Hdp'nin tsk'yı kınaması haberinden sonra hala vatansever gibi hdp'yi savunan, pkk ile bağımsız çalıştığını düşünen beyin yoksunları var, ne diyelim akıl bir gün size de zuhreder belki.
Yanlışı yüze vurmak akp'yi savunmak olmuş ülkede, eleştiriye bu kadar kapalı başka millet yoktur.
Oğlunu aramayı nihayet akıl eden jonathan, parantezci oğlunun telefonunu çaldırmış, çağrıya yanıt verilmiş fakat telefonu açan başka bir kimseymiş. Jonathan merakla onun kim olduğunu sormuş fakat karşıdaki kişi "benim kim olduğum önemli değil, oğlun sihirli mantarı tükettiğinden beri her tarafta parantez görmeye başladı, eğer bu kadar önemsiyorsan bir milyon dolar hazırla ve sana vereceğim adrese gel, tekrar arayacağım" demiş ve jonathan'ın yüzüne kapatmış. Parantezci oğlan sanrılarının içerisinde yüzerken babası Jonathan ise oğlunu kurtarmak için bir banka şubesine giderek 1 milyon kredi tahsis etmiş. Başta vermemişler fakat yüksek enflasyon haklı bir gerekçe olarak gösterilince onay verilmiş. Jonathan nereye gideceğini bilemeyerek telefonuna devamlı bakar hale gelmiş. Nihayetinde telefonu çalmış ve fidye isteyen yabancıya parayı hazırladığını ifade etmiş. Fidyeci ise ona nerede olduğunu sorunca Ohio diyen jonathan'a "geriz*kalı adam orada ne işin var michigan'a geri dön ve aziz patrick bulvarı 339 numaraya gel" demiş.
Zamanla paradoksa dönüşür, medya esmer kara kuru erkekleri empoze ediyordu, o dönem bir keko erkek sevdası oluştu kızlarda, sonra çukur şu bu çıktı şimdi de sakallı beyaz kekolar ilgi odağı oldu. Medya ne verirse o yeniyor.
Jonathan wide ohio çevresinde amansızca oğlunu ararken, parantezci oğlu mantarın etkisine girmiş, çevresindeki objelerin büyüyüp küçüldüğüne şahitlik eder olmuş. Gretchen whitmer ise michigan sınırlarının dışına çıkamayacağını wide'a belirtip yolu tamamlamadan geri dönmüş. Parantezci oğul yalpalayarak yürürken karşısında bir oduncu görmüş, ona "ey oduncu, bana dünyanın en büyük ağacını anlat" demiş gözünü ovuştururken. Oduncu da "yoksa sen mecik maşrum mu yedin?" Diye sormuş. Parantezci oğul da "elbette yedim, açlıktan ölüyordum" demiş. Oduncu bu durumu lehine çevirmek için parantezci oğulu tahta sandalyeye gemi halatıyla bağlamış ve parantezci oğulun cebindeki telefonu alıp babasını arayarak fidye istemeye karar vermiş. Jonathan ise ohio'nun sessiz topraklarında yürürken aklına birden "ne aptalım ohio'ya kadar geldim ama oğlumu aramayı akıl edemedim" demiş.
Daha sonra michigan valisi Gretchen Whitmer, Jonathan'a "eğer oğlunu bulmak istiyorsak, onu Lansing'te aramalıyız, aksi takdirde oğlunu bir zeplinde yarı ölü bulabiliriz" demiş. Jonathan'da valiye hak vermiş ve birlikte lansing'e doğru yola çıkmışlar. Merkeze ulaşmaya ramak kalmışken benzinlikte duraksayan Vali "ben bir sigara alacağım, sen de ister misin?" Diye sormuş, jonathan ise "ben elimle sarıyorum, paket kullanmıyorum" demiş. Vali bu duruma çok şaşırmış ve "sende hiç tütün içen insan tipi yok, o zaman sana bir tane muzlu süt alıyorum" demiş. Jonathan onaylamak maksadıyla kafasını bir yukarı bir aşağıya sallamış. Neden sonra, arabayı çalıştırıp merkeze ulaşan Vali "hazırsan artık oğlunu aramaya başlayalım, burada bir yerlerde araç fabrikası var, eğer yanlış bilmiyorsam, yer altına uzanan da bir adet tünel var" demiş. Jonathan meraklı bir şekilde "oğlumu tünelden ohio eyaletinin açıklarına kadar sürüklendiğini mi düşünüyorsunuz?" Demiş ve vali de bir an bile duraksamadan onaylamak için kafasını bir aşağı bir yukarı sallamış. Bunlar olurken jonathan'ın parantezci oğlu ormanda bir tane mantar bulmuş ama bu mantar biraz farklıymış. Üstünde yeşil çizgiler varmış ve hafifçe ışık saçan bir yapıya sahipmiş, jonathan'ın parantezci oğlu onu yemek için bulunduğu yerden koparmış.
ikisi de kalsın ne kadar sistemsel bir yük olabilir ki, artı bir de eski temanın gece modu falan yok, çok saçma. He bir de bu koyu gri tema haricinde amoled siyahı, simsiyah, dapdarkk, #000000 color seçenek olarak sunulsa ekstra hoş olurdu.
Efsane michigan eyaletinde polis memuru olan Jonathan Wide'ın küçük mü küçük, tatlı mı tatlı bir oğlu varmış. bu çocuk parantez içinde cümle kurmayı çok severmiş, her gün en az üç-dört adet parantezli cümleler kurarmış. Hatta öyle ki, bu eylemi gerçekleştiremediği günlerde yatağında hıçkırarak ağlarmış. Jonathan oğlunun bu durumuna çok üzülmüş ve ona "sen bir okb hastasısın, seni kafan dışarıda kalacak şekilde toprağa gömeceğim oğlum" demiş. Oğlu da büyük bir ürpertiyle "nasıl yani, ya orada parantezli cümle kuramazsam, ya-ya ölürsem?" Demiş. Babası derin bir üzüntüyle "eğer toprağı kabul etmiyorsan, seni baraja atmak zorunda kalacağım oğlum" demiş ve sonra göz yaşlarını tutamayıp, koşarak yatak odasındaki battaniyeye kafasını sokmuş ve orada hıçkırarak ağlamış. Jonathan'ın oğlu bir plan yapmış "eğer evden kaçıp bir adet kültür mantarı yersem, bundan kurtulabilirim" demiş. Ertesi gün olduğunda evde parantezli cümleler işitemeyen Jonathan, büyük bir endişeyle oğlunu kontrol etmiş ve onun evden kaçtığını farketmiş.
Sabıkası kabarık 5 suç kayıtlı olan cansel dilara kınalı, babası mustafa emre kınalı'yı ümraniye'de öldürdü. Çocuklarının velayetini alan, boşanan mustafa emre k. Okul nedeniyle annesinde kalan cansel dilara kınalı ve küçük oğlunu görmek üzere, eski eşinin yanına gitti ve mustafa emre k. Orada can verdi.
Şimdi, ortalama bir kadın cinayetinin 10 binlerce, yüz binlerce konuşulduğunu biliyoruz ama bu konuda adamın ölmesi ile ilgili çok fazla bir şeyler duyamayacak hatta belki de hiçbir şey göremeyeceksiniz. Elbette hepsi aynı kefede (normal insanlar için) ama bu durum yüksek olasılıkla böyle olacaktır.
Bu entry ile beraber 2 entry hariç geriye kalan 5 entry'nin hepsinin (bkz: traveler of secret moments)'a ait olduğu başlık.
Osman Sınav'ın uğruna cenaze namazları kılınan karakterler yarattığı dizi sektörüne yeni bir baharat ektiği dizi. Kişilik olarak bu tarz yapımları yapıyor olması şaşırtıcı gelmiyor, ne kadar doğru bir seri olur tartışılır ama insanların dizilere dizi olarak bakamadığı bir ülkede yaşıyoruz, bilemiyorum. Ayrıca yayın politikasındaki 2 saat kuralına takılırsa tek bir bölümünü dahi izlemeyeceğim dizidir, uğraşamam o kadar saat.
Chp mazlum fetullah'ın yanındaymış, özet. O standart kılıçdaroğlu açıklama stiliyle. Şu adama doğadaki yılan kadar güvenmiyorum ama bu tüm siyasiler için geçerli. Millette bir akıl tutulması var ciddi manada, akp fetöyle zamanında işbirliği yapmışsa ve suçluysa, başkası da aynı oranda suçlu olamıyor mu, akp yapınca suç oluyor da chp yapınca normal mi oluyor sırf akp benzeri bir hatayı geçmişte yaptığı için mesela? Değişik kafalar.
Yılmaz güney'i falan savunup ahmet kaya dinleyerek dağda kabza okşarlar genelde. Onu yapamayanlar da Türkiye'de rahatça ikamet edip ılık götleriyle böyle sözlüklerde falan terör sempatizanlığı yaparlar.
Şu suriyeli muhabbetinden artık tiksinmeye başladım, katarlılara mı satıldı topraklarımız artık ne olduysa oldu çıksınlar desinler, giren girmiş amk ne birileri tatil yapabiliyor, ne hayat kolay, ne refahın r'si var. Yeter amk suriyelisinin de, peçesinin de.
Tarkan dinlemeyen biri olarak başarısını takdir ediyorum, karakterini falan da bilmem, belki pisliğin teki ama kariyeri iyi sonuçta. Avrupada ilk 10'a bile girmemiştir diyen yazar arkadaşın entrysi üzerine wikipediadan bir kariyerine bakmak icap etti. Buyrun bırakıyorum;
"Şımarık", birçok ülkenin ulusal listesine giriş yaptı; Fransa, Hollanda, isveç ve isviçre'de 3; Norveç'te 2; Belçika'da 1 numaraya yükseldi; Billboard tarafından hazırlanan Latin Pop Songs listesinde 26 numarada yer aldı.
Tarkan, dünya genelinde bir buçuk milyon satış rakamına ulaştı ve Meksika'dan platin; Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, isveç, Kolombiya ve Lüksemburg'dan altın sertifika kazandı. 1999 yılında çok yüksek satış rakamlarına sahip olan müzik şarkıcılarını ödüllendiren Dünya Müzik Ödülleri, Tarkan'a, Dünya'nın En Çok Satan Türk Sanatçısı ödülünü verdi.
Bir adet not:
Bu arada satış rakamını az bulanlar, eskiden öyle youtube'da izlenme sayısı gibi rakamlar yoktu, yani buradaki satış rakamları bizzat gidip satın alanlardan oluşuyor hem de müzik marketlerden bilhassa. Bence epey başarılı.