kitap temelli sosyal paylaşım uygulaması. okuduğunuz kitaplara göre bir profiliniz oluşuyor, sizinkine benzer profilleri gözlemleyebiliyorsunuz. en ilgimi cezbeden özelliği kitap takas sistemi, bibliyomanyak olmayan ve türkçe kitapların ipabını bulamamaktan şikayet eden benim gibi organizmalar için güzel bir sistem.
internet siteleri http://www.kitapdostum.com , keşke platforma uygulama gerekmeden, direk site üzerinden girilebilseydi.
ne araplık, ne türklük kalacak aç gözünü
dinle peygamber-i zişanın ilahi sözünü
ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize
fikr-i kavmiyeti şeytan mı soktu zihninize?
bir taraftan beş nesil istanbullu bir taraftan da balkan göçmeni/trakyalı bir türk çocuğu olarak, anneannemin vefatına kadar tüm yaz tatillerinde, bayram tatillerinde lüleburgazdaki köyüme giderdim. trakyanın köyleri bir ilginçtir, hayalde canlandırılan dünyayı 50 yıl geriden takip eden; içinde masum, sevimli, saf, cahil köylülerin yaşadığı köy imajına biraz uzaktır, tamamen de ilgisiz değildir.
neyse, anneannem yalnız yaşardı, televizyona pek ihtiyaç duymadığından televizyonu yoktu. ben de vaktimi ya evde aksiyon figürlerimle oynayarak ya da (çocukluk ve ilk ergenlik yıllarımda) harry potter romanlarını, (daha sonrasında) yüzüklerin efendisi ve dragonlance, forgotten realms, ravenloft gibi fantastik kurgu romanlarını okuyarak ve köyün oyun salonu/internet kafesinde (evet köyün playstationlar, arcade oyun makinaları ve bilgisayarlarla dolu bir oyun salonu vardı) geçirirdim. köyün çocuklarıyla pek anlaşamazdım, muhabbetleri pek sarmazdı. karı kız, araba, motor, futbol muhabbetiyle aram hiçbir zaman olmadı zaten. bu sebeple zamanım bu şekilde bir yalnızlık hali içinde geçip giderdi.
2000'lerin ortası olması lazım, mahmut adında köyün yerlisi bir arkadaşım vardı. köydeki birkaç arkadaşımdan biriydi. biraz pısırık bir çocuktu. ben de çocukluğumunun bir döneminde kaburga kemiklerimin sayılacağı kadar sıska, diğer bir döneminde de hımbıl ve hafif kilolu olan, beyaz tenli, gözlüklü bir çocuk olarak pek korku uyandırıcı bir değildim. bir gün internet kafede mahmutla aramızda bir bilgisayar boşluk olmak üzere aynı sırada bilgisayarlardayız, ben kendi bilgisayarımdayım, o da kendi bilgisayarında, pek muhabbet etmiyoruz. köyün piçlerinden can adında bir fırlama geldi, aramıza oturdu, mahmuta sataşıyor, küfür ediyor, uğraşıyor. canı sıkılmış herhalde, parası da olmaya gerek bizim pısırık mahmutla uğraşıyor. benim kafada kulaklık var, müzik dinlemeye çalışıyorum falan ama bu fırlamanın bağırıp çağırması, kalın yeni ergen sesi rahatsız ediyor. bir de yanımda arkadaşımı bu şekilde taciz etmesi beni rahatsız etti, gururumu incitti. çıkardım kulaklığımı, döndüm bu fırlamaya "biraz sessiz ol lan çingene" dedim. bu baktı bana, biraz şaşırdı, paragrafın başında açıkladığım sebeplerden dolayı böyle bir çıkışı beklemiyordu tahminimce, "sen kime çingene diyon be?" diye sordu, sandalyemi ittirdim geriye, ayağa kalktım, yanlış hatırlamıyorsam buna salladım bir tane, tuttum omuzundan kaldırdım, biraz hırpalaştık, itiştik, küfürleştik bu çekti gitti.
mahmutun da "adaş sakin ol beyağ" falan demiş olması lazım, malum trakyalı erkekler isimleri birbirleri ile ne kadar alakasız olursa olsun birbirlerine "adaş" diye hitap ederlerdi. "kanka" yaygınlaşmadan önce böyleydi en azından, belki hala öyledir. "kanka"yı sevmesem de "adaş" samimi gelirdi ben de. neyse, mahmut aynı konuşma içinde bana bu fırlama canın ve tayfasının tiner, bali çektiğinden, madde kullandığından falan bahsetti. bir istanbul çocuğu olarak bunların mahallemde yaşanmasına alışıktım ama köyü ne kadar sevmesem de bu saçmalıklardan uzak olduğunu sanardım. hatta köyde cezadan alıntı yapan bir yaşıtımı gördüğümde de şaşırmıştım, "hipap buraya da mı geldi ya" demiştim anlatılan olayın birkaç yıl öncesinde, yanlış hatırlamıyorsam.
neyse günümüze kaldığı yerden devam ettik, akşam oldu. çıktım oyun salonundan eve gidiyorum, bizim sokağın yukarısında, köşede beni bir grup bekliyor. fırlama can ve arkadaşları. "oo ismail adaş" ile başlayan beni öncesinde tanımayan, benim de tanımadığım, sürünün alfası olduğu belli olan eleman klasik, yapmacık bir samimilik taşıyan tehditkar bir giriş yaptı. selam verdim, cevap verdim. para istedi eleman bir bahaneyle. vermezsem ısrar edecek, laf dalaşı olacak bunlar sürü olarak bana dalacak. ben 5-6 kişiyle kavga etmeye cesaret edemedim, bir cebimdeki iki yüz elli bini (altı sıfır atmadığımız yıllardı yanlış hatırlamıyorsam) verdim bunlara, iyi akşamlar dedikten sonra yoluma devam ettim. planın tutmadığını anlayınca arkamdan seslendiler, bir şeyler söylediler hatırlayamadığım, dönüp bakmadım dümdüz gittim eve.
doğruya doğru, bayağı korkmuştum. bir de para vermiş olmak gururuma dokunmuştu. anneme, o zamanlar yirmili yaşlarında olan köyün hızlı gençlerinden dayıma da anlattım. "vay misafir çocuğun önünü nasıl keserler" dedi, küplere bindi. can ve tayfasına ne yaptığını bilmiyorum fakat sonrasında benzer bir davranışta bulunmadılar.
bu da böyle anımdır. mahmuta ne oldu bilmiyorum, aramız soğudu yıllar içinde, son gittiğim zamanlarda "hoşgeldin adaş, naber"den ibaretti tüm muhabbetimiz.
26 temmuz 2013, perşembe günü öğleden önce öğrenci kolektifleri ve dev-gençli öğrencilerin karşılıklı hakaretleri ile başladı ve birkaç saat içinde olay bildiğin mahalle kavgasına dönüştü. yumruklar, sloganlar, cıyak cıyak bağıran kıllı solcu kızlar... tahmin edebiliyorsunuz zaten. okulu birkaç saat birbirine kattıktan sonra araya güvenlikler girdi de ayrıldılar.
ha bir de kolektifler dev-gençlilerin üstüne yürürken "faşizme ölüm" diye slogan atıyorlardı, başka bir sol grubu faşizmle itham etmek solcuların "tekfir"i olsa gerek.
ve hiçbir yerde haber yapılmadı tabi, kantin devrimcilerinin en gergin dönemde bile embesilliğin doruklarında yaşamaları büyük abilerinin de canını sıkıyor belli ki. sonra faşizme karşı omuz omuza falan...
sahih bilgi, vidyolar, resimler burada paylaşılacak.
allah rasulu ve raşid halifeler dönemlerinin aksine Türkiye Cumhuriyeti dahilinde neredeyse tüm camilerin gece ve sabah-öğlen arası kilitlenmesine karşı bir grup müslümanın yürüttüğü kampanya. şöyle bir bildirileri var, bu akşam (10 ocak 2013) saat 22.00'de de twitter'da #camilerkilitlenmesin hashtagini gündeme taşımaya çalışacaklar. şöyle de bir bildirileri var:
"Arkadaşlar evvelâ camilerin bir ibadethane olmaktan çok, müminin sığınağı olduğuna, namaz kılınan yerden öte, Müslümanların asli toplanma mekânları olduğuna kanaat gösterelim. Namaz evde de kılınır veyahut herhangi bir yerde.
Onu ibadet ile sınırlandırmayalım. Zira caminin islâmiyetteki manası da şuan gördüğünüz camilerden çok farklıdır. Görmüş olduğunuz cami tasavvuru, ''herhangi bir dinin ibadethane mantığından öteye gidememektedir.'' Cami, -Allah'ın Mescidi- adı üstünde Allah'ındır. Hiçbir yaratılmışın, Allah'a ait olanın kapısını kilitlemeye, onu zaman ile sınırlamasına ve mesai saati biçmesine hakkı yoktur. Allah'ın mescidinde ibadetin yanısıra cemaat, fakiri ve mazlumu kollar, ona yiyecek ve barınacak yer tahsis eder. Bilgi açlığını doyurur cami. Caminin görevi budur. ihtiyaçları gidermek için varolmuştur cami.
Buradaki maksadı henüz idrak edemeyenler var. Bizler evsiz barksız insanlar geceleri camilerde konaklasın demiyoruz, demedik. Oraya yerleşsin, hayatını burada geçirsin şeklinde absürt bir tez de öne sürmedik. Yalnızca darda kalan mümin, herdaim başını sokacağı bir mekânın varolduğunu bilsin istiyoruz ki islâm'da mescidin ve caminin teşekkül ettiği mantık budur. Filistin'de onca bombalama ve katliama rağmen bir gün olsun camiler kilitlenmemektedir. Başta da vurguladığımız gibi darda kalan müminin sığınağıdır cami. Bunu şuan soğukta kalan evsizler olduğu için özellikle vurgulamak istedik. Eğer bu doğrultuda bir şeyler yapmak, ve camileri özündeki hürriyetine ve hüvviyetine kavuşturmak istiyorsak, bu adımı şuan atmalıyız dedik. Lütfen, insan hayatının mal bahsinden daha önemli olduğunun farkına varalım. Bahsettiğiniz suistimaller her projede, Allah rızası gözetilen her hedefte ve her hayır işinde gerçekleşecektir. Şeytanın Allah rızası gözetilen hangi işten eksik kaldığını gördünüz? Rahatlıkla amacına ulaşan hangi hedef gördünüz ki burada da çıkması muhtemel suistimallerin harekete engel olacağı kanısına vardınız? Çalınan halının yerine yenisi konur. Ama Müslümanlar zekâtını vermediği ve darda kalanı gözetmediği için varolan mazlum ve fakirlerin kaybettiği canı nasıl geri getirebiliriz? Bunun hesabını nasıl veririz?
Sadeliğin timsali kıblemiz kâbeye bakın ve şuanki camilerin şekl ve şemalini inceleyin.
Sade olması gereken caminin içinde çalınacak eşyaların vazifesini de kendi içinizde tefekkür edin. Son bir ricam olacak sizden, bu hareketi anlık ataklarla karalamaya çalışan insanlara prim yaptırmayınız. Bu bir kişinin veya örgütün sahiplenebileceği türden basit ve dar kalıba oturtulmuş bir dava değil, tüm Müslüman aleminin mutlak suretle sahip çıkması gereken bir harekettir.
lich king isimli thrash revival grubunun justin bieberdan daha çok hatera sahip olmasını sağlamış eğlencelik taşaklık şarkısı. sözleri şöyle:
Over there in Norway, the churches all burn down
Let's go dress in goth clothes and get painted like a clown
Awesome leather armbands with spikes like two feet long
Hair is parted down the middle, frowning like a frog
In league with the devil, talking Satan, skulls and hell
Making mommy mad, cause that's original
If you hate good music, then it can't hurt to go
Image-conscious assholes, black metal fashion show
I hope that you get hit by a bus. Why?
Black metal sucks
Careful not to smear your makeup
You suck
goth clothes and frowns, just like we discussed
Black metal sucks
Auuuuuuuuuugh What?
You suck
Blacke Foryst of Despayr, taking photos of the band
Put 'em up on myspace you're the envy of the land
Posing with a battleaxe and grimacing with hate
When you're done with this, figure skating at the lake
The music is best, it's got the hardest metal sound
Quickly riffing on one note is certain to astound
Dimly echoed drumming and some goat heads to distract
From the terrible screeching that you pass off as your act
I wish your black clothes would combust. Why?
Black metal sucks
You know what dude, you look like a schmuck
You suck
Singer sounds like a wounded duck
Black metal sucks
I'd rather listen to... us
You suck
You know how I know you look like a fool?
Lich King rules
We're the best band and we're super cool
We rule
Straight from the 80's and we're old school
Lich King rules
Running out of rhymes, so wading pool
Thrash is the rule
her pazar iki kolon sayısal loto oynar, kuponu cebime koyarım. cumartesiye kadar ne zayıf alacağım sınav umrumdadır, ne sevdiğim kıza yazılan zengin piçi, ne de bana laf koyan zeki ipne.
edit: başlıkta bir hata olmuş sanki, neyse, koyim götüne.
sözlüğün ekonomisini kalkındıracak ve yedinci neslin sözlüğe unutulmaz bir katkısı olmasını sağlayacak eylem.
sözlük size güveniyor yedinci nesil.
(bkz: nasyonal sosyalist altıncı nesil işçi partisi)
diğer nesillerden çok çekmiş, acıların nesli altıncı neslin üstünlüğünü savunan, sözlüğün gelmiş geçmiş en kötü nesli yedinci nesle işkence etmeyi amaç edinmiş, altıncı nesillerin sözlüğü ele geçirme çabalarının en büyük aracı olan siyasi partidir.
yedinci neslin, hobileri arasında altıncı nesle eziyet olmak olan bir takım kişilerin altıncı nesle bok atma faaliyetleri sayesinde, kendilerini altıncı nesilden bir gömlek üstün hatta sözlüğün en kaliteli nesli saymaya başlamaları ile oluşan durumdur.
dalak ithalat ve ihracatında türkiyede bir numara, justin tv üzerinden yayın yapan, donanım haber forumlarında takılan dalak fetişisti bir arkadaşımız, en asil duyguların insanı.