sözlüklerde*tetikte olarak geçen ve dikkatli bir şekilde hazırda beklemeyi ifade eden sözcük öbeğidir. tetikte beklemek ise cümle içinde kullanımını en çok gördüğümüz halidir. "tetikte bekleme" ifadesinde ise vurgu, beklemektedir. nasıl beklenildiğini ifade için söylenir. uyanık olmak, eski* dilde teyakkuz halinde olmak anlamlarını içerir.
bir anlamda cennete gitmektir efenim, açıklayalım:
ölüm, asla telafisi olmayan yeni bir başlangıcın kıyametidir. dünyanın ölümü açısından da değerlendirirsek; kıyamet, ikinci bir bigbangdir. ölüm geldikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
dünyada insana sunulan iki seçeneğin, iki de neticesi var:
cennet-cehennem.
adem(as) ın cennetten ihracı dolayısıyla, dünyadaki tercihlerinin neticesi* olarak cennete dönmeleri bu önermeyi kısmen doğrular. Fakat, insan ırkı tekemmülünü tamamlayıp ferdi anlamda kamil olarak dönecektir.
cehennem ehli için ise ölümün neticesi, başladığının ço...k gerisinde kalacaktır*.
devletin ,görevi olarak yapması gereken icraatlara olan ilgisizliğidir. otoriter devlet yapılarında sıkça görülen bu devlet hastalığı ağır-aksak bürokratik sistemin ileri görüşlülükten uzak olması; ihtiyaçlara zamanında cevap vermek için gereken kurumsal ağ yapısının hızlı işlememesi ve bilgi alış-verişindeki akışkanlığın sağlıklı olmaması gibi nedenlere bağlanabilir.
cumhuriyetimizin ilk yıllarında başlayıp, serpilen, günümüze kadar dalgalanmalar geçirerek gelen, dinsizliği din ittihaz eden ve kemalizm adıyla anılan rejim ideolojisidir.
avrupaya bakıp kraldan çok kralcı olmaktır. bu milletin bir dini olacaksa, o da bizim istediğimiz gibi olur demektir.
istanbul un fatih semtine bağlı çarşamba mahallesi civarında konuşlanmış, ismailağa cemaatidir.
çoğunlukla bu bölgede yaşadıklarından dolayı bu isimle de anılırlar.
aşırı enformasyon yüklemesi sonucu hazım sorunu yaşayan hastalıklı beyindir. bu aşamadaki bir beyin, istemsiz ve yersiz bilgi osurmaları yapar. bir konuya yorum getirmek için çaba harcadığında, hazmedemediği bilgileri, anlamlı cümleler yerine hakaret ve küfürle karışık osurmalar* halindeki hezeyanlar olarak aktarır.
günümüzde bu hastalık çok yaygındır. eğitim sistemimizin ezbere ve aşırı bilgi yüklemesine dayalı doğuştan hastalıklı bir ucube olması da, insanların bu hastalığa giriftar olmasında etkili bir faktör olmuştur. insanların maruz kaldıkları bu bilgi bombardımanı; beyinlerinde oluşan kavramların, metodolojik bir zemine oturmadan, anlam kargaşası içerisinde yer bulmasına neden olmaktadır.
(bkz: beyin osurması)
anlamsız sataşmaların, düşünmeden, okumadan, anlamadan yargılamaların, mahkum edilişlerin, ve gaz yapan beyinlerin arasından sıyrılıp; "yeter artık!" demenin slogana dönüşmesidir.
evet kalite istiyoruz. sadece sözlükte değil. yakın çevremizden başlayıp, şehrimizden, ülkemizden, nihayet dünya genelindeki toplumlardan beklediğimiz; asgari bir entellektüel seviyeyi yakalamak.
savaşları ve kavgaları; nispeten de olsa karşılıklı konuşmalara, müzakere zeminlerine, anlaşma masalarının nezahet(!)ine bıraktık. işte kaliteden kastımız da bu nezih ortamlardır. beceremediğimiz bu nezih havayı münazara, müzakere ortamlarında oluşturmaktır.
insanlar karşılıklı konuşurken, savaşta birbirine mermi yağdıran askerler gibi, kendi cephelerinin* savcılığını yaparlarken her kelimelerinin insan onuruna bir mermi gibi yaralayıcı tesir etmesi, bu konuşma ve anlaşma ortamını savaş ortamından farksız hale getirmektedir.
temennimiz odur ki; bir gün gelecek* ve biz insanlar, sağduyunun hakim olduğu demokratik platformların çatısı altında insanlığın her türlü problemini; hakkaniyetle, dürüstçe, mertçe konuşup bir çözüme kavuşturacağız.