olası kürdistan topraklarında hiç bir zaman gerek duyulmayacak bir seçim mottosu. zira, konjonktür tam öyle olmasa da içinde bulunduğu durum bireysel manada nelson mandelanınkiyle bağdaştırılabilir, benzeşmektedir.
- abi geçen üzümlari aldık demleniyoruz.
+ eee.
- öyle işte. oldu bitti.
+ e başlığa "iki salkım üzümle sarhoş olan tipler" yazmışsın olum.
- başbakanın son beyanatına atfen işte. esprili bişeyler yazacaktım. olmadı napıyim.
afedersin ama manyaktır, hamaldır, eblehtir, sakildir, malayanidir. neyi bekliyosun oğlum? ihtimale dair bir delalet mi? yoksa bir umut mu var içinde? bu sıcağa, bu düzene, bu bin bir müşkile dayanınır mı lan. açıkla bana bunu. fazıl bir komünist değilsen tabi.
editasyon: bradd pitt'ler de paris'ler de tenzih tabi. ay forgat.
üniversitede bakire bir kız arkadaşımıza taktığımız lakap idi. bizim authorist yaşam tarzımıza karşı bekaret müdafiliği yapıyordu bize. bizim gibi lümpen gençlik içinde çok çekti yazık. mutlu oluyorduk onu böyle görünce. çok eğlenyorduk çok.
öncelikle mümine tanımının entrydeki izdüşümü üzerine eğilelim; çocukluğundan itibaren çeşitli gazetelerce dağıtılan peygamberimizin güzel ahlakı, en güzel dualar, islamla güzelleşiyorum, şeytanla cebelleşiyorum tarzı kitaplarla büyümüş ve ailesinin kendine çizdiği bilgi sınırlarının dışına değil sınır çizgilerine bile yanaşamamış mutaassıp, muti kızımızın sıfatıdır mümine. adını da ümmü gülsüm, rabia , ayşe isimlerinden biri diye düşünebiliriz.
bu kardeşimiz, ailesinin kendisine doğmadan önce biçtiği kimliği layıkıyla taşıyan bir model olarak karşımızdadır. kendi inanç ve ananeleri dışında herşeye karşı bir korku kalkanıyla yetiştirir kendisini. bir yaşa kadar hayat gayet güzeldir onun için. çünkü kötü, fasık, muhalif olarak nitelendirdikleri herşeyden uzak büyümüştür. o kadar ki; ateist bir insan olabileceğine dair içinde ufacık bir inanç yoktur. sadece günahkar insan vardır onlar için. "allah a inanmayan insan mı olurmuş yahu?". ama hayat insana ne gibi idealler yükler ve bu yolda ne gibi şeylerle karşılaştırır bilinmez. anadolu imam hatip 2. sınıfta okuyan kızımızın küçükken bir çok namaz suresi ezberlemiş olmasından mütevellit ezber kabiliyeti bayağı gelişmiştir. bu hocasının dikkatini çeker ve yoğunlaşmaya başlar kızımızın üstüne. islamiyetin geleceği tehlikede ya böyle neferler lazım dinimize misyonuyla öss fikrini sokar kızımızın kafasına. "öss ye hazırlanmalısın" der. "sen istersen başarabilir ve kazanabilirsin". dersler,ziller telkinler derken kızımızın beynine yerleşmiştir artık öss ideali. öss yi kazanmalı ve güzel bir üniversitede ilahiyat eğitimi almalı. bilirsiniz çalışmaktan sıkılmazlar bu kızlar. e alanı da sözel olunca çalışmak kazanmak için yeterli olabiliyor. velhasıl öss kazanılır. gerisi kısa muhabbet.
- kızımız üniversiteye başlar.
- ödevler arka arkaya gelir.
- ödevler sebebiyle internetle tanışılır.
- gir, çık derken internete alışılır.
- bir gün google ekşi sözlüğe yönlendirir.
- kardeşimizin gözüne sol frame çarpar.
- başlığı görür görmez gözlerini kapatır ve resetler bilgisayarı.
- sonra cesaretini toplar ve emin olmak için tekrar girer siteye.
- 3-5 entry okur.
- böyle bir ihtimali hüç düşünmediği için dili tutulur ve şaşkaloza döner.
- düşünür, düşünür, düşünür işin içinden çıkamaz.
- ve öfkeli bir histeri kriziyle ağlamaya başlar.
" ama allah size ne yaptüüüü.."
ak parti hükümetinin turizm sektöründe attığı büyük adımların neticesidir. bu sayede ruslar türkiyede daha fazla seyahat edip türklerle daha fazla etkileşmişlerdir ve bu da hormonel olarak etkisini göstermiştir.
şimdi kendimizi dış dünyadan soyutlarsak nolucak kanka? ilk olarak kendimizi osho gibi, said i nursi gibi maneviyat temelli tinsel dergahlarda bulucaz ve bu dergahların ruhumuza işleyen gönülden bağlılık ilkesiyle meclisin gelişimi için var gücümüzle çalışıcaz. sonra bu kitlesel bir hal alıcak ve ülkenin dört bir yanına yayılacak ve dergahlar ülkede tekel halini alıcak. hatta sonra aynı dergahların salik kişileri başbakan bile olabilir. velhasıl kelam biz de kapitalizme hizmet etmiş olucaz.
oedipus kompleksiyle falan alakalı değil kanka. mark abimizin bize sunduğu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek denir buna. pek yakın bir gelecekte kitle eylemi haline gelmesi muhtemel. zira 1,2 sene önce facebook ta anne, baba hatta 30 yaşını aşkın insan görmek garip gelirken şimdi normal, normal ve normal.
olası ihtimallere karşı her ilişki öncesi gidip prezarvatif alırız dimi? aman yırtılmasın, hissettirsin diyerekten ve seksin vurgulu önemiyle de hep ok marka alırız. ve bu yüzden ok bu sektörde tekel olma yolunca ilerlemiş evrensel bir marka haline gelmiştir. ve tek markanın egemenliğine hizmet ettiğimizden dolayı da kapitalizme hizmet etmiş oluruz.
el ele gezen milli görüş mücahidleri kadar dikkat çekmeseler de tutucu bölgelerde eşine çok rastlanır bir vakadır bu kızlar. bu davranışı imam hatip ve kız meslek liseli kızlarda ekseri olarak görebiliriz. eskiden normal gelirdi, ama lezbiyenliğin normalize bir hal aldığı şu zamanda insanın şüphelerine iğne atıyorlar. yoksa biliyoruz bu durumun yakın arkadaşlıktan, din kardeşliğinden ileri geldiğini. bir de şey var: (bkz: grup halinde gezen cemaatçi kızlar).
geçenlerde din olgusu üzerine açılmış bir başlık altına girilen entryleri göstermek, çarpık ve eksik beyanatları görerek sözlük hakkında sosyolojik bir analiz yapmasını sağlamak amacıyla arkadaşıma yolladığım linkten sonra, sözlüğü biraz inceleyen dostumun bana dönüşündeki ilk sorusu.
insanın nefsini zorlayan bir eylem. evin sobalı odası dışındaki odaları buz gibidir. bu yüzden diğer odalara geçerken bile ışık hızına yorarken malzemeleri tamamlayıp banyoyu bulabilmek, banyonun sobasını yakmak, sobanın kendini ve çevresini ısıtma sürecinde her tarafı fayans kaplı buz gibi banyoda götün donmasına canlı canlı şahit olmak falan her yiğidin harcı değildir. ama bu durumda abdest almak her müslümanın borcudur. buraya farklı bir şey gibi yazmış olsak ta bu olay gayet doğal ve mükerrerdi. daha kaloriferli evler yokken, şofben yaygın hatta var değilken bile dinini muhafaza edip tam manasıyla yaşamış bir ecdat çok fazla değil bir nesil arkanızda. şimdi ise; "kanka cenabet cenabet camiden su içilir mi la" muhabbetlerine fazlasıyla aşinayız.
şaman ateş tanrısı ülgenin insan şeklinde tecessüm edip türk sosyal yaşamına karışması neticesinde, faşistlerce kutsal addedildiğinden sosyalistlerce öldürülmesi ve akabinde laboratuvarda yapılan inceleme sonucunu gören hemşire kızın söylemi. biraz nara eğilimli bir söylemdir. çünkü incelenen kan örnekleri bütünüyle örümceklerde toplam 1 miligram bulunan zehirli bir maddeyi ihtiva etmektedir.
hiperaktivite ve dikkat bozukluğu rahatsızlığından musdarip kişilerin hayat ve insanların yoğun zaman akışkanlığına ayak uyduramayıp zamanı kendilerine göre yoğurmaları, normal insanların yaşadığı zamandan münezzeh olarak kendi zaman dilimlerinde yaşamaları.
melisa panarello nun kitabına nazire mahiyetinde basılması için yazdıkları kaydedilmelidir. bilimadamları her ülkeden penis örneği almak isterlerse şahin abimiz orada.
uludağ sözlüğe amaçsız ve şekilsiz girip sözlüğün gidişatına, popülerlik kazanan sıfatlara, edimlere göre sözlükteki karakterinin bilinçli veya bilinçsiz şekillenmesine konu olan sosyolojik sözlük denekleri. evet kastım onlar.
1-) stabilite kurbanı trolller
ilk evre olarak; bu zat ı güzaflar sözlüğe nedeni önemsiz bir şekilde girmiş bulunmaktadırlar. ilk baş biraz yazmaya yorarlar, uzun cümleler kurmaya çalışırlar falan. her şey normaldir. bir nebze yazarlık hissiyatına kapıldıklarında diğer yazarlarla mukayese ederler kendilerini. acı gerçek şu ki; bir gıdım ilerleme, yazarlık emaresi belirmediğini farkederler. burda biraz bekleme girer. "madem iyi yazamıyorum başka bir şekilde belli ediyim kendimi" gibi düşünceler dolaşmaktadır kafalarda. sonra bluevelve, cool adam gibi yazarları keşfederler. bunların stratejileri basittir. ya çoğunluğun düşüncesine
karşıt şeyler yaz ya da hayalinde yarattığın saçma sapan karakterle sözlükte istikrarlı şekilde at koştur. authorun playboy arkadaşı, cool adamın zengin arkadaşı gibi. ikisinde de kilit nokta istikrar. neyse hacı genellikle çoğunluğa tezat gidilir ilk baş. basittir çünkü! 3,5 dini altalayan, alaşağı eden başlıklar açarsın, millet eksi oylar. nick altına hakaretvari entryler girilir. sen soğukkanlı davranırsın. sen böyle davrandıkça onlar nick altına entry girmeye, üzerinden kötü cihette muhabbetler etmeye devam ederler falan filan. ama devamlılık için olay kişinin istikrarında biter. çoğu bunu anlamaz tabi. bir süre sonra eleman diğerleri kadar sükse yakalayamadığından sıkılır bırakır bu işleri. sözlüğün karanlık sokaklarında kaybolur, unutulur giderler. oysa bilmez ki her şey istikrarla mümkün. ne kadar kötü yazarsan yaz stabiliten varsa iyi ya da kötü bir başarı yakalarsın. "koştursun efenim sözlükte" gibi basit, akıl fikir istemeyen bir mottoyla bile iyi yönde başarı yakalandığına göre...
2-) doğal seleksiyon kurbanı ortalama yazarlar
sözlüğü okursun, bakarsın senin düzeyine yakın insanlar çoğunlukta. sonra başvurunu yapar, yazarlığın kabul edilir girersin sözlüğe. ilk baş kendini ispatlama tandanslı yazılar girilmeye başlar. devrik cümleler falan... sıkıldığında komplekssiz zevkini doyuracak şeyler yazarak devam edersin. yazıların içeriğiyle değişken, bir kaç paralel görüşte olduğun yazar nick altına bir şeyler yazar. mutlu olursun. şevk e gelirsin. yazarsın... yazarsın... yazarsın... bir süre sonra karman oluşmuştur aybalam. artık yazılar odaklı, karmaya dönük yazılır. böyle isteyipte başaramayanların çoğu karma sikimde değil naralarıyla dolaşırlar ortalarda. ortalamayı oynayanlar ise gelecekten umutla iyi yazmaya yorar dururlar. çoğula hitap edilir bu süreçte. neyse hacı iyi yazmaya yorayım derken bir bakmışsın 1500 entry var ve sen hala ortalamadasın. sonra ya iyi yazamadığını kabullenir kasmadan yazmaya devam edersin ya da sözlüktekilerin seni anlamadığını düşünür soğursun sözlükten. netice olarak yazar arkadaşlarının doyurmayan beğenisinden mütevellit seçilimden ayıklanırsın.
3-) auguste comte sendromuna kapılmış avare yazarlar
bunlar can sıkıntısına yarak kürek, kimseye faydası dokunmayacak tespitler yapıp dururlar. taallukatını sikerttiminin çok bilmişleri. ***
en büyük zaafı sevişmek olan ve bu sebepten namaz, niyaz işlerini evlilikten sonraya bırakan müslüman kişisinin başına gelebilecek olası durum. erkeklerin kadınlara,kadınların erkeklere douduğu an diye de özetleyebiliriz. burda imana gelmek dine yönelmek anlamında deyim olarak kullanılmıştır. yoksa zat zaten müslim.
meşgul ve çapkın erkeklerin ritüelidir efendim. neden meşgul? çünkü pazar günleri bir kısım yerler hariç evrensel olarak tatil kabul edilmiştir. bunun getirdiği dolaylamadan ne kadar meşgul olursanız olun pazar günleri başkaları da çalışmayacağından en müsait olduğunuz andır. bundan istifade ve aynı zamanda ağır basan bir diğer özelliğinizde çapkın olmanız ise meşguliyetinizin yerini direkt kadınlar alır.
