cemaat olarak kafa kesmek yada sağda solda kendilerini patlatma eğilimleri yok.
adnan oktar'ın dış politika tahlilleri son derece "millici". ingiliz istihbaratı ve amerika arasındaki bağı, yeni dünyacıları, kürtler ve diğer ortadoğu kavimleri üzerindeki ingiliz etkisini iyi çözmüş. bu konuda nerdeyse ilber ortaylı gibi konuşuyor.
açık giyindi diye kadınlara kezzap atmak, ağızlarına ayakkabı ile vurmak, metrobüste uçan tekme atmak eğilimleri yok. sohbetleri afedersinizkızlı erkekli...
bacılar 10 numara.
ortam eğlenceli, samimi ve medeni...
"illa dinimi yaşıyacam ben!" diye tutturanlardansanız denemekte fayda var.
inşallah azim başkanlık sisteminin gelişi ile hitam bulacak cennet misal hayatımızın en mukaddes günleridir.
patlama mı oldu?
yayın yasağı getir.
ekonomi yarrağı yedi mi?
vatandaşın 50 - 100 doları üzerinden goygoy yap, çomarlar kendini mühim hissetsin diye tüm ülkeyi satsan kapanmayacak borçlar için 100 dolar bozdurana tavuk döner ısmarlamakla ekonominin kurtulacağı sanrısını yarat.
abd ile elele pkk'ya destek ver, sınırları aç içerde ışid'in silahlı sempatizan sayısı senin asayiş birimlerinin sayısını geçsin.
her patlamada önce "x kadar yaralı var" diye açıklama yap, ölü sayısı artınca hem gerçek sayıları sakla hem yayın yasağı getir....
yıllardır beyin yerine sümük taşıyan zerzevattan duyduğumuz cümle.
oysa 2001 krizinin artçılarının 2004'den itibaren yepis yeni ve kronik bir kriz olarak döndüğünü, 2007 ekiminden itibaren türk ekonomisinin dönülmez akşamın ufkunu geçtiğini, tabanda emeğiyle üreterek geçinmeye çalışan çiftçi, esnaf, tüccar, sanayici kim varsa üstlerinden silindir geçtiğini, açlığın ülkede kol gezdiğini falan defalarca anlattık...
avm'ler hep dolu millette para var muhterem.
sokaklar lüküs araba dolu herkeşler boşuna ağlıyor birader.
akp istikrar getirdi abey...
ehönömi çoğh eyi anarşüklük etmeyin vatan hayinlerü...
dediler durdular...
şimdi gelinen noktada avel avel birbirlerine soruyorlar "nooluyoz?" diye...
ben söyleyeyim...
kriz teğet değil ortamızdan geçti. satılıp savılan memleket malları ile dışardan alınan hadsiz hesapsız tefeci faizli borçlar ile "yürütülen" düzenin sonuna geldik.
tanımı belirsiz ve çerçevesi muğlak bir yoksulluk değil "açlık" ile sınanacağınız günler geliyor.
biz bunları anlatmaya çalışırken ana bacı sövenlere selam olsun...
satılık basının gazladığı "ay birlikte çok ponçiğiz, pek minnoşuz" histerisi içinde adım adım gelen felaket.
muhalefet mi?
o zaten hiç yoktu.
laik, demokratik ve çağdaş bir türkiye ülküsü artık tarih oldu.
genetik olarak değilse bile kimlik olarak "türklük" de andoludan önümüzdeki 50 - 60 yıl içinde tamamen silinecek.
"uluslararası kardeşlik" tarafından dizayn edilmiş tektip bir "islam" kimliği ile donanmış kendisi sömürge, vatandaşları uluslararası sermayenin kölesi bir ülke bırakıyoruz torunlarımıza. çok büyük acılara gebe bir gelecek var bu coğrafyada.
15 temmuzda ne oldu kanka?
15 temmuz abd'nin güdümündeki gülen cemaatine mensup bazı asker ve bürokratlar öncülüğünde ve muhtelif "başka" ideoloji ve dünya görüşündeki kimi grupların katılımıyla girişilen ancak "azınlık" tarafından girişilen bir kalkışma girişimiydi.
ordu içinde büyük bir çoğunluk, emniyet ve bürokraside ise bir kısım insan sadece "bekle ve gör" düşüncesiyle kazananın kim olduğuna emin oluncaya kadar bekledi. darbe girişimi sonrasında bunların pek çoğu yerlerini de korudu. akp'nin hepsini tespit ve tasfiye edebilecek ne gücü ne de istihbaratı var şu anda.
halk sokaklara inip, darbeyi engelledi. demokrasi negzel değil mi?
darbe karşıtı eylem ve edimlerde bulunanlar militan akp taraftarları ve akp'nin gezi sırasında da kullandığı kck tabanı idi. tek bir merkezden sevk ve idare söz konusuydu. bu konuda yerel idarelerin büyük faydası dokundu akp ve erdoğan'a.
fethullahçı kadrolar devletten ayıklanıyormuş. o kadar mesudum ki...
ben de müjgan. pembe panhurlu bir evimiz, boy boy çocuklarımız, adile naşit gibi bir komşumuz, hulusi kentmen gibi bir büyükbabamız da olacak.
ama
şu an açığa alınan ve/veya gözaltına alınan insanların içinde çok sayıda cumhuriyetçi, ulusalcı, milliyetçi de var. listeler en az 2 yıllık. valiliklere gönderilen listelerdeki kimi insanlar son iki yıl içinde ölmüş veya listelerin gönderildiği kurumdan ayrılmış. listeleri kimin hazırladığı meçhul. ancak akp tarafından hazırlanmış olması çok düşük bir olasılık. akp eliyle bir nev'i israil nüfuz alanı haline gelen ve bürokrasisi türkiye cumhuriyeti dışı güçlerce istihdam, tayin ve tertip edilen doğu ve güneydoğu anadoluda ülkenin geri kalanına göre çok az görevden alma ve tutuklama var. fethullahçı/amerikancı avı olduğu doğru ama operasyon bunlarla sınırlı değil ve tüm türkiyede aynı yoğunluk yok.
kılıçdaroğlu ve bahçeli demokrasiye sahip çıktı ama...
"nato'nun libyada ne işi var?" diye atarlanan tayyip efendi patronları türkiyeyi libya operasyonuna zorla dahil edince geri vites atıp, bir kaç gün insan içine çıkmamıştı. işte tam o sırada kılıçdaroğlu, hem de bir pazar günü muhabirleri toplatıp, "hükümetin libya politikasına sonuna kadar destek vereceğiz" diye açıklama yaptı. kılıçdaroğlu bu açıklamayı yaptığında henüz akp'den bile resmi bir açıklama gelmemişti. aynı kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı seçiminde "diploma" sorunu yüzünden tayyip'in adaylığına karşı çıkmak yerine tabanından sikseler oy alamayacak fırıncı ekmel'i aday gösterip, başka bir aday göstermeye yeltenecekleri de partiden ihraç ile tehdit etti (demokrasiye gel). açılım yasalarını, hatta ohal kanunu iptal için anayasa mahkemesine gitmek yerine kafasını öte yana çevirdi. yerel yönetimlerde işlenen ekonomik suçlar için hapis cezasını ortadan kaldıran yasa için akp'ye destek verdi (dolayısıyla erdoğan'ı ve ortaklarını belediyelerdeki suçlardan dolayı hapis tehlikesinden kurtardı). bunlara benzer onlarca örnekten sonra elbette erdoğan'a verdiği desteği yadırgamak mümkün değil. yenikapı mitinginde kurulan diktayı kutsama töreni yapılırken erdoğan'ın yanı başında sırıtması demokrasi aşkından değil patronlarının isteklerini yerine getirmiş olmanın keyfi yüzündendir.
bahçeli'ye gelince;
kendisi zamanında abdullah gül'ü cumhurbaşkanı seçtiren ve açılım yasalarını anayasa mahkemesine götür(e)meyen bir mhp gördük. bu ayıp insanı mezarda bile yalnız bırakmaz. erivanda bir partilideri bir türkün ermenistan cumhurbaşkanı seçilmesine yardım etse kimbilir hakkında neler konuşulurdu...koltuğunda kalabilmek için bopçu, sorosçu dinamiklerin sözünden çıkmamayı tercih etmiştir her zaman.
akp fetocuları duman edecek...
hepsini değil..
mehmet şimşek, ahmet davutoğu, sadullah ergin, ali babacan gibi isimler başta tüm sülalesi cemaatle sıkı ilişkiler içindeki bülent arınç yada cumhurbaşkanlığı döneminde cemaatle çok sıkı fıkı olan abdullah gül gibilerine bir şey olmayacak elbette.
cemaati çok beslemiş kimi meşhur belediye başkanları da bu işten hasarsız çıkacaklar.
kadınlarda obezitenin en büyük sebebi. "duygusal açlık"...
psikologlar "yanlış ağzı beslemek" de diyorlar hasta olmayan ortamlarda. tabi "duygusal açlık" deyince masumlaşıyor ama aslında doymak bilmeyen hırslar ve aceleyle yapılan seçimlerin sonuçları ve /veya bu seçimlerin getirdiği hayattan memnuniyetsizlik kadınları mutsuz ediyor genelde. tatmini de yemek namına ne bulurlarsa ağızlarına tıkıştırmakta buluyorlar.
"sidikili asuman'ın mıymıntı kocası köşeleri dönmeye doyamadı bizim "aslan gibi" diye aldığımız herif bi tatile götürmekten aciz" veya "embesil zehra'nın oğlu 2 üniversite bitirdi birincilikle bizim serseri meslek yüksek okulundan 5 senede mezun olamadı" komşunun arabası, kocası, çocuğu, hayatı, şusu, busu...
bir de kendi varlığını "güzellik" ile anlamlandırıp, hayatından beklentileri güzelliği karşısında alacağı fiyata, bulacağı kocaya göre kurgulamışsa yandı gülüm keten helva... o dakkadan sonra normalde mutlu olabileceği bir hayatın kendi gözünde değerini tamamen yitirmesi için kendinden çirkin bulduğu başka bir hemcinsinin evlilik anlaşmasıyla yakaladığı piyangonun onunkinden büyük olması yeterlidir.
hayatı, kocası hatta çocukları bile değersizleşir bir anda.
sonrası ise malum...
doğum sürecim çok sıkıntılı geçti kiloları atamadım, hormon problemlerim var, kullandığım ilaçlar yüzünden vesaire vesaire vesaire...
92 yıl sonra yunanistan meclisine ilk defa temsilci sokamayan aile...
bizdeki akp gibi hırsızlık, yolsuzluk, ülkesine ihanet ve sair marifetlerle anılmalarına rağmen rağmen "milli irade" ayağına bir asırdır devleti kemirip, halkın lokmasını çalıp durdular.
kardeşliğin yunanistandaki hizmetkerlerındandır bu aile.
bir gün yargılanıp, halklarına karşı işledikleri suçlar için cezalandırılmalarını ve ellerinde avuçlarında kendi halklarından çaldıkları ne varsa geri alındığını da duyarız umarım...
bizdekilere olacağı gibi...
alçaklara kar yağıyor üşümedin mi
sen bu işin sonunu düşünmedin mi...
şimdi adama saydıracaksınız ve haklısınız ama şu açıdan da bakın bu adam hitap ettiği kitleye (güneydoğu ve doğulu şafii kürt akp seçmeni) uygun öğütler veriyor. "atomu parçalarken altına gazete yayın" diyecek hali yok. "ananıza bacınıza hallenmemek için yapılması gerekenler" gibi konulardan başlamak zorunda...
o kitlenin ahlakı da insanlığı da bilinci de bu seviyededir çünkü...
sikik dizilere milyonlarca para harcayıp, göt yalayıcı artiz tayfasıyla yandaş yapımcı şirketleri zengin etmek varken neden fatih türbesinin elektrik faturasını ödeyelim değil mi ama? neticede ölmüştür gitmiştir.
halkımız ecdadını "diriliş" müsameresinden öğrenir nasılsa. bakar bakar "aaa biz arapmışız?" derler.
fatih türbesini de yıkıp yerine avm yaptık mı tam olur bu işler.
o elektrik dağıtım şirketinin de ayrıca amına koyayım kürtlere beleş fatih'in türbesine gelince mi sikiniz kalktı?