Lisede okulumuzun kantininde bir çikolata satılırdı, markasını bilmiyorum nestle gibi geliyor ama hiçbir yerde de görmedim. Kavrulmuş, bütün fındıklar içeren büyük bir çikolataydı. Güzel 2 kat ambalajı vardı. Brugge'un çikolata kokan sokaklarında bile çikolata yediğimde o zamanki zevki alamadım. Cildimde pütürcükler çıkardı deli gibi kaşınırdım gene de bırakamazdım. Birlikte yediğim arkadaşım da hatırlamıyor. Bilen biri olsa da söylese keşke.
Çeşitli çeşitli yaşanır. Şu sıralar kendimi ergen gibi hissettiren, davrandıran şey. Az evvel yemekte su içerken boğazımda kalınca helal diyen anneme boğazımda kalsaydı da ölseydim dedirtti.
yalnızlık.
her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında
tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir
kıymetini bilmelidir, dedi.
yalnızdır insan
hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır.
kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur, şehir şehir ülke ülke.
kalabalık arttıkça artmaktadır yalnızlık da.
insan bir ölümü istemez, bir de ondan beter bir yalnızlığı
ama ikisi de muhakkak gelir başına bir yalnız yaşama sırasında.
ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var, dedi.
tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın
aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır, dedi
aşık olun!
gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı
nasılsa ayrılık insanın tek kişilik yalnızlığını özlemesi.
sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri..
evet söyledi
ya da ben duydum
duyduğuma göre elbet bir ses söyledi bu söylendikçe usulen söylenir olan sözleri.
evet duydum söyledi
her duyduğumda ağladım
pek çok ağlayışım sırasında duydum.
kalbim tutanak tuttu duyduklarıma
soruldu, dedi, cevap alındı
yaşamak, dedi, tek marifetiniz -biraz özen gösteriniz.
zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter -mazlumlar dahil, dedi.
ama yapmayın, o daha bir çocuk, dedi tanrı..
ya gördüm neyleyim
insanlar vardı duvarın içinde.
ya ben hep duvara konuştum
ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var.
nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar.
bilmiyorum,
belki de ben gerçekten delirdim
onlar haklı belki de.
içinde değil duvarların insanlar
sadece arasındalar..
Ayrılmama ihtimalini göze alarak cevaplarsam çevrenize bakarsanız yalnız yaşayan kadınların yalnız yaşayan erkeklere göre daha fazla sayıda olduğunu görürsünüz. Çünkü kadınların ömrü erkeklere göre ortalama 5 yıl daha uzundur artı toplumumuzda erkek yaşının büyük olmasına yönelik bir eğilim var, dolayısıyla eşlerini kaybeden teyzelerimiz uzun yıllar yalnız kalmaktalar. Bu sebepten ötürü yaş farkını ne kadar minimalize edebilirsek o kadar iyi.
Tusdata dershanesinde anatomi dersi vermektedir. Yarım günlük ders gözlemiyle kendilerinin anatominin ezber olmadıgını, anatomiyi zorlaştıranın öğretenlerin tutumu ve öğrencilerin bakış açısı olduğunu düşündüğünü anladığım anatomist. Net anlatıyor. Esprili ve dinlenesi.
insanın çok çabuk bir şekilde değiştiğini, geliştiği fark ettiği dönemlerdendir. ilişkiler tecrübe katmıyor aslında, ayrılıkla başlayan süreç içerisinde olgunlaşıyoruz.
çocukken matematik ve ingilizce çalıştıran babam bu cümleyi kaç kere kurmuştur bana kim bilir, şimdiyse her fırsatta sen bizden zekisin diyor. Babalar da yanılır dostlar.
örneğin bir engelliyi görüp şükürler olsun demek kendini onun/ailesinin yerine koyamadığının göstergesidir. bu cümleyi duymaları halinde ne hissedeceklerini anlayamamaktır. madem şükredecek kadar bir şeylere inanıyorsun neden Allah yardımcısı olsun demek yerine şükretmeyi tercih ediyorsun, işte bu bencilliktir. bunun farkında olanlar bile kimi zaman bu yanılgıya düşerler.
bazen acaba ben mi kötü niyetliyim diye düşündürür, emin olana kadar uzaklaşmak istemeyebilirsin ama biraz insanları tanıyan biriysen muhtemelen haklısındır, malesef sevgilisine karşı saygısı olmayan, karaktersiz erkektir karşındaki. bazen sen de arkadaşça yaklaşmazsın, nerden bilebilirsin sevgilisi olup olmadığını o söylemeden, bi de bu durumu öğrenince kötü hissettirir insana. sevgilisi olduğu halde ben neler düşündüm dersin ama senin suçun değildir. çok kısa bir zamanda 2 tane böyle tip görmek karşındakinden hoşlansan da hoşlanmasan da mesafeli, güvensiz ve tedbirli davranmakla ne kadar doğru yaptığını bir kez daha gösterir. Biri bir yerden 3 günlük paris tatili kazanmış lise arkadaşındır, yıllardır görüşmemişsindir, yeşil pasaportun olduğunu bildiği için de birlikte gitmeyi teklif eder ancak gitmezsin. paristen döndüğü gün görüşmek ister seninle, görüşürsün. ertesi gün ve ertesi gün ard arda görüşürsün belki de ilk defa bi şeyler hissediyorumdur dersin ancak yakınlaşmak istemezsin emin olmadan, ayrıldıktan 5-6 saat sonra bir mesaj gelir ''aramızdaki yakınlık adına özür dilerim, benim bir sevgilim var ve ben onu çok seviyorum lütfen bir daha görüşmeyelim, kendine iyi bak''. sen yakınlaşmamışken o yakışlaşmıştır bile seninle. acele etmeyip kendini fazla anlatmamakla, kaptırmamakla ne kadar doğru karar verdiğini anlarsın. ve buna şükür dersin haberim olmadan ayrılsaydı, benimle bir ilişkiye başlasaydı, ruhum duymazdı. Uzun süren bir şey olmadığı için, aşık vs olmadığın için kafanı fazla da kurcalamaz diğeri ise bir gün amfide daha önce hiç fark etmediğin biridir. konuşmaya başlar seninle notlardan, derslerden. Yabancıdır, derslerde zorlanmaktadır kendisi, numaranı ister kafasına takılan şeyleri sormak için, herhangi bi sorun görmez verirsin numaranı. Bu sırada facebooktan da ekler seni. Soyadını söylememişken, ortak arkadaşınız yokken. Derslerden sorular sorarken hatrını da sormaya başlar. Fotoğrafını beğenir bi gün, nasılsın mesajları sıklaşır, mesajlardaki gülücükler sıklaşır, kahve içmeye çağırır gitmezsin, kütüphanede ders çalışmaya çağırır gitmezsin sürekli reddettiğin halde yakınlaşmaya çalışmaktadır. Sen mesafeli bir insan olduğun için, herkese karşı böyle yaklaşmadığın için karşındakinin davranışlarını bana ilgi duyuyor sanırıma yorarsın, karşındaki de hoş biriyse bi şans verebilirim belki de diye düşünmeye başlamışken laf arasında kız arkadaşım da şöyle böyle lafı geçer. Anlam veremezsin. Kendini gene kaptıramadan kafanda bi düşünce sonlandığı için üzülmezsin, kızmazsın. Böyle bi kaç olay yaşadıktan, duyduktan sonra da şaşırmamaya başlarsın. Ne yapalım böyleleri de var ben dikkatli olayım madem dersin.
bazı şiirleri ben yazmalıydım diye kıskanırsın, bazı fikirler vardır bunu ben nasıl düşünemedim diye hayıflanırsın çünkü o kadar sana aittir ki. Bu cümle de aynen öyle, bu cümleyi ben kurmalıyım diye düşündürür.
d: hanımefendi orası erkekler tuvaleti, bayanlar tuvaleti üst katta.
h: biliyorum doktor bey eşimin idrarını dökecektim de o yüzden buraya giriyorum
d: -
kimileri kardeşiyle düşman, kimileri arkadaşıyla kardeşten öte olurken şaşırılmaması gereken bir durumdur. anneleriniz ikiz, siz nerdeyse yaşıtsanız, o hep bi şekilde hayatınızın içinde olduysa, küçücükken ayakkabı bağcıklarınızı bağlayamadığınızda eğilip o bağladıysa, şakalaşırken sizi az kalsın boğayazdıysa kısacası iyi kötü çok anı biriktirdiyseniz hissedebileceğiniz en tatlı hislerden biri.
hiç kimsenin bu durumdan gocunmaması gerektiğini küçük, günlük, sıradan bir kaç örnekle açıklayabiliriz. sözlü sırasında ilk cümlende diz bükmek yerine diz kırmak dediğin için devamını dinlemeye tenezzül bile göstermeyen, ağzına gelen her şeyi sana sayan sayan (küfür, aileye hakaret) ve senin tek kelime edemediğin(edin vs demeyen bu başka bi konu), ağlatana kadar uğraşan hocalar, 36 saat nöbet...
6 yılın her yılını en az yüksek lisans yapan ve doktora tezi yazan kadar yoğun+yorucu geçirdiği ve de bazılarının bu emeğin 10da 1'ini göstermeden dr ünvanına sahip olduğu düşünülürse tıpçılara haksızlık yapıldığı anlaşılabilir.