bazıları vardır, bilgisayar başından kalkmazlar, saatlerce otururlar koltuğa, gözlerini de pörtletirler, takur tukur basarlar klavyenin tuşlarına, hayatın tadıdır bilgisayar onlar için, neden? çünkü yapacak başka şeyleri yok ki! hayatta bir tek dost bile edinememişler, muhtemelen çok çirkinler ya da çok fakirler veyahutta psikolojik problemleri var, hiçbir sosyal ortama adapte olamamış-olmamışlardır. üzülüyorum laaaan. kaldırın biraz kafanızı, bayramda bari yazmayın, hadi yazdınız, bari hakkını verin, bknzlarla nereye kadar.
zaman olur ya, sabit fikirli olmakla suçlanan kişilerin, aslında sabit fikirli olmakla suçlayan kişilerin gözbağı olduğu ortaya çıkar, işte o an sahiden gurur verici andır, zevkten gebertir bendeki beni. bu da böyledir işte, yobaz damgası mı yedim, şuh kahkahalarımı atarım, dicle inler, tabii sizlerde haklısınız, okuduğunu anlamak, evrimleşmesi yarım kalmamış canlılara nazırdır.
akp iktidarı niçin ezici bir üstünlük sağlamıştır? klişe deyimle ''tüm türkiye'yi kucakladığı için'' mi? sanmıyorum. her bir üyesi çok dürüst diye mi? o da kesin değil, partideki isimlerden 5 tanesini say desek, sayabilecek insanların sayısı, türkiye'deki akıllı-başlı insanlar kadardır ki ne kadar az olduğunu söylemem gerek yok, adaletli oldukları için mi? tanımadığınız kişilerin adaletli olup olmadığını bilemezsiniz. veyahut çok mu fazla şey vaad ettiler? bak bu olabilir, fekat bu da yeterli bir sebep değil, peki o zaman bu parti nasıl bu denli çok rey aldı? işte bu noktada kafamda bir ampül! yanıyor. mollalar. ne kadar etkililermiş meğer, halkın bilinç altını nasılda sarıvermişler sinsice, bu adamları nasıl engelleriz bilemiyorum ama ondan önce merak ettiğim şey, mollalar neden akp ikdidarını desteklemektedir acaba, tutunacak başka dalları olmadıkları için mi? daha fesat başka planları olduğu için mi? zaman gösterecek.
türkiye'de varlığı çok göze batmayan mollaların, akp iktidarına olan etkileridir(üfürükten tanım).
yakın zamanda olacaktır inşallah.esasında, teknik olarak yanlış bir önermedir, sonuçta dünyada az gelişmiş ülkeler ve gelişmiş ülkeler adında 2 gurup vardır, kinaye vardır bu önermede, kinaye( bu da yeni, mecburi anlatım tarzı, levent kırca usulü yani-böööğğ-, zeka yoksunlarına inciğini,cinciğini anlatmak zaruri). ne zaman ki insanlar düşünceleri sebebiyle yargılanmayacaklar, ne zaman ki cahil cüheyla dandik üniversite öğrencileri, dandikliklerinin farkına varıp, bu durumdan sıyrılacak, farkında olacaklar güçlerinin, yapabileceklerinin, ''düşünmeyi'' sevecekler, korkmayacaklar, ne zaman ki anneler- babalar, kızlarına konu komşu ne der? sorunsalı ile baskı yapmayacaklar, onları özgür dünyanın neferleri(evet evet,nefer) haline getirecekler, ne zamanki...(diye uzunca bir lişste), o zaman iyi olacağız iyi.
cahildir aslında ama cahilliklerinin sonucu ahmak durumuna düşmektedirler ve şu anki siyasi pürüzsüzlüğün! mutlak sebebi kendileridir. o denli aptaldırlar ki, ''bunlar dini bütün insanlar, hem haram da yemezler, verelim gitsin oyumuzu'' şeklinde düşünerekten sandığıa giderler, araştırmadan, parti tüzüğünü okumadan, tıpkı kuranı okmadıkları ve geceyarısı camilerde dansözlerin ağızlarına attıran (ne yazık ki var, umud ederim ki istatistiksel oranı milyarda bir olsun) nur sakallı hocaları dinledikleri gibi, o kadar da çoksuzunuz ki...
orhan pamuk'un kariyerini altüst edecek, rezil kitap. ulan herif, sen; benim adım kırmızı ile kara kitap ile fethettin bizi, cümlelerle, kelimelerle oyunlar oynadın, zihnimizi hoplattın, kimse anlayamamış ama ben anladım dememize vesile olup sevindirdin bizleri, zordu seni hazmetmek, ne bu şimdi? yazıklar olsun sana, verdiğim para da haram olsun.
ye, üre ve yat, yani felsefe falan yok, bir nevi ucube hayatı. insanın bir duruşu olmalı, hayata karşı tavrı, isyanı olmalı, bu denli salak ve kör olunmamalı. neden beni yönetmesi için birine ihtiyaç duyayım ki? neymiş efendim, düzen olmazmış, büyük balık küçük balığı yutarmış, kaos olurmuş, falan falan! e peki o zaman neden kapitalist sisteme baş kaldırmıyoruz, çelişmiyor mu fikirler? koyun olmaktan sıkılmadınız mı ya, seçimde oy kullanma oranının yüzde 1lerde kaldığını düşünsenize, mesajı almazlar mı? sistemi değiştirmenin vaktinin geldiğini...nerde bizde o güç, o zeka, ben gücümün farkındayım sen de olsan herşey değişir ama mal geldiniz mal gideceksiniz.
akıllı geçinen fahişedir, hatta belkide akıllıdır, ne bileyim ben çözemedim. mesleğini gizlemenin en güzide yolunu bulmuştur, türban onun için kamuflajdır, toplumun zaafiyetini çözmüştür bu dişi, nedir toplumdaki yaygın düşünce? türban takan kız; hanım hanımcıktır, namusludur, kötü kabul edilen(fahişelik kötü müdür? tartışılır.) eylemlerden, fikirlerden bihabedir, uzaktır vs.. sonuç olarak türban bir kez daha kötüye alet edilmiştir ve de edilmeye devam edecektir, daha neler sayarım, aklın durur.
fiili bir müdahelesi olmaksızın kişiler elbetteki ırkçı olabilirler, bu düşünce özgürlüğüdür esasında, ırkçı düşünebilme serbestisi yani, mesela kürtlerden iğrenme özgürlüğüne sahibiz değil mi? ya da zencilerden...
ağlatan bir hadisedir, deliler gibi ağladım, kirpi tarafından ısırıldığıma değil tabi, yanlışlıkla üstüne basmışım hayvanın, ölmüş, intikali durdurma pahasına, ellerime batan dikenleri de umursamayarak durdum ve elime aldım cansız bedenini, o kadar güzeldi ki, seyrettim ve ağladım. gözlerimi sildim, ellerim kan oldu, sonra az önceki mermi sesleri geldi aklıma, kollarımda kıvranan arkadaşlarım...kirpi o kadar güzeldi ki.
yapılması elzem eylemdir. kişi o kadar donanımsız ve saldırgandır ki, okudağunu anlamadan ya da anlayamadan, bır bır konuşmaya ve hatta tehditler savurmaya başlar, donanımsızlığının farkında olmadığından, ceza hukukuna atıfta bulunurken bile salak duruma düştüğünü hissedemez. mesela; fırsattan istifade ederek laik devlet kurmak başlığında, çok objektif ve ucu açık bir tespit yapılmışken ve de laiklikle ilgili herhangi olumsuz bir görüş belirtilmemişken, bizim double mallar hrant dink vari infazlar peşine düştüler şahsıma, ben de kahkahalarla güldüm ve devam ediyorum gülmeye, görürsem bir gün acınası bakışlar atmayı da ihmal etmem o bet suratlarınıza...
inananları ve inanmayanları aynı kefeye koyarak, beyin fırtınası yaptım içimdeki ''benler'' ile, adem ile havva'dan türemiş olma ihtimalimiz ne kadardır diye, öncelikle adem ile havva'nın çocukları olduğumuz iddiası islamın temel taşlarından biri olan, ''ensest ilişki günahtır'' ilkesini çürütüyor, azıcık kafa yorarsanız bunu anlarsınız, ben adem ile havva'nın bir imge olduğunu düşünüyorum, kuran inanılmaz bir kitap ve gerçekten zeka gerektiriyor anlayabilmek, anlamlandırabilmek için, yasak elmayı yedi, cezalandırıldı, sonra affedildi, falan , bunlar çok basit şeyler, altında kimbilir ne anlamlar yatıyor ama ne yazık ki ben de o denli zeki değilim...
ne kadar iticidir kendisi ve neşe kaçırmaya birebirdir, keyifli bir günü rezil etmeye yeter bir görüntüsü vardır, hele de beyaz çorapla kombine etmişse, hayır hiç anlamam, kendisi hiç rahatsız olmaz mı ki? belli mekana geliş amacı ayının, amiyane tabirle hatun kaldırmak ama içeri girdiği anda 3-5 masa boşalıyor, masalarından kalkmayanlar da sümsük süzermiş gibi süzüyorken bu densizi, ben rahatsız oluyorum be azizim...
evet eziktir kendisi, ezik oluşu; dürüst olmayışından, özentisindendir. sıkılmadan giderler bu sahte (ruhsatlı mıdır acaba bu doldurma parfümleri satan yerler, ruhsatlıysa, devlet hırsızlığa göz yumuyor demektir, neyse..) parfüm satan shoplara ve rochas nasıl acaba? angel tenime gidermi ki? yves de fena değil diyorlar, yok yok ben dolceden vazgeçmeyeyim tarzı sonradan görme cümleler kurarlar, ulan meymenetsiz, git hacı yağı kullan, sabunla yıka koltukaltlarını, ne diye kendine seçkin süsü vermeye çalışıyorsun, o parfümcüye girdiğin an zaten ezikliğini tescil ettirdin bebeğim!
geri kalmışlıklarından olsa gerek, adamlar it ölüsü gibi kokuyorlar yahu, son ziyaretimde afrika kıtasında neden iç savaşlar var, neden bu adamlara bir allah'ın kulu yardım etmez anladım, şahsım adına söylüyorum, bu adamlara yardım edecekseniz şayet; ekmek, un falan yollamayın, sabun yollayın...
yok ayol, ben oynayamam ki, ben beceremem ki gibi naz cümleleri sarfettikten 12 dakika sonra, masaların üzerine çıkıp, göbecikler atıyorsa şayet, zeka seviyesi düşüktür.
belli bir düzen içinde yaşamak istemeyen, sınırsız özgürlük peşindeki bireye anarşist diyen ucubedir ve evet koyundur kendisi. kaotik toplum beklermiş bizi, varsın beklesin, yaşamımı yine de ben şekillendireyim, özgürlüğün sınırlarında gezineyim, çok mu şey istiyorum?
bu zaferler, kanlı savaşların neticesinde kazanıldı değil mi? çoluk-çocuk, kadın, yaşlı birçok masum öldürüldü, hem de acımasızca, hal böyleyken hala bu zaferlerden pay çıkaranlar, mutluluk duyanlar var ya ben onlara diyecek laf bulamıyorum, siz bu zaferlere sevine durun, sonra da yok efendim amerika ırak'a niye saldırıyor, niye sivilleri öldürüyor diye konuşma hakkını kendinizde bulun, vay gerizekalı halkım vay...
oysa mutlu olmaları, yüzlerinin ışıldaması gerkir bu muazzam sözcükle, hediyedir bu ve hatta tanrıya ulaşmanın(kısacık bir an olsa da) tek yoludur velakin bu muhafazakar kesim nedense sex kelimesini duyunca, utanır, sıkılır, bozulur, şekilden şekle girer, lafı değiştirmeye çalışır falan, ne yaman çelişkidir bu ya, sexin ibadet olduğunu bilmezler mi bu herşeyi çok bilenler, ama iş türbana gelince kaplanlaşırlar, türban namustur, türban islamın gerekliliğidir, şarttır, carttır, curttur...neye inandığınız, neleri umursadığınız umrumda değil gözü bağlı insanlar sürüsü ama hayatımızı o sinsi bakışlarınızla, şer laflarınızla kısıtlamayın, zehirlemeyin, sikimde olmadığınız için ben rahatım, sokak ortasında da ibadetimi yaparım(bahsettiğim ibadet), ben sikinde olanlara acıyorum.
islamın biricik kaynağı kuran der ki, karşındakinin şehvetini arttırmayacak, amiyane tabirle onu azdırmayacak giysiler giy, şimdi biz süper sapık insanlar olduğumuz için, 2 tutam saç teliyle boşalacak donanımdayız ya bizim alimlerimiz de türbanı icad etmişler, tabi giyen giyer, hiç karışmam ama bu islam diniyle alakalı deme bari cahil.
kim kiminle isterse onunla evlenir, banane yani, kimseyi ilgilendirmez ama üzülüyorum işte, neden? çünkü o kadar çok insan var ki böyle düşünen, bunu askerde daha iyi anladım, ben bazen çok sıkıldığım zamanlar askerlerimi sıkıştırıyorum, onlarda anlatıyorlar, bekaret zaten tabu, onu hesaba katmıyorum bile ama türbansız kızlara ''orospu'' gözüyle bakıyorlar, beyinleri o denli yıkanmış yani, bir kadının türban takmaması kabullenilemez birşey, hele ki evlendikten sonra, soruyorum kendi kendime, nasıl değiştiririm fikirlerini, nasıl açabilirim ufuklarını, asıl önemli olanın kadının tercihi olduğunu, isterse kara çarşaf giyebileceğini isterse de bikiniyle dolaşabileceğini, ama üstüme vazife olmayan işlere karışmama en iyisi galiba!
cahildir esasında, satanistleri kedi kesen, bebekleri ayinlerle kurban eden canavarlar olarak bilir, oysa öylemidir, kesinlikle hayır, felsefesi muazzamdır satanizmin, en azından çelişkilerle dolu değildir, bu nedenle öz satanistleren asla korkmam, severim onları, çakmalarından korkarım elbetteki.
vicdanını rahatlatmaya çalışan ya da toplumsal-ailesel baskıları azaltmaya çalışan, benliğini henüz bulamamış korkaktır bu. uyduruk bi hastalık üretirler hemencecik, başım ağrıyor, kıçım ağrıyor deyü, ilaç içmem lazım benim bu nedenle tutamıyorum derler akabinde, zıkkım iç!
sürekli bela okuduğum, örümcekleşmiş beyinliler sürüsüdür. bunlar bır bır konuşurlar, ama efendim cami yapılacağına okul yapılsın, hastane yapılsın, kütüphaneler inşa edilsin gibi, ulan sizin beyinlerinizi o misyonerler gizli vasıtalarla yıkamışlar da haberiniz yok, tabi olmaz, o denli boş ve donanımsızsınız ki, o zeka küpü misyonerlerin faaliyetlerini de sizler yürütüyorsunuz, onlar da rahat koltuklarında şuh kahkahalarla prolarını içiyorlar, vay gerizekalılar vay...
tek zaafım, tek zayıflığım, hayattaki tek malubiyetimdir 'aşk'. altından kalkamadağım tek zırva ve kalkamayacağımı da biliyorum ve bu yüzden de mutlak mutluluğu hiçbir zaman elde edemeyeceğim, oysa ne çok isterdim nirvanaya ulaşmayı çünkü biliyorumki ''o''nunla mutsuzuluğu öldürürdüm.
gözlerine kaçamak bakışlar atmak zorunda kalmadığım bir zaman olsa ya, haykırabilsem ya gururumu sıpıtıp atmak pahasına ''nolur, nolur beni sev, başkasını siktiret, hem sen ne kadar ahmaksın, hiç mi görmüyorsun ateş gibi yanan yüzümü, titreyen parmaklarımı, yutkunarak konuştuğumu da mı farketmiyorsun? ya gözlerim, onlarada mı bakmıyorsun?'' diye. haykıramam ki, ne çok isterdim bir gececik olsun gözyaşlarımı gizlemek zorunda kalmadan uyumayı.
sadece bir gece yanımda uyusa, hiç konuşmasak, o yeşil gözlerini seyretsem sadece masumca, çıplak tenine dokunsam, sabah olduktan sonra da çekip gitse, yaparmı ki bunu, yapamaz, lanet olsun ki yapamaz, aslında ''yapamaz'' çok yanlış bir kelime, bu benim kuruntum, sanki yapmak istese yaparmış gibi, doğrusu ''yapmaz'' olmalı, kalın kafam almıyor ki, anlatamıyorum kendime, kabul ettiremiyorum, biliyorum ki ertesi gün yine binbir türlü dalavereyle konuşmaya çalışacağım onunla, lafa tutup sonra da dinleyeceğim onu, hem belki cesaret edip yüzüne doya doya bakarım ama hissettirmemem lazım, biraz kibir katarım bakışlarıma o zaman, çok mu zor yani, nereye kadar? çekip gidene, uzaklaşıncaya kadar, fersahlarca...
var böyle muhteremler, vallahi bak, genelleme yapmak istemiyorum ama çoklukla muhafazakar müslümanlar ya da aşırı milliyetçiler böyleler, bu sürüngenler televizyonlarda teröristlerce vicdansızca öldürülen küçücük bebeleri görür ve gözyaşlarını tutamazalar, derler ki ''hainler, nasıl kıydınız bu bebeye, hiç mi vicdanınız yok'' buraya kadar herşey normal, daha sonra eklerler ''ah bunu yapanları bir elime geçirsem tırnaklarını söker, gözlerini oyarım!'' hoppala, kendinle çelişmiyor musun be alık...
bana gına getiren, boktan bir durum. yurtdışından kimseciklerde olmadığını düşündüğüm dsquared2 ayakkabı getirtirim, ertesi hafta, aykkabımın benzeri birirlerinin ayağında, fıttırırım, sözlükteki durumum ise daha vahim, açtığım başlıklar olay olur, kıskanılır, gel gör ki aynı tarz başlıklar dolar taşar akabinde, cidden sıkıldım ama, leave me alone!