi bir milliyetçiliği var. millliyetçilik atatürk'ümüzün yol gösterdiği ölçüde uygulandığında doğru bir şeydir. bir insanın etnik kimliğinden memnun olması ve bununla gurur duyması, bununla beraber de, kendi ırkını diğer ırklardan ne üstün ne de aşağı görme durumu olmaması doğru bir milliyetçiliğin göstergesidir. ama bizdeki milletçilik, köpekten, kurttan türediğine inanan insanlarca büyük bir zarara uğratılıp, artık faşistliğe dönüştüğü için, gerçek milliyetçiler bile artık milliyetçilik duygusunu yaşayamıyorlar. hele hele "ben milliyetçiyim" diyen bir türke irkilerek bakan bir çok kürt vatandaşı varken.
demokratlık, herkese eşit kamusal haklar vermekle değil, ayrıca herkese de eşit davranmakla ve herkese eşit ölçüde saygı duymakla olur. bu yüzden, bir tarafta durmadan sorun yaratan, kürtleri kışkırtan faşist bir partinin, antidemokratik de olsa, yarattığı bir türkiye gerçeğiyle birlikte kapatılması çok anlamlı ve yerinde bir hamle olurdu kanımca.
"es es" dizisinin mafya karakteridir. umut karadağ'ın oyunculuğuyla hayat bulur. başrol karakterlerinin (uras,tercan) annesi olan "sermin" adlı karaktere aşık olan, tek zaafı da "sermin" olan acımasız, esprili, karizmatik ve kel bir karakter olan azmi'nin, çok g.tlü bi adamla konuşmaya gidip, gelmesi sonunda, adamının ona "abi nasıl geçti" olarak soru yöneltmesi üzerine verdiği cevap duyulmaya değerdir:
"şeyini" deyip, "şey" yerine geçecek uygun kelimeyi bulamayan, ya da bulup, bunun edepsiz bir kelime olmasıyla ortamın edep sınırını koruyan insanlara karşı sorulan soru. ya ne olduğunu söyle, ya da kulağıma söyle, di mi?!
bir cem yılmaz repliğidir. "koymak" fiili hep bir nesneyle kullanıldığından, "vicdan" gibi soyut bir kavramın, "elini vicdanına koy" gibi bir deyimle hayat bulması, detaylıca düşünecek olursanız, sizi vicdanınızın "nerede" olduğu sorusuna yöneltecektir. cem yılmaz da vicdanın nerede olacağı konusuna kafa yormuş olmalı ki; bunu söylerken çok afedersiniz elleriyle şeyini kapatır.
genelde filmlerde, günlük hayatta da nadiren kullanılan cezalandırmaya/doğru karar vermeye yönelik söylenen cümledir. kişinin vicdanıyla baş başa bırakılması da diyebiliriz aslında. (bkz: hadi bul koy vicdanına)
olay aslında şudur: kişiye ya nasihat, ya ayar, ya da bir hikaye verilir. bunu etraflıca düşünüp, karar vermesi için kişi yalnız bırakılır. aslında herkesin günlük hayatında çokça yaptığı bir eylem olan bu "yalnız kalma", biri tarafından yaptırıldığında bir nevi cezaya dönüştüğünden, kişi böyle bir durumla karşılaşmak pek istemez. o bakımdan durumu ya inada bindirir ya da durumla ilgili olarak intikama yöneltir ve karşısındaki kişinin vermesi isteği kararın zıttı yönünde bir düşünce ileri sürer. genelde filmlerde kullanılır dememin nedeni de budur. ortamı karıştırır çünkü.
sözlüğe girdim gireli daha bir kaç kere kendisiyle ilgili yorum yapmış olmama rağmen, hepsinde de aynı "tepki"yi gördüğüm durumdur. yazdığınız; iyi/tarafsız/kötü yönlü bir yorum olsun, olmasın hep kötü tepki alıyorsunuz, nedense?!
ben kendisini taa ekşisözlükten uzun zamandan beri takip eden, burda da takip etmeye devam eden bir takipçisi olarak; hala bu adamın neden bu kadar düşmanı olduğunu anlayamadım. o ayrı konudur ama onla "ilgili" yorum yapan, entry giren kişilere karşı da acayip bir tepki var. bu mantıksızlığı da hala çözebilmiş değilim.
yani bu zamana kadar gördüğüm kadarıyla, bunu yapan sözlük yazarları, olgun, kafadar, zeki olduklarını tahmin ettiğimiz bu insanlar, hala duygularına yenik düşerek, mantıksız davranarak, sırf kendi düşüncesine zıt diye, kendi inandığı, güvendiği boş değerlere sahip çıkılmıyor diye, bu insanlara kendi akıllarınca kötü oy vererek ayar verdiklerini zannediyorlar. işte ben buna gülüyorum ve bunu bir mantığa oturtamıyorum. kötü oy gelsin, kişiler ne yazdığını bildikten sonra, ona madalya der, asar boynuna ama bu bile durumun saçmalığını örtmez, gizlemez.
dahi ya da gerizekalı olmayan, çalışmayı sevmeyen, birincil görevi okul değil de, sinema, cafe, playstation olan ve öğrenci topluluğunun %60-%70'lik dilimini oluşturan öğrenci grubuna verilen isim.