nesillere göre dağılımda birinci sırada olmalarıyla adeta nerede çokluk orada bokluk atasözünü doğrulamak için çabalamışlar. 7.710 yazardan bir tane bile kaliteli yazar çıkmamasına rağmen nasıl olur da zall bu olaya bir el atmamış şaşırmamak elde değil doğrusu.
tamam diyelim ki sözlüğün güncelliğini korumak, aktif yazar sayısını arttırmak için bu içler acısı duruma müdahale etmedin.ama böyle rezalet bir nesil nasıl olurda dokuz ve onuncu nesillerin gelmesiyle hala elde tutulur anlamış değilim.iş başa düşmüş ve görev bize kalmıştır.fakat gelin görün ki bu sekizinci nesiller sayısal üstünlüğün kendilerine sağladığı avantajla, saçma sapan başlıkları gündemde tutup önemli başlıkların geri planda sönük kalmalarına sebep olarak, dokuz ve onuncu nesillerin çabalarını adeta boşa çıkarıyor.
sizi sevmeye çalıştık, yapamıyor ama gayret ediyorsunuz diyerek bugüne kadar sabrettik ama olmuyorsa olmuyor ne yapalım zorlamanın alemi yok.kapasiteniz yokmuş demek ki.arıza çıkarmadan defolun gidin.bizi istemediğimiz şeyler yapmak durumunda bırakmayın.
bütün otobüsün kaderini belirleyen, kimin nereye oturacağına, kimin kime yer vereceğine o kişi karar verir.
bu adam öğrenci düşmanıdır aynı zamanda.oturan bir öğrenci gördüğü anda kalk sen şu abla otursun diye ültimatom verir.sıkıysa kalkma.
şöfürün ayak işlerini yapmasına karşın zenginleşen tarafın kendisi olmadığı görünce bazı şeyleri sorgulayıp devrim hareketine girişen içine karl marx kaçmış muavindir. devrim sonrası şoför koltuğunun sıcaklığına kapılıp yoldaşları olan yolcuları sömürmemesi şartıyla destekliyoruz girişimini.
eğer misafirlik süresinde aşağı inilip bir maç yapılmış ve maçın yıldızı olunmuşsa olacak olandır.
artık o mahallenin çocukları siz gittikten sonra hep nerede o çocuk diye ev sahibinin oğlunu sorgulayacaktır.
çocukluğun başdüşmanıdır.
eğer güç yetiyorsa dövülür lakin bu kötü bir karardır.
çünkü ağlayan çocuğa istediği oyuncak verilir ve babadan okkalı bir tokatta yenilir.
bu yemek olarak bahsedilen kuru fasülye değildir.
ir nevi adam yerine konulmayan adamdır.
mesela 7-7 adamlar bölüşüldü, bir bu ezik mi kaldı.
buda herhangi bir takıma konulur eğer karşı çıkan olursa olm o kuru fasülye denir rakip ikna edilirdi.
oyun parkında ki baş düşmanım olmuştur hep.
çocukluğumda bir deri bir kemik olmamdan faydalanan bu ibne.
beni tepede asılı birakır aşağıdan at gibi gülerdi.
bende içimden bildiğim tüm küfürleri sayardım.dışımdan sayamazdım yoksa döverdi şerefsiz.
ondan sonra bu şişko oldu mu parkta tahterevalliye binmezdim salıncak neyime yetmiyordu.
çok riskli bir iştir.
küçük yaşlarda yapabilmek her baba yiğidin harcı değildir.
bir saniye farkla yüzüstü yere yapışıp 1-a deki büşraya rezil olabilirsiniz.
çocukluğu döneminde hemhem hemen herkesin yaptığı eylem.
eğer kaydırak plastikten yapılmaysa rahat oluyor.
ama demirden yapılma ise burnunuzun üstüne yapışma ihtimaliniz epey fazla.
cebimden yeni çektiğim 50 tl ders sırasında alınmıştır.
maksat şaka yapmak ertesi gün geri verilecekmiş.
bende o gün müdür yardımcısı öğrenciler herkese yaydım bulunursa getirilsin diye.
ertesi gün para geldi mi?
hayır.
bu sefer parayı cebimden alan arkadaşlar kaybetmiş parayı.
yemiş gibi yaptım naapayım.
o an oyunun kralı gibi hissedersiniz.
etrafınızdakiler taramalıya bağlayıp kalan boşlukları ışık hızıyla sallamaya başlar.
siz ise saymanız gereken hızdan daha hızlı sayıp işi biraz piçliğe vurursunuz.
o an oyundan soğutur sizi.
tüm arkadaşlarınızın gözünün içine bakarsınız.
ufaktan kağıdına da bakmaya çalışırsınız ama nafile çok iyi kapatmıştır rakip.
hele birde ben onu buldum diyen bir arkadaşınız çıkarsa "ne buldu lan bu it" diye kendi içinizden geçirip sinir krizi başlatır.
(bkz: bunu bilen liseli değildir)
yanlış hatırlamıyorsam 2002-2003 senelerinde ki en yüksek hızlı internetti.
biz 100 kb ile kraloyunda takılırdık.
hey gidi günler hey.
yanlış hatırlamıyorsam sadece 1. sınıflara dağıtılan ve bugün bimde bulabileceğiniz "dost" sütüdür.
o yüzden beslenme çantasına içecek koymuyorduk.
hey gidi günler hey.