sozlukten yazan bazi yazarlarin sorulari uzerine bir konuda yardimci olmak isterim. arkadaslar yurtdisinda universite okumak cok zordur, ozellikle almanya, avusturya opsiyonunu merak edenler icin soyluyorum. avrupada universiteye girmek kolay, cikmak zordur, bizdekinin aksine. buna ek olarak almanca, ingilizce gibi hayatin her yaninda olmayan bir dil dolayisiyla ogrenmek de oldukca guctur. ama yine de ben altindan kalkabilirim derseniz, mezun oldugunuzda cok guclu bir cv'niz olacaktir.
katildigim soylem. ek olarak turk sinemasi komediden baska bir sey uretemez hale geldi, ustelik komedi olarak adlandirdigimiz sey de artik sive komedisi ve abartili karakterlerden ibaret. cok yazik...
son zamanlarda sözlükte gördüğüm en güzel başlık, tek talihsizliği saymakla bitmeyecek olması. ama kitap seçerken dikkat edilmesi gereken bazı hususlardan bahsederek pek çok yazara fayda sağlayabilirim sanırım:
1) öncelikle ideolojisiyle ön plana çıkan yazarlardan uzak durulmalı, burada bahsettiğim yalnızca iktidar yakınlığı olanları içermemektedir, aynı zamanda muhalefet kesimine ait yazarlar için de geçerli.
2) arkadaşlar okumaya niyetli olduğumuz kitapların içinde mutlaka somut ve gerçek veriler, buna ek olarak alıntılar olmalıdır. burası oldukça yardımcı olur çünkü ülkede akademik değer taşıyan yayın sayısı oldukça az bu maddeyle rafta gördüğünüz kitapların çoğunu elemiş oluyorsunuz.
3) aldığınız kitaplar okurken size ideolojik baskı uygulamıyor olmalı, kitabın içerisinde çok doğru tespitler ve bir o kadar da eleştiriye açık tespitler yer alabilir, kitapları ezberlemeye çalışıp bütün fikirleri hayatınızın ilkeleri yapmayın.
4) unutulmaması gereken bir diğer husus, arkadaşlar tek yönlü okuma yapmayın lütfen, yani görüşünüze yakın kitapları okuyup. diğerlerini paçavra olarak nitelendirmeyin. ülkemizin en büyük sıkıntılarından biri bilgi sentezinin yaygın olmaması. bir konuyu araştırırken mutlaka karşı görüşleri de değerlendirmeye alın. aksi takdirde git gide fanatikleşecek ve diğer tarafı düşman haline getireceksiniz.
şimdilik aklıma bu kadar geldi, ama geliştirmeye açık bir entry oldu. ek olarak aklıma geldikçe birkaç kitap ismi de eklemeye çalışacağım, başlığa uygunluk açısından. umarım faydalı olur.
üslubu eleştiriye açık ve bana sorarsanız fazlasıyla keskin. ancak kesinlikle boş bir adam değil, kurduğu cümlelerden belirli bir okuma geçmişinin olduğu ve akademik yatkınlığı olduğu görülüyor. haddime değil belki ama, dostane bir tavsiye olarak şunu söyleyebilirim, yanlışın yaygın olduğu yerde, doğru olanı doğru bir şekilde söylemek zorunluluğu vardır, yoksa antipati yaratır, ciddiyetini kaybeder.
tokalaşma, insanoğlunun evrensel olarak kabul ettiği ve içine yüklediği anlam bakımından dostane özellik gösteren ve güven telkin etmeyi amaçlayan kalıplaşmış bir harekettir. dini hassasiyetlere sahip olmadığımdan sanırım, bu denli masum bir hareketin yanlış bulunması için geçerli bir sebep göremiyorum. ayrıca bu tür yasaklamaların, öyle ya da böyle sosyal yaşamda ''birlikte'' yaşamını sürdüren kadın ve erkekleri düşmanlaştırdığını düşünüyorum. hiç karşılaşmadım, umarım hiç de karşılaşmam böyle bir reaksiyonla.
buradan bu hayal kırıklıgını yaşayan bütün arkadaşlara seslenmek istiyorum,
hukuk fakültesinde okuyan ve bitirmemekte ısrarcı olan biri olarak söylüyorum bunları. hukuk fakültesi, okuması keyifli bir bölüm değildir arkadaşlar, üstelik bu fakülteyi bitirmek için sonrasıyla ilgili bazı motivasyonlara sahip olmanız gerekiyor(hakimlik-savcılık veya idealist bir takım dürtüler), yoksa olmuyor. ben de o yüksek puan alıp buraya gelenlerdenim ve mutsuzum.
sosyal manada bir değerlendirme yapacak olursak, kazanç potansiyeli ve toplumsal bilinirliği için tercih edilen bir fakülte ülkemizde. ve maalesef ailelerimizin geçerli kabul ettiği 4-5 bölümden biri(tıp, geleneksel motivasyonla öğretmenlik vs). ancak üstteki bir arkadaşın da belirttiği gibi ciddi bir kontenjan ve ciddi bir mezun rekabeti var artık, fark yaratmak icin üzerinize ister istemez bazı sorumluluklar alıyorsunuz(dil öğrenmek, yüksek lisans vs.).
burada tercih aşamasında olan arkadaşların, özellikle akıllarında tutmaları gereken şey bu ülkenin yalnızca hukukçu, doktor ve oğretmene ihtiyacı yok, ve iş bulabilen insanlar da yalnızca bu bölümlerden değil. dolayısıyla önce sahiplenebileceğiniz, kişiliğinize uygun ve okumaktan keyif alabileceğiniz bir bölüm seçin kendinize. türk gençlerinin en büyük talihsizliği, yabancıların ''gap year'' olarak tabir ettiği serbest yıla sahip olmamaları. gelecekleriyle ilgili çok hızlı ve etki altında karar almak zorunda kalıyorlar. bilemiyorum belki ikinci üçüncü senelere kalan arkadaşlar bu sürecin bir kısmını böyle değerlendirebilirler.
ayrıca tecrübeli kabul edilebilecek bir öğrenci olarak, lütfen diploma odaklı öğrencilerden olmayın. lise devrini kapattınız ve milli eğitim zulmunden kurtulmus bireyler olarak, özgürleşin. kesinlikle yurtdışı projelerini takip edin ve iletişim kabiliyetlerinize ve kişiliğinize yatırım yapın.
neyse konu hukuk okuma şansını kaybetmekti, ben sapmaya başladım esas meseleden. biraz uzun oldu sanırım, zahmet edip okuyanlara teşekkür ederim.
24 yaşındayım, bugüne kadar hiçbir ilişkimde aldatmadım, ve bunu bir gün birilerine aldatmadım demek için falan da yapmadım, bana yük olmadı yani, keşke de demedim hiç.
aldatmanın bu denli yaygın ve kolay oluşu ve toplumsal desteklerle erkeğin bu aktiviteyi normalleştirmesini de doğru bulmuyorum. ilişkiye ve karşınızdaki insana değer veriyorsanız, dürtülerinizi de kontrol etmeyi başarmalısınız. ayrıca doğadaki erkek benzetmesinin de tam anlamıyla karşısında duruyorum inatla. evet doğada erkek hayvanlar çok eşlilik gösteriyor olabilir, ancak dikkate almamız gereken gerçek, biz medenileşmiş bir canlı türüyüz ve doğadakinden çok daha gelişmiş, karmaşık bir sosyal yaşantımız var, bunun getirdiği sorumlululuklar var. o nedenle lütfen işimize gelen kısımları örnek göstererek, yanlış bir davranışa dayanak aramayalım.
bir ciftin basina gelebilecek en talihsiz olaylardan biri kesinlikle. yazilan romantizm kokenli butun "hayir, asla ayrilmam" sozlerini de takdir ediyorum.
basliga yazma sebebim, pek yakin olmasa da boyle bir cift tanimis olmam. iyi bir ailenin gelecek vaadeden parlak bir cocuguydu taraflardan biri, diger taraf da gencin universiteden beri birlikte oldugu kiz. evlenme oncesinde talihsiz bir kaza gecirdi bu genc ve felc tanisi kondu. iliski acisindan pek bir degisiklik olmadi basta, kiz muhtesem bir asalet ornegiyle, tum gucuyle yaninda durdu, ve savasmaya basladilar. fakat gunler gectikce, yani felcin kalici karakterini kabullendikce, bu genc kendisini oyle aciz hissetmeye basladi ki kizi kendisinden uzaklastirdi ve devam edemediler. beni hep cok uzmustur bu son, cunku ben de pek cok insan gibi hep diger tarafin sonu getiren olacagini dusunurdum, her zaman oyle olmuyormus. gece gece tadim kacti yine...
benim kisisel kanaatim bu ve benzeri versuslarin analizinde algida secicilikten oteye gidilemedigidir. yani dogulu bir beynin batiyi ahlaksiz gormesi pek olasidir. oysaki belirleme ihtimalini mumkun kabul ederek bir arastirma yapilsa, yuzdesel olarak keskin bir fark ortaya cikmayacaktir.
ben bunun yapilisini video olarak izleme sansi buldum. hayatimdaki donum noktalarindan biri oldu. inanilmaz acima potansiyeli tasiyor, hatta modern kadinin iskencesi dedim ilk izledigimde.
beyler! kendinize gelin, bunu yapan bir kadini uzme hakkiniz yok.
henüz başlığının açılmamış olması inanılmaz. 2016 da başlayan ve şu an 2. sezonu devam eden tuhaf bir çekirdek aile temalı oldukça komik bir komedi dizisi.
normalde olay endeksli komedilerden çok hoşlanmasam da, bazı sahneler aşırı komik, istemsiz kahkahalar attırabiliyor.
komedi seviyorsanız son dönemde yapılmış en iyi işlerden biri, tavsiye ederim.
insanlarla uzun süre ilişkimi sürdüremiyorum. en büyük kötülüklerim de bununla ilişkili, her şey çok güzel giderken bir anda yok oluyorum, çıkıyorum hayatlarından. kız-erkek ayırt etmeksizin çok fazla insana yaptım bu kötülüğü, ama değişemiyorum. artık kimsenin hayatına girmiyorum bu sebeple.
not: bu entry bir yönüyle itiraf ve özür niteliği taşımaktadır.