ofisimden çaldığı kaktüsleri 3 gün içerisinde geri getirmezse hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağım veliaht prens.. bir de pişkin pişkin "nasıl ispat edicen" diyor olayın iş hanındaki güvenlik kameralarına yansıdığından haberi yok zaar.. olayı basına ve adliyeye yasıtmama mahal vermeden kaktüslerimi geri getirmesini umud ediyorum zira taşıdığı soyisimden kaynaklı olarak yaşadığı şehirde ne kadar büyük bir skandala imza atacağının bilincinde bir delikanlıdır kendisi.. bu arada unutmadan ne oldu şu brezilya işi..*
akla duser gurbet elde bu kolpa, bonus kafasina nargile dumani ufledigim gunleri ozlerim.. ama bir yandan turkiyede ramazan ayi oldugunu ve bu kolpanin tiritci mithat'a gittigini dusunur kufrederim, bogazinda kalsin derim ama yine de kiyamam... oyle iste..
konya'daki dinleyici kitlesini 2 yılda bir kaç bin kat arttırmış grup.. 2 yıl önce verdileri konserde sadece dokuz kişi, geçen yıl gechit'teki konserde bir avuç kişi vardı.. dün ise yağmura rağmen binlerce kişi dinledi grubu.. keşke konser hafta sonuna denkgelseydi de şöyle akın abiyi de alıp pilava gitseydik, demeden geçemiyor insan..
yırtarak geçiyor kalbimizden
hayatı da törpüleyen zaman
şuramızda birşey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde hayat
hem acıya, hem acıya benzer
gün ölümle başlatıyor hayatı
her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor
her sabah ölümü anlatıyor gazeteler
sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf
yeni bir cinayetin röntgenini çıkartıyor gövdeme
beynim sabırla keskin
iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını
bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir
gelirse de bilinir nerden ve nasıl
böyle ölümün yücedir adı
ha kanağacı canım, ha gelincik tarlası
çünki ölümün kanıdır besleyen
bir başka baharın tohumlarını
şuramızda birşey var
bizi onduran şey
acıya saran
umudu kuşatan
kalbim: kalbim mi desem
var kalbim: yaşayan ben
hayatla ölümle cinayetle
gazetelerde, radyolarda, eski üniversitelilerde
eski prof hocalarla
yaşayan ben: geç mi kaldık/kabul edemem
ah benim sevgili annem
oğlunda elbet yurtseverden
birgün bırakırda sizi yüzüstü
yüzüstü değil: elbette bizüstü
bırakır da: kötü sarmaşıkları, yaban güllerini
bırakır da: sekizyüzlük hırtları, şunları, bunları
giriverir senin sıcacık kucağına
yani hem sana karşı, hem senin için
giriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına
ölüm mü dedim annem
ölüm senin gibi güzel annelerin
senin gibi güzel çocuklar feda etmiş
o tarih atlasında
bir kırmızı gül olur ancak
koksun diye çocukların bahçesi
şuramızda, tam şuramızda
kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da bizi yaşatan günler perişan
işte bir bir kırıyorlar dalıylan
yeryüzünün olgunlaşan meyvelerini
çünki biliyorlar vakit dar
oysa dalları kırılmayan ölür mü sonsuz ağaç
hayatı pekiştiren kökümüz var
dünyayı emeğe kazandırmak için
hayata ve ölüme sonsuz bir anlam veren
kanağacına sözümüz mü var
biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar
birgün döneriz elbet
acısız, adsız
ölümsuyu sürünün
sürünün ölümsuyu
bir ölü bir dirinin kanıdır
besler hayatsuyu
bir futbol maçı düşünelim.. gıcık olduğunuz bir kişi ile maça gittiniz ve takımınız yenildi.. sizde yenilen takımın tribünündesiniz.. örneğin; konyaspor-beşiktaş maçında konya tribünündesiniz ve beşiktaş galip gelmiş.. maç biter bitmez gıcık olduğunuz kişiye dönerek, yüksek sesle şu şekilde ithamda bulunup iki tokat atmanız kafi, sonra zaten olaylar kendiliğinden gelişiyor.. "pis beşiktaşlı, sevineceksen git beşiktaş tarafına otur ne işin var burada, burası konya tribünü!"
dün bir kaç arkadaş üniversitede* yapılan söyleşi sonrasında zeki demirkubuz ile az da olsa muhabbet etme imkanı bulduk.. kendi filmlerini beş dakikadan fazla izleyemediğini söyleyen yönetmen, bugünkü konyaspor-beşiktaş maçına gideceğinin de müjdesini vermiştir.. bu konuşmadan sonra, sıkı beşiktaşlı olan yönetmen ile maç izlemek, biraz da damarına basıp kızdırmak için beşiktaş tribününde maç izlemeye bile razı olmuştum.. lakin maç saati gelip çatınca fikrim değişti.. fikrimin değişmesindeki en temel sebep ise akşam saatlerinde çıkan soğuk hava idi.. stada göre güneşin batacağı yeri ve rüzgarı hesapladım, bedava konya tribünü maç biletini de bulunca zeki abiyi beşiktaş tribününde yalnız bırakmak zorunda kaldım.. uzatmalarda beşiktaş gol atıp 2-1 öne geçince "nasıl taktık ama!" diye bir ses duydum.. zeki abi eğer o ses sana aitse..
Gözlerine bakıyordum o karmaşada;
gözlerin, sincapları ürkek
Kuşları çığlık çığlığa ormanlardı.
Üstelik senin koynundaki bahar güneşi
Benim yüreğimin üzerindeki yazdı!..
Tüm özlemler özerkti varın sayın ki...
Umutlarsa tutsak kalmaya yazgılı;
"Bas'ü bad'el mevt" sözü
Ölüp dirilmenin sanal adı!
Gidecek daha çok yolumuz vardı oysa,
Yazık ki atılmıştı ömrün tüm köprüleri.
Yine de kendi külünden filizlendi
Serçesini özleyen ağacın dalı.
imgesini arayan şair şiirle kucaklaştı.
Ben aşka ve şiire yalnızlıklarla başladım,
Ve anladım ki günün birinde
Bilinse ömrün sonu işin tadı kalmazdı;
dava: cinsel saldırı suçu ile ilgili..
müşteki: 1:90 boyunda, iri yapılı aynı zamanda bıyıklı bi türk erkeği..
sanık: 1:65 boyunda tıfıl bi türk erkeği..
hakim: anlat, nasıl oldu olay?
müşteki: hakime hanım biz arkadaşla oturuyorduk, bu* birden üzerime saldırdı.. dudaklarımdan öpmeye başladı beni, engel olamadım..
2006'daki nijer macerasından sonra, bayramda gana'yı fethetmiştir.. türkiye'ye ayak basar basmaz, gelecek afrika seyahatinin planını yapan uçuk şahsiyet, bu kez de çat'a gideceğini beyan edip beni dumur etmiştir.. bu kadar gezgin biri olmasına rağmen yeniyıla evde oturarak girmiş, bundan da beni sorumlu tutmuştur.. gecenin bi vakti, yeniyılımın kötü geçmesi temennisi içeren beddua mesajları atmakla yetinmemiş, arayıp içindekileri boşaltmış, beni gülme komasına sokmuştur.. tam bir başbelasıdır..*
+neresi çıktı?
-şansımı .ikiyim kars çıktı..
+ahahaha sen şimdiden yola çık, gitmesi 2 gün sürer zaten..
-dalga geçme lan moralim bozuk..
+.iktirtme moralini olm, iyi tarafından bak.. rusya'ya yakınsın daha ne istiyon..
-haklısın abi..
bolu:
+neresi lan?
-bolu çıktı anasını satıyım..
+daha ne istiyon hıyar, tatvan'dan iyidir..
-jandarma çıktı olm, ben denizci olmak istiyordum.
+bsg
konya:
+neresi?
-beddua mı ettin, konya çıktı.
+konya'nın neresi?
-personel okulu.
+bizim evin yanında askerlik yapıcan lan..
-biliyorum ondan üzülüyorum ya..
+niye lan?
-olm şimdi sen her nöbette yanıma gelirsin, bi kıllık yapmadan da gitmezsin..
+ahahaha sen nöbet tutarken karşına gelip içmeyen ne olsun..
-hele bi yap, nasılsa silah verecekler o silahla kafana sıkmazsam şerefsizim..
bitlis:
+neresi?
-bende şans olsa kız doğardım zaten.. bitlis-tatvan..
+ahahaha bitlis'te beş minare beri gel kirve beri gel..
-olm ne bok yiyecem lan ben orda..
+çarşı izninde bol bol van gölü canavarını izlersin.. ne biliyim lan tatvan'da ne yapılır..
-mektup yaz lan, okurken belki vakit geçer..
+olur yazarım..
bitlis:
+neresi?
-tatvan..
+iyi lan bizim x'de oraya çıkmış..
-neresi iyi olm tatvan diyorum tatvan.. allahın unuttuğu yer..
+biz göktürk'lerden beri bu işi yapıyoruz aslanım, orası da vatan toprağı, gideceksin tabi..
-o yüzden askerlikten kaçmaya çalışıyon di mi? ne oldu senin vicdani red işi?
+karıştırma onu..
-.ikicem olm şansa bak yaa.
+lan orda trt'den başka televizyon da çekmez..
-ciddi misin?
+öyledir, sen fazla büyük umutlarla gitme..
ankara:
+neresi?
-ankara, etimesgut..
+kısa mı uzun mu?
-kısa..
+çok ballı adamsın var ya..
-beni birliğe teslim etmeye gelcen di mi?
+gelcem tabi..
-iyi o zaman çarşamba sabah görüşürüz..
paganografik diye bir kelime üretmiş, bakalım tdk ne diycek bu duruma..
"Paganografik sözcüğünü bendeniz icat etmiş oluyorum: Pagan ve pornografik sözcüklerinin birleştirilmesinden ürettiğim bir kavram."*
bir de nihat genç vari bir üslupla şöyle buyurmuş:
"Bu sanal dünyada veya paganografik çöplükte göreceğiniz şey, genelde, sınırsız özgürlük denen şeyin ne kadar içi boş bir şey olduğu gerçeği olacaktır: izafileşmenin, nasıl kolaylıkla nihilizme dönüştüğünün farkına varmanız olacaktır: Tastamam bir başka postmodern fenomen olan cynicism'in / iki yüzlülüğün, nasıl insanları kelimenin iki anlamıyla da yüzsüzleştirdiğini görmeniz olacaktır; hem maskelerle (burada özellikle nicknamelerle / takma isimlerle) sanal âlemde fink atan, kimliğini gizleyen tipler anlamında; hem de insanın normal / açık kimliğiyle başkalarıyla aslâ konuşamayacağı, paylaşamayacağı sapkınca şeyleri, manyakça -sözümüna- fikirleri pagan bir vandalizmle ve şiddetle dile getirmekten çekinilmemesi anlamında bir yüzsüzlük bu."*
sanane yahu insan istediği gibi düşünür ve sonuçlarına katlanıyorsa bu düşüncelerini istediği yerde istediği şekilde savunur, yayınlar.. sen bugünkü yazında avasas için şu ifadeleri kullanmışsın.. "Özellikle Avasas nickname'ini kullanan yüzsüz, nasıl olsa hiç bir hukûkî yaptırımı yok diye aşağılık saldırılarda ve hakaretlerde bulunmaktan çekinmiyor. Aşağılık biri olmasa bu kadar aşağılaşmaz." demek ki sonuçlarına katlanmaya hazırsın..
+ben sizin aristokrat olduğunuzu bilmiyordum.
-bayan german, türkiye'de aristokrasi yoktur. paşa ünvanı babadan oğula geçmez.
+ama duvarda dört tane paşa baba var.
-dördü de ayrı ayrı paşa ünvanını almış da ondan.
+peki türkiye'de solcu olmak yasak değil mi? telefon ederken, kitaplarınıza gözüm gitti de..
-kanuna göre, komünistim demeye hakkım var, ama.. komünizm propagandası yaparsam, o zaman içeri girerim.
+emin misiniz?
-eminim bayan german, hukuk fakültesi'ne bu yüzden gittim. hata yapmamak için.
sevgili mina urgan: "belleksiz bir toplum olmamızı önlemek için, herkesin anılarını yazmasını yararlı buluyorum" diye yazmıştı.(Bir Dinazorun anıları-yky)
sizlere sesimi bıraktım. "düşmemiş bir uçağın karakutusu" olarak yaşamımı da bırakıyorum.
başlık: demokrasi ne değildir. entry: gidilecek yere varınca inilecek bir tramvay değildir.. araç olarak görenler utansın ne diyim başka..* silinme sebebi: Entry - başlık uyumsuzluğu. entry başlığı tanımlamalıdır. yazar notu: ben sana hiçbir şey demiyorum.
bir kaç cafede dinlediğim, her dinlediğimde dayanamayıp cafe çalışanlarına sorduğum şarkı..
+bakar mısınız, bu şarkıyı kim söylüyor?
-abi bilmiyorum, oynak bi şarkı herkes beğeniyor bende hep çalıyorum.. gel birlikte bilgisayardan bakalım bende öğrenmiş olurum..
+peki..
-artist track2 söylüyormuş abi..
+bsg
cafelerden umudu kestikten sonra gördüğüm arkadaşlara, oğlum/kızım bi şarkı var sen kesin bilirsin "diskoooo diskooo partizaaaani" diye sorduğum ama hiçbirinden "yine ne diyon lan sen manyak"tan başka cevap alamadığım şarkı.. neredeyse hiç televizyon izleyemeyen biri olduğum için geç keşfettim şarkıyı adam klip çekmiş haberim yok, dün kahvaltı yaparken izledim klibini.. annem bile şaşırdı bendeki değişime.. bundan sonra her sabah bu şarkıyla uyandıracakmış beni..
Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
uzun bir hastalık gibi
aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
bitti
bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
ihmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
belki bir yağmur yağar akşama doğru
yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım
aşk da bitti diyordu ya bir şair
aşk bitti işte tam da öyle*
hocalara yalakalık yapmayın, her konuda onlarla aynı görüşte olmak zorunda değilsiniz.. bir de sırf askerliği ertelemek için yüksek lisans yaptığınızı belli etmeyin..
yüksek lisans başvuru formundaki ilgi alanlarınız bölümünde "siyaset, ekomomi, felsefe, psikoloji" kutucuklarını işaretleyin ve bir şekilde mülakatta bunlarla ilgili size soru yöneltilmesini sağlayın.. yöneltilen soruları, hocaların siyasi görüşünü dikkate almaksızın, kendi görüşleriniz doğrultusunda sonuna kadar savunun.. hükümetin beğenmediğiniz yönlerini eleştirin, özelleştirmelere karşı çıkın, hocalar en sonunda soru sormaktan vazgeçip pes ediyorlar..* ha unutmadan bir de sadece hocaların sorduğu sorularla yetinmeyin, mülakatta hocanın sorduğu soruyu cevaplarken konu ile alakalı kendinize başka sorular sorun, bunları da cevaplayın..* üniversite hayatınız boyunca hocalar anlattı siz dinlediniz, mülakata girmişken biraz da siz ders verin hocalara haksız mıyım? hiç bir şey söylemeden dinliyorlar merak etmeyin.. mülakat bittikten sonra da teşekkür edip neden 5 yıl boyunca bunları sınıfta konuşmadık, diğer arkadaşlarımız da faydalanırdı diye iç geçiriyorlar..
"burası dördüncü koğuştur benim abim
ikinci adresimiz
allahımızı sorarsan adı gardiyan cafer
lakabı kel onbaşı
peygamberimiz dersen o da ekipbaşı
her neyse benim abim ver bir cigara zuladan yanalım.."*