vakıf beslemesi kimi haber siteleri, istanbul mahreçli ajans ve stüdyolardan çalışan sosyal medya hesapları, deutche welle, bbc türkçe benzeri 5. kol siteleri ve tabii ki ekşi sözlük karinesini oluşturmakta bu oluşumun.
ama o kadarla da kalmıyor...
şu an bağımsız gazeteci kılığında muhaliflere şirinlikler yaparak kredibilite devşiren cüneyt özdemir, şirin payzın, nevşin mengü gibi isimlerin başını çektiği eski havuz medyası gülleri de var oyunda.
öyle ki küreselci ajandası, pkk'nın siyasi uzantıları ve/veya sözcüleri konumundaki hdp ve chp vekillerine bile daha geç intikal ediyor.
belli ki birefler gerillacı vekil ve siyasilerden bile önce basındaki uzantılara uçuruluyor.
bu şer ittifakı ne yazık ki türk toplumunun pek çok algısını bozdu.
artık katiller mazlum, vatanseverlerse katil pek çok insanın algı dünyasında...
4 koldan saldırı altındayız...
işin bok tarafı seküler, cumhuriyetçi, türk bir oluşumun hak arama çıkışları bu yukarıda saydığım topluluklar tarafından anında kürtçü, lgbti, kimlikçi vb olaydan alakasız habis hareketlerin uzantısıymış gibi soslanarak anında itibarsızlaştırılıyor toplumun gözünde.
üç tane götoş, 5 tane mezopotamya eşşeği olayların arasına salınıp, kadraja sadece bunlar alınarak mesele anında saptırılıp, toplum siyasal islamcıların yanında olmasa bile eylemlerin karşısında konumlandırılıp, konsolide ediliyor.
gezi'de darbeyi gören, gezi'yi kemalist bir kalkışma olarak değerlendiren hdp/pkk şimdilerde gezi'nin unsurlarından biriymiş gibi konumlandırıldı toplumun hafızasında.
yarın bir genel grev ve sivil itaatsizlik eylemi organize edilebilse bunu da aynı şekilde pkk, lgbti, azınlık hakları vb diye damgalayıp, baştan sabote edecektir bu grup.
o yüzden karşı devrimci siyasal islamcılardan önce küreselci güçlerin medya ve siyasetteki uzantılarını etkisiz hale getirmek şart.
aksi takdirde türk milleti için gelecek günler çok karanlık olacak...
25 - 26 aralık 1925 tarihinde potomya (güneysu) nahiyesinde cumhuriyet karşıtı nümayişler başlar. bataniye mahallesinde ise şaban isminde bir mürteci kılık kıyafet kanununun dinsizlik olduğunu söyleyerek halkı kışkırtır. isyancılar ükümet konağını (bir kısım askeri de şehit ederek) ele geçirir. kentte handarma ile isyancılar arasındaki çatışmalar 3 gün sürer...
olayın temelindeki sıkıntı bugünkü kürtler gibi devlete ne vergi ne de asker vermemeye alışmış rize kırsalının o zamanki sakinlerinin oralara vergi yada asker toplamak için bile uğramayan osmanlı zamanındaki serbestiyi özlemeleridir. ayrıca yöresel şeyhh ve/veya din adamlarının nüfuzu da sallantıya girmiştir. dersim isyanı ile çok benzer çıkış sebepleri vardır yani.
neyse;
dönemin valisi mehmet hurşit bey olanları ankaraya bildirince hamidiye kruvazörü rizeye gönderildi. hamidiye rize şehrişnin dağlarına doğru salvo atışları yaparak genç cumhuriyetin şakası olmadığını gösterdi. isyancıların bir kısmı teslim olurken arkasına takılmış cahil halk da evlerine çekildi.
kurulan istiklal mahkemesinde toplam 143 kişi yargılandı.
8'i idama
14 kişi 15'er yıla
22 kişi 10 yıla
19 kişi ise 5 yıla mahkum oldu.
kalanlar para ve/veya falaka (dayak) gibi cezalarla salıverildiler.
30 aralık 1925 tarihli cumhuriyet ve 29 - 30 aralık 1925 tarihli hakimiyet-i milliye gazetelerinde olaylar detaylı olarak aktarılmıştır.
ancak bugün rizelilere sorarsanız asker rizede halka saldırmış binlerce sivili öldürmüş, hamidiye zırhlısı kenti topa tutmuş binlerce rizeli de orad ölmüş en sonunda istiklal mahkemesi de binlerce kişiyi asmıştır.
1965 nüfus sayımına göre dahi rize merkezin nüfusu 26 bin küsurdur. binlece + binlerce + binlerce insan öldürüldü palavrasının boşluğunu ordan anlayabilirsiniz.
şimdi bu bilgileri neden verdik?
kürtlerin türk ve türkiye cumhuriyeti düşmanlığı rizelilerde de vardır. atatürk heykelinin kaldırılması hareketi de zamanında yedikleri köteğin öcünü bir heykel nezdinde türklerden almaktır.
milli hassasiyet ve/veya insanlık olaydı amaçları tartışılabilinirdi.
ama amaç yeni dünyacı pisliklerin çıkar ve emirleri doğrultusunda türk çocuklarını suriye bataklığına gömen akp'nin bu faciayı hasarsız atlatması ve araplara duyulan geleneksel (ve çok haklı sebepleri olan) nefretin alevlenmesini engellemek olunca insanın midesi bulanıyor.
kaç günlerdir şehitler üzerinden başkanlık propagandası yapan siyasilere ve yandaş basına da kelime edeydiler belki samimiyetlerine inanırdık.
şehit ailelerine bu kadar düşkündüyseniz sizin reis'in dava açıp, mahkum ettirdiği şehit babasına sahip çıkaydınız.
apartman gününde komşunun açığını yüzüne vurmaya çalışan menopozlu teyzeler gibi laf sokarak akp yandaşlarına nedamet getirteceğini düşünen dangalaklar artık gına getirdi.
zaman eylem zamanı. aksiyon alacak güven özveri tecrübe varsa yürüyün gidin yoksa bi sike yaramaz zırvalarınızla kafa ütülemeyin artık.
100 yıl önce dedeleri şam askeri hastanesinde taşıyamayıp arkada bıraktığımız yaralılarımızın karınlarını deşmişti "bunlar altınları yuttu, karınlarında saklıyorlar" diye.
akp ve yandaşlarının şu ara sarıldıkları yalanı açıklayıp bitireyim;
"türk ordusu orada ypg koridor kurmasın diye bulunuyor."
bu alçakların yalanları bitmiyor zaten. türk ordusu orada ypg'yi engellemek adına değil bilakis ypg için ışid'i temizlemek amacıyla bulunuyor. ağababaları akp çetesine bunun için emir verdi çünkü.
orda ölen türk evlatları kürdistan kurulsun diye ölüyor.
ihanet bu derece büyük.
ama kabahatin büyüğü ilgisizlikten ve bilgisizlikten robot dönmüş sizlerindir.
iki homurdanıp, pompaya domalmaya devam ettikçe ardı arkası kesilmeyecek zamlardır ve kesinlikle maliyetlerle alakası yoktur.
sadece arabası olanı değil bakkaldan süt alanı da, eczaneden ilaç alanı da bağlar akaryakıt zamları.
rafineri maliyetinin 7 katına yakın bir fiyattan pompa fiyatı olan ürünün uluslararası piyasadaki fiyatından bahseden sahtekar siyasetçilere eywallah etmeye devam...
çok basit açıklamak gerekirse parayı sadece elektronik ortamda bir rakam haline getiren neo-liberal vahşi kapitalizmin sağladığı bir avantajdır halk düşmanı patron ve siyasetçilere.
çok basit özetlemek gerekirse;
1 milyon liranın bir kısmını merkez bankasına munzam karşılık bıraktıktan sonra yaklaşık 9 milyon 900 bin lira olarak satabiliyor bugünkü sistemde finans kurumları.
hatta enişte, yeğen, damat bankalarında munzam karşılık da sözkonusu değil. günü gelince her şey ortaya çıkacak.
bu 1 milyonu yaklaşık 10 milyon olarak (hatta daha fazla da olabilir arkanızın ne kadar güçlü ve gözünüzün ne denli dönmüş olduğuna bağlı) satttığınızda paralar vadesine göre 12 - 13 milyon (en kötümser tahminle) olarak geri dönüş yaparken siz çoğunluğu sadece bankalararası işlemlerde sadece rakam olarak kalan bir parayı satarak paranızı sürekli 2'ye, 3'e katlayarak devam ediyorsunuz.
ancak bu paranın ne üretim ne de teminat olarak bir karşılığı yok.
kısacası hiç olmayan bir parayla insanların gelecekleri, malları mülkleri ipotek altına alınıyor.
çoğunluğu yabancı sermayeli olan türk bankaların elinde türkiyenin 2-3 vilayetinin yüzölçümüne yakın büyüklükte ipotekli , şerhli, takipte emlak var.
yani sıfır koyup 10 - 100 - 1000 alıyor, malum çetenin haracını verdikten sonra nerdeyse sıfır sermayeyle türk esnafının, memurunun, çiftçisinin alınterini, geleceğini nakde çevirip, keyfinize bakıyorsunuz.
eee millet de uyanık olsun harcamasın, almasın...
o kadar basit değil.
dayanılmaz boyutlardaki vergilendirme ve dünya standartlarının üstünde fahiş fiyatlarla sunulan temel hizmetler (elektrik, akaryakıt, doğalgaz, sağlık vb) yüzünden halkın paraya ihtiyacı var. ancak piyasada emisyonda olan nakit ise dünya standartlarının çok çok altında.
yani bir leğen suda binlerce balık yüzmeye, nefes almaya çalışıyor.
bulamazsanız öleceğiniz o bir bardak suyu ise gene sizin cebinizde olması gereken ama bir şekilde finans sisteminin rezervinde olan paradan alabiliyorsunuz.
eee devlet bişe yapsın bu işe...
amına koduğumun gerizekalısı zaten devlet aygıtını elinde tutan egemenler bilerek bu işleri tezgahlıyorlar. bunun adı yeni dünya düzeni. özgür iradeli, ekonomik bağımsızlığa sahip fertler yerine üretemeyen devamlı borç yada yardım bulması gereken köle yığınlar yaratmak zaten amaç...
