kafasına çarpan künt cisim sonucu kronik bunalıma giren; aklına geleni yazıp şairim diye etrafta gezinen kişilik. azımsanamayacak çok hayranı mevcut*. şiirlerinde de hep bunalımdır, ona buna küfreder, çükünden falan bahseder. *
peşin peşin edit: ben bu adamı hiç sevmem. adama olan hayranlığınızdan eksileyecekseniz buyurun eksileyin; hatta gidin adamla sevişin.
ilk dinlediğimde "dostum sen naptın ya!" dediğim müzik grubu. insanın ruhunu bedeninden kibarca alır, başka diyarlara götürür. özellikle Postcards From Italy klibi melankolik bir "yaz özlemi" uyandırır.
** emo kelimesi emrah'ın kısaltılması ile oluşmuştur. bu akımın çıkış tarihi; kendini kaybetmiş küçük emrahın yağmurlu bir günde punk müzikle tanışması olarak kabul edilir.
önceki gün yediği dayaktan ötürü çenesi kırılmış ve bir gözü morarmış küçük emrah, yağmur yüzünden ıslanıp yüzüne inmiş saçları ve üzerinde, kendine artık iyice küçük gelen eskimiş t-shirt'ü ve pantolonu ile bir gün yolda yürüyordu. bir barın önünden geçerken, prova yapan bir punk rock grubu duydu birden. enteresan gelmişti. yediği dayağı belli etmek istemeyen küçük emrah ıslak saçlarıyla, morarmış olan gözünün üzerini kapatıp içeri girdi. dikkatlice dinlemeye başladı. müziği beğenmişti küçük emrah; fakat bir eksiklik hissetmişti aynı zamanda bu müzikte. yeterince duygusal değildi. hissettiği ezikliğe ve mutsuzluğa hitap etmiyordu bu müzik. dayanamayıp sahneye fırladı birden. olmuyor dercesine hüzünlü bir şekilde bakıyordu gurubun üyelerine. çenesi kırık olduğu için derdini anlatamıyordu. bari sazım konuşsun diye düşünen emrahın gözleri etrafta bir saz aradı. fakat bulamıyordu. etrafta gitarlardan başka hiçbirşey göremiyordu. ne yapacağını şaşıran küçük emrah, ordan bir akustik gitar kaptı. başladı çalmaya. şaşkına dönen grup üyeleri bir süre sonra emraha katılıp beraber çalmaya başladılar. bu esnada barda oturmuş olan plak şirketi hemen sahneye koşup bu gençlerle bir kontrat imzalamak istediğini söyledi. okuma yazması olmayan küçük emrah bu tip adamlara artık güvenmediği için kontratı başka birine kendi ağzından hazırlatmak istedi. çenesi kırık olduğu için ağzından zar zor çıkan saçma sapan kelimelerle dolu bir kontrat hazırlatan küçük emrah bu ilk yazılı emoca belge ile emo akımını başlatmış oldu.
devil may cry serisinin 3. oyununda yakından tanıma şansına eriştiğimiz vergil, dante'nin ikiz kardeşidir. nerdeyse dante kadar karizmatiktir o da. gözünü hep daha fazla güç kazanmak için hırs bürümüş olmasından dolayı kötü karakter imajı çizmiştir; fakat yine de hayranı çoktur. **
vergil, ateşli silahlardan hiç hoşlanmaz. kullandığı kılıcın* adı yamato'dur. herşeyi kesebildiği söylenir bu kılıcın. bu serinin 4. oyununda cehennem ile dünyayı birbirine bağlayan bir gücü olduğu söylenir yamato'nun.
not: her ne kadar imkansız gibi gözükse de, vergil hayranları devil may cry 5'te vergil'ı o veya bu şekilde tekrar oyunda görmek istiyor. *
sevgiliyle ayrılma döneminde en azından bir kez, tamamen ego tatmini amacıyla yapılması gereken bir eylemdir. zira böyle birşey yapılmdığı taktirde; ayrılık acısının yarattığı sinir ve gerginlikten ötürü, "ah ulan! şu kızın* suratına bi telefonu kapayamadım!" denmesi muhtemeldir.
doğum gününü tüm içtenliğimle kutladığım, halasının aldığı hem öss hem doğum günü hediyesi viao laptop'unu güle güle kullanmasını dilediğim kardeşim. ***
makyajlar güzeldi, kostümler iyiydi, sahne şovu kaliteliydi, björk'ün sesi muhteşemdi; fakat 10 yıldır türkiye'ye gelmeyen björk için, 4 ay öncesinde alınan biletin, 4 saati kuyrukta olmak üzere 6 saat 15 dakika beklemenin ardından; 1 saat 15 dakika süren, insanın dişinin kovuğuna gitmeyen bir konserdi. konserin sonunda declare independence'ı olaysız bir şekilde söylemesi, gidenleri sevindiren az şeyden biriydi.
arka arkaya 2 kez olmak üzere 3 kez çalınan iğrenç ötesi, kulak tırmalayan çin halk müziği* gibisinden berbat bir parça ile bekledi seyirciler.
sevgili björk'ün 15 dakika sahneye geç çıkması ile hemen earth intruders ile başladı konser. fakat biz en önlerdeki seyircilerin kolayca görebileceği gibi, björk çok keyifsizdi. sahneye ilk çıktığında o kadar ruhsuzdu ki, kimse ilk birkaç şarkıdan birşey anlamadı. 4-5 şarkıdan sonra keyfi yerine gelmeye başladı björk'ün; fakat yine dikkat edenlerin kolayca farkedilebileceği gibi seyirciyi pek de tınladığı söylenemezdi. konser yaklaşık 10 şarkı ile sanki ce-ee der gibi başladı ve bitti. konser bittiğinde yine o aynı berbat halk müziği ile s.ktir çekti adeta seyircilere. çıkışta "ee bu muydu yani?" cümlesi herkesin ağzından sıkça duyuluyoru.
konser boyunca, 1-2 kez thank you demek dışında merci diyip durdu björk. ** bunun dışında sahnedeki müzisyenleri tanıtmak ve biz uyumaya gidiyoruz gibisinden bir laf etmekten başka bir konuşma yapmadı. *
(bkz: ayıp ettin be kraliçem)
ne who is it, ne oceania, ne all is full of love... hiçbirini söylemedi. bunlar bir yana, asıl garip olan; turnenin ismi volta tour olmasına ve reklamlarda bangır bangır göstermelerine rağmen innocence'i de söylemedi.
her ne kadar beklenileni vermese de, gidilmesi icap eden bir konserdi. gittiğime pişman değilim; ama yine olsa yine gider miyim, işte ona emin değilim...
izledikten sonra 2 hafta mcdonalds'tan dondurma yiyemememe sebebiyet veren ucubik bir videodur. * totallycrap te de uzun bir süre geyiği yapılmıştır. hatta t-shirt leri bile basılmıştır.
arkadaşımın bilgisayarına giren ismini hatırlayamadığım bir virüsün ilk olarak bozduğu programdır. bu virüs bilgisayarınıza girdiğinizde internet bağlantınızı koparır. virüsü temizlemek amacıyla nod32 yi açtığınızda, "program hasarlı" diyip kendiliğinden kapanır. nod32 kötü arayüzü ile kullanışsız bir antivirüs programıdır. k7 antivirus'ün yanında solda sıfır kalır.